Mart 05, 2021 19:17 Europe/Istanbul

Suriye’de son on yılda işlenen korkunç cinayetlerden ibret verici bir rivayeti paylaştığımız sohbetimizin 1. bölümünde sizlerle birlikteyiz.

Suriyeli eski muhalif Ebu Beşir şöyle diyor:

Suriye halkı ve en başta ben IŞİD türemeden önce bir kuruntuya kapılmıştık. Bizler Suriye içinde ve dışında Beşar Esad yönetiminin muhaliflerinin geniş propagandaları yüzünden Suriye milletinin içine düştükleri kötü durumun sorumlu Beşar Esad ve hükümeti olduğunu ve bu yüzden her ne şekilde olursa olsun, gitmesi gerektiğini düşünüyorduk.

Bundan yaklaşık on yıl önce bazı Arap ülkelerinde despot liderlere karşı bir dizi ayaklanmalar gerçekleşti. Bu ayaklanmalar Arap dünyası ve Batı Asya bölgesinde geniş etkileri oldu.

Arap dünyasında halk ayaklanmaları Tunus’tan başladı ve bu ülkenin despot lideri Zeynel Abidin bin Ali’nin devrilmesi ile sonuçlandı. Bir süre sonra Mısır’ın daimi diktatörü Hüsnü Mübarek, Libya diktatörü Muammer Kaddafi ve Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih de aynı kaderi paylaştı. Ancak bu ani ve hızlı gelişmelerden korkmaya başlayan Batılı devletler yaptıkları müdahalelerle bu inkılapların yönünü değiştirdiler ve Bahreyn, S. Arabistan ve Ürdün gibi ülkelerde onların kuklası olan despot rejimleri ve liderlerini koruma altına alarak ayaklanmaların yönünü Suriye gibi ülkelere çevirdiler.

Ancak Suriye’de başlayan itiraz hareketleri, diğer Arap ülkelerinde gerçekleşen ayaklanmalardan farklıydı. Suriye’de Batı’nın politikalarına karşı olan ve bölgede Amerika terör devleti ve siyonist rejim İsrail’in hasmane politikalarına karşı direnen gruplara destek veren bir hükûmet iş başındaydı. Bu yüzden Batılı devletler ve bölgenin gerici Arap rejimlerin elebaşıları ve Türkiye gibi bazı bölgedeki bazı devletler Suriye milletinin özgürlüğü ve onları savunma bahanesi ile tüm propaganda, askeri ve siyasi imkanlarını seferber ederek 2011’in başlarından itibaren Suriye’ye müdahaleye başlattılar ve başta tekfirci IŞİD terör örgütü olmak üzere bir sürü terör örgütüne destek vererek Suriye milletini büyük bir faciaya sürüklediler.

Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın muhaliflerinden biri olan Ebu Beşir, bu büyük facianın kurbanlarından biridir. Ebu Beşir o günden bu yana çektiği musibetlerden pişmanlıkla söz ediyor.

Yaklaşık 60 yaşında olan Ebu Beşir Suriye’nin başkenti Şam’da yaşıyor ve eşi ve dört çocuğunun geçimini çiftçilik yaparak karşılıyordu.

Ebu Beşir Suriyeli muhaliflerin itiraz hareketlerinin nasıl başladığını şöyle anlatıyor:

Suriye halkı ve en başta ben IŞİD türemeden önce bir kuruntuya kapılmıştık. Bizler Suriye içinde ve dışında Beşar Esad yönetiminin muhaliflerinin geniş propagandaları yüzünden Suriye milletinin içine düştükleri kötü durumun sorumlu Beşar Esad ve hükümeti olduğunu ve bu yüzden her ne şekilde olursa olsun, gitmesi gerektiğini düşünüyorduk. O günlerde Suriye halkı arasında sürekli mesajlar paylaşılıyordu. Mesajlarda Beşar Esad bir diktatör olduğu ve gitmesi gerektiği, Suriye’nin kurtuluşu Beşar Esad’ın gitmesine bağlı olduğu söyleniyordu.

Ebu Beşir şöyle devam ediyor:

Her gün Beşar Esad karşıtlarının sayısı artıyor, yürüyüşler ve oturma eylemleri yapılıyordu. Ben de yürüyüşlere katılıyordum ve çocuklarımı da Beşar Esad yönetimine karşı propaganda yapmaya ve her yerde Suriye diktatörü gitmesi gerektiğini söylemeye teşvik ediyordum. Zaman ilerledikçe oturma eylemleri ve itiraz hareketlerinin sayısı da artmaya başladı. Hatırlıyorum, Beşar Esad yönetimine karşı şiddet içeren itirazların ilki Humus kentinde başladı. O gün Humus halkı sokaklara döküldü ve Beşar Esad askerleri de halkı kontrol altına alabilmek için oradaydı, ki birden ateş açıldı ve bazıları öldü, bazıları da yaralandı. O günden sonra Suriye halkı ve Beşar Esad karşıtlarının itiraz hareketleri kanlı geçmeye başladı. Ancak hiç kimse geleceğin nelere gebe olduğunu tahmin bile edemiyordu.

Ebu Beşir’in de anlattığına göre Beşar Esad karşıtları silahlanmaya başladı ve Suriye’de bazı bölgeleri ele geçirdiler. Ancak zamanla başka ülkelerden gelen ve onlarla Beşar Esad yönetimine karşı mücadele etmek istediklerini söyleyen ecnebi konuklarla karşılaştılar. Bu zümrenin en önemli olanı tekfirci IŞİD terör örgütüydü ve Ebu Beşir’in tabiri ile İslami sloganlar atarak geldiler ve Suriye milletini Beşar Esad ve despot rejiminden kurtarmak istediklerini iddia ettiler.

Ebu Beşir Suriyeli muhaliflerin IŞİD’in gelmesine tepkilerini şöyle anlatıyor:

Biz ilkin IŞİD’in gelmesine sevindik; zira tek isteğimiz Beşar Esad yönetiminin devrilmesi ve yeni bir yönetimin iş başına gelmesiydi ve IŞİD de Suriye halkına bunu vadediyordu. Bundan sonra Suriye kentleri her gün çatışmalara ve katliamlara şahit oluyordu. IŞİD Suriye halkı ve Beşar Esad karşıtları ile birlikte Suriye’nin köylerini ve kentlerini bir bir işgal ediyor ve ilerliyordu; biz de çok mutluyduk.

Suriyeli muhalif Ebu Beşir elde ettikleri bu başarılardan öylesine mutlu olmuştu ki ailesini de yanına alarak IŞİD’in işgaline uğrayan Halep kentine gitti; ancak orada çok acı gerçeklerle karşı karşıya geldi.

Ebu Beşir Halep’in işgal altında bulunduğu günlerde kentin durumunu şöyle anlatıyor:

IŞİD üyeleri kentleri işgal ettikten sonra çok sert bir sıkıyönetim uygulamaya başladılar. IŞİD üyeleri Beşar Esad taraftarlarını tespit ettikten sonra yakalayıp kent meydanında kafalarını kesiyordu. Beşar Esad karşıtları da bu durumdan çok mutluydu ve bu tür infazları sazların eşliğinde dans ederek kutluyordu.

Ebu Beşir şöyle ekliyor:

IŞİD üyeleri Suriyeli birçok kadını ve kızı türlü bahanelerle esir alıp onları köle pazarında satıyordu. Bu pazara S. Arabistan, BAE ve hatta Avrupa ülkelerinden zenginler  geliyor ve güzel ve yaşı küçük kızları seçerek satın alıyordu. Ben bu manzaraları Halep pazarında gördüm ve kendim de kızım olduğu için çok üzülüyordum; özellikle o kızların kafeslerde esaret sırasında ve satıldıkları anlarda göz yaşları beni derinden rahatsız ediyordu.

Ancak Ebu Beşir halâ onu ve ailesini ne gibi acı ve korkunç olayların beklediğini bilmiyordu. İlk facia tek erkek evladının başına geldi. Ebu Beşir bu acı hadiseyi şöyle anlatıyor:

IŞİD’in Vahabi alimleri oğlu Beşir’in üzerinde çok çalıştılar ve onu örgüt üyesi yapmak istediler. Oğlum Beşir henüz 20 yaşında bir gençti ve din hakkında pek fazla bilgisi yoktu. Ebu Cihad adında biri Beşir’le arkadaş olmuş ve onun düşüncelerini derinden etkilemişti. Bir gün Beşir bana geldi ve benden IŞİD’in askeri operasyonlarından birine katılmak üzere müsaade istedi. Ben buna çok karşıydım, çünkü Vahabilerin düşüncesinden hoşlanmazdım ve onların ideolojisini kabul etmiyordum. Fakat artık Beşir beni dinlemez olmuş ve aklı fikri Ebu Cihad’daydı. Ebu Cihad onu IŞİD üyesi yapmıştı ve örgüt oğluma ayda bin dolar veriyordu.

Ebu Beşir şöyle devam ediyor:

Oğlum Beşir’e neden IŞİD için savaşmak istiyorsun? Sen onları tanıyor musun? İdeolojileri nedir, bilir misin? diye sordum. Çok tuhaf sözler etmeye başladı. Şialar müşriktir ve biz onları öldürmeliyiz, diyordu. Beşir, IŞİD’in görevi ilkin müşrikleri, yani Şiaları öldürmek ve ardından kafirlerle savaşmaktır, diyordu; Şiaları öldürünce cennete gideceklerini söylüyordu. Bu saçmalıkları Ebu Cihad oğlumun kafasına sokmuştu. Annesi Ümmi Ayşe ile konuştum ve Beşir’i vazgeçme konusunda ikna etmesini istedim. Fakat ne ben ve ne annesi onu ikna edemedik; Beşir artık büsbütün bir IŞİD üyesi olmuştu. Beşir bir kaç ay askeri eğitim aldıktan sonra IŞİD operasyonlarına katılmaya başladı ve Suriye ordusu ile bir yıl savaştıktan sonra öldürüldü; cenazesi bize verilmedi ve sadece Ebu Cihad oğlumun öldüğünü söyledi. Böylece Suriye’nin iç savaşı tek erkek evladımı elimden aldı ve Beşir IŞİD ve Vahabilerin batıl ideolojileri uğruna kanını heba etti.

Gerçi Ebu Beeşir IŞİD’in acımasız elebaşıları ve ecnebi hamilerinin savaş çığırtkanlığı ve sultacılığı uğruna oğlunu kaybetti; ama yine de durumu bir kaç ferdi ölen ya da IŞİD tarafından kaçırılan veye esir alınan ya da başka ülkelerde mülteci durumuna düşen birçok Suriyeli aileden daha iyi sayılırdı.

Ancak Suriyeli bu muhalif için macera henüz bitmemiş ve onu başka korkunç hadise bekliyordu.

Etiketler