Türkiye'de seçim adaylarının propaganda çalışmaları
Türkiye'de iki önemli cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri arifesinde, seçim adaylarının kampanya yöntemlerine köklü değişiklikler eşlik ediyor gibi görünüyor.
Hatta seçim kampanyaları alışılagelmiş üsluptan, takip edilebilir ithamlarda bulunmaya ve adayların dindarlığını ispatlamaya doğru değişmiştir. Aynı zamanda "Cumhur" olarak bilinen iktidar koalisyonu temsilcisinin de gündemine rakipleri zayıflatmak ya da rekabetten onları dışlamak için tehditlerin gölgesi ve polisiye ortamı oluşturulması yer aldı. Bu bağlamda, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tüm çabasını mevcut seçim ortamını güvence altına almaya ve rakibini zayıflatmaya odaklamış ve güçlü rakibini büyük bir güvenlik riski haline getirme niyetinde adım atmıştır. Erdoğan rakibini millet için bir tehdit olarak göstermeye çalışıyor. Halkın içinde bulunduğu ekonomik krizin nedeni olarak gördüğü Türkiye'nin mevcut cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Rize'de hemşehrileri arasında yaptığı konuşmada "Kemal Kılıçdaroğlu"nu tehlikeli biri olarak tanıttı. Recep Tayyip Erdoğan daha önceki açıklamalarında, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ana rakibi Kemal Kılıçdaroğlu'nu ABD ve PKK'nın emirlerine uymakla suçlayarak, "Batı ile bağlantılıdır" demişti. Teröristler ile bağlantılı olduğunu vurgulamış ve " biz Allah'tan başka kimseden emir almayız". demişti.
Aynı sözler Erdoğan'ın seçim rakibi tarafından söylenseydi, Erdoğan hükümetinin İçişleri Bakanı onu Türkiye'nin 13. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rahatlıkla yarış dışı bırakabilirdi. Ama öyle görünüyor ki Erdoğan'ın ana rakibi çok daha zeki ve Erdoğan hükümeti zemininde oyuna kolay kolay girmeyecek. Buna rağmen Ankara medyasında başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere "Millet" koalisyonuna katılan partilerin başkanlarının güvenlik suçlamaları ve düşmanla işbirliği propagandası devam ediyor gibi görünüyor. Örneğin Adalet ve Kalkınma Partisi'ne bağlı gazeteler, Millet koalisyonunun adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun terör örgütüyle suç ortaklığı yaptığına dair manşetler ve ifadeler kullanıyor. Bu deliller, Erdoğan ve AK Parti'nin seçim ortamını sağlama çabalarının bir propaganda politikası olarak gündeme getirildiğini gösteriyor. Aynı zamanda iktidar partisine bağlı siber grup olarak bilinen büyük bir örgüt de, rakip hareket yani millet koalisyonu ve Kılıçdaroğlu'nun kendisine karşı, sanal alanda ve internet medyasında gece gündüz çalışıyor. Aslında görünen o ki, Erdoğan hükümeti 14 Mayıs seçimlerinin sonuçlarını önceden tahmin etmiş ve kendini yaklaşan seçimlerin kaybedeni olarak görüyor. Bu nedenle rakibini seçimden önce saf dışı bırakmak için yeni bahaneler arıyor.
Bu bağlamda Recep Tayyip Erdoğan, konuşmalarının çoğunda asıl rakibine "Bay Kamal"ın aşağılayıcı bir şekli olan "Bay Bay Kemal" tabiriyle hitap ediyor. Erdoğan bu olumsuz sıfatı kullanarak Kılıçdaroğlu'nun halka mal olmuş biri olmadığını, insanlara efendi ve yabancı muamelesi yaptığını göstermeyi amaçlıyor. Son birkaç yılda Erdoğan bu sözü o kadar çok tekrarladı ki, etkisi ve çirkinliği ortadan kalktı, hatta Kılıçdaroğlu bile konuşmalarında kendisine sık sık Bay Kemal olarak hitap ediyor. Geçenlerde Recep Tayyip Erdoğan'ın memleketi Rize'de kendisine eşlik eden Hürriyet gazetesi analistlerinden Abdulkadir Selvi, cumhurbaşkanının açıklamaları hakkında şunları yazdı: "Erdoğan, konuşmasında ne zaman rakibinin adını ansa Kılıçdaroğlu'na saldırdı, vatandaşlar da Erdoğan'ın rakibini yuhaladı. Konuşma bittiğinde sordum: İnsanların tepkisini nasıl buldunuz? Cevap olarak şöyle dedi: Çok iyiydi. Seksen bin kişi toplanmıştı. Daha iyi ne olabilirdi ki?” Ancak karşı cephede analistlerin başka görüşleri var.
Ankara hükümetine karşı çıkan analistlere göre Erdoğan kesin olarak gidecek ve Türkiye büyük bir değişimin eşiğine gelecektir. Politik Yol'da yazan tanınmış Türk analist Erdi Öztürk ise bu hususta şöyle bir değerlendirmede bulundu: "Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana yüz yıl geçti. Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin ilk yüz yılına ve C.H.P.'ye damgasını vurdu ve şimdi de Cumhuriyetin ikinci yüz yılına ve aynı zamanda CHP'nin ikinci yüz yılı için ikinci Kemal yani Kemal Kılıçdaroğlu damgasını vuracak. Gücünü Türkiye'yi reform ve demokrasi yolunda ilerletmek için kullanıyor".
Aynı zamanda Türkiye'nin seçim kampanyaları için adayların gündeminde İslam dininin istismarı ciddi bir hal almıştır. Aslında, din ve dini inançlar Türk halkının en önemli kimlik ve kültürel belirtileri arasında yer alan unsurlardandır. Şimdi seçimlerde yer alan her iki grup da bu büyük kapasiteyi zafere ulaşmak için kullanmak niyetinde.
Erdoğan iktidarı muhaliflerinin en önemli tribünlerinden biri olan Sözcü gazetesi, son sayılarında Erdoğan'ın Kur'an-ı Kerim ve seccade ile birlikte fotoğraflarını manşetlerinde yayınlamış ve onun sözlerinden hareketle "Biz emrimizi Allah'tan alırız" yazmıştı. Bu gazeteye göre, "Erdoğan bu konuşmayı halkın dini duygularını kötüye kullandığının bir işareti olarak değerlendirmiştir". Bu fotoğrafların yanında ise Kemal Kılıçdaroğlu'nun tesettürlü kadınlar ve kızlarla çektiği fotoğraflar da yer alıyor. Bu görüntülerden hareketle CHP'nin liderlerinin de Türk Müslüman ailelerini yanlarına çekmek niyetinde oldukları ve dini kötüye kullanmak istedikleri açıktır. Yeni cumhurbaşkanlığı seçimi için bu tür kampanya yönteminin geçen yüzyılda bu ülkede görülmediği açıktır. Aslında iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi, temel politikalarından ve propaganda misyonlarından biri de bu yeni yöntemleri kullanmaktı ki Müslüman ülke Türkiye'de bunu başarılı bir şekilde hayata geçirdi. Buna göre kadınların başörtüsü kullanımı isteğe bağlı hale geldi. Bundan önce, Türk laik siyasetçiler bu dini meseleyi kabul etmeye istekli değildi.
Recep Tayyip Erdoğan, dini kavram ve değerlere vurgu yapmaya devam ederek, muhaliflerin ekonomik çözümlerine ilişkin de şunları söyledi: "Ey insanlar! Siz Müslümansınız dindarsınız. Gidip yabancılardan para alıp parayla paçayı sıyırmak istiyorlar. Memnun mu olacaksınız, bu ülke bir avuç yabancının eline düşecek.” Bu açıklamaların karşılığında Erdoğan'ın asıl rakibi ve düşmanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Ben de Aleviyim. Kürt Zazalardanım, ben Dersim kökenli bir Alevi'yim". diyerek on milyonlarca beğeni kazandı, bu beğeniler aslında Türkiye halkının Erdoğan karşıtlarına katıldığını de gösteriyor.