IŞİD'in türemesi ve kaynakları - 2
Siyaset çevrelerinde karar mekanizmaları, medya organları ve uluslararası camianın tekfirci IŞİD terör örgütüne yönelik ilgisi sadece bu tekfirci örgütün Irak ve Suriye’de sözde ilan ettiği hilafet topraklarında işlediği barbarca cinayetler değildir.
Gerçekte IŞİD’i bölgesel ve küresel bir tehdide dönüştüren şey, örgütün Irak ve Suriye’de işgal ettiği bölgelerin dışındaki müttefiklerinin faaliyetleridir.
IŞİD’in müttefiki olan akımları ve terör örgütleri ele almadan önce şu noktayı hatırlatmakta yarar görüyoruz: tekfircilik, içinde çeşitli insanların ve grupların faaliyet yürüttüğü bir akımdır. Buna göre de bu örgütün içinde tekfir için ileri sürülen gerekçeler, miktarı, kapsamı ve biçimi farklılık arz eder. Dolaysıyla bazı benzerlikler yüzünden tüm tekfirci örgütleri bir saymamak ve hepsini IŞİD gibi görmemek gerekir.
Gerçekte IŞİD, başka tekfirci terör örgütleri ile bazı ilkelerde ve yöntemlerde farklılık arz eden terör teşkilatını oluşturan unsurlardan sadece biridir. Bu bağlamda ilkin El-kaide terör örgütü ve bölgesel kanatları ile IŞİD’i birbirinden farklı görmek gerekir. Hatta El-kaide’nin çeşitli kanatları ve liderlik biçimi ve bağımsızlık oranı ve merkezi El-kaide’ye bağımlılık ölçüsü birbirinden farklıdır. Nitekim El-kaide bağlantılı bazı terör örgütleri veya El-kaide’nin kanatları çoktan bu örgütle irtibatını kesti ve IŞİD’e katıldı.
IŞİD ideolojik mazisi itibarı ile El-kaide bağlantılı bir örgüt sayılır. Ancak örgüt Irak ve Suriye arenalarında yaşanan gelişmelerin ardından El-kaide’den koptu. IŞİD türedikten sonra İmen Zevahiri liderliğindeki El-kaide’nin merkezi teşkilatı açıkça IŞİD elebaşı Ebu Bekir Bağdadi ya da kendini İslamî halife ilan eden bu kişiye karşı olduğunu ilan etti. Gerçi El-kaide IŞİD’e karşı sert bir tutum sergiledi, fakat kendisine bağlı diğer örgütleri sıkmaktan kaçındı, çünkü onlara baskı uyguladığı takdirde El-kaide’den kopmalarından ve IŞİD’e katılmalarından çekiniyordu.
Genelde El-kaide terör örgütünün kanatları ile IŞİD arasındaki ilişkiler 2014 ve 2015 yıllarında farklı olmuştur. Ana üssü Yemen’de bulunan Arabistan El-kaide’sinin bazı kanatları açıkça merkezi örgütten ayrıldı ve IŞİD’e katıldı. Pakistan Taliban’ı ve Özbekistan İslam hareketi gibi bazı örgütler ise bölünmeler yaşadı ve bazı liderleri IŞİD’e katıldı. Öte yandan El-kaide’nin El-Nusra cephesi gibi bazı kanatları açıkça IŞİD ile muhalefet etmeye başladı ve hatta Irak ve Suriye’de iki taraf arasında kanlı çatışmalar gerçekleşti. El-kaide’nin bazı kanatları ise şimdilik sessiz kalmayı tercih etti ve El-kaide ile IŞİD arasındaki rekabeti kimin kazanacağını beklemeye başladı.
IŞİD’in uluslararası arenadaki müttefikleri incelendiğinde, örgütün kendisi için belirlediği coğrafi nüfuz alanını da gözetlemek gerekir. Hali hazırda IŞİD saha karşı karşıya bulunduğu şartları gözeterek, Irak ve Suriye’de sözde hilafet merkezini takviye etmekle kanatlarını genişletmek gibi iki strateji arasında gidip gelmektedir. Buna karşın ve El-kaide’nin aksine hakimiyet alanını genişletmek ve yeni toprakları ele geçirmek, IŞİD’in en önemli savaş stratejilerinden sayılır. Gerçekte IŞİD’in bu meseleye önem vermesi, iddia ettiği hilafet düzeni ile bağlantılıdır. El-kaide ve diğer radikal örgütler kendilerine özel bir hakimiyet alanı peşinde olmadı. El-kaide’nin anlayışında mücadele için toprak önemli değildi, ancak IŞİD kendi kurduğu hilafetle, bir yerde bulunan ve herkes onunla biat eden bir halife düşüncesinden hareketle coğrafi açıdan egemenlik alanına önem veriyor ve bu da tekfirci düşüncede coğrafyanın da yeni anlam kazandığını gösteriyor.
Tekfirci IŞİD terör örgütü 2015 yılında yayımladığı bir haritada, bu haritayı gelecek dört yıl içinde ilan ettiği hilafetin coğrafi alanı olduğunu açıkladı ve ulus – devlet düzenini bozmak ve mevcut coğrafi sınırları hiçe saymak suretiyle bugün veya geçmişte İslam medeniyetinin bir parçası olan bölgeleri kendi hakimiyet alanı ilan etti ve İslamî klasik edebiyattan yararlanarak bu bölgeleri asr-ı saadette yapılan adlandırma şeklinde adlandırdı. IŞİD’in bu haritada adlandırdığı velayetler ise Irak, Şam, Horasan, Kafkasya, Avrupa, Anadolu, Endülüs, Kürdistan, Hicaz, Mağrib, Habeşistan, Yemen (Sana) ve Kenan velayetleridir. Bu velayetlerden bazıları şimdiki bir kaç ülkeyi kapsıyor. Haritada en büyük velayet ise sözde Büyük Horasan velayetidir ve İran, Pakistan ve Afganistan’la beraber Çin’in müslüman nüfusunun yoğunlukta yaşadığı bölgeleri de kapsamaktadır. Avrupa velayeti ise kıtanın az bir bölümünü içerir. Gerçi Endülüs velayeti de bugün Avrupa kıtasının bir parçasıdır ve eskiden İslam imparatorluğunun bir parçası olmuştur.
IŞİD’in müttefik örgütlerini irdelemek için kullanılabilecek yöntemlerden biri, bazı uzmanların bu kesimi “yakın dış halka” ve “uzak dış halka” olarak ikiye ayırdığı yöntemdir. Buna göre IŞİD’in sözde İslamî hilafetinin merkezi bölümü, iç halka sayılıyor. Bu halkının egemenlik alanı ise şimdi şartlarda Irak ve Suriye’de işgal edilen bölgelerdir. Bu alanın gelecekte Nil’den Fırat’a kadar uzanan bölgeyi kapsaması gerekiyor. Şimdi yakın dış halkadan maksat, IŞİD’in nüfuz alanının dışında kalan fakat coğrafi açıdan merkezi bölgeye yakın olan bölgelerdir. Eski sovyetler birliğinin dağılmasının ardından bu birlikten ayrılan bölgelere verilen addan esinlenerek kullanılan bu tabir, IŞİD’in 2014 ve 2015 yıllarında vali veya emir atadığı İslam dünyasında yer alan bazı bölgelerdir. Buna göre IŞİD Kasım 2014’te Cezayir, Libya, Arabistan, Yemen ve Mısır’ın Sina yarımadasına vali atadı.
Tekfirci IŞİD terör örgütü bu yıldan önce bu bölgelerdeki radikal örgütlerden İslam dünyasında geniş kapsamlı hilafet kurmak için örgütle biat etmelerini istemişti. IŞİD’e göre yakın dış halkada örgütün ideolojik düşmanları İran ve El-kaide’dir.
Uzak dış halka ise İslam dünyasının dışında kalan bölgeleri kapsıyor ve Asya, Amerika ve Avrupa kıtaları bu halkada yer alıyor. IŞİD’in bu bölgede güttüğü hedefleri yakın dış halkının aksine toprak işgalinden ziyade, terör eylemleri düzenlemektir.
Gerçekte IŞİD küresel tekfircilik ağının liderliğini El-kaide’nin elinden çıkarmaya çalışıyor. Burada Batı dünyasında çeşitli hedeflere küçük ölçekte saldırı düzenlemek söz konusudur. Ocak 2015’te Paris’te Charlie Hebdo dergisine düzenlenen saldırı veya Paris’in çeşitli bölgelerinde bombalı , silahlı eylem ve yine AB ile ABD’de bazı münferit saldırıların düzenlenmesi bu çerçevede gerçekleşiyor.
Tekfirci IŞİD terör örgütü halifeyi belirledikten sonra sözde İslamî hilafeti ilan edince bazı tekfirci örgütler IŞİD’le biat etti veya örgütü desteklediğini açıkladı. Kendini halife ilan eden Ebu Bekir Bağdadi İslam sünnetine göre hareket ettiğini iddia ettiği için diğer örgütlerden biat almak IŞİD için büyük önem arz ediyor. Gerçi Bağdadi’nin kendisi nasıl seçildiği ve biat için hangi yöntem izlendiği pek bilinmiyor ve El-kaide lideri İmen Zevahiri’nin de Bağdadi’nin seçilme tarzını tamamen reddettiği belirtiliyor.
Gerçekte biat meselesi IŞİD’in dış politikasında yer alan bir konudur. Ancak IŞİD’in iç politikasında olduğu gibi biat meselesi şimdilik sadece açıklanan bir politika olduğu anlaşılıyor. IŞİD diğer tekfirci terör örgütlerinden biat almakla aslında kendi iktidarını pekiştirmeye çalışıyor. IŞİD bazen aldığı biatin asaletini göstermek için bazı tekfirci örgütlerin biatini hemen kabul etmiyor ve sözde o örgütün gerekli kapasitelere ve sahada operasyon gücüne sahip olup olmadığını araştırıyor.
IŞİD Irak ve Suriye’de işgal ettiği bölgelerde sözde hilafet ilan ettikten sonra yaklaşık 30 kadar tekfirci örgüt Ebu Bekir Bağdadi ile biat etti veya IŞİD’i desteklediklerini açıkladı.
Kuzey Afrika’da Boko Haram gibi bazı terör örgütleri IŞİD ile biat ettiklerini ilan etti. Libya, Tunus ve Cezayir Kuzey Afrika bölgesinin üç önemli ülkesidir ve her üç ülkede çok sayıda tekfirci örgüt faaliyet yürütmektedir. Yine Güney Asya bölgesinde de IŞİD’in müttefiki olan bazı tekfirci örgütler bulunmaktadır. Bundan başka ve Güney Asya’da tekfircilik için mevcut olan uygun zeminin dışında orta Asya ve Kafkasya bölgelerinde de bir çok tekfirci örgüt faaliyet yürütüyor ve bunlardan bazıları Taliban ve El-kaide’den ayrılarak IŞİD’e katıldıkları anlaşılıyor.
Kuzey Afrika’dan başka kara kıtanın batısı, merkezi ve boynuzunda da tekfirci radikal örgütlerin faaliyeti için uygun zemin bulunuyor. Kara kıtada IŞİD’den pek farkı olmayan ve bu örgüt kadar önemli ve tehlikeli olan Boko Haram örgütü bulunuyor.
Öte yandan tekfirci akımın orta Asya ve Kafkasya bölgelerine de nüfuz ettiği gözleniyor. Gerçi bu bölgelerde radikalizmin derin mazisi bulunuyor, fakat bu bölgelerin Afganistan’ın komşuluğunda yer alması, tekfirciliği de şiddetlendirdiği anlaşılıyor. Nitekim bazı teröristler IŞİD’in nüfuz alanında bulunan orta Asya ve Kafkasya bölgelerine giderek tekfirciliğin propagandasını yapıyor.
Ortadoğu, Afrika, Asya, orta Asya ve Kafkasya bölgelerinden başka Avrupa kıtası da IŞİD’in faaliyetleri için uygun bir alan olduğu anlaşılıyor. Suriye ve Irak krizleri başladıktan sonra Avrupalı tekfirciler bu iki ülkeye akın etmeye başladı. Bu konuda farklı kaynaklar farklı rakamlar açıklıyor. En son Fransa Başbakanı 2015’te bu yılın sonuna kadar 10 bin Avrupalı vatandaşın IŞİD’e katılmış olacağını açıkladı.
Avrupalılardan başka Avustralya gibi diğer Batılı ülkelerden de IŞİD’e katılım oluyor. Örneğin Avustralya’dan 150 kişinin IŞİD’e katıldığı belirtiliyor.