Ağustos 10, 2017 17:21 Europe/Istanbul

Avrupa’da terör eylemleri artık iki açıdan farklılık gösteriyor; zira hem kurbanlar ve hem failler, diğer terör eylemlerinden farklılaşıyor.

İki hafta ara ile İngiltere ve Fransa’da Müslümanlara yönelik saldırı haberleri, manşetlerde yer aldığı gibi hızlı bir şekilde de unutulmaya çalışıldı. İlk haber Londra'nın kuzeyindeki Finsbury Park Camisinde Müslümanlara karşı gerçekleşen saldırıda bir kişi ölürken, 8 kişi de yaralandı. Görgü tanıklarının ifadelerinde göre, sürücüsü tarafından bilinçli olarak cami cemaatinin üzerine sürdüğü minibüs nedeniyle 1 kişinin yaşamını yitirdiği 2'si ağır 8 kişinin yaralandığı saldırı için İngiltere basını "korkunç kaza" demekle yetindi.Tam bir hafta sonra bu kez Newcastle kentinde Ramazan bayramında namazda olan Müslümanlara yönelik yapılan saldırıda 3’ü çocuk 6 kişi yaralandı. 

Benzer bir olayda Fransa’da bir sürücü Paris yakınlarında bir cami önünde toplanan Müslümanlara araba ile daldı, fakat can kaybı yaşanmayan olayda sürücü tutuklandı. Saldırgan cadde ve kaldırım arasındaki yükseklik farkı nedeni ile başarısız kaldı. Görgü tanıkları aracın 3 kez cami etrafında tur attığı ardından direksiyonu kırarak hızla camiye doğru yönelerek kaldırımda toplananları çiğnemek istediğini belirtiyorlar. Fakat sürücü önündeki bariyerler nedeni ile halka zarar veremeden diğer araçlara çarparak durdu. 

Fransa İslamofobi Gözlemevi Başkanı Abdullah Zekri, ülkede Müslümanlara yönelik tehdit ve saldırıların yılın ilk üç ayında rekor seviyede arttığı uyarısında bulundu. Yılın ilk üç ayında Müslümanlara yönelik 166 tehdidin ve 56 saldırının gerçekleştiğini belirten Zekri, geçen yılın ilk üç ayında ise 12 saldırı ve 25 tehdidin meydana geldiğini kaydetti. Fransa'da Charlie Hebdo dergisine ve Musevilere ait bir markete yapılan terör saldırılarının ardından Müslümanlara ait ibadet yerleri ve mezarlıklara yönelik saldırılarda büyük artış gözlendiğini kaydeden Zekri, bu saldırılar konusunda Müslümanların suçlanmasını da sert bir şekilde eleştirdi. "Fransa'daki Müslümanların bu saldırılardan sorumlu tutulamayacağını" vurgulayan Zekri, terör saldırılarını düzenleyenlerin Müslümanları kesinlikle temsil edemeyeceğini kaydetti.Siyasetçilerin söylemlerini de eleştiren Zekri, "Siyasetçilerin İslam karşıtı söylemleri, Müslümanlara yönelik saldırıların artmasında rol oynuyor" dedi. Fransa'da çoğu Kuzey Afrikalı yaklaşık 5 milyon Müslüman yaşıyor. Fransa, Avrupa'da en fazla Müslümanın yaşadığı ülkeler arasında ilk sırada geliyor. 

İlginç olan ise Avrupa’nın siyasi ve medya çevrelerinin bu olaylara gösterdikleri tepki idi. Bu olaylarda kimse terör veya terörist kelimelerini kullanmadı. Hiçbir medya kurumu ve çevresi, saldırganlar ve faillerinin hangi dinden olduğu veya saldırı hedefi hakkında bir şey açıklamadı. Bu terör saldırı ile ilgili haberler hızlı bir şekilde Avrupa medyasında bir kenara itilirken, İngiltere ve Fransa yetkilileri, olayların bir terör saldırısı olup olmadığı hakkında tereddütleri olduğunu açıkladılar. Fakat eğer kurbanlar Müslüman olmasaydı veya saldırı faillerinin kendisi Müslüman olsaydı veya bir Müslüman ülkeden olsalardı, Avrupa medyası, güvenlik ve istihbarat teşkilatlarının olayla ilgili yorumları hiç şüphesiz çok farklı olurdu. 

Terörizm her türlü mezhep veya fikri akımdaki aşırıcılığın ürünüdür. Aşırıcılık her hangi bir din veya mezheple sınırlı değil ve hiçbir din ve mezhep, özellikle de ilahi dinler asla şiddet ve aşırıcılığı yaymazlar. Fakat Avrupa ve batı toplumunda İslam ve terörizm arasında direkt bağlantı kurmaya çalışıyorlar. Bir çok batılı politikacı ve medya çevreleri, İslam’ın terörizmi yaymakta olduğu propagandası yapıyorlar; onlara göre aksi ispatlanmadıkça, her Müslüman bir teröristtir. Her terör olayında en baştan tüm suçlamalar, Müslümanları hedef alıyor. hatta terör faili veya failleri Avrupalı vatandaşlar olsa bile, kimse Müslümanlardan özür dileme veya onlara yönelik suçlamaları düzeltme amacında değildir.  

Böylece İslam ve Müslümanlara karşı propaganda saldırılarının izi, pratikte batılı insanın belleğinde yerini koruyor. Aslında bu karalama kampanyasının hedefi önceden bellidir. Tabi ki İslamofobi ve İslam dümanlığı dalgası, bu saldırıların hedefidir. Batılı hükümetler, sınırları dışında ve stratejik Ortadoğu’nun kriz odaklarında bu siyasetlerinden yararlanmak için İslamofobi ve İslam düşmanlığını yaymaya çalışıyorlar. Batılı ülkeler sınırları içinde de sözde aşırıcılıkla mücadele bahanesi ile Müslümanların İslami öğretilere göre yaşamalarını engellemek için yine İslamofobi ve İslam düşmanlığını yaymaya çalışıyorlar. Müslüman kadınların İslami tesettürü veya Arapça öğrenmeye kısıtlama getirmek ise bu siyasetlerin bir bölümüdür. Fakat İslamofobi ve İslam düşmanlığının batıda bir başka sonucu da vardır ki, ırkçılık, mezhepçilik ve Müslümanlara ırkçı saldırıların artması ise bu cümledendir. 

Avrupa ülkeleri terörizmin yeni bir şekli olan ırkçı terörizm ile karşı karşıyalar. Üstelik bu olaya fazla da dikkat etmek istemezken onu gözardı etmeye çalışıyorlar. Avrupalı ırkçı teröristler, Müslümanları öldürmek için tekfirci IŞİD ve el-Kaide teröristlerinin yöntemlerini kullanıyorlar. Irkçı gruplar daha önce gösteriler düzenlemek ve itirazlarını çirkin sloganlarla gösterirken, Müslümanların mezarlıklarında ırkçı sloganlar yazıp Müslümanların mezar taşlarını kırmak, veya camilere saldırı yapmakla yetinirlerdi. Fakat şimdi ırkçı teröristler tekfircilerin yöntemleri ile Müslümanlara saldırıyorlar. Bu yüzden Avrupalı yetkililer bu gibi olayları göz ardı etmemeli ve bu olayların yanından kolayca geçmelidir.Avrupa nüfusunun önemli bir bölümünü Müslümanlar oluşturuyor. İngiltere’de en az 3 milyon Müslüman yaşarken, Müslümanların 6 milyon nüfusla en büyük azınlığı, Fransa’da yaşamaktadır. Avrpa’nın diğer ülkelerinde de önemli oranda Müslümanlar yaşıyor. Kıtanın Ortadoğu Müslüman ülkeleri ile komşu olması nedeni ile İslam ve Müslümanların bu kıtayı etkilemesi göz ardı edilmemeli; bu yüzden Müslümanlara karşı ırkçı terör saldırılarının yayılması, Avrupa ülkeleri için ciddi güvenlik sorunları oluşturabilir.  

Irkçı saldırılar çeşitli mezhep ve dinler arasında nefretin yayılmasına sebep olabilir. Avrupa ülkeleri bir kez ve sonsuza kadar terörizmden belli bir tarif sunmalı. Terörizmi iyi veya kötü olarak ikiye bölmek, artık siyasi ve reklam işlevini yitirmiştir ve Avrupa ülkelerini, toplum yapısının özünden tehdit etmekte. Avrupa terörizm tehdidi ile artık sınırlarının dışında değil, bizzat kendi sınırları içinde karşı karşıyadır. Terörizm ile mücadele, güvenlik ve istihbarat çalışmaları ve önlemlerin alınması ile imkansızdır. Avrupalı yetkililer artık terörizmin her şekli ile mücadelede ciddi iradelerini sergilemelidirler. Bu tutumun değiştiğini gösteren belirtilerden biri, Avrupa ülkelerinin, Ortadoğu’da aşırıcılık ve terörizmi yaymakta olan ülke ve yönetimlerle ilişkilerini değiştirmektir. İngiliz İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn Arabistan ile ilişkilerin gözden geçirilmesi ve bu ülkeye silah satışının durmasını istedi. Fakat acaba kendisi başbakan olsaydı, böyle bir şeyi gerçekleştirmek için gereken iradeye sahip olur muydu, yoksa başbakan Theresa May ve daha önceki başbakanlar gibi İngiltere’nin Arabistan’a silah satışından elde edilen ekonomi ve siyasi çıkarlarını, İngiltere’nin diğer çıkarlarına tercih mi ederdi?