Kur'an'ı Kerim’e peygamber efendimiz -saa- (2)
(last modified Fri, 30 Oct 2020 17:44:34 GMT )
Ekim 30, 2020 19:44 Europe/Istanbul

Kur'an'ı Kerim büyük peygamber Hz. Muhammed’i -s- tanıtan en iyi kaynaktır; zira bu kitap vahiy kelamı ve Allah tealanın sözüdür ve hakkaniyet ve konularının doğruluğu bakımından alemin en muteber kitabı sayılır.

Alem halkı ve tüm insanlar hangi anı senin veladet anın olduğunu belirlemekte acizdir?

Hangi günü senin doğum günün olarak adlandırmalıdır?

Akan nehirlerin hafızasında senin tekrarlanan adından başka hiç bir şey yoktur.

Şebnemler hatırladıkları kadar sana selam göndermiştir.

Senden öncesini kimse hatırlamaz.

Evet, Alem halkı ve tüm insanlar hangi anı senin veladet anın olduğunu belirlemekte acizdir?

Mahlukat her ne kadar geçmişe bakarsa baksın, her ne kadar mazisini ararsa arasın, her ne kadar mazisini kazarsa kazsın, her ne kadar hafızasının köşelerine bakarsa baksın, senden başka hiç bir şey göremez.

Allah teala seni varlık alemi için yaratmadı.

Asıl varlık alemini senin onuruna yarattı.

(Ey Muhammed), sen alem için gelmedin, asıl alem senin için geldi.

Değerli dostlar, İslam Peygamberi’nin -s- mübarek valedeti ekseninde şekillenen vahdet haftasının ikinci gününü, Allah’ın en sevdiği kulu olan Hz. Muhammed’in kutlu veladetini idrak ediyoruz.

İslam Peygamberi’nin -s- makamı ve şanı, Allah teala Kur'an'ı Kerim’de o hazrete “Ya eyyühel resul”, “Ya eyyühel nebi”, “Ya eyyühel müzzemmil”, “Ya eyyühel müddessir” gibi güzel ve saygı dolu sözcüklerle hitap edecek kadar yüksektir. Nitekim Allah teala bu güzel hitapların yanı sıra müminlerden de o hazrete saygıda kusur etmemelerini istemekte ve Nur suresinin 63. ayetinde Müslümanlara şöyle buyurmakta:

(Ey müminler!) Peygamber'i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın.

 

Yani, eğer İslam Peygamberi’ni çağıracak olursanız, onu sıradan bir insan gibi çağırmayın ve sesleniş tarzınız saygı ve takdirle beraber olsun. Nitekim bu yüzden Allah teala onca izzeti ve celaline rağmen sadece İslam Peygamberi’nin -s- risalet ve nübüvvet gibi önemli bir konuya vurgu yapmak istediği zaman Kur'an'ı Kerim’de mübarek Muhammed adını lakapsız ve sade bir şekilde zikrediyor.

Değerli dostlar, bir kez daha Hz. Muhammed’in -s- veladet yıldönümü dolayısıyla tebriklerimizi sunarken, sohbetimize büyük peygamber Hz. Muhammed’in şanı ve makamı ile ilgili bazı Kur'an'ı Kerim ayetlerini sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Ona Muhammed dediler. Muhammed, takdir edilen demektir. O risaletin sonudur ve son müjdeleyendir. Varlık aleminin tüm sırlarını yüreğinde taşıyan o, adeta ilkbahar meltemi gibi insanların ruhsuz yaşamına tevhit ıtrı saçtı ve gönülleri bilinçlendirerek uyandırdı.

Hz. Muhammed’in -s- mübarek yaşamı baştan başa seçkin sıfatlar ve insani faziletlerle doluydu. Bu yüzden yüce Allah Kalem suresinin 4. ayetinde şöyle buyurur: Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.

Kuşkusuz Allah teala tarafından takdir edilen bir insan, tüm alanlarda tüm insanlara örnek olmaya liyakatı vardır. Dolayısıyla yüce Allah onu insanlar için en iyi örnek olarak tanıtarak Ahzab suresinin 21. ayetinde şöyle buyurur:

Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.

İslam Peygamberi’ni -s- insanlar için kayıtsız şartsız ve istisnasız bir örnek ve iyi bir model olarak açıklamak, o hazretin söz ve amellerinin itibarının delilidir. Ehl-i Sünnet kitaplarında Uns bin Malik’ten bir rivayette şöyle anlatılır: Ben on yıl Resulullah’ın -s- hademesiydim; ancak bu on yılda o hazretin davranışı öyleydi ki, ben mi onun hademesiydim, yoksa o mu benim hadememdi, bir türlü anlayamadım.

Kur'an'ı Kerim’e göre İslam Peygamberi’nin -s- en belirgin ahlaki özelliği, başkalarına karşı şefkatli, sevgi ve hoşgörü ile davranmasıydı. Allah Resulü -s- bu takdire şayan özelliği ile birçok insanın kalbini kendisine hayran bırakarak doğru yola hidayete erdirdi; oysa hiç bir güç bu denli harikulade bir işi başaramazdı. Allah teala bu bağlamda Al-i İmran suresinin 159. ayetinde şöyle buyurmakta:

O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi.

İslam Peygamberi’nin -s- insanlara karşı sevgi ve şefkati oldukça fazlaydı, öyle ki yüce Allah bu sevgi ve şefkatin hakkında Tevbe suresinin 128. ayetinde ilginç bir benzetme yaparak onu insanların canına benzetiyor ve şöyle buyuruyor:

Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.

Oysa Kur'an'ı Kerim’de başka enbiyanın insanlara yönelik sevgi ve ilgisinden söz edilirken “kardeş” sözcüğü zikredilmiştir. Örneğin Araf suresinin 73. ayetinde şöyle buyurmakta:

Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i (gönderdik).

Yine Hud suresinin 50. ayetinde şöyle buyurmakta:

Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u (gönderdik).

Ya da Şuara suresinin 106. ayetinde şöyle buyurmakta:

Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti.

İslam Peygamberi’nin -s- diğer enbiyaya kıyasla eşsiz özelliği, Kur'an'ı Kerim’de de belirtildiği üzere adının önceki semavi kitaplarda geçiyor olmasıydı. İslam Peygamberi’nin -s- adı, işaretleri ve hakkaniyeti çeşitli tabirlerle Tevrat ve İncil’de zikredilmiştir, ki bu da o hazretin hakkaniyetini daha da kesinleştirmektedir.

Kur'an'ı Kerim Araf suresinin 157. ayetinde şöyle buyurmakta:

Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder... O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.

Kur'an'ı Kerim’in Bakara suresinin 146. ayetinde de kitap ehli olan alimlerin İslam Peygamberi’ni -s- çok iyi ve kendi evlatlarını tanıdıkları gibi tanıdıkları ve adını ve işaretlerini ve özelliklerini kendi dini kitaplarında okudukları ifade edilerek şöyle buyurmakta:

Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar.

Bu ayetler ilginç bir hakikate de ışık tutuyor, o da şu ki İslam Peygamberi’nin -s- tüm cismi ve ruhi sıfatları ve özellikleri önceki semavi kitaplarda o hazretten kesin ve tanınacak bir imaj bu kitapları okuyanlara sunulmuştur.  

İslam Peygamberi -s- onca büyük makamı ve şanına rağmen Allah’ın kuludur ve tüm Müslümanlar her namazın sonunda Hz. Muhammed’in -s- Allah’ın kulu ve Resulü olduğuna şahadet getirmektedir. Kuşkusuz bu makama sahip olan bir kul için ibadi görevleri başkalarına nazaran daha ağırdır. Allah teala sevgili kulunu bisetin ta başından itibaren Kur'an'ı Kerim tilavetine ve gece namazına davet etti. Nitekim Müzzemmil suresinin ikinci ayetinde İslam Peygamberi’ne -s- hitaben şöyle okumaktayız:

Birazı hariç, geceleri kalk namaz kıl.

Gerçekte sorumluluk arttıkça insanın Allah teala ile irtibata olan ihtiyacı da bir o kadar artır. Buna göre nübüvvet gibi ağır bir sorumluluk ve insanları mümkün olan en yüksek mertebede hidayete erdirmek ve bunun yanında toplumu manevi, kültürel, siyasi ve sosyal alanlarda yönetmek, İslam Peygamberi’ne Kur'an'ı Kerim tilaveti ve teheccüt ve geceleri uyanık geçirmekle gece ibadetini vacip hale getirdi. Kur'an'ı Kerim’ın Isra süresinin 79. ayetinde Allah teala şöyle buyurmakta:

Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl. (Böylece) Rabbinin, seni, övgüye değer bir makama göndereceğini umabilirsin.

Kevser, yüce Allah’ın İslam Peygamberi’ne -s- özel hediyesidir. Müfessirlerin belirttiğine göre Allah teala o hazreti acı hadiseler ve düşmanların sürekli tacizlerine karşı teselli etmek üzere Kevser suresinin başında şöyle buyurmakta:

(Resûlum!) Kuşkusuz biz sana Kevser'i verdik.

Kevser sözcüğü bolluk ve bereket anlamına gelen “Kesret”in bir ifadesidir. Yine cömert insanlara da kevser denir. Bazıları onu cennette bir nehrin adı ve bazıları da İslam Peygamberi’ne -s- ait olan bir havuzun adı olduğuna ve müminler cennete girerken ondan içtiğine inanır. ancak kevserin en bariz mısdakı Hz. Fatıma’nın -s- mübarek varlığıdır; zira İslam Peygamberi’nin -s- soyu bu büyük kadının üzerinden devam etti. Bu insanlar sadece cismi açıdan o hazretin soyunu oluşturmadı ve aynı zamanda İslam’ı ve tüm değerlerini de koruyarak gelecek kuşaklara intikal ettirdi.

Evet, sohbetimizin sonunda tüm varlığımızla ve yüce Allah’ın bizlere sunduğu bu büyük nimete şükretmek üzere alemdeki tüm mahluklarla tek yürek ve tek ses rahmet peygamberini selamlıyoruz:

Ey yüce Rabbimiz, senin selamların, meleklerin ve resullerinin selamlarını Muhammed’e ve pak hanedanına gönder.012