Hariri’nin kabineyi kurmaktan vazgeçme sebebi, sonucu
Lübnan’da Saad Hariri 9 ayın ardından yeni kabineyi kuramadı ve böylece başbakanlık görevinden vazgeçtiğini açıkladı. Şimdi ise Lübnan bir kez daha yeni bir Başbakanı belirleme sürecine girdi; ardından yeni kabineyi kurma süreci başlıyor.
Lübnan’da son 16 yılda 4 Başbakan görevinden istifa etti. Ömer Kerami 2005 yılında, Necip Mikati 2013, Saad Hariri 2019 ve Hasan Diyab da Ağustos 2020’de bu görevden istifa eden başbakanlardı.
Bundan başka Mustafa Edip 2020 yılında ve Saad Hariri de 2021 yılında yeni kabineyi kurmakla görevlendirildi; ancak Edip bir ay sonra ve Hariri de 9 ay sonra yeni kabineyi kurmaktan vazgeçtiler; böylece Lübnan’da son 16 yılda 6 Başbakan istifa ettiği veya kabineyi kurmaktan vazgeçtiği söylenebilir.
Ancak şimdiki şartlarda Saad Hariri’nin vazgeçmesi ayrı bir hikaye; zira Hariri kolay kolay iktidardan vazgeçecek biri değildir, nitekim son 16 yılda da dört kez başbakanlık görevi için seçildi ve üç kez kabineyi kurdu ve toplam 5 yıl başbakanlık görevini yürüttü ve 9 ayda Başbakan olarak yeni kabineyi kurma yetkisini elinde bulundurdu.
Hariri yeni kabineyi kurmaktan vazgeçtiğini duyurduğu açıklamasında doğrudan Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ı hedef aldı ve Avn’ın işbirliği yapmamasını yeni kabinenin kurulamamasının başlıca nedeni olarak gösterdi. Hariri bundan önce Ekim 2019’da Lübnan’da halk protestoları şiddetlenmesi üzerine başbakanlık görevinden istifa etmiş ve o sırada Cumhurbaşkanı Avn ile anlaşmazlığına açıkça değinmemişti.
Gerçekte Hariri’nin bu görevi bırakmasının esas sebebi Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile anlaşmazlık olmadığı, esas sebep Hariri’nin kökleri dışa uzanan yeni kabineyi kurmakta tekelci tutumu olduğu belirtilmelidir.
Saad Hariri Mayıs 2018’de düzenlenen seçimlerden sonra yeni kabineyi kurmakla görevlendirildi ve 9 ay sonra kabineyi kurmayı başardı. O dönemde de sürecin uzamasının sebebi, Hariri’nin teknokrat bir kabine kurmak ve başında bulunduğu El Mustakbel hareketinin payını arttırmak istemesiydi. Oysa bu hareketi 2018 parlamento seçimlerinde sandalye kaybına uğramıştı. O dönemde hatta Lübnanlı Ehl-i Sünnet’in siyasi hareketleri bile Hariri’nin tekelci tutumuna itiraz etmeye başlamıştı.
Görünen o ki Saad Hariri ve bağlı bulunduğu hareket ve dış hamileri Lübnan’da krizi kendi siyasi taleplerini ve hedeflerini gerçekleştirme fırsatı olarak görüyor. Hariri 2019 yılında Lübnan kendi halkının yönetimden hoşnutsuzluğundan kaynaklanan bir krizle karşılaştığı bir sırada görevinden istifa etmişti. Şimdi de Hariri, Lübnan şimdiye kadar görülmemiş iktisadi bir krizle karşı karşıya bulunduğu ve her gün halk protestoları şiddetlendiği bir sırada Cumhurbaşkanı Avn’ın görüşünü yok sayarak teknokrat bir kabine kurmaya vurgu yapıyordu.
Saad Hariri’nin görevinden vazgeçtiğini açıklaması, Lübnan yakıt ve ilaç sıkıntısının yanı sıra dolar ve temel ürünlerin fiyatlarının fahiş bir şekilde artmasından kaynaklanan sıkıntılarla karşılaştığı bir sırada gerçekleşti.
Lübnan’da enflasyon baş döndürücü bir şekilde tırmanıyor. Ekonomi uzmanları ve medeni kurumlar ülke nüfusunun yarısından fazlası yoksulluk çizgisi altında yer aldığını belirtiyor. Hariri ve hamileri ise bu kritik şartlardan yararlanarak ülkenin diğer siyasi akımlarını ve şahsiyetlerini baskı altına alarak istedikleri kabineyi kurabileceklerini zannediyordu; oysa bu algı tamamen yanlıştı ve Cumhurbaşkanı Mişel Avn Hariri’nin sunduğu kabineyi kabul etmeyi reddetti.
Öte yandan Saad Hariri Lübnan içinde bu ülkeyi hakim olan etnik yapıyı gözetlemek ve siyasi gruplarla istişarede bulunmak gibi iç arenada güç dengeleri üzerinde odaklanmak yerine yabancı aktörlerin desteğine umut bağladı ve bu doğrultuda BAE, Türkiye, Katar, Fransa ve Mısır gibi ülkelere ziyaret gerçekleştirerek bu ülkelerin desteğini kazanmaya çalıştı. Gerçekte Hariri Lübnan’da yeni kabineyi kurma meselesini uluslararası bir meseleye çevirmek istiyordu.
Ancak bu anlayış Hariri’ye ve Lübnan’a yeni kabinenin kurulması yolunda hiç bir yardımı olmadığı gibi bu ülkeyi dış odakların taviz koparma hedefine çevirdi. Bu süreçti Lübnan’ın içişlerine dış müdahalelerle arttığı gibi, Lübnanlı siyasi grupların yeni kabineyi kurma krizini aşma çabalarını da boşa çıkardı ve sonuçta Hariri kabineyi kuramadı.
Bundan başka Fransa, ABD ve S. Arabistan gibi aktörler Lübnan’da başta Hizbullah hareketini pasifize etmek ve Lübnan’ın iktidar yapısından uzaklaştırmak olmak üzere bazı özel hedeflerin peşinde koşuyor. Oysa Lübnan direnişinin kurduğu ittifak 2018 parlamento seçimlerinde 68 milletvekili çıkararak 128 milletvekili bulunan parlamentoda mutlak çoğunluğu elde eden bir ittifaktır.
2018 seçimlerinde belirledikleri hedefe ulaşamayan ve şaşkın şaşkın direniş ittifakının zaferini izleyen bu ülkeler 4 Ağustos’ta Beyrut limanında meydana gelen patlama olayından Hizbullah’a karşı hedeflerini gerçekleştirme ve Lübnan’da nüfuzunu arttırma fırsatı olarak yararlanmak istedi. Amerika ve S. Arabistan gibi aktörler Ekim 2019’da başlayan protesto eylemleri ve ardında yaşanan gelişmeleri Lübnan’da kaos yaratmak, Hizbullah’ı suçlamak ve direnişi pasifize etmek için kullanmak istedi ve Saad Hariri de bu hedefi gerçekleştirme malzemesiydi. Ancak Hariri bir nevi bu yaklaşımın kurbanı oldu; zira Hariri dış destek olmaksızın Lübnan’da başarılı olamayacağını düşünüyordu ve bu yüzden Cumhurbaşkanı Avn’ın rolünü gözardı ederek Batı yandaşı bir kabine kurmaya çalıştı.
Şimdi akla gelen soru, Hariri’nin yeni kabineyi kurmaktan vazgeçmesinin sonuçlarının ne olacağı sorusudur.
Hariri’nin yeni kabineyi kurmaktan vazgeçmesinin en önemli sonuçlarından biri, Lübnan’ın bir kez daha yeni bir Başbakan belirleme ve yeni kabineyi kurma sürecine girmesidir. Lübnan’ın bir sonraki Başbakanı yine bu ülkenin Ehl-i Sünnet kesiminden olmalıdır.
Gerçi yeni Başbakanı belirleme süreci pek uzun sürmeyebilir, fakat yeni kabinenin kurulması bazı ciddi engellerle karşılaşabilir; zira El Mustakbel hareketi ve hamileri yine Hariri’nin üzerinde ısrarını sürdürecekti. Öte yandan yeni kabine kurulsa bile, yine bu hareket Hasan Diyab kabinesinin yolunda çıkardığı engelleri özellikle iktisadi alanlarda çıkarmaya devam edebilir.
Hariri’nin yeni kabineyi kurmaktan vazgeçmesinin bir başka sonucu, Lübnan’da en azından yeni kabine kuruluncaya dek iktisadi sorunların şiddetlenmesidir. Hariri’nin istifası ile birlikte ABD dolarının fiyatı 22 bin Lübnan lirasına yükseldi.
Gerçekte Lübnan siyasi krizin yanı sıra iktisadi krizle de pençeleşiyor. Bu ülkede gıda maddelerinin fiyatları dörde katlandı; ailelerin yüzde 77’i temel ihtiyaçlarını temin ediyor. Yine Lübnan’da halkın yüzde 55 kadarı yoksulluk sınırı altında yaşıyor ve ülke genelinde yakıt ve ilaç sıkıntısı yaşanıyor.
Lübnan’ın Ekim 2019’da 30 milyar dolar döviz rezervleri Hariri istifa ettiği günlerde 15 milyar dolara geriledi. Kuşkusuz Lübnan’da siyasi kriz devam edecek olursa bu ülkenin iktisadi durumu da daha kötü olacak ve hatta tamamen çökecektir.