İslam inkılabının 43. zafer yıl dönümü üzerine - 2
(last modified Tue, 08 Feb 2022 17:04:25 GMT )
Şubat 08, 2022 19:04 Europe/Istanbul

İran İslam inkılabının 43. zafer yıl dönümü dolayısıyla İran’ın bu yıllarda kaydettiği gelişmeleri ve kazanımlarını sizlerle paylaşmak istediğimiz dizi sohbetimizin 2. bölümünde sizlerle birlikteyiz.

İran İslam inkılabı zaferinin üzerinden 43 yıl geçmesine karşın hâlâ Batı’nın düşmanlığından kaynaklanan sorunlarla karşı karşıya bulunuyor. Ancak buna rağmen bu inkılabın önünde de birçok fırsat bulunuyor. Sohbetimizin ilerleyen bölümlerinde bu fırsatların bazılarına kısaca değinmek istiyoruz.

İran İslam inkılabının karşısında bulunan önemli fırsatlardan biri, yetenekli ve becerikli gençlerden yararlanmaktır. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei inkılabın ikinci bildirgesinde bu bağlamda şöyle diyor:

Ülkenin en umut verici önemli kapasitesi, derin iman ve inanç temeline dayanan yetenekli ve becerikli insan gücüdür. Önemli bir bölümü 60’lı yıllarda yükselen nüfus dalgasının sonucu olan 40 yaşın altındaki genç nüfus ülkemiz için değerli bir fırsattır. Hali hazırda 15 – 40 yaş grubunda yer alan 36 milyon nüfus, yaklaşık 14 milyon yüksek eğitimli nüfus, dünyada bilim ve mühendislik dallarında mezun sayısında ikinci sırada yer almak, inkılapçı ruhu ile yetişen ve ülke için cihatçı emek harcamaya hazır olan yığınla mümin genç ve çeşitli sektörlerde bilimsel ve kültürel yeniliklere imza atan gençlerimiz, bunların hepsi ülkemiz için muazzam bir servettir ve hiç bir maddi birikimle karşılaştırılamayacak kadar değerlidir.

Kuşkusuz bu yetenekli ve becerikli gençler doğru biçimde yönetilerek hükümet tarafından kullanıldığında ülke için emsalsiz bir fırsat olur; oysa günümüzde hatta dünyanın süper güçleri bile uzman insan gücü bakımından sıkıntı çekmektedir.

İslam inkılabının ikinci adımında karşısında bulunan bir başka fırsat, eşsiz maddi imkanlardan yararlanıyor olmasıdır. Bu konuda da İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei inkılabın ikinci adımı bildirgesinde şöyle diyor:

Ülkenin maddi fırsatları da uzun bir listeyi oluşturuyor ve yetenekli, becerikli, saikli ve akıllı yöneticiler bu fırsatları harekete geçirmek ve yararlanmakla milli gelirleri belirgin bir şekilde arttırarak ülkeyi zengin ve bağımsız ve kelimenin tam anlamı ile öz güvene kavuşturarak şimdiki sorunları bertaraf edebilir. İran dünya nüfusunun yüzde birine sahip olmakla beraber maden kaynaklarının yüzde 7 kadarını kendi elinde bulunduruyor. Muazzam yer altı kaynakları, Doğu ile Batı ve yine Kuzey ile Güney arasında istisna coğrafi konumu, büyük milli pazarı, 15 komşu ülkesi ve 600 milyon nüfusu ile büyük bölgesel pazarı, uzun sahilleri, çeşitli tarım ve bostan ürünleri ile verimli toprakları gibi birçok çok kapasitesi hâlâ el değmemiş vaziyettedir. Nitekim İran’ın el değmemiş doğal ve insani kaynakları bakımından dünyada birinci sırada yer aldığı ifade ediliyor.

Kukusuz bu maddi fırsatlar İran’a kendi iç kaynaklarına ve kapasitelerine odaklanma ve dışa bağımlılığını azaltma imkanı sunuyor. Bu arada bu maddi fırsatlar düşmanların dayattığı yaptırımları etkisiz hale getirme imkanını da sağlıyor. Nitekim bu maddi fırsatlara göre İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei İran’da direniş ekonomisi stratejisine vurgu yapıyor; zira bu eşsiz fırsatlar ve kapasiteler direniş ekonomisini uygulama zeminini oluşturuyor. Eğer üst düzey yöneticiler de direniş ekonomisine inanır ve yerli imkanlara ve kaynaklara dayanırsa başarılı olacakları kesindir; nitekim 13. Hükümetin yöneticilerinde bu inanç açıkça göze çarpmaktadır.

İslam inkılabının karşısında bulunan bir başka önemli fırsat sınırların istikrarlı ve güvenli olmasıdır. Bilindiği üzere son on yılda Batı Asya bölgesi geniş çapta iç savaşlar ve huzursuzluklarla çalkalanırken İran İslam Cumhuriyeti sınırlarında ve ülke içinde istikrar ve güvenliğe şahit oluyor. Oysa bundan önce İran bölgede diğer ülkelere nazaran güvenliğini hedef alan irili ufaklı düşmanlarla karşı karşıya idi. Düşmanlar İran’ın güvenliğini tehdit etmek için bölücü hareketleri kışkırtmaktan savaş ve yaptırımlara kadar türlü yollara başvurdu; ancak İran İslam Cumhuriyeti’nin savunma ve caydırıcı gücü milli vahdetle birlikte ülkenin istikrarı ve güvenliğinin korunmasında önemli rol ifa etti.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei inkılabın ikinci adımı belgesinde ülkenin istikrarı ve güvenliği de ikinci adımda kalkınma doğrultusunda önemli bir fırsat olduğunu belirterek şu vurguyu yapıyor:

İslam inkılabı düşmanların ciddi tehditlerine maruz kalan ülkenin istikrarını, güvenliğini, toprak bütünlüğünü ve sınırlarını güvence altına aldı ve sekiz yıllık dayatılan savaşta zafer mucizesine ve Baas rejimi ve Amerikalı ve Doğulu ve Batılı hamilerinin hezimetine vesile oldu.

İslam inkılabının bir başka önemli fırsatı ise İslam’ın ta kendisidir. Bugün İran İslam Cumhuriyeti’nde çeşitli etnik gruplar İranlı kimliklerinin yanı sıra İslam ekseninde birlik ve beraberlik içinde yaşıyor. Gerçekte hiç bir şey İslam kadar İran milletini ve çeşitli kavimlerini tek bir bayrak altında toplamakta etkili olmamıştır. Nitekim İslam ülkeyi bölücülere, savaşlara ve düşman saldırılarına karşı koruyan en belirgin bileşendir. İslam dini son 43 yılda İran genelinde vahdetin başlıca etkeni olmuştur; nitekim inkılapçıların da Pehlevi rejimi ve hamilerine karşı birlik olmalarını sağlayan etken de yine İslam dinidir.

İslam inkılabının ikinci adımında karşısında bulunan bir başka önemli fırsat ise son 43 yılda kaydedilen bilimsel ilerleme ve gelişmelerdir. Bugün uluslararası birçok belgede İran İslam Cumhuriyeti bilimsel gelişmelerin zirvelerinde yer aldığı ifade ediliyor.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei inkılabın ikinci adımı bildirgesinde bu konuda da şöyle diyor:

İslam inkılabı bilim ve teknoloji alanlarında ülkeyi ileriye taşıyan motoru oldu ve şimdi sonuçları her geçen gün daha da belirgin hale gelen hayati ve iktisadi altyapıları oluşturdu. Kurulan binlerce bilim temelli firma, ülkenin imar, ulaştırma, sanayi, enerji, maden, sağlık, tarım, su vesaire alanları için zaruri olan binlerce altyapı projeleri, milyonlarca akademik eğitimli insan gücü, ülke genelinde binlerce üniversite, nükleer yakıt sirkülasyonu, kök hücre, nanoteknoloji, biyoteknoloji vesaire alanlarda dünya genelinde ilk sıralara yerleşecek kadar önemli onlarca büyük proje, sanayi sektörünün onlarca kat büyümesi, sanayi sektörlerinin nitelik bakımından onlarca kat gelişmesi, montaj sanayilerin yerli teknolojilere dayanarak üretici hale getirilmesi, savunma sanayi gibi çeşitli mühendislik branşlarında kayda değer düzeyde gelişme sağlanması, tıp gibi hassas ve önemli bilimlerde kaydedilen ilerleme ve referans konuma gelinmesi ve yine onlarca gelişme, İslam inkılabının ülkeye armağan ettiği ürünler ve başarılardır.

İslam inkılabının önemli fırsatlarından biri de İran İslam Cumhuriyeti nizamı ile derin bağları bulunan güçlü müttefikleridir. Bugün İran İslam Cumhuriyeti ile direniş grupları arasında hiç bir ön şart olmaksızın stratejik ilişkiler söz konusudur. Amerika ve Batılı devletlerin bölge ülkeleri ile sırf kendi maddi ve stratejik çıkarları çerçevesinde kurdukları ilişkilerin aksine İran İslam Cumhuriyeti’nin direniş hareketleri ile ilişkisi tamamen ön şartsız ve çıkarcılıktan uzak bir ilişkidir. Bu gruplar ve hareketle siyonist düşmanla mücadele etmenin yanı sıra İran İslam Cumhuriyeti’nin güvenliğini kendi güvenlikleri şeklinde tanımlıyor. Günümüzde Batı Asya bölgesinde direniş gruplarının sayısı her geçen gün daha da artıyor ve hepsi ecnebi müdahale olmaksızın bölge güvenliğinin yerel güçlerce temin edilmesine vurgu yapıyor, ki bu da İran İslam Cumhuriyeti’nin dış politika alanında sahip olduğu en önemli fırsatlardan biri sayılıyor.

Ve son olarak, İran İslam Cumhuriyeti’ne dayatılan zalimane yaptırımlar başta olmak üzere dış baskılar hafifleyecek olursa, sözü edilen fırsatlar inkılabın ikinci adımında daha fazla gelişmelere ve başarılara vesile olacağı ve direnişçi İran milletinin geçim sıkıntılarının azalacağı da kesindir.