Şubat 29, 2016 08:18 Europe/Istanbul

Geçen hafta Filistin gelişmeleri korsan İsrail’i uluslararası camianın kin ve nefret odağına yerleştirmesine yol açtı. Bültenimizi ilkin bu konu ile açıyoruz ve ardından Suriye, Irak ve Yemen gelişmelerine şöyle bir göz atacağız.

Geçen hafta Filistin’de 2016 yılının başından beri Filistinlilere yönelik geniş çaplı tutuklamalar ve Filistinli esirlerin durumunun daha da vahim boyutlara ulaşması, uluslararası kamuoyunun Filistinli esirlerin durumu ile ilgili kaygılarını daha da arttırmaya başladı.

Bazı uluslararası etüt merkezleri ise korsan İsrail zindanları dünyanın en korkunç zindanları olduğunu belirtiyor. Filistinli esirler etüt merkezi, dünyanın en korkunç on hapishanesini siyonist rejimde Filistinli esirlerin tutulduğu zindanlarla karşılaştırdıklarını, karşılaştırma sonuçları siyonist rejim hapishaneleri söz konusu on korkunç hapishaneden daha korkunç olduğunu ortaya koyduğunu açıkladı.

Araştırmada siyonist rejim zindanlarının karşılaştırıldığı hapishanelere Amerika’nın Alkatras ve San Quintin hapishaneleri, Guantanamo hapishanesi, Fransa’nın Sent hapishanesi ve Arjantin’in Mintoza hapishanelerini örnek vermek mümkün. Bu hapishanelerde mahkumlar en ağır şekilde işkence ediliyor ve sağlık durumu çok kötü olduğu belirtiliyor.

Araştırmalar ise İsrail hapishaneleri söz konusu on korkunç hapishaneden bile daha korkunç olduğunu ve bu yüzden dünyanın en korkunç hapishaneleri asıl İsrail hapishaneleri olduğunu gösteriyor.

Hali hazırda siyonist rejim zindanlarında 7 bin Filistinli esir en ilkel haklardan mahrum bir şekilde çok zor şartlar altında ölüm kalım mücadelesi veriyor.

Siyonist İsrail Filistin halkını bu hapishanelere atarak aslında mazlum Filistin milletine karşı ayrı bir suç ve cinayet işliyor. Eli kanlı rejimin Filistinli esirlere yönelik işlediği cinayetler bir yandan uluslararası camianın bu rejimden daha da nefret etmesine yol açarken, korsan İsrail’in apartayd rejimi karşıtı haftanın başlamasına denk geldiği anlaşılıyor. Siyonist İsrail’i boykot haftası dolaysıyla başlayan etkinliklerin çerçevesinde ise Londra’nın metro istisyonlarında İsrail karşıtı pankartlar asıldı. İngiliz aktivistler bu hafta çerçevesinde Londra metro istasyonlarını bu tür pankartlarla doldurdu. Pankartlarda özellikle Gazze halkına 2014 yılında dayatılan 50 günlük savaştaki katliamlarda İngiliz yapımı silahların kullanıldığında dikkat çekildi. Bazı pankartlarda da BBC’nin İsrail yanlısı yayın yapmasına tepki verdi.

İngiliz aktivistlerin tepkisinde ayrıca siyonist rejime, bu rejimin hapishanelerini gözetleyebilmesi için verilen G4S güvenlik şebekesi eleştirildi ve bu durumdan İsrail’in ırkçı ve apartayd rejimine ortaklık şeklinde söz edildi.

Bu çerçevede son günlerde dünya kamuoyu ırkçı İsrail rejimine karşı geniş çaplı tepkilerle şahit oldu ve geçmiş yıllarda olduğu gibi medeni teşekküllerin dünyanın dört bir yanında İsrail karşıtı eylemleri Mart ayının ortalarına kadar devam edeceği açıklandı.

Bilindiği üzeri İsrail apartaydı haftası ile ilgili etkinlikler 2005 yılından beri her yıl düzenlenen ve kendiliğinden gelişen bir halk hareketidir. Bu hareket her yıl Şubat ayının sonlarına doğru başlıyor ve Mart ayının ortalarına kadar devam ediyor. Öte yandan bu etkinliklere yönelik dünya genelinde gösterilen ilgi yüzünden çeşitli protesto eylemlerinin Mart ayının ortalarına kadar devam etmesine yol açtığı belirtiliyor. Bu etkinliklerin amacı ise dünya kamuoyunu korsan İsrail’in Filistin milletine karşı ırkçı cinayetleri hakkında aydınlatmak ve eli kanlı rejimle işbirliği yapan devletleri ve yatırımcıları beşeriyet karşıtı bu rejimle işbirliği yapmaktan el çekme konusunda ikna etmektir.

Geçen hafta Ortadoğu bölgesinde yaşanan bir başka önemli gelişme, Suriye’de beş yılın ardından ilk kez resmen ateşkes ilan edilmesiydi. Bu gelişme dünya medyasında geniş yankı buldu. BM genel sekreteri Ban Ki Moon ise Suriye’de ateşkesi şiddeti önlemek için en iyi fırsat olarak değerlendirdi. Moon, BMGK’nın Suriye’de ateşkes kararı bu ülkede şiddeti durdurmaya yönelik önemli bir fırsat olduğunu belirtti. Moon ayrıca Suriye’de ateşkesin tam olarak uygulanması ve insani yardımların herhangi bir engelleme ile karşılaşmaksızın Suriye’nin çeşitli bölgelerine ulaştırılması şiddetin durdurulmasında etkili olacağını vurguladı. 

Geçen hafta Amerika ve Rusya Dışişleri Bakanları John Kerry ve Sergei Lavrov, Suriye’ye destek için kurulan uluslararası grubun çerçevesinde özel ateşkes grubu kurulduğunu açıkladı. Ateşkes anlaşması Suriye genelinde tüm çatışmaların 27 Şubat Cumartesi gününden itibaren durdurulmasını öngörüyor.

BM güvelik konseyi Suriye ateşkesi ile ilgili 2268 sayılı kararnameyi oy birliği ile onayladı. Öte yandan haber kaynakları Suriye ateşkesi resmen başladığını duyurdu.

Ateşkes anlaşması Cuma günü gece yarısından itibaren uygulamaya kondu. Ateşkes anlaşması Moskova ve Washington’un uzlaşması üzerine gerçekleşirken, IŞİD ve El Nusra gibi terör örgütlerini kapsamadığı belirtildi.

Bu arada BM Suriye özel temsilcisi Stephan De Mistura İran’ın Suriye’de terörle mücadelede ve ateşkesin sağlanmasında ve siyasi sürecin ilerlemesinde ifa ettiği yapıcı rolüne işaretle Münih’te düzenlenen güvenli konferansının kulisinde düzenlenen oturuma katılan Suriye hamileri tüm ülkelerin Suriye’de ateşkes ilan edilmesinde önemli rol ifa ettiklerini açıkladı.

İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Hüseyin emir Abdullahin de BM ve Suriye özel temsilcisi De Mistura’nın Suriye’de ateşkesin sağlanması ve teröristlerin işgalinde bulunan bölgelerin dışındaki bölgelere insani yardım ulaştırılmasında önemli rol ifa ettiğini, İran her zaman bu konuya vurgu yaptığını kaydetti. Emir Abdullahian ayrıca Suriye’de ateşkesin kalıcı olması için silahlı muhaliflerle terör örgütleri arasındaki çizginin netleşmesi gerektiğini belirterek, Suriye’de terör örgütleri ateşkes sayesinde kendilerini takviye etmemeleri ve imaj değiştirerek diyalog sürecini aksatmamaları gerektiğini ifade etti.

Geçen hafta Irak ordusu ve halk güçlerinin Irak’ta daha fazla toprakları IŞİD işgalinden kurtarması ve terör örgütüne karşı yeni operasyonların hazırlığını yapması, kamuoyunu dikkatini çekti.

Bu çerçevede Irak Cumhurbaşkanı Fuat Masum, Musul ve IŞİD’in işgalinde bulunan diğer bölgelerin kurtuluşu yakın olduğunu açıkladı. Irak Cumhurbaşkanı Masum Irak silahlı kuvvetlerine IŞİD ile savaş morali yüzünden teşekkür etti ve Musul barajının korunması zaruri olduğunu kaydetti. Masum ayrıca fesatla mücadele Irak milletinin yakında içinden zaferle çıkması gereken ikinci savaş cephesi olduğunu vurguladı.

Bundan önce Irak Başbakanı Haydar İbadi Irak’ın önde gelen güvenlik yetkilileri ile düzenlediği oturumda Ninova eyaletinin merkezi Musul’un nasıl teröristlerin işgalinden kurtarılması gerektiğini masaya yatırdı. Başbakan İbadi Iraklı tüm halk güçlerinden Musul’un kurtuluşu için Irak ordusu ile işbirliği yapmalarını ve böylece kenti en az kayıpla teröristlerden temizlemelerini istedi.

Ninova eyaletinin merkezi Musul, Haziran 2014’ten beri tekfirci IŞİD terör örgütünün işgalinde bulunuyor. Iraklı ehli sünnet vakfı divanı Başkanı abdullatif Hamim de Irak ordusunun IŞİD’i yok etmesine vurgu yaptı. Lübnan’ın El Meyadin TV kanalına demeç veren Hamim IŞİD’in Irak’ta işlediği cinayetlere değinerek Irak ordusu IŞİD’i yok etme sürecinde tüm Iraklılarca desteklendiğini ifade etti. IŞİD Ramadi kenti ve çevresinden çekildiğini belirterek , Irak ordusu Irak’ın tümümü IŞİD teröristlerinden temizleyebilecek güce sahip olduğunu vurguladı. Hamim, IŞİD İslam’ı ve ehli sünneti temsil etmediğini, nitekim Ramadi halkının yüzde 97 kadarı da kenti terk ettiğini ve IŞİD hakimiyeti altında yaşamak istemediklerini bu da Irak’ın ehli sünnet halkının IŞİD’e karşı olduğunu ortaya koyduğunu kaydetti.

Yemen’de Suud rejiminin işlediği cinayetler ve katliamlar uluslararası camianın infialine yol açarken, kamuoyu uluslararası kurumlardan Suud rejiminin cinayetlerini engellemesini ve şiddet yanlısı bu rejime silah verilmesinin durdurulmasını istiyor.

Haber kaynakları dünya kamuoyunun işgalci Suud rejiminin Yemen milletine yönelik işlediği cinayetlerinden derin kin ve öfke duyduğunu belirtiyor. Bu arada dünyanın bir çok ülkesinde insan hakları örgütleri ve insani yardım dernekleri başta Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya olmak üzere 11 Batılı devletten Arabistan ve müttefiklerine silah satışını durdurmalarını istedi.

Dünyanın yüzü aşkın insan hakları örgütü ve insani yardım derneğinden oluşan silahları kontrol etme ittifakı Cuma günü yayımladığı raporda, Arabistan’a silah satan ve Yemen halkını katletmesine yardımcı olan 11 Batılı devletin adını açıkladı. Raporda Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın 2015 yılında Suud rejimine çeşitli füze, bomba, İHA ve ileri teknoloji askeri teçhizat ve mühimmatlardan oluşan 25 milyar dolar değerinde silah sattığı belirtildi.

Silahları kontrol ette ittifakı raporunda ayrıca Suud rejimi ve müttefikleri Yemen’de insan haklarını ihlal ettiğini ve savaş suçu işlediğini, bu cinayetlerin uluslararası yargı arenasında ele alınması gerektiğini vurguladı.

BM raporlarına göre Arabistan ve müttefiklerinin Yemen’e saldırılarında şimdiye kadar 6 bin sivil hayatını kaybetti, 35 bin sivil de yaralandı.

Bu arada Avrupa parlamanetosunun Arabistan’a silah ambargosu kararı alması da Suud rejiminin haysiyetine indirilen ağır bir darbe olarak değerlendirildi. Arabistan rejimi Avrupa parlamentosunda bu kararın onaylanmasını engellemek için büyük lobi faaliyeti yürüttü, ancak kararnamenin onaylanması, Suud rejiminin uluslararası arenada itibarını kaybettiğini ortaya koydu.

Avrupa parlamentosunun Arabistan’a silah ambargosu uygulanmasını istemesi, uluslararası kamuoyunun Suud rejimine bağlı hava kuvvetlerinin Yemen’de işlediği cinayetlere yönelik kin ve nefretini ortaya koydu.

Avrupa parlamentosu kararnameyi 212 olumsuz ve 31 çekimser oya karşı 359 olumlu oyla onayladı. 015