Eylül 22, 2017 16:22 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde Hollywood dünyasının siyahileri karalama çabasının bir ürünü olan Pinky adlı eseri irdelemeye devam etmek istiyoruz.

Geçen bölümde Elia Kazan’ın yapımı olan Pinky adlı filmin bir sekansını ele almıştık. Bugün yine aynı eserden iki sahneyi daha sizler için irdelemeye çalışacağız.

Geçen bölümde Pinky renkli derili bir kız olduğunu ve Amerika toplumunun siyahilere yönelik aşağılayıcı bakışı yüzünden her yerde kendisini beyaz ırkındanmış gibi tanıtmaya çalıştığını anlattık. Ancak Pinky daha sonra bayan Em adında yaşlı bir kadının bakımını üstlenerek onunla birlikte yaşadıktan sonra siyahi kimliğine yönelik bakışı değişti ve artık kendisini bir beyaz olarak tanıtmak istememeye başladı.

Pinky’nin büyükannesinin komşusu olan bayan Em, Pinky’den hoşlanır ve ölmeden önce büyük çiftliğini ona miras bırakır. Ancak bayan Em’in yakınları ve özellikle dayısının eşi bayan Wooly bu karara karşı çıkar, fakat sonunda mahkeme Pinky’den yana karar verir.

Pinky, çiftliği siyahiler için hemşirelik okuluna çevirmeye karar verir

Pinky adlı filmden bugün için seçtiğimiz ilk sekans filmin 66. Dakikasından başlıyor. Bu sekans bayan Em’in vefatından sonrasına aittir. Pinky bay Goolby’nin mağazasından cenaze töreni için yas elbisesi satın almakta, tam o sırada bayan Wooly içeri giriyor. Wooly uzaktan Pinky’nin alış verişini süzüyor, ardından yüksek bir sesle mağazanın bayan satıcısı yani bayan Viola’ya sesleniyor: buraya gel, ben bekliyorum.

O sırada Pinky’nin siparişini paketleyen Viola şöyle karşılık veriyor: bayan Wooly biraz bekleyin, şimdi geliyorum. Bayan Wooly bu kez mağazanın sahibi bay Goolby’ye yüksek sesle sesleniyor.

O sırada bay Goolby sahneye giriyor ve soruyor: evet bayan Wooly sizin için ne yapabilirim. Bayan Wooly şöyle diyor: neden sizin politikanız, bir beyazı bir siyahinin ardında bekletmektir?

Bay Goolby şöyle diyor: üzgünün bayan Wooly, eminim bayan Viola sizi görmemiştir.

O sırada bayan Viola koşa koşa bayan Wooly’ye doğru geliyor ve evet, hizmetinizdeyim, diyor.

Bayan Wooly bayan Viola’nın elinde bir beş dolarlık görüyor ve soruyor: bu nedir? bayan Viola Pinky’ye işaret ediyor ve bu parayı o verdi, diyor.

O sırada Pinky’den bir tablo gösteriliyor. Pinky şaşkın ve yalnız ve mazlumane ama sağlam bir şekilde duruyor.

Bayan Wooly Pinky’ye soruyor: acaba bu para, bayan Em’in parası mı? pinky de, hayır bayan Wooly, diyor. Bayan Wooly Pinky’ye doğru yürüyor ve soruyor: bu parayı nereden getirdiğini sorabilir miyim? Panky şöyle diyor: bu parayı nereden getirdiğimi söylemeye gerek görmüyorum.

Bayan Wooly öfke ile, sen paranın üstünü alıp defolabilirsin, diyor.

Bayan Wooly bu sözlerin ardından öfke ile mağazadan ayrılıyor.

Pinky mağazanın sahibi bay Goolby’ye şöyle diyor: ben şu yas elbisesini istiyorum, tabi eğer renkli derililere elbise satıyorsanız. Bay Goolbey şöyle diyor: ben bir iş adamıyım. Eğer bu elbise için iyi para verirseniz ve sahte olmazsa ve doğru yoldan kazanılmışsa, sorun yok.

Pinky şöyle diyor: bu para doğru yoldan kazanılmıştır. Onu büyükannem ağır işler yaparak biriktirdi. Şimdi şu elbiseyi bana satacak mısınız, satmayacak mısınız?

Goolby, 4 dolar, 98 sent, diyor. Pinky de kabul diyor ve parasının üstünü istiyor. Goolby iki senti yas elbisesinin kutusunun üzerine atıyor. Pinky bozuk paraları ve yas elbisesini alıp mağazadan ayrılıyor.

Evet, değerli dostlar, duyduğunuz gibi bayan Wooly bayan Em mirasını Pinky’ye bıraktığı için çok öfkelidir. Bayan Wooly Pinky’yi ikinci sınıf vatandaş ve hor görüyor ve bu yüzden mağaza sahibine neden bir beyazı bir siyahinin ardında beklettiğini soruyor. Bayan Wooly sürekli Pinky’den beş doları nereden getirdiğini soruyor, ki bu da dolaylı bir şekilde siyahilerin kötü iktisadi durumunu ve önyargı olarak suçlu sayıldıklarını gösteriyor. Burada bayan Wooly beyazları ve zihniyetlerini temsil ediyor. Bu zihniyete göre tüm imkanlar ilkin beyazların olması gerekiyor ve hatta siyahiler haklı olsa bile iki ırk arasındaki mesafe ve farklılığın korunması gerekiyor.

Pinky adlı eserden seçtiğimiz ikinci sahne, filmin 94. Dakikasında başlıyor. Pinky nişanlısı Thomas Adams’la birlikte bayan Em’in villlasına geliyor. Beyaz bir hekim olan Thomas, bayan Em’in Pinky’e bıraktığı çiftliği Pinky’nin adına satmak ve ardından evlenmek ve daha sonra da Amerika’nın güneyinden Colorado eyaletinin Denver kentine gitmek istiyor, fakat Pinky bu karara karşı çıkıyor. Pinky’nin muhalefeti, sözleri ve davranışlarında yatan şifrelerden belli oluyor ve kamera da farklı çerçeveleri yakalayarak bu konuyu seyirciye aktarmaya yardımcı oluyor.

Önce Thomas konuşuyor: Pinky, sen Denver kentinde mutlu olursun.

Pinky Thomas’dan uzaklaşıyor ve şöyle diyor: ben çiftliği satamam Thomas, bayan Em onu bana satmak için vermedi, kullanmamı istedi.

Thomas Pinky’ye yaklaşıyor ve şöyle diyor: bak Pinky, ben biliyorum o harika bir kadındı ve seni de çok etkiledi, ama o öldü artık, senin hayatın onun hedeflerinden daha önemli.

Pinky Thomas’a şöyle karşılık veriyor: o benim hayatım hakkında nerede olursam olayım, kendim olmam gerektiğini söylüyordu.

Thomas şöyle diyor: evet, bu iyi bir tavsiye, ama sen dün diyordun renki derili oluşun seni rahatsız ediyor diye, ve bunu ebediyen inkar etmeye karar vermiştik.

Pinky yine Thomas’tan uzaklaşıyor ve şöyle diyor: bu durumda ben evlendikten sonra artık Pinky Johnson olmayacağım. Peki o zaman nasıl gerçekten kendim olabilirim?

Thomas yine Pinky’ye yaklaşıyor ve sen şaşkınsın, diyor. Pinky ise şöyle diyor: tam aksine şimdi anlamaya başladım. Bayan Em benim gitmemi istemiyordu, benim kendimi başka biriymiş gibi tanıtmamı istemiyordu.

Thomas şöyle diyor: sen ne yapmayı düşünüyorsun, yoksa ömrünün sonuna kadar bir dolaba saklanıp tüm kapıları yüzüne kapatmak mı istiyorsun?

Pinky yine Thomas’tan uzaklaşarak şöyle diyor: ben bir şeyden uzaklaşmak istemiyorum. Ben bir siyahiyim. Ben bunu unutamam, inkar edemem, üzgünüm, ben seni asla unutmayacağım, şimdi lütfen git ve hiç bir şey söyleme.

Bu sözleri duyan Thomas ebediyen çiftlikten ayrılıyor ve Pinky de çiftliğini siyahiler için hemşirelik okuluna çeviriyor.

Evet, eğer Pinky filmini seyrettiyseniz bu sekansta yer alan iki kişilik sahnelerde kamera sürekli Thomas ve Pinky’den uzaklaşıyor ve yavaş yavaş onların  araları da açılıyor ve birbirinden uzaklaşmaya başlıyor. Yine sahnede sütun veya yatak gibi engeller iki kişinin arasında yer alıyor ki bu da aralarının açıldığını gösteriyor. Kamera bu teknikle Thomas ve Pinky’nin birbirinden ayrıldığını ve Pinky’nin de derisinin rengini kabul etmek istediğini telkin etmeye çalışıyor. Bu sahnede Pinky artık kimliğini inkar etmekten el çekiyor ve bağımsızlığını elde etmek istiyor, fakat yine onu bu yöne yönlendiren etken beyaz bir insan, yani bayan Em oluyor, ki bu da siyahilerin beyazlara bağımlılığını ortaya koyuyor. Bir başka ifade ile siyahiler hatta Amerika’da medeni haklarının arifesinde bağımsız düşünemiyor ve bağımsız karar veremiyor ve burada bile beyazlara ihtiyaç duyuyor.

Pinky  siyahilerle beyazların ilişkilerinde gelenekleri kıran ilk eserlerden biri sayılıyor. Nitekim siyahileri hor görmek ve beyazları üstün saymak gibi bir milletin doğuşu ve Tom amcanın kulübesi adlı eserlerde bol bol göze çarpan durum, bu filmde daha az vurgulanıyor.

Bu eserde bireysel özellikler bakımından siyahiler beyazlara yaklaşmış gösteriliyor, fakat iktisadi, sosyal, siyasi ve özellikle eğitim bakımından beyazlar hala üstün sayılıyor ve siyahilere dayatmada bulunuyor. siyahilerin hakları direniş ve akılcı davranış yüzünden daha az eziliyor. Gerçi siyahiler hala haklarını elde etmekte bağımsız hareket edemiyor ve bayan Em ve yargıç Walker gibi beyazlara muhtaç gösteriliyor.

Filmin özel bir noktası, Pinky’nin deri rengi beyaz olduğu halde damarlarında bir siyahinin de kanı aktığı için renkli derili ve ikinci sınıf vatandaş sayılmasıdır. Yani Amerika’da ırk üstünlüğü düzeninin kriteri sadece siyahilerin deri rengi değil daha çok ırkla ilgilidir ve bu konunun insani olmayan boyutunu daha açık bir şekilde göstermektedir.