Ortadoğu Gelişmeleri
Geçen hafta FKİK üyeleri Lübnan’ın Hizbullah hareketini terör örgütü listesine aldıklarını ilan etti.
FKİK Hizbullah hareketine bağlı tüm firmaları, kurumları, liderlerini ve üyelerini terörist ilan etti.
Geçen hafta Irak’da binlerce kişi Başbakan Haydar İbadi’nin reformlarına destek yürüyüşü düzenledi. Bu eylem Sadr hareketi lideri Muktada Sadr tarafından organize edildi.
Geçen hafta Suriye’de ateşkes başladı. BM Suriye özel temsilcisi Stephan De Mistura, Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın kaderini Suriye milleti belirlemesi gerektiğini açıkladı, ancak bu açıklama Amerika’nın olumsuz tepkisi ile karşılaştı.
Geçen hafta BM özel raportörü Mishel Forest insan hakları konseyi zirvesinde Halife rejiminin insan hakları ihlallerini eleştirerek Halife rejimi Bahreynli vatandaşları vatandaşlıktan çıkarmakla bu ülkede nüfus yapısını değiştirmeyi amaçladığını açıkladı.
Geçen hafta Bahreyn’de binlerce kişi düzenlediği protesto eylemlerinde 14 Şubat inkılabının liderlerinin serbest bırakılmasını istedi.
Bahreyn krali Hamd Bin İsa Al-i Halife geçen hafta enformasyon Bakanı ve iki meclisin işlerinden sorumlu Bakanı görevden aldı.
Geçen hafta Suud rejimine bağlı savaş uçaklarının Yemen’e yönelik saldırıları devam ederken, BM güvenlik konseyi kapalı kapılar ardında düzenlediği oturumda Yemen’de insani facia konusunda kaygılarını dile getirdi ve çatışma taraflarından uluslararası yasalara bağlı kalmalarını ve sivilleri hedef almaktan kaçınmalarını istedi.
Geçen hafta FKİK üyeleri Lübnan’ın Hizbullah hareketini terör örgütü listesine aldıklarını ilan etti. FKİK Hizbullah hareketine bağlı tüm firmaları, kurumları, liderlerini ve üyelerini terörist ilan etti.
FKİK genel sekretiri Abdullatif bin Raşid Ziyani, konsey üyeleri Hizbullah’ın icraatı Arap güvenliğine yönelik tehdit oluşturduğuna inandığını belirtti. Ziyani, Hizbullah hareketi Fars körfezi kıyılarında yer alan Arap gençleri terör eylemleri düzenlemek ve patlayıcı madde kaçakçılığı yapmak ve kargaşa çıkarmak üzere eğittiğini ileri sürdü.
Bu açıklamada dikkat çeken nokta, Ziyani’nin Hizbullah hareketini Irak, Suriye ve Yemen’de kışkırtıcı girişimlerde bulunmakla suçlamasıdır. Oysa asıl FKİK üyeleri Arabistan elebaşılığında mazlum Yemen milletine topyekün bir savaş dayatarak bu ülkenin tüm altyapılarını çökerttiği herkesçe bilinen bir gerçektir.
Geçen hafta Lübnan parlamentosunun direnişe bağlı kanadı bir bildiri yayımlayarak FKİK Hizbullah hareketini terörist ilan etmesini hasmane ve akıldışı niteledi ve bu karardan ve sonuçlarından Arabistan sorumlu olduğunu belirtti. Bildiride ayrıca Lübnan içişleri Bakanı, Irak ve Cezayir yönetimleri FKİK’in bu kararına karşı çıkmalarından ötürü takdir edildi.
Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreter yardımcısı Şeyh Naim Kasım da karara gösterdiği tepkide, Hizbullah hareketinin karşı karşıya bulunduğu baskılar izlediği yolun ne denli doğru olduğunu ortaya koyduğunu çünkü bu ülkeler İsrail’in komplosu sonucu Hizbullah ile mücadele için İsrail bayrağı altında bir araya geldiklerini belirtti. Şeyh Kasım, Hizbullah adının terör örgütleri listesine alınması, davalarında haklı olduklarını ortaya koyduğu gibi Arabistan’ın da siyonist İsrail’in kucağına düştüğünü gözler önüne sergilediğini vurguladı.
Lübnan El Ahbar gazete de FKİK’in kararını eleştirdiği raporunda Arabistan ve FKİK’in kararında en önemli nokta, kararın siyonist rejimin Tel aviv ile Riyad ilişkilerini aleni etme politikasına denk gelmesinden ibaret olduğunu belirtti. Gazete, son aylarda İsrail ve Arabistan’ın üst düzey yetkilileri arasında bir çok kez görüşme gerçekleştiğini, nitekim İsrail TV 10 kananı bu görüşmeleri ifşa ettiğini ve en son İsrail’den üst düzey bir heyetin Arabistan’ı ziyaret ettiğini duyurduğunu, bu haber hiç biri tarafından tekzip edilmediğini vurguladı. Gazete Hizbullah hareketini terörist ilan etmenin de Arabistan ile İsrail arasındaki yakın işbirliği çerçevesinde alınan bir karar olduğunu ve iki tarafın ortak tehdit algılamasının birbirine yaklaştığını ifade ettiğini vurguladı.
Suud rejimi 2014 yılında da Lübnan Hizbullah hareketini terör örgütleri listesine aldı ve daha sonra da Bahreyn ve BAE Riyad’ı izleyerek Hizbullah’ı terör örgütü listesine aldı. Hizbullah hareketi Amerika’nın da kara listesinde yer alıyor. AB ise Hizbullah’ın askeri kanadını terör örgütü listesine aldığı halde hareketin siyasi kanadı ile teamülünü sürdürüyor.
Geçen hafta Irak’da binlerce kişi Başbakan Haydar İbadi’nin reformlarına destek yürüyüşü düzenledi. Bu eylem Sadr hareketi lideri Muktada Sadr tarafından organize edildi.
Başkent Bağdat’ta binlerce kişi İbadi’nin reform hareketini desteklemek ve idari fesatla mücadele etmek için sokaklardaydı. Bu eylem Bağdat’ta yeşil bölge olarak adlandırılan bölgenin önünde ve Cuma namazı çıkışında düzenlendi. Muktada Sad geçen hafta Başbakan İbadi’nin önerdiği reform paketini ve teknokrat bir kabinenin kurulmasına yönelik önerisini destekleyerek Başbakan İbadi’yi de sözünü verdiği reformları bir an önce yerine getirmediği takdirde protesto eylemi düzenleyecekleri konusunda uyardı.
Geçen hafta Irak güvenlik güçleri Bağdat yönetimi ve büyükelçiliklerin bulunduğu yeşil bölgenin çevresinde konuşlandı. Başbakan İbadi ise protestoculardan kamu ve özel mallara zarar vermemelerini istedi.
Muktada Sad bürosu de bir bildiri yayımlayarak protestoculardan güvenlik güçleri ile işbirliği yapmalarını istedi. Bildiride Irak polis gücü ve ordusu ile tam işbirliğine vurgu yapılarak halk arasında nüfuz edip tefrika yaratmaya çalışanlara meydan verilmemesi istendi.
Bağdat yönetimine reformları yerine getirmek üzere 45 günlük süre tanıyan Sadr hareketi geçen Perşembe günü protestoculardan sürenin sonunda başkent Bağdat’ta protesto eylemi düzenlemelerini istedi.
Irak Başbakan Haydar İbadi geçen yaz aylarında Irak’ın çeşitli eyaletlerinde halk sosyal hizmetlerin ve özellikle elektrik enerjisinin kıtlığı yüzünden geniş çapta protesto eylemleri düzenlemelerinin ardından Irak’ta reform yapmak üzere bir paket açıkladı, paket Iraklı siyasi gruplarca olumlu karşılandı. Başbakan İbadi şii alim Ayetullah Sistani’nin desteği ile reform paketini açıkladıktan sonra pakette yer alan bazı reformları yerine getirdi. Bu reformlara cumhurbaşkanının üç yardımcısı, başbakanın üç yardımcısı gibi görevlerin kaldırılması, dört bakanlığın feshedilmesi ve başka dört bakanlıkla birleştirilmesi, Iraklı yetkililerin korumalarının %90 azaltılması ve ayrıca bakanlıklarda fesat meselesinin araştırmak üzere özel komisyonların kurulması gibi reformları örnek vermek mümkün.
Geçen hafta Irak parlamentosu iki ayın ardından parlamento yetkileri başta Başbakan olmak üzere diğer yasal kurumlarca kullanılmasını yasaklayan bir kanunu onayladı. Yasaya göre Irak yönetimi parlamentonun onayı olmaksızın ülkede reform ilan edemez veya uygulayamaz. Bu kanun Başbakan İbadi’nin açıkladığı reform paketinin durdurulmasına yol açtı. Buna göre Irak Başbakanı İbadi teknokrat bir yönetim kurulmasını gündeme getirdi, bu öneri Iraklı bazı siyasi siyasi gruplarca olumlu karşılandı. Şimdi ise Irak halkı düzenlediği eylemlerle İbadi’nin önerdiği reformların yerine getirilmesini istiyor.
Geçen hafta BM Suriye özel temsilcisi Stephan De Mistura Fransa’nın France 24 TV kanalına verdiği mülakatta, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın kaderini Suriye milleti belirlemesi gerektiğini açıkladı. De Mistura, neden bu meseleye Suriye milletinin çözüm getirmesine imkan tanımadıklarını, neden Suriye milleti için kaderlerini başkaları belirlemeleri gerektiğini, neden onlara bu konuda görüşlerini bildirme fırsatı tanımak istemediklerini sorguladı. De Mistura, Suriye’nin liderlik meselesi Suriye milletinin kendi eliyle çözümlenmesi gerektiğini vurguladı.
Ancak De Mistura’nın bu sözleri Amerika’nın tepkisi ile karşılaştı. Amerika Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kerby geçen hafta De Mistura’nın sözlerine karşı çıktı. Kerby Amerika Esad hakkındaki tutumunu açıkça beyan ettiğini ve bir kez daha Esad’ın Suriye’nin geleceğinin bir parçası olamayacağını ve Suriye’de Esad’ın başında bulunmadığı bir yönetim istediklerini belirtti. Kerby, Suriye’de yönetim biçimi hakkında Suriye milleti karar vereceğini kaydetti. Kerby ayrıca, Viyana’da belirledikleri seçim sürecine göre Suriye dışında yaşayan Suriyelilerin bu seçimlere katılmaları gerektiğini, bu durumda Esad’ın iktidarın başında kalması için şansın çok az olacağını ileri sürdü.
Aslında John Kerby’nin bu sözleri, Şam yönetiminin Suriye seçimlerine ancak Suriye’de yaşayan vatandaşların katılabileceğine yönelik kararına karşı çıkmaya yöneliktir. Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad geçen hafta bir karar yayımlayarak 13 Nisan 2016 tarihini genel seçim tarihi olarak ilan etti.
Rusya devlet Başkanı Putin ise geçen hafta İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya liderleri ile ortak telefon görüşmesinde Esad’ın bu kararı Suriye’de barış süreci ile çelişmediğini belirtti.
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ise Beşar Esad’ın bu kararını sert bir şekilde eleştirerek kararı kışkırtıcı ve gerçekçi olmayan bir karar niteledi.
Suriye gelişmeleri ile ilgili bir başka önemli konu, bu ülkede başlayan ateşkesin süresi ile ilgilidir. Ateşkes geçen 27 Şubat’ta başladı. Bazı kaynaklar ve özellikle muhalifler ateşkesin on günlük olduğunu ileri sürerken, Rusya Dışişleri Bakanlığı bu iddiayı reddetti ve Suriye de ateşkes süresiz olduğunu belirtti.
Gerçekte Suriye ateşkesinde hiç bir tarih açıklanmadı ve bu yüzden ateşkesin süresiz olduğu netlik kazanıyor.
Rusya savunma bakanlığı da geçen hafta Suriye’de 40 silahlı grubun ateşkese bağlı kalmak üzere bir anlaşma imzaladığını, 40 silahlı grupla da ateşkes müzakereleri devam ettiğini duyurdu.
Rusya yönetimi ayrıca Suriye’de silahlı gruplarla daimi ateşkes üzerine müzakere ettiklerini belirtti.
Rusya savunma bakanlığı ayrıca silahlı muhalif gruplarla ateşkes müzakereleri devam ettiği bir sırada teröristlerin mevzilerini vurmayı durdurmadıklarını kaydetti.
Suriye milli barış bakanlığı sözcüsü de Suriye’nin çeşitli bölgelerinde 1200 silahlı muhalifin ordu birliklerine teslim olduklarını duyurdu. 015