Hollywood’da Siyahiler - 12
Bugünkü sohbetimizde Amerikalı ünlü siyahi futbolcu Michael Oher’in hayatını anlatan Kör Nokta adlı eseri gözden geçirmek istiyoruz.
Kör Nokta adlı film, Michael Lewis’in yazdığı bir romandan esinlenerek 2009 yılında john Lee Hancock tarafından yönetilen bir eserdir. Filmin süresi ise yaklaşık iki saat kadardır.
Kör Nokta’nın romanı ve senaryosu Amerikan futbolunun ünlü siyahi oyuncusu Michael Oher’in yaşamı üzerine yazılan ve yapılan bir eserdir.
Amerikan futbolu, bu ülkede yaygın olan bir spor dalıdır ve bu sporda fiziksel yapı ve kondisyon çok önemlidir. Michael Oher oldukça iri yapılı bir insandı. Oher’in bu özelliği, Amerikan futbolunda sol kanat gibi anahtar bir mevkide oynaması için çok uygundu, fakat eğitim alması ve moral kazandırılması gerekiyordu.
Aslında Michael Oher ailevi şartlarının uygun olmaması ve Amerikan toplumunda siyahilere yönelik ayrımcılık yüzünden çocukluk çağında yeterli ve gerekli düzen ve disiplinli bir yaşamdan yoksundu, ta ki Tuohy adlı müreffeh bir aile ile tanışıyor. Michael bu ailenin destekleri ile fiziksel yeteneklerini değerlendirmeye başlıyor ve zamanla ünlü bir futbolcu oluyor ve 2008 yılında da Amerikan futbolunun en iyi oyuncusu olarak büyük servete kavuşuyor.
Kör Nokta aslında sosyal, spor ve aile eksenleri üzerine yapılan ve sosyal coşku ve aşk, ailevi değer, renkli derililere destek ve tabi sporun bir araya gelmesi ile ilginç bir esere dönüşmüş bulunuyor.
Bu film ideoloji ve sosyal içerikleri olan bir filmdir ve siyahilerin öz itibarı ile kötü olmadıklarını ve sadece eğitim ve desteğe ihtiyaç duyduklarını gösteriyor. Yani bu eserde, eğer siyahiler için şartlar müsait olursa bu insanlar da yeteneklerini sergileyebileceği anlatılmaya çalışılıyor. Michael’in Tuohy ailesi tarafından evlatlık edilmesi ve Michael’in de Tuohy ailesinin üyelerine destek vermesi, Amerika’nın ırkçı camiasında siyahilerle beyazların teamülü ve bir arada barış içinde yaşayabileceklerinden bir örnek sunuyor. Kör Nokta sinema unsurlarını da iyi kullanma bakımından güzel yapımlardan biri sayılıyor, nitekim Sandra Bullock bu filmde Tuohy ailesinin annesi ve Michael’in üvey annesini canlandırdığı rolü için 2009 yılında en iyi kadın oyuncusu seçilerek Oscar ödülünü kazandı.
Evet, şimdi gelin hep birlikte Kör Nokta adlı filmin işlediği öyküyü kısaca gözden geçirelim.
Michael Oher oldukça utangaç bir siyahi çocuktur ve Amerika’nın Memfis kentinde yoksul bir ailenin üyesidir. Memfis kenti ırkçılık konusunda kötü karnesi bulunan bir kentti. Michael, alkol bağımlısı bir anne ve suç işleyen bir babadan oluşan 12 çocuklu bir ailenin üyesidir. Michael oldukça iri yapılı bir çocuktur, ama okulda karnesi kırık notlarla doludur ve hatta bazı dersleri hiç anlayamamaktadır.
Günlerden bir gün Michael tesadüfen zengin bir ailenin çocuğu olan SJ ile tanışır. Ailenin annesi Leigh Anne Tuohy, evlerin ve işyerlerinin dekor tasarımcısıdır ve SJ’nin babası Sean Tuohy işadamı ve ailenin kızı da öğrencidir. SJ Tuohy’nin ailesi Michael’i evlatlık edinir ve yavaş yavaş aile ile Michael arasında duygusal bağlar gelişmeye başlar.
Leigh Anne Tuohy ve eşi Sean Tuohy, Michael’e çeşitli işlerde yardımcı olur. Yavaş yavaş ailenin çevresindekiler de bu güçlü siyahi gencin Amerikan futbolu gibi ağır sporlara uygun olduğunu gördükten sonra onu ailenin yeni bir üyesi olarak benimsemeye başlar ve Leigh ve kocasının onu desteklemesini onaylar. Gerçi bir çokları bundan önce Michael’i obur, tembel ve geri zekalı bir genç olarak tanırdı, fakat Tuohy ailesinin destekleri ile birlikte Michael Amerikan futbolunda büyük bir yıldız gibi parlamaya başladı ve bu sayede üniversiteden burs da kazandı.
Gerçekte bu film, Amerika’da siyahilerin ilerleyememesinin sebebi bu insanların yeteneksizliği değil, sadece eğitim ve spor gibi alanlarda ilerlemeleri için gerekli şartların elverişli olmamasından ibaret olduğunu anlatmaya çalışıyor. Yoksulluk, olumsuz iktisadi şartlar, iş fırsatlarının yokluğu gibi Amerikan toplumunda siyahilere bakıştan kaynaklanan olumsuzluklar siyahilerin yeteneklerini değerlendirmelerine engel oluyor. Nitekim eğer siyahilere yeteri kadar fırsat verilirse, Kör Nokta adlı filmde Michael’e verildiği gibi siyahiler de bir çok alanda ilerleyebileceği anlaşılıyor.
Şimdi gelin bu filmden bir sahneyi hep birlikte gözden geçirelim. Bu sekans 47. Dakikada başlıyor. Burada Leigh Anne üç arkadaşı ile birlikte bir lokantada oturuyor. Leigh Anne noel bayramı kartlarına Michael’in adını da kendi ailesinin üyelerinin adına eklemiştir. Ancak onun bu yaptığı arkadaşları tarafından alayla karşılanıyor.
Leigh Anne şöyle diyor: Michael iyi çocuk.
Önünde oturan arkadaşı şöyle diyor: madem öyle, bunu yasallaştırın ve onu evlatlık olarak kabul edin.
O sırada Leigh Anne’ın arkadaşlarının alaylı gülümsemelerinden orta ve yakın görüntü ile karşılaşıyoruz
Leigh Anne şöyle diyor: Michael bir kaç ay sonra 18 yaşına geliyor. Doğrusu şimdilik onu yasal olarak evlat edinme hissi oluşmadı.
O sırada yine Leigh Anne’ın arkadaşlarının şaşkın bakışlarından orta ve yakın görüntü ile karşılaşıyoruz.
Leigh Anne’nin solunda oturan arkadaşı şöyle diyor: Leigh Anne, acaba beyaz olduğun için biraz suçlu olduğunu mu düşünüyorsun?
Leigh Anne şöyle diyor: hepinizin benim seçimimi onaylamanızı beklemiyorum, ama sizden saygı göstermenizini istiyorum. Bu çocuğun neden öbür tarafta olduğunu düşündün mü hiç? Ayrıca eğer bu dikenli sözler sürekli olacaksa, ben bu tür sözleri sarf eden insanlarla muaşeret etmemeyi tercih ederim.
Leigh Anne’ın arkadaşlarını Michael ile alay etmeleri konusunda uyarmasının ardından her üç arkadaş Leigh Anne’ın onlara bozulmasını telafi etmeye çalışıyor.
Leigh Anne’nin solunda oturan arkadaşı şöyle diyor: Leigh Anne, gerçekten üzgünüz, biz ...
Leigh Anne’nin karşısında oturan arkadaşı da şöyle diyor: bence senin yapmak istediğin şey gerçekten çok değerli.
Leigh Anne’nin solunda oturan arkadaşı şöyle diyor: sen onu evine aldın. Sen o çocuğun hayatını değiştiriyorsun.
Leigh Anne şöyle diyor: hayır asıl o beni değiştiriyor.
Leigh Anne’nin karşısında oturan arkadaşı şöyle diyor: o senin için harikulade bir şey, fakat kızın Colins hakkında ne düşünüyorsun?
Leigh Anne soruyor: Colins ne?
Leigh Anne’nin karşısında oturan arkadaşı şöyle diyor: sen kaygı duymuyor musun, yani demek istediğim, hatta birazcık olsun? O bir erkek, büyük, siyahi, kızın Colins’in yattığı aynı çatının altında yatıyor.
Leigh Anne: utanmıyor musun?
Leigh Anne rahatsız oluyor ve lokantadaki masadan kalkıp gidiyor ve onu bir daha filmin sonuna kadar o arkadaşları ile bir arada görmüyoruz.
Eğer Kör Nokta adlı filmi seyrettiyseniz, Leigh Anne ve arkadaşlarının oturduğu ve Michael hakkında sohbet ettikleri sahnede Leigh Anne ve arkadaşlarından verilen görüntüler orta veya yakın görüntülerdir. Bu görüntüler aslında müreffeh toplumun giyim kuşamı, makyajları ve durumlarını daha iyi gösterebiliyor. Yakın görüntüler ve şatafatlı makyaj ve elbiseler onların insani konulardan söz etmeleri ile çeliştiğini ortaya koyuyor. Leigh Anne’nin arkadaşlarının Michael’den söz ederken beden dili ve ifade tarzı bir nevi kibirlikle karışıktır. Onlar siyahi Michael’i kendi cinsinden görmüyor ve sözlerinde, bakışlarında ve davranışlarında bir nevi üstünlük hissi göze çarpıyor.
Aslında Leigh Anne’nin arkadaşları Michael’in yoksulluğu ve okulunda başarısızlığı Amerikan toplumunda hakim olan sosyal adaletsizliğin sonucu olduğunu ve Michael’in deri rengi ile ilgisi olmadığını göremiyor ve bu yüzden onu dışlamak istiyor.
Leigh Anne’nin arkadaşları mevcut kalıplaşmış çerçevelerde önyargıda bulunuyor ve Michael’i Leigh Anne’nin düşmanı gibi göstermeye çalışıyor, ama Leigh Anne beyaz ve siyah, ben ve öteki arasındaki sınırı ortadan kaldırmak istiyor. Hatta Leigh Anne arkadaşlarının ayrımcı yaklaşımına gösterdiği tepkide, asıl Michael’in onu değiştirdiğini söylüyor. Bu sahne, beyaz toplumun bir bölümünde insanları renkleri üzerinden değerlendirmemek gibi bir nevi bilinçlenme oluştuğunu ve ancak insani kriterlerle değerlendirmeleri gerektiği inancı geliştiğini gösteriyor. Bir başka ifade ile, Amerika’da insanların rengi ve ırkının önemli veya önemsiz oluşu üzerine bir nevi ayrışma oluştuğu anlaşılıyor. Amerika’da az sayıda inan siyahileri de insan gibi ve birinci sınıf vatandaş olarak görürken, bir çokları hala onları ikinci sınıf vatandaş olarak görüyor.