Dünden bugüne, İmam Hüseyin’in -s- dostları - 1
İmam Hüseyin –s– kıyamı haktaleplik, özgürlük, ahlak ve adalettaleplik temellerine dayanarak şekillendi ve bu yüzden hemen tüm dünyaya yayıldı ve tarihte ve toplumların arasında ebedileşti.
Bir gün Hz. İsa –s– havarilerine seslendi: benim Allah yolundaki arkadaşlarım kimlerdir? Havariler çok hoş bir seda ile o hazretin gönlünü şad ederek şöyle dediler: Bizler Allah’a yardım edenleriz.
Kur'an'ı Kerim de bu seçkin örnekten hareketle Saf suresinin 14. Ayetinde iman ehli olanlara hitap ederek onlardan Allah’ın yardımcıları olmalarını istedi. Ayet şöyle buyuruyor:
Ey iman edenler! Allah'ın yardımcıları olun. Nitekim Meryem oğlu İsa havârîlere: Allah'a (giden yolda) benim yardımcılarım kimdir? demişti. Havârîler de: Allah (yolunun) yardımcıları biziz, demişlerdi.
O gün yüce Allah bir gün bir grup insanın İmam Hüseyin’in yardımcıları olduklarını haykıracaklarını ve yardımcı olmakta ve sabretmekte ve direnişte melekut ve ceberut halkını hayrete düşürecek kadar ısrar edeceklerini bilmekteydi.
Bu yüzden yüce Allah insanı yarattıktan sonra, melekleri O’na insanın yeryüzünde fesat işleyeceğinden kaygı duyduklarını arz ettiklerinde, ben sizin bilmediğiniz bir şeyi biliyorum, şeklinde karşılık vermişti.
Kameri 60 yılında iki zıt hareket ve iki zıt akım karşı karşıya gelmişti. Yezid tüm gücü ve imkanları ile arenaya ayak bastı ve böylece toplumda adalettaleplik ruhunu yok etmek ve yolu kendi zalimane hedeflerine ulaşmak üzere açmak istedi. Ancak bu tarafta Ali’nin –s– adalet mektebinde ders alan ve yetişen Hüseyin –s– Yezid ve zalimane düşüncelerine karşı kıyam etmişti.
Gerçekte İmam Hüseyin –s– kıyamı haktaleplik, özgürlük, ahlak ve adalettaleplik temellerine dayanarak şekillendi ve bu yüzden hemen tüm dünyaya yayıldı ve tarihte ve toplumların arasında ebedileşti.
İmam Hüseyin –s– iman ehli olanları yardıma çağırdı ve Hak yolunu seçen insanlar da lebbeyk ya Hüseyin diyerek tüm güzelliklerin üstünde fevkalade hamasetleri yarattı. sanki İmam Hüseyin –s– aşk, irfan ve ihlas izleyenlerini binlerce ve hatta milyonlarca Müslümanın arasından seçmişti ve hepsinde İslam ve Kur'an'ı Kerim ve ilahi aşk ve iman tecelli etmişti.
Alemin en büyük hadisesine gebe olan o sabah 72 yiğit, Yezid ordusunda yer alan 30 bin asker karşısında saf tuttu. İmam Hüseyin’in –s– arkadaşlarının sayısı çok azdı, ama kalpleri azamet ve iman doluydu. Mücahitler şehadet abdesti alarak yüce Allah ve Peygamberinin en çok sevdikleri şahsiyeti savunmaya hazırlandılar. Berir bin Hazir arkadaşı Abdurrahman bin Abdirabbe’yi şakaları ile neşelendirmek için mizah yapmaya başladı, fakat Abdurrahman arkadaşını dostane uyardı ve şimdi şakanın vakti değil, ciddi olmanın vakti olduğunu, şimdi bu dünyada yaşamanın değil, Hak yolunda ölmenin zamanı olduğunu söyledi. Berir ise silah arkadaşının bu ikazına şöyle karşılık verdi: Benim halkım benim ne gençliğimde ne de ihtiyarlığımda şakacı biri olmadığımı çok iyi bilir, fakat Allah bilir ki bugün karşılaşacağım şeyden son derece mutluyum ve eminim ki bizimle cennet hurileri arasında ancak düşman kılıcı bizim tenimize ineceği zaman kadar kısa bir mesafe vardır.
İmam Hüseyin’in –s– vefakar arkadaşları aslında hepsi iman odağı ve gönülleri Allah aşkı ile dolu insanlardı ve bu yüzden bu insanların kalbinde korkuya asla yer yoktu. İmam Hüseyin’in –s– arkadaşları hepsi savaş meydanında şehit düştü ve imamları ile birlikte hürriyet fidanını ve zulüm karşıtlığını suladı. Belki bu yüzden İslam Peygamberi –s– şöyle buyurdu: İmam Hüseyin –s– şehadeti için müminlerin yüreğinde öyle bir ısı ve hararet vardır ki asla sönmez ve soğumaz.
İran İslam Cumhuriyeti nizamının büyük kurucusu İmam Humeyni’nin –ks– tabiri ile aynı şevk ve hararet ve heyecan, 1979 yılında İslam inkılabını zafere götürdü. İmam Humeyni –ks– bu zaferi şöyle anlatıyor: eğer Aşura’nın sıcaklığı ve o patlayan şevki olmasaydı, bu kıyamın şekillenmesi ve zafere ulaşması mümkün olmayabilirdi.
İran’da İslam inkılabı başladığı ilk günlerden itibaren bu inkılabın gerçek izleyenleri İmam Hüseyin –s– adı ve yadı ile dini ve İslamî hareketlerini başlatan insanlardı. Bu insanlar Aşura hamasetinin her anından dersler çıkarmış ve İmam Hüseyin’in –s– Kerbela’daki arkadaşları gibi vefakar, sabırlı ve dirençli olmuştu. Halk büyük hamasetlerini, imamlarını bırakmayan ve Aşura’ya bağlanan gecede rehberlerini büyük bir aşkla saran ve eğer bin kez sizin yolunuzda öldürülür ve yeniden dirilecek olursak, yine sizin hizmetinizde olacağız, diyen o büyük insanların hamaseti ile birleştirerek kıyamını zafere götürdü.
Evet, bu özellik, İmam Hüseyin’in –s– gerçekleştirdiği kıyama özel bir özelliktir, öyle ki kim bu kıyama alışacak olursa, içinde yeniden doğduğunu ve geliştiğini ve yeniden yaşamaya başladığını hissetmeye başlar. Nitekim Aşura kültürü ile tanışan bir toplum, aktif, gelişen ve ilerleyen güçlü bir topluma dönüşür. Bu yüzden İslam inkılabı toplumda yeni bir insanın doğuşuna vesile oldu ve bu insan yeni bir tarih yazdı ve içinde Aşura kıyamının izleri ve şuuru ve cesareti ve ihtişamı göze çarpan bir hareketi gerçekleştirdi. İmam Humeyni’nin –ks– tabiri ile: inkılabın en büyük zaferi, İran halkında yarattığı değişimdi.
İmam Humeyni –ks– Hz. İsa’nın –s– ve İmam Hüseyin’in –s– nefesi gibi uzun yıllar kraliyet istibdadı altında ezilen ve aşağılanan İran miletine adeta yeni bir can kazandırdı. Bundan sonra ehli beyt ve İslam ve Kur'an'ı Kerim aşkı adeta küllerin altında saklanan ateş misali yeniden ve İslam inkılabı sürecinde filizlenmeye başladı. İmam Humeyni –ks– daha sadık ve daha vefakar arkadaşları ile İslam inkılabını asrın mucizesine çevirdi ve nurani ışınlarını tüm dünyaya saçtı.
Bu arada İslam fidanı henüz ayakta durmaya ve kök salmaya çalıştığı bir sırada Saddam’ın baas rejimi İran İslam Cumhuriyeti nizamına karşı acımasız bir savaşı dayattı. Hal böyle olunca bu kez genç yaşlı kadın erkek, bütün herkes savaş cephelerinin yolunu tuttu ve İslam’ı ve İran’ı tüm benlikleri ve fedakarlıkları ile savundu. 8 yıllık savaş İranlı gençlerin arasından, her biri ihlas, iman, inanç, şecaat abidesi olan çiçekleri topladı
Gerçekte İmam Hüseyin’i –s– örnek almak ve dini ve hürriyeti savunmak İran milletinin daha da uyanmasına vesile oldu, öyle ki henüz buluğ yaşına gelmemiş olan çocuklar bile nüfus cüzdanlarını ellemek ve yaşını büyütmek sureti ile savaş cephelerine gitmek için sıraya girdi.
13 yaşındaki Hüseyin Fehmide emsalsiz cesareti ile yarattığı hamaset, Kerbela çölünde Haşimoğullarının genç çocuğu Hasım bin Hasan’ın –s– yadını gönüllerde yeniden canlandırdı. Kasım da sevgili liderini savunmak için büyük bir şecaat örneği sergileyerek savaş meydanına ayak bastı ve düşmanlardan bir kaç kişiyi helak ettikten sonra kendisi de şehadet mertebesine nail oldu.
O gün Irak ordusuna bağlı beş tank İranlı savaşçıların üzerine geliyor ve onları kuşatma altına almaya çalışıyordu. Hüseyin Fehmide beline el bombaları bağladı ve bir elinde de el bombası ile Iraklı tanklara doğru yürümeye başladı. Hüseyin’in bacağına bir kurşun isabet ederek onu bacağından yaraladı, fakat Hüseyin hiç bir kaygıya kapılmadan kararını hayata geçirdi ve kendisine doğru yağan kurşunların arasından ilerleyerek en önden gelen tankı havaya uçurdu ve kendisi de param parça oldu. Düşman ordusu İranlı güçlerin karşı atağı başladığını zannetti ve hemen morallerini kaybederek tankları bırakıp kaçmaya başladı. Sonuçta kuşatma çemberi kırıldı ve takviye güçler de bölgeye ulaştı ve İranlı savaşçılar Irak ordusunu o bölgeden geri püskürttü.
Hüseyin Fehmide’nin şehadetinden sonra İmam Humeyni –ks– yayımladığı mesajında şöyle buyurdu: Bizim rehberimiz, küçük kalbi bin kalemden ve değerden daha büyük olan ve el bombası ile kendini düşman tankının altına atan ve imha eden ve kendisi de şehadet şerbetini içen 13 yaşındaki çocuktur.
Evet, İslam inkılabı tarihi, şehit Himmet, şehit Zeyneddin, Şehit, Bakıri ve şehit Bagıri gibi mümin ve cesur gençlerle doludur. Bu insanlar bilinçli şehadetleri ile gönüllere taht kurdu. Onlar da İmam Hüseyin –s– gibi Allah rızası ve Allah huzura çıkmak için sabırsızlanıyordu. İmam Humeyni’nin –ks– tabiri ile: Aşura gününe yaklaştıkça gençlerin arasında şehadet şevki daha da alevleniyordu. Hepsi bir kaç saate kadar şehit olacağını biliyordu. Hepsi niçin oraya geldiklerini biliyordu. Hepsi ilahi görevini yerine getirmek ve İslam’ı korumak için gelmiştir.
Merhum Dr. Seyyid Cafer Şehidi şöyle diyor: Aşura kıyamı büyük bir kıyamdı. Bu kıyam o gün görecede sonuçsuz kaldı, ama öyle bir sonuçsuzluk ki nice sonuçları doğurdu ve halen de doğurmaya devam ediyor. Bu kıyam görecede söndü, ama asla büyümeden durmadı. Bu kıyam arada bir Muhtar gibi insanların kıyamı ile devam etti ve İmam Hüseyin’in –s– mesajını yeniden canlandırdı ve ardından zalim hükümdarların zulmünden acı çeken insanlara ilham kaynağı oldu.