İslam Peygamberi’nin veladet yıldönümü -saa- (5)
Yarın varlık aleminin baş tacı, son ilahi Resul, Hz. Muhammed’i Mustafa’ın -s- kutlu veladet yıldönümüdür. Hz. Muhammed -s- varlık aleminin tüm mahlukları arasında yüce Allah tarafından en çok sevilen peygamberidir.
Evet, bugün rahmani öğretileri ile gerginlik, zulüm, tecavüz, bencillik ve kin dolu kalplerden geçinmeyen bir dünyayı birlik ve beraberliğe yönelten sevgi ve rahmet peygamberinin kutlu veladet yıldönümüdür. Gerçi bugün bazı çevreler barış ve rahmet peygamberi olan Hz. Muhammed’in -s- imajını zedelemeye çalışıyor; ancak hiç kuşkusuz o hazrete yapılan hakaretler ve saygısızlıklar ters sonuç doğuracak ve İslam dinine yöneliş dalgası daha da yükselecektir.
Allah teala Kur'an'ı Kerim’in Saf suresinde şu vaatte bulunuyor:
Onlar ağızlarıyla Allah'ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır. Müşrikler istemeseler de dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak ile gönderen O'dur.
Son günlerde Fransa’nın Charlie Hebdo dergisinin İslam Peygamberi’ne -s- hakaret içeren çirkin karikatürleri yayımlaması ve Fransa’nın cahil Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’un da bu utanmazlığı desteklemesi, İslam dinine yönelik düşmanlığında utanmazlığı ve küstahlığının nerelere kadar uzandığını gözler önüne serdi. Bu zümre, İslam dininden ne kadar çok korktuklarını ve bu semavi dini maddi çıkarlarına aykırı gördüklerini, İslam Peygamberi’nin -s- nurani çehresini ve kutsal imajını ters yüz göstererek dünyanın hür insanlarının İslam’a yönelişini engelleyecek kadar küstahlaştıklarını gösterdi.
Gerçi tarih, İslam dini ve rahmet peygamberine saygısızlıkların artması her zaman ters sonuç doğurduğunu ve o hazretin kıymeti ve şanı ve makamı daha da yükseldiğini ve İslam dinine yöneliş dalgası daha da tırmandığını ispat etmiştir. Nitekim Allah teala Münafikun suresinin 8.ayetinde şöyle buyurmuştur:
... Asıl üstünlük, ancak Allah'ın, Peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.
Biz de İslam Peygamberi’nin -s- kutlu veladet yıldönümü dolayısıyla tebriklerimizi sunuyor ve sohbetimizin devamında Allah teala ve Müslümanların o hazrete yönelik sevgisinden söz etmek istiyoruz.
Mekke çok tuhaf bir heyecan içinde çırpınıyordu... Mekke yıllardır karanlığa saplanmış, gönüllere sapkınlık gölge etmeye başlamıştı. Karanlık öylesine yayılmıştı ki, artık hiç bir mucizenin olacağı dahi umulmuyordu. Artık hiç bir yıldız gecenin karanlığını aydınlatmaz olmuştu, ki birden son ilahi Resul, varlık aleminin baş tacı Hicaz çölünde zuhur etti. Tevrat ve İncil geleceğini müjdelemişti. Böylece Muhammed -s- geldi ki, şarap ve şehvet ve kılıç düşkünlerine yeniden insani keramet kazandırsın. Muhammed -s- Allah’ın rahmetini yerde cari etmek ve vahdet pınarını galeyana getirmek üzere geldi. Muhammed -s- ahlaki mekarimi kemalin doruk noktasına taşımak için geldi. Muhammed -s- insanları melekut ve göklerle birleştirmek üzere geldi.
Evet, Muhammed -s- nurdan bir demetin arasında dünyaya geldi. Muhammed’in -s- veladeti ile birlikte cehalet ve bağnazlık çölü, sevgi ve düşünce bostanına dönüştü. İlahi Resul 17 Rebiülevvel’de seher vakti fani dünyaya ayak bastı ve gönüllere marifetin fışkıran çeşmelerini cari etti ve alemlilere geniş rahmet hibe etti. Onu Muhammed olarak adlandırdılar; öyle bir ad ki duyulunca ortam, selam ve salavatın hoş avazı ile şenleniyor.
Son ilahi peygamber Hz. Muhammed -s- varlık aleminin tüm mahlukları arasında yüce Allah tarafından en çok sevilen peygamberidir. Allah teala peygamberleri arasında bir tek onun üzerine yemin etmiş ve böylece o hazrete yönelik özel sevgisini herkese göstermiştir.
Yüce Allah Hicr suresinin 72. ayetinin başında İslam Peygamberi’nin -s- hayatı üzerine şöyle yemin ediyor: (Resûlüm!) Hayatın hakkı için…
Asr-ı saadetin büyük müfessiri Abdullah bin Abbas bu ayetin hakkında şöyle diyor:
Allah teala peygamberden daha saygın gördüğünü birini yaratmadı ve bu yüzden de peygamberden başka hiç kimsenin hayatı ve canı üzerine yemin etmedi.
Peygamberini seven Allah teala Beled suresinin ilk ayetlerinde hatta İslam Peygamberi’nin -s- yaşadığı kent olan Mekke üzerine yemin ederek şöyle buyurmakta:
Andolsun bu beldeye , Ki sen bu beldedesin.
Bundan daha da önemlisi, Allah tealanın kendi sevgisinden başka tüm Müslümanların da peygamberi sevmelerine emretmiş olmasıdır. Nitekim Müslümanların Allah Resulü’ne -s- yönelik sevgisi, Allah tealaya olan iman derecelerinin göstergesidir. Yine ilginçtir ki bu sevgi, Müslümanların diğer sevgileri ve ilgilerinden daha üstün olmalıdır.
Tevbe suresinin 24. ayeti de bu sevgiye vurgu yaparak şöyle buyurmakta:
De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihat etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.
Bu ayet tüm Müslümanlara Allah ve peygamberin sevgisini başka hiç bir şeyin sevgisi ona galip gelmeyecek şekilde kalplerine yerleştirmelerini emrediyor ve kim bunu yapamazsa azapla cezalandırılacağını vurguluyor.
Hakiki ve kalbi sevgi ve aşkın bazı işaretleri vardır ve bu işaretlerin yardımı ile varlığını anlamak mümkün. Allah Resulü’ne -s- yönelik sevginin en bariz işaretlerinden biri, o hazretin tealimine tam uymaktır. Kuşkusuz sevgi ve aşk iddiasından bulunan, fakat sevdiği kimsenin sözlerini umursamayan ve sözlerini dinlemeyen biri sahtekardır, zira hakiki aşık ve seven kimse, sevdiğinin sözlerine uyar. Buna göre Allah teala Nisa suresinin 59. ayetinde şöyle buyurmakta:
Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah'a ve Resûl'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.
Seven insan her zaman sevdiğine karşı kalbenin ta derinlerinde özel saygı duyar ve hiç bir zaman sevdiğinin istemediği bir sözü duymak veya kabullenmek istemez. Seven biri sevdiğinin her amelini ve her sözünü takdir ve saygı ile karşılar ve yokluğunda bile izzetini ve azametini korumaya özen gösteriyor. Dolayısıyla İslam Peygamberi’ne -s- sevgi ve saygının işaretlerinden biri, her Müslüman insanın hangi durumda ve hangi konumda olursa olsun, Allah Resulü’nün -s- azametini ve büyüklüğünü koruması ve o hazrete saygıda kusur etmemesidir.
Yüce Allah Müslümanları sevdiği peygamberi ile güzel konuşmalarını emrediyor. Allah teala Hucurat suresinin ikinci ayetinde şöyle buyuruyor:
Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin.
Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.
Yüce Allah aynı surede ve ikinci ayetin devamında üçüncü ayette İslam Peygamberi -s- ile yavaş ve yumuşak konuşmak takva işareti olduğunu belirterek şöyle buyuruyor:
Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini takvâ ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.
Bu yüzden Müslümanların o hazretten hadis ve rivayet nakledildiği her mecliste saygıda kusur etmemeleri gerekir.
İslam Peygamberi’nin -s- tealimine amel etmek ve bu tealimi savunmak, o hazrete yönelik hakiki sevgi ve saygının işaretlerindendir. Allah Resulü’nü -s- sevdiğini iddia eden kimse, o hazretin beşeriyete saadet yolunu gösteren tealimini ve programlarını yaygınlaştırmaya çalışmalıdır. Böyle biri en başta yaşamının tüm boyutlarında İslam Peygamberi’nin -s- yaşam tarzını örnek almalı ve o hazrete olan sevgisi ve aşkı ile nebevi sünnetlere uymalı ve daha sonra da başkalarını bunu yapmaya davet etmeli ve insanları hikmetle ve şefkatle sünnete aykırı amellerden sakındırmalı ve bu yolda Allah Resulü’nün -s- rızasını mümkün mertebe daha fazla kazanmaya çalışmalıdır.
Evet, bir kez daha rahmet peygamberi Hz. Muhammed’in -s- kutlu veladet yıldönümü dolayısıyla tebriklerimizi sunuyor ve bir kez daha son günlerde o hazreti mübarek ve kutsal zatına yönelik saygısızlıkların sıradan esen bir toz olduğunu ve son ilahi Resulün nuraniyetini asla etkileyemeyeceğini vurgulamak istiyoruz.012