Al İrfan; İslam dininde şehadet ve şehit - 4
(last modified Mon, 24 Aug 2020 07:57:37 GMT )
Ağustos 24, 2020 10:57 Europe/Istanbul

İslam dininde şehadet kültürünü ele aldığımız programımız boyunca şehadet ve şehadet talepliğin İslam dininde bir değer olarak konumunu beyan etmek istiyoruz.

Nitekim bu önemli değeri ihya etmek İslam tealimini ihya etmenin ve İslam ümmetinin iktidarının bekasını güvence altına almanın en önemli yollarından biridir.

Bugünkü sohbetimizde ise şu soruya cevap vermek istiyoruz:

Acaba İslam dininde şehadet taleplik ve Allah tealadan ölüm veya şehit olmayı dilemek makbul mı, yoksa tenkit edilen bir amel midir? Zira evliyaların  duaları ve Allah tealadan uzun ömür talep etmeleri şehadet taleplik ruhuna bağdaşmadığı gibi gözüküyor.

Allah teala Ahzab suresinin 23. ayetinde kendisi ve peygamberi ile dini savunmak üzere ahit bağlayan ve canı pahasına bu sözlerini tutan ve ahitlerini şehadetle taçlandıran ve sadakat ve vefakarlığını bu şekilde ispat eden mümin kullarını şöyle anlatıyor:

Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.

Bu ayet ayrıca hiç bir zaman sözünden dönmeye, bilakis sadakatini ispat etmek için şehadeti ve şehit kardeşlerine katılmayı bekleyen ve ahitlerini kanı ile imzalamak isteyen bir başka mümin gruptan da söz ediyor. onların bu işi, şehadet taleplikten başka bir şekilde yorumlanamaz; zira onların bekleyişi, Allah yolunda şehit olmak ve sözünü verdikleri ahde vefa etmektir. Dolayısıyla Allah tealanın onların bu amelini takdir etmesi böyle bir anlayışın ilahi katta makbul olduğunu ve şehadet ilahi ahdi yerine getirmek ve şehadet taleplik de ahde vefa etmeyi beklemek olduğunu gösteriyor.

Kur'an'ı Kerim’in Saf suresinde yüce Allah O’na ve peygamberine iman edenlere emsalsiz bir vaatte bulunarak şöyle buyuruyor:

Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Allah'a ve Resûlüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. İşte bu takdirde O, sizin günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur.

Subhan Allah müminleri O’nun yolunda şehadeti arzu etmeye ve cihat etmeye teşvik ediyor; öyle ki canınız ve malınızla Allah yolunda cihat etmeyi kendisi ile bir nevi pazarlık ve ticaret niteliyor. Bu ticarette mümin insan fani dünyanın geçici menfaatlerinden vazgeçerek karşılığında ebedi cennette büyük mükafat ve ebedi yaşam kazanıyor. Bu ayetten de anlaşıldığı üzere şehadet taleplik yüce Allah’ın müminleri teşvik ettiği anlaşılır.

Buna göre İslam açısından şehadet taleplik ruhu ve kültürüne sahip olmak olumlu ve ideal bir konudur, zira müminleri canı pahasına kendilerini savunmaya ve direnmeye teşvik eder. Dolayısıyla müminlerde bu psikoloji gelişmedikçe hiç bir zaman düşman karşısında canı pahasına direnmek istemeyeceği bellidir. Gerçekte bu ayetler Allah yolunda cihat ve şehadetin cennet ve nimetleri en önemli olanları olan mükafatlarını anlatarak müminleri şehadet talep olmaya teşvik ediyor.

Kur'an'ı Kerim bir yandan müminleri şehadet talep olmaya teşvik ederken, bir yandan da dünyaya ve görece nimetlerine gönül veren ve Allah yolunda cihat etmekten kaçanları tenkit ve tehdit ediyor. buna göre Allah teala Tevbe suresinin 24. ayetinde şöyle buyurmakta:

De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.

Bu ayet Allah yolunda cihat ve şehadetten korkan ve türlü bahanelere sarılarak bu amellerden kaçanları imansız ve fasık ilan ediyor ve gerçekte bu zümrenin cihat ve şehadetten kaçınmalarının esas sebebini imansız ve fasık olmalarına bağlıyor. Doğal olarak tüm varlıkları dünyevi yaşam olan insanlar için bu dünyadan kopmak en acı azaptır. Dolayısıyla onlar için Allah yolunda cihat ve şehadet de sevgili değil, menfur durumlardır, zira bu ameller onları dünyevi zevklerinden koparır.

Kuşkusuz dünyevi yaşamı Allah teala yolunda cihat etmekten daha makbul bilen kimse fasıktır ve fasık insan ilahi azabı beklemelidir. Kalbini Allah sevgisinden başka şeylerle dolduran kimsenin gözünde Allah yolunda cihat etmek kötüdür ve bu amelden nefret eder, fakat bu yüzden o da yüce Allah’ın nefret ve öfkesiyle karşılaşır.

Subhan Allah birçok ayette müminlerin cihat ve şehadet talepliğini İlahi kesin sınavlardan biri olarak belirtirken Muhammed suresinin 31. ayetinde de şöyle buyurmakta:

Andolsun ki içinizden cihad edenlerle sabredenleri belirleyinceye ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz.

Bu ayete göre insanların sınanmasında en temel noktalardan biri, Allah yolunda cihat ve din düşmanları ile mücadele etmektir ki bu işin sonunda şehit düşmek de vardır. Zira ancak amel meydanında gerçek ihlaslı ve salih insanlar sahtekar müminlerden ayırt edilebilir. Dolayısıyla Allah tealanın cihat ve şehadet talepliğe emretmesi ve müminleri bunun için birbiriyle yarışmaya teşvik etmesi aslında insanların hakiki imanını ortaya koyan bir durumdur.

Yüce Allah bazı ayetlerde Allah yolunda cihat edenleri takdir ediyor ve makam ve derecelerini anlatıyor ve mücahitleri mücahit olmayanlardan ayrı tutuyor. Örneğin Nisa suresinin 95. ayetinde şöyle buyurmakta:

Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malı ve canıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahitleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.

Evet değerli dostlar, bugünkü sohbetimizin de sonuna yaklaştık. Sohbetimizin sonunda önemli bir noktayı hazırlatmakta yarar görüyoruz; şöyle ki bu farizanın tam olarak yerine getirilmesi için ölümden korkmamak ve şehadet şevkine sahip olmak şarttır. Öte yandan İslam ve Müslümanların karşısında düşman tehlikesi her daim var olabileceğinden müminlerin ve İslami toplumun arasında şehadet taleplik ruhu ve kültürünün var olmasına sık sık vurgu yapılmış ve İslam ümmetinin güçlenmesine vesile olacağı ifade edilmiş. Bu durum aynı zamanda Müslümanların hazırlıklı ve uyanıklığının önemli mısdaklarından biridir. Buna göre bir sonraki bölümde İslami toplumun hazırlıklı ve basiretli olma zaruretini ele alacağız.