Mart 05, 2021 19:20 Europe/Istanbul

Suriye’de son on yılda işlenen korkunç cinayetlerden ibret verici bir rivayeti paylaştığımız sohbetimizin 3. bölümünde sizlerle birlikteyiz.

Suriyeli vatandaş Ebu Beşir şöyle diyor:

Halep’in kurtulduğu gün, hayatımın en güzel anısıydı; inanılması çok güçtü; yani, acaba halk gerçekten barbar teröristlerin pençesinden kurtulmuş muydu? Kentin caddelerinde halk Suriye ordusunu ve direniş cephesini karşılamaya gelmişti. Herkesin elinde Beşar Esad’ın posterleri ve fotoğrafları vardı. Şimdi artık herkes gerçek özgürlük ve güvenliğin değerini anlamaya başlamıştı.

Hatırlanacağı üzere geçen iki bölümde Suriye yönetiminin muhaliflerinden biri olan Ebu Beşir, Beşar Esad muhaliflerinin 2011 yılında başlattığı isyan hareketini desteklediğini ve ardından ailesi ile birlikte tekfirci IŞİD terör örgütü tarafından işgal edilen Halep kentine göç ettiğini anlattık. Ancak Ebu Beşir burada tekfirci terör örgütünün haşin ve acımasız gerçek yüzü ile karşılaşıyor ve örgüte katılan tek erkek evladını kaybediyor.

Bir süre sonra IŞİD komutanlarından biri şerefsizce Ebu Beşir’in küçük kızı Leyla’yı kaçırarak kendine eş yapıyor. Ebu Beşir kızını şerefsiz IŞİD teröristinin elinden kurtarmak için yine aynı örgütün bir başka üyesine yüklü para vererek sevgili kızından bir haber almasını istiyor. Bu gelişmeler, Suriye ordusu ve müttefikleri Halep’i teröristlerden geri almak için çetin bir savaş başlattıkları bir sırada yaşanıyor.

Ebu Beşir şöyle anlatıyor:

Halep kentinde durum günden güne daha vahim hale geliyordu. Etraftan Suriye ordusu Halep kentini fethetme hazırlığı yaptığı haberleri geliyor ve bu da IŞİD teröristlerini telaşa sürüklediği anlaşılıyordu. Sokağa çıktığımda IŞİD teröristlerinin hareketliliği ve yüzlerine yansıyan korkuları okunabiliyordu. Ben de Allah tealadan bir gün IŞİD teröristlerinin tümünün yok olmasını niyaz ediyordum. Bu arada IŞİD teröristlerinin mevzileri ve Halep’in çevresi sürekli Suriye ordusu tarafından vuruluyordu.

 

Ancak bu arada Ebu Beşir’in durumu pek de iyi sayılmazdı. Ebu Beşir’in para verdiği IŞİD teröristinden bir haber gelmemiş ve Ebu Beşir ailesinde kaygı ve ızdırap devam ediyordu. Ebu Beşir o günleri şöyle anlatıyor:

Eşim Ümmi Ayşe sürekli kızımız Leyla için ağlıyordu. Eşimin göz yaşları adeta yüreğime saplanan hançer gibiydi. O IŞİD teröristinden de umudumu kesmiştim. Bir gün Allah’a tevekkül ettim ve kızımı kaçıran Ebu Nasr adlı IŞİD komutanının evine gittim. Kontrol noktasına varınca oradaki terörist dur emri verdi ve benden kendimi tanıtmamı istedi. Ben de adım Ebu Beşir, Ebu Nasr komutanın akrabasıyım, dedim

Ebu Beşir şöyle devam ediyor:

Orada duranlar güleye ve benle alay etmeye başlayarak şöyle dediler: Ebu Nasr ne zamandan beri Suriyeli akrabası oldu? Hadi defol git, yoksa kelleni uçururuz. Korku ve dehşet içimi sardı; geri döndüm. Kendi kendime, Allah’ım biz nasıl barbarların tutsağı olduk, dedim.

Ancak Ebu Beşir eve döndükten sonra daha da kötü bir haberle karşılandı. Kızı Leyla’dan bir haber getirmesini bekledikleri o IŞİD teröristi savaşta ölmüştü ve artık Ebu Beşir’in elinden hiç bir şey gelmiyordu. Ebu Beşir maceranın devamını şöyle anlatıyor:

Artık her türlü tuhaf bir olayın meydana gelmesini bekliyordum, çünkü başka hiç bir çarem de yoktu. Halep kenti savaş havasına girmişti. Ertesi sabah tekrar o IŞİD komutanının evinin bulunduğu semte gittim. Evlerden bazıları hava topu isabeti sonucu tahrip olmuştu; artık IŞİD’in kontrol noktası da yoktu. Semt çok tenha olmuştu. Bu sefer daha da kaygılandım. Acaba ne olmuştu?

Ebu Beşir şöyle devam ediyor:

Bir gece önce semtin savaş uçakları ve havan topları ile bombardıman edildiği anlaşılıyordu. IŞİD komutanı Ebu Nasr’ın evine gittim. Ev tamamen yıkılmıştı, içinde de kimse yoktu. Kendi kendime Allah’ın, Leyla ölmüş olmasın, enkazın altında kalmış olmasın, dedim. İçim kaynıyordu, ama elimden hiç bir şey de gelmiyordu. Allah’ım, bu musibete nasıl katlanabilirim. Oğlum Beşir elden gitti ve IŞİD kurbanı oldu; şimdi de kızım Leyla IŞİD’in pençesinde ve ondan hiç bir haber alamıyorum. O günler gerçekten bana ve aileme çok kötü geçti.

2016’nın sonlarında ve Ebu Beşir’in kızı Leyla’nın IŞİD tarafından kaçırılmasının üzerinden dört ay geçtiği bir sırada, Halep çevresindeki savaş cephelerinden Ebu Beşir’e umut kaynağı olabilecek güzel haberler geliyordu. Suriye ordusu ve direniş cephesi Halep kentini fethetme ve IŞİD ve El Nusra teröristlerini bu önemli kentten atma eşiğine gelmişti.

Ebu Beşir Suriye’nin ikinci önemli kenti olan Halep’in o günlerde içler acısı durumunu şöyle anlatıyor:

Halep Suriye’nin ekonomi başkentiydi. Ancak şimdi Suriye’nin en önemli ticari kenti tekfirci teröristlerin cirit attığı alana dönüşmüştü. Halep’in önemli fabrikaları 2013 ve 2014 yıllarında Türkiye’nin desteklediği teröristlerce sökülerek Türkiye’ye gönderildi. Kurtlar Suriye’yi sarmış her taraftan saldırıya geçmişti; bir yandan Türkiye, S. Arabistan, BAE ve diğer taraftan siyonist İsrail ve Amerika. Geçmişteki anılarımı gözden geçirdiğimde, Suriye’nin bugün yaşadığı yıkımın halkın cahilliği ve düşmanlarca kandırılmalarının sonucu olduğunu anlıyordum.

Ancak tekfirci teröristler Halep kentinin kurtuluşunun eşiğinde kent halkına ağır hasarlar dayatmaya başladı. Ebu Beşir kentin o günlerde durumunu şöyle anlatıyor:

IŞİD ve diğer tekfirci terör örgütleri çocukları, kadınları ve erkekleri kalkan olarak kullanıyordu. Çocuklar ve kadınlar panik içinde IŞİD’in havan toplarına karşı kalkanı oluyor ve her gün bir çoğu bu yüzden hayatını kaybediyordu. IŞİD bize hayvanlar gibi davranıyordu. Onlar çok öfkeliydi, zira ölümle burun buruna geldiklerini görüyordu. Halep kurtarılmak üzereydi. IŞİD hükümeti mahalle mahalle, semt semt düşüyordu ve halkın IŞİD’in pençesinden tamamen kurtuluşu artık an meselesiydi. IŞİD ve El Nusra teröristleri kaçmaya başlamıştı; fakat kaçarken de her şeyi yakıp yıkıyordu. Kent adeta harabeye dönüşmüştü. Allah’ım acaba bu Halep miydi?!! Güzel Halep’in bu hallere düştüğüne inanamıyordum.

Sonunda stratejik Halep kenti kurtarıldı ve IŞİD ve El Nusra teröristlerine ağır darbe indirildi. Ebu Beşir kendisinin ve Halep halkının o sıralarda duygularını şöyle anlatıyor:

Haftalarca süren savaş ve sokak çatışmalarının ardından Halep kurtarıldı. Halep’un kurtulduğu gün, hayatımın en güzel anısıydı; inanılması çok güçtü; yani, acaba halk gerçekten barbar teröristlerin pençesinden kurtulmuş muydu? Kentin caddelerinde halk Suriye ordusunu ve direniş cephesini karşılamaya gelmişti. Herkesin elinde Beşar Esad’ın posterleri ve fotoğrafları vardı. Şimdi artık herkes gerçek özgürlük ve güvenliğin değerini anlamaya başlamıştı. Ben, eşim ve kızlarım Suriye ordusunu ve direniş güçlerini karşılamaya gittik. Hepimiz çok mutluyduk.

Bu gelişmeden bir kaç ay sonra Ebu Beşir’in sevgili kızını bulabilmesi için yeni umut ışıkları belirmeye başlamıştı. Ebu Beşir bu konuyu da şöyle anlatıyor:

Suriye ordusu Halep kentine konuşlandıktan sonra onların karargahına gittim ve savaş sırasında kaybolanların durumunu sordum. Beni kayıp komitesine yönlendirdiler. Orada kızımın fotoğrafını ve kimliğini teslim ettim. Komitede çalışanlar, Allah’tan umut kesilmez, eğer yaşıyorsa, inşallah buluruz, dediler. IŞİD elebaşıları Rakka ve İdlib’e kaçmıştı; belki kızım Leyla şimdi oralarda olabilirdi. Kızımı çok merak ediyordum. Acaba halâ hayatta mıydı? Hayatta ise nerede? Halep’in kurtuluşu üzerinden üç ay geçmişti. Ben ve eşim Ümmi Ayşe her gün kayıp komitesine uğruyor ve bulunanların listesine bakıyordum. Ancak halâ bir haber yoktu ve bu bekleyiş çok ağır geçiyordu.

Sonunda Ebu Beşir için bir umut kapısı açıldı. Kayıp komitesi Suriye’nin batısında Lazkiye liman kentinde kızının kimliği ile örtüşen bir kız  bulunduğunu haber verdi. Ebu Beşir ve eşi şimdi sabırsızlıkla Lazkiye’ye gitmeyi bekliyordu. Ancak halâ bulunan kızın onların kayıp kızı olup olmadığını bilmiyordu.

Etiketler