Kur'an'ı Kerim’le otuz gün - 2
(last modified Sun, 03 Apr 2022 16:41:04 GMT )
Nisan 03, 2022 19:41 Europe/Istanbul

Bu programımız boyunca Kur'an'ı Kerim’in bazı ayetlerini birlikte gözden geçireceğiz ve şimdi programımızın bugünkü bölümünde “Fatihat’ul kitap” Hamd suresini ele almak istiyoruz.

Kur'an'ı Kerim son ilahi kitaptır. İslam Peygamberi’nin -s- mucizesi olan bu kitap ilahi yüce maarifleri ve hikmetleri ve öğretileri içeren sonsuz bir hazinedir. Bu büyük mucize insanlar için hayat kanunlarını içeren bir kitaptır. Bu kanunlar alemin en üstün gücü Allah tarafından gönderilmiştir ve beşeri kanunlar gibi hiç bir şekilde zaman aşımına uğramaz.

Fatihat’ul kitap, yüce Allah’ın kelamının bu kitapta yer aldığı bu kitabın başı ve başlangıcıdır. Hamd suresi İslam Peygamberi’ne -s- tam olarak nazil olan ilk suredir. Hamd suresi gerçi kısa bir suredir, ama çok önemli anlamları içermektedir. Bu surenin önemi ilahi önderler ondan Ümmül kitap, yani Kur'an'ı Kerim’in annesi şeklinde söz etmiştir. Bu sure Kur'an'ı Kerim’in tüm namazlarında okunması vacip olan tek suresidir ve her Müslüman her gün en az on kez bu sureyi kıraat eder.

Hamd suresi Tevbe suresinin dışında Kur'an'ı Kerim’in tüm sureleri gibi, Bismillahirrahmanırrahim ile başlar. Müslümanlar genellikle işlerinin başında bu ayeti tilavet ediyor veya içinde fısıldıyor. Her işi Allah’ın adı ile başlamak önemli anlam ifade eder. Bizler ne zaman bir işe Allah’ın adı ile başlayacak olursak, varlık aleminde ne varsa Allah’a ait olduğunu ve etki yapan her gücün ve eşyalarda ve işlerde ortaya çıkan her türlü gerçeğin ve özelliğin aslı ve kaynağı Allah olduğunu ifade etmiş oluruz. Bu noktayı daha iyi idrak edebilmek için şu örneği verebiliriz: yüce llah elektrik üreten bir fabrika gibidir, öyle ki nerede bir ışık yanacak olursa enerjisini bu kaynaktan alır ve eğer bir an bile bu enerji kaynağı ile bağlantısı kopacak olursa, o ışık söner.

الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِینَ

 

Yani: Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.

Bismillahirrahmanırrahim ayeti ve varlık aleminde ne varsa Allah’a ait olduğu beyan edildikten sonra sıra, bizim bir insan olarak Allah teala karşısında görevimizi beyan etmeye gelir.

Bizim ilk görevimiz alemlerin Rabbi olan yüce Allah’a hamd etmektir. Rab, malik olmak, yetki sahibi olmak ve talim ve terbiye etmek anlamına gelir. Allah teala tüm alemin Rabbidir. Varlık aleminde tüm mahluklar, ister cansız eşya ister bitki ister hayvan ve ister insan olsun, her biri kendine özel alemi vardır. Yani cansız mahluklar, hayvanlar, bitkiler ve insanların her biri özel alemleri söz konusudur. Allah teala ise tüm alemlerin Rabbidir; yani tüm mahluklar kendi alimlerinde veya kendilerine özel yolda inisiyatifleri Allah’ın elindedir ve onları yetiştiren ve kemale erdiren zat, Allah tealadır.

İnsan Allah tealaya hamd ettikten sonra O, rahmândır ve rahîmdir demekle yüce Allah’ın iki rahmet sıfatı ile tüm alemleri yarattığını ve yönetimini kendi eline aldığını ve yetiştirdiğini itiraf eder ve insan Allah’a iman ve etmekle kendini hem ilahi geniş kapsamlı rahmeti ve hem has rahmetinden ebediyen ve daimi bir şekilde yararlanabileceği makama ulaşabilir.

Hamd suresinin ilk üç ayeti yaratandan ve mebdeden söz ediyor. sure dördünce ayette ise Maad meselesine işaret ederek şöyle buyurmakta:

Ceza gününün mâlikidir.

Burada mebde ve Maad meseleleri yan yana gelmiş olmaları çok önemli bir noktadır; zira Maad ilkesine inanmadan mebde meselesine inanmak eksik olur. Eğer biri bir yolun nereden başladığını bilse, fakat bu yolun nerede son bulduğunu bilmezse bilgisi faydasız olur. Gerçekten de alemleri yaratan Rahman ve Rahim Allah’ın bu dünya ve içinde var olan mahluklarına bir son belirlemediği ve herkesi belli bir hedefe doğru yönlendirmeden şaşkın ve başı boş bıraktığı kesinlikle düşünülemez. Malik, sahip demektir. Her şey Allah’tan başlar ve sonunda da kıyamet günü ve Maad’da Allah’a döner. Allah teala başta kıyamet günü olmak üzere her şeyin hakiki malikidir. Unutmamak gerekir ki Allah’ın malikliği bizim gibi bugün sahip olup yarın sahip olmadığımız malik olma durumuna benzemez.

إِیَّاکَ نَعْبُدُ وإِیَّاکَ نَسْتَعِینُ

 

Yani: (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.

Bu ayet ise insanlara hürriyet ve özgürlük dersi vermektedir. Eğer biz ancak Allah’a tapıyoruz, diyorsak, bunun anlamı, O’ndan başkasına tapmadığımız demektir. Allah tealaya tapmayan birçok insan, başka hiç bir güce veya kişiye tabi olmadıklarını iddia eder; oysa bunlar aslında kendilerine tapar ve sınırsız şehvetleri ve isteklerine tabidir. Bu tür insanların kalbi her gün değişir ve bir halden bir başka hale yönelir.

Bu ayette Kur'an'ı Kerim ayrıca bizden bir tek Allah tealadan medet ummamızı istiyor. Hepimiz her güç sahibi gücünü Allah tealadan aldığını bilmeliyiz. Gerçi ateş yakar, su susuzluğu giderir, insanlar ebeveynler ve diğer şahıslar gibi sahip oldukları yetenekleri ile bize yardımcı olur, fakat hepsinin gücünün esas kaynağı Allah tealadır.

Öte yandan Allah tealadan başkasına tapmadığımızı ve O’ndan başkasından da yardım talep etmediğimizi ilan ettikten sonra Hamd suresinin ilk ve tek duasında yüce Allah’tan bizi doğru yola hidayete erdirmesini niyaz ediyoruz. Bu dua, diğer tüm duaları kapsayacak kadar geniş kapsamlıdır:

اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِیمَ

 

Yani: Bize doğru yolu göster.

Her insan yaşamında belli bir yolu izler ve amelleri, düşünceleri ve sözleri ömrü boyunca aynı yolu ve yaşamına ışık tutar. Dolayısıyla herkesin yaşamı boyunca bir yolu vardır. Bu yolların tümü hayatın başında başlar ve insan bu yolu izler. Ancak şunu da bilmek gerekir ki tüm yollar doğru yol değildir ve birçok yol yanlış ve saptırıcı  yoldur ve insanları yanlış yere götürür. Buna göre insanı hakiki ve ideal maksadına ulaştıran tek doğru yol bilinen ilahi doğru yoldur ve sonuçta Allah teala katında noktalanır.

Doğru yol her türlü ifrat ve tefritten, müsamahadan ve aşırıya kaçmaktan uzaktır. Bu yol her düz çizgi gibi insani kemale ermek üzere en kısa yoldur. Peki ama bu yolda yer almak ve ondan sapmamak için ne yapmalıyız? Bu sorunun cevabı ilahi emirlere itaat etmek ve İslam Peygamberi’nin -s- buyurduğu ve vacip ilan ettiği ahkama uymaktır ve ancak bu şekilde doğru yoldan sapmamış oluruz.

Hamd suresinin son ayeti doğru yolu tefsir etmeye ve açıklamaya yöneliktir:

صِرَاطَ الَّذِینَ أَنعَمتَ عَلَیهِمْ غَیرِ المَغضُوبِ عَلَیهِمْ وَلاَ الضَّالِّینَ

 

Yani: Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!

Kur'an'ı Kerim’de birçok kez ilahi nimetlerin anlamı ve Allah tealanın kimlerle nimet verdiği beyan edilmiştir. Yine bu kitapta kimlerin ilahi gazaba maruz kaldığı ve kimlerin sapkınlardan olduğu ifade edilmiştir. Buna göre Hakka yüz çeviren ve kafir ve müşrik olan ve batıl inançları üzerinde ısrarla duran ve yine başkalarının da hidayete erme yolunu kapatarak doğru yoldan saptıran ve sonuçta enbiyanın davetine karşı çıkanlar ilahi gazaba maruz kalan kesimdir. Bu arada inat etmeyen, ama doğru yolu kaybederek yanlış yola sapan fakat birinci kesim kadar Hakka düşmanlık gütmeyenler ise sapmış olan kesimdir.