Suriye'ye karşı Batılı medya guruplarının propaganda savaşı 3
Batılı güçlerle bazı gerici dikta Arap rejimleri Suriye'deki teröristleri eğitip donatmakla yetinmeyip, medya guruplarıyla da saldırıya geçip, yalan haber ve sahte görüntülerle olayları çarpıtmaya çalışmakta, DAEŞ tekfirci terör örgütünün vahşi ve insanlık dışı saldırı ve eylemlerini parlatmaya özen göstermektedir.
İslam inkılabından ilham alarak Arap ülkelerinde başlayan İslami uyanış, demokratikleşme ve özgürlük mücadelesini saptırmak ve söz konusu ülkelerdeki dikta rejimleri ayakta tutmak amacıyla harekete geçtiler. Batılı güç odakları İslami ve halkçı uyanış ve dirilişi kendi denetimlerine alıp yönlendirmeye çalıştılar. Batılı politikacılarla birlikte Batılı tekelci medya gurupları da benzer bir görev üstlenip, olayları istedikleri gibi saptırmaya özen gösterdiler.
Batılı medya gurupları son yıllarda dikta rejimlere karşı halk kıyamlarıyla mücadele etmek yada asıl hedeflerinden saptırmak için farklı ve çelişik taktikler uyguladılar. Örneğin BBC ve İngiliz politikacılar, Tunus'ta İslami uyanış kıvılcımları çakıldığında ilkin bu olay hakkında sessiz kaldı. Ancak birkaç gün geçtikten sonra, BBC bu konuda farklı haberler yayınlamaya başlayıp, sıradan ve önemsiz bir halk itiraz olduğunu aşılamaya çalıştı. Reuters haber ajansı da benzer bir taktiği kullanıp, Tunus olaylarını da ikinci ve üçüncü plana atarak halk kıyamını önemsizmiş gibi göstermeye çalıştı. Örneğin söz konusu şebekeler Tunus Halk kıyamını göz ardı edip, onun yerine Afganistan ve dünyanın diğer bölgelerindeki olayları değerlendiren uzmanlarla görüştüler. Batılı güçler ve medya gurupları böyle bir haber yayın taktiğiyle Tunus'taki kukla dikta rejimine zaman kazandırmaya çalıştılar.
Batılı medya gurupları Tunus'taki halk kıyamının ilerlemesi ardından yaptıkları haber yayın taktiklerinin etkisiz hale geldiğini, itibarlarının kaybedildiği görünce, taktik değiştirip, Tunus Halk kıyamının haber ve gelişmelerini insan hakları ve demokrasiyi desteklemek bahanesiyle yayınlamaya başladılar. Tunus halk kıyamı artık geri dönülmez notaya ulaştığında Amerika sesi radyosu de halk itirazlarına karşı yapılan katliamları yayınlamaya başlayıp Tunus halkının haklarını savunmaya çalıştığını aşlamaya başladı. Batılı medya guruplarının başvurdukları diğer yöntem İslam ve İslamcı guruplara karşı karalama kampanyasını başlatıp sürdürmeleridir. Nitekim CNN Tunus Halk kıyamını serseri lümpenler olarak suçlamaya ve karalamaya çalıştı. Söz konusu medya gurupları ve haber kanalları mesnetsiz ve kimliği belirsiz kaber kaynaklarından naklen kamuoyunu aldatmak ve saptırmak için sahte haberler yayınlamaktadırlar. Fox News gibi haber kanalları İslami hareketlerin tehdit kaynağı olduğunu aşılamak için farklı yöntemler ve ifade biçimlerine başvurmaktadırlar.
Suriye'ye dayatılan terörizm ve Savaş'ta da benzer haber taktikleri kullanılıyor. Batılı güçler ve batıyla Arap medya gurupları Suriye ordusuyla halk direniş güçlerini karalayarak selefi Vahhabi terör örgütlerini haklı ve sözde kurtarıcı olarak yansıtmaya çalışmaktadırlar. Teröristler Türkiye sınırlarından Irak ve Suriye'ye topraklarına geçiş yapıp katliamlar yapmaktadırlar. Tekfirci teröristler sivillere ve Suriye ordusuna karşı kimyasal silahlarda kullandılar. Ancak söz konusu medya gurupları, bu gerçekleri gündeme getirmekten kaçınmaktadırlar. Halep'in doğusunun kurtarılmasından önce batılı, Arap ve Türkiye medya gurupları, Haleb'in doğu bölgelerinde sivil halkın Suriye ordusu ve Rusya tarafından bombalandığını, Suriye ordusunun Haleb'e girmesi halinde büyük katliam yaşanacağını iddia edip, tekfirci teröristleri Halep halkının güvenliğini sağladıklarını aşılamaya ve terörizmi desteklemeye çalışıyorlardı. Fakat Haleb'in Suriye Ordusu ve müttefikleri tarafından teröristlerden temizlendikten son, bütün bu yalan ve karalama kampanyaları suya düştü. Tekfrici teröristlerin yaptıkları katliamlar keşfedilen toplu mezarlarla gözler önüne serildi. Halep Halkı da Suriye ordusunu kurtarıcı olarak bağrına bastı. Suriye halkı ve hükümetinin azılı düşmanları Halep'in tekfirci teröristlerden temizlenmesinden dolayı büyük bir öfke ve dehşete kapılmış bulunuyorlar. Katledlen ve yaralanan kadın ve çocukların fotoğraflarını yayınlayarak Suriye ordusunu cinayet işlemekle suçluyorlar. Bu fotoğrafların çoğu, 2014 ve 2015 yılında ırkçı İsrail rejiminin Filistin ve Gazze'de yaptığı bombardımanlar ve katliamların fotoğraflarıdır. Ancak Halep katliamı olarak yansıtılıp kamuoyunu yanıltmaya çalışıyorlar. Suudi krallık rejiminin El-Arabiye kanalı Suriye silahlı kuvvetlerini karalamak için, 14 Aralık 2016da "Halep'te son gelişmeler" başlıklı bir rapor yayınladı. Bu raporda Beyaz Kasklılar adlı arama kurtarma gurubunun bir çocuğu enkaz altından çıkardıkları görüntüsü yayınlandı. Söz konusu arama kurtarma gurubu, selefi vahhabi Cephettün Nusra tekfirci terör örgütüne bağlı bir gurup olup, muhabirler ve gazeteciler tarafından sahtekâr bir gurup olduğu tanıtılmaktadır.
Amerika'nın Atlanta şehrinde yayınlanan Veterans Today dergisinin yayın yönetmeni James Dean diyor ki; batılı güçler Suriye ordusunu şeytanlaşmaya çalışıyorlar. Bu amaçla Suriye savaşı sürecini istedikleri biçimde anlatıp yansıtıyorlar. Maalesef Amerika, İngiltere ve kanada istihbarat örgütleri medya guruplarını yönlendiriyorlar.
James Dean Ayrıca Suriye ordusunun Varil Bombalarıyla sivil merkezleri bombaladığı Haber ve görüntülerinin tamamen yalan ve uydurma olduğunu, Suriye ordusunun Doğu Haleb'de katliam yapmadığını, suriye ordusunun sivilleri öldürme ve mallarını yağmalama gibi yöntemlere başvurmadığını, çünkü belirlediği hedeflere aykırı olduğunu ve hedeflerini gerçekleştirmeye de hiçbir katkısı bulunmadığını vurguladı.
Independent gazetesi de suriye'deki muhabirlerine dayandırdığı haberlerinde Batılı medya guruplarının Suriye savaşı konusunda tarafsız davranmadıklarını, olayları çarpıttıklarını, Halep ile Musul'u teröristlerden kurtarma operasyonlarının benzerlik taşıdığını, ancak Batılı medya guruplarının bu iki operasyonları farklı göstermeye çalıştıklarını, Beşar Esad hükümetini Halep Halkını katliamdan geçirdiği yalanını türettiklerini belirtti.
BM'nin insan haklarından sorumlu örgütünün başkanı Stephen O'Brien de Haleb'in doğusundaki sivillerin teröristler tarafından rehin alındıklarını, onların Halebden çıkışına izin vermediklerini söylemişti. Ancak batılı medya gurupları bu gerçeği bile haber olarak yayınlamaktan kaçınmışlardı. Halep'in doğusuyla Musul'un doğusunda hiçbir muhabirin çalışmasına izin verilmiyordu. Nitekim DAEŞ ile Nusra cephesi ve yandaşları Muhabirleri tutuklayıp kafalarını kesiyor yada onları rehin alıp, fideye karşılığında serbest bırakıyorlardı.
Haleb'in doğusundaki Nusra cephesi ve Ahraruşşam üyesi 10 tekfirci terörist Suriye ordusuna karşı savaşıyorlardı. Çeşitli medya organlarının muhabirleri ise Türkiye ve Lübnan'da Suriye haberlerini izliyorlardı. Bazı muhabirler teröristlerin işgali altındaki bölgelere gittiklerinde katlediliyorlardı. Bu nedenle sağlıklı bilgiler toplamaları mümkün değildi. Bu haberlerin çoğunun kaynağı Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi adlı muhaliflere bağlı ve İngiliz istihbaratıyla çalışan bir merkezden naklen haber yayınlıyorlardı.
İngiltere Angelikan kilisesinin papazlarından Andrew Ashdown bizzat Suriye'yi ziyaret ettikten sonra, Rusya'nın İngilizce yayın yapan TV kanalına verdiği demecinde Batılı medya guruplarının Suriye haberlerini tek yanlı olarak ve çarpıtarak yayınladıklarını, teröristlerin kaynaklarından naklen haberler türettiklerini söyledi. Andrew Ashdown suriye haberlerinin tek yanlı olarak İngiltere ve Avrupa haklarına iletildiğini, haber kaynaklarının teröristlere bağlı organlarından ibaret olduğunu, bizzat Suriye halkıyla görüştüğünde, teröristlerin katliam yapıp ve dehşet saçtıklarını söylediklerini vurguladı. Fakat bu gerçekleri yerinde tespit etmek için halk kitlelerinin Suriye'ye gitmeleri de mümkün olmadığına göre, batılı ve Arap rejimlerinin haber ajansları gerçek dışı ve yalan haberleri halklara iletiyor ve zihinleri kirletiyorlar.