Irak’ta siyasi çıkmaz ve DAEŞ ile savaş süreci
Irak son yıllarda siyasi ve güvenlik sorunu yaşayan çok parçalı bir devlete dönüşmüştür.
Irak’ın bu durumunun temeli İngiltere sömürgeci devletinin 1920 ve 1930lı yıllarındaki sömürgeci politikalarıyla atıldı. Fakat Irak’ın son yıllardaki siyasi ve güvenlik krizi, Amerika’nın 2003 yılında Irak’ın işgali, Batı-Arap rejimleri ittifakının batı Asya ve kuzey Afrika ülkelerindeki Arap halklarının kıyamı ve toplumsal siyasi itirazlarını bastırma biçiminden kaynaklanmaktadır. Irak 1930lı yılların başlarından ila 2003 yılında Saddam rejiminin devrilmesine kadar, Melik Feysal, Abdulkerim Kasım, Abdusselam Arif, Abdurrahman Arif, Hasanul Bekr ve Saddam Hüseyin’in iktidarlarına tanık oldu. Söz konusu yöneticilerin her biri farklı siyasi krizler, kavmi ve mezhebi çekişmelerle karşılaştılar. Bu yüzden Irak’taki siyasi krizin derin kökleri vardır. Irak’taki 2014 yılında Selefi Vahhabi tekfirci DAEŞ terör örgütü Irak’ın üçte biri topraklarını işgal etti. Bu nedenle Irak hem siyasi çıkmaz hem de terörizmle savaş içine sürüklenmiştir.
Günümüzde Irak’taki kriz, Şii siyasi guruplar arasındaki ihtilaflar ve tecrübesizlik, Irak kürdistan bölgesinin merkezden kaçış ve ayrılıkçı eğilimleri, Ehli-Sünnet kesimlerin dış güçlerden etkilenmeleri ve iç ihtilafları söz konusudur. Irak “De Facto” bir Kürdistan devleti, Sünni Bölgelerindeki DAEŞ’çi bir devlet, Şii toplumunun desteğinde Bağdat’taki zayıflatılmış milli bir devlet biçiminde parçalanmıştır. Irak’taki bir nevi siyasi çıkmazın sebebi, Irak Başbakanı Haydar El-Ebadi’nin bu ülkedeki Islahat ve reform sürecindeki başarısızlığı ve Şii guruplar arasındaki ihtilaflardır. Irak Başbakanı Haydar El-Ebadi geçen Yaz aylarında, Şii Müslümanların yoğun olarak yaşadıkları bölgelerdeki sosyal hizmetler eksikliğinden dolayı halk kitlelerinin itirazlarıyla karşılaştı. Ebadi halkın sorunlarını çözmeye yoğunlaşmak yerine daha genel reform programlarını, Irak’taki siyasi düzeni yeniden yapılandırma planlarını gündeme getirdi. Irak Başbakanı Haydar El-Ebadi, reform paketinde cumhurbaşkanı, başbakan ve meclis başkanı yardımcılık kurumlarını kaldırdı. Bunun sonucu, Hizbuddave’nin iki lideri olan Haydar Ebadiyle Nuri El-Maliki arasında da ihtilafların yaşandığı, Ebadi’in Başbakan Yardımcılık kurumlarını kaldırarak Nuri El-Maliki’yi devlet yönetim kadrosundan dışlamaya çalıştığı belirtiliyor. Gerçi Haydar El-Ebadi’nin reform paketi uygulanamadı. Fakat Nuri El-Maliki’nin muhalefeti açığa çıktı. Irak Başbakanı Haydar El-Ebadi’nin reform paketinin yenilgiye uğramasından sonra, Islahat’ın yapılmasını destekleyen Mukteda Sadr, Ebadi hükümetini protesto gösterileri düzenledi ve Nuri El-Maliki’nin de desteğini kazandı. Bunun üzerine Irak’taki siyasi krizin çözümü yeni çıkmaza girdi. Irak Başbakanı Haydar El-Ebadi’nin bakanlar kurulu eksiktir. Irak meclisinin faaliyetleri askıya alınmıştır. Irak Milletvekilleri de iki kutba ayrılmıştır. Bundan bir gurup, Selim Elcuburi’nın meclis başkanı olduğunu belirtmektedirler. Diğer bir gurup geçen Nisan ayında milletvekillerinden bir kesimin toplantıda hazır bulunmamasını fırsat bilerek Selim El-Cbeyri’yi görevinden alıp, bir milletvekilini geçici olarak meclis başkanı olarak seçtiler.
Irak’ta 2016 yılında yaşanan krizde beklenmeyen şey, DAEŞ ve İç Savaş sırasında fiili olarak bu ülkenin parçalanma eşiğine gelmesiydi. Beklenen şey, DAEŞ terörüyle savaş sırasında bütün halk kesimleri ve siyasi gurupların birleşmesi ve ihtilafların giderilmesiydi. Fakat bu beklenti gerçekleşemedi. Hatta bu ihtilaflar Şii camianın da içine sızdı.
Bu kriz’in önceki krizlerle farkıysa, Irak Şii mercaiyeti, özellikle Ayetullah Sistani’nin Irak’taki siyasi reformları desteklemesiydi. Fakat bu reformlar gerçekleştirilemediği gibi, Şii guruplar arasındaki ihtilaflardan dolayı Irak Mercaiyeti, artık Cuma Namazı hutbelerinde siyasi meselelerle ilgili tutumunu açıklamaktan sakınması, siyasi itirazların Mercaiyet kaynaklarına dayanarak yoğunlaşmasını engellemesi kararını aldı. Nitekim Irak İslam inkılabı yüksek meclisi Başkanı Seyid Ammar Hekim yaptığı açıklamada, Mercaiyetin reformları gerçekleştirme sürecinin yavaşlamasından dolayı politikacıların yaptıklarından rahatsızlık duymaktadır. Bu nedenle Cuma namazı hutbelerinde artık görüşlerini bildirmekten kaçınmaktadırlar.
Irak’ta siyasi çıkmaz ile birlikte yabancı güçlerin müdahaleleri de gündeme gelmiştir. Irak yabancı güçlerin müdahalelerinden büyük kayıplar yaşamıştır. Suudi Arabistan Krallık rejiminin uzun yıllardan beri Irak’ın iç işlerine müdahale etmesi, tekfirci teröristleri desteklemesi, DAEŞ ile savaş konusunda Irak ordusu ve Halk direniş güçleri Haşdüşşabi’yi karalama kampanyaları bu müdahalenin açık örnekleridir. Suudi krallık rejiminin geçen sene Bağdat’ta 25 yıl aradan sonra elçiliğini yeniden açması, Riyad rejiminin Irak’ın iç işlerine müdahalesini yoğunlaştırmıştır. Suudi krallık rejiminin elçiliği Iraklı aşiretler, Sünni Guruplar, Kürt ve hatta Şii guruplarla temasını yoğunlaştırmıştır. Nitekim Irak kürdistanı bölge başkanı Mesut Barzani Aralık 2015de Arabistan’ı ziyaret edip, Kral Selman ile görüştü. Kral Selman Barzani’ye mali yardım sözü verip, Barzani yönetimini, Kürt-Şii ittifakından ayırıp, Kürt-Sünni ittifakına çekmeye çalıştı.
Suudi Krallık rejimiyle Türkiye hükümetinin de ittifak kurması, Irak’ta siyasi ve güvenlik sorunlarını arttırmıştır. Bu ittifakın amacı, Irak merkezi Bağdat hükümetini zayıflatmak amacıyla Kürt-Sünni ittifakını kurdurup geliştirmektir. Irak sorunu, Bölgesel paralel güç dengelerini kurmaktır. Türkiye ile Arabistan Irak konusunda biri birinden bağımsız ve doğrudan menfaatleri söz konusudur. Türkiye Irak’a daha çok ekonomik çıkarlar açısından bakıyor. Fakat bu çıkarlar şimdilik, bölgesel yeni güvenlik düzenlemeleri, İran İslam cumhuriyetiyle Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki bölgesel güç dengeleri ve rekabetlerin gölgesinde kalmaktadır.
Irak’taki siyasi çıkmazla birlikte bu ülkede yaşanan başka güvenlik krizi, Tekfirci Selefi Vahhabi DAEŞ terör örgütünün işgal ettiği bölgelerden temizlenmesiydi.
DAEŞ terör örgütü Bağdat’ın batısındaki El-Enbar ilindeki Felluçe, El-Kereme ve Elseglaviye şehirlerini işgal ederek, Başkent Bağdat’ı tehdit ediyordu. Bu nedenle Irak ordusu ve halk direniş güçleri Haşdüşşabi ilkin El-Kereme ve Elseglaviye şehirlerini Vahşi DAEŞ teröristlerinden temizlediler. Irak Başbakanı Haydar El-Ebadi’nin Talimatı üzerine 23 Mayıs günü Felluçe şehrinin de DAEŞ’ten temizlenmesi operasyonları başlatıldı. Bu şehir DAEŞ’in en büyük üssü sayılıyordu. Suudi Krallık rejimiyle Batılı güçler Felluçe’nin kurtarılmasını engellemeye çalışıyorlardı. Fakat Felluçe’de hunhar DAEŞ çetelerinden temizlendi ve çok sayıda DAEŞ imha edildi. On binlerce Sivil halk’ta DAEŞ’in esaretinden kurtarıldı. Böylece DAEŞ-Baas Partisi İttifakını destekleyen Suudi krallık rejimiyle batılı güçlerle bazı gerici Arap rejimlerinin Irak ile ilgili karanlık planları da suya düştü.
Tekfirci İslam ve İnsanlık düşmanı Vahahbi DAEŞ’in Irak’ta varlığı, bu ülkeyle bölge ülkelerini tehdit etmektedir. DAEŞ on binlerce İlk, Orta Okul ve Liseli öğrenciyi esir alıp, eğiterek terör eylemleri yapmaya zorlamaktadır. Selefi Vahhabi düşüncesinin aşılandığı bu çocuklar, tekfirci anlayışla hareket edip, DAEŞ’in imhasından sonra bile Irak Halkını ve özellikle Şii Müslümanları tehdit edebilirler. Bu yüzden Irak nufüsünün yüzde 60’ını oluşturan Şii Müslümanlar başta olmak üzere Irak halkı milli birlik ve dayanışma içinde hareket edip, ihtilaflarını çözümlemelidirler. Tekfirci DAEŞ’in işgaline ve terör saldırılarına son vermek için, Irak’taki Sünni, Şii, Arap, Kürt ve Türkmen topluluklarının katılımıyla güçlü milli birlik hükümeti kurulmalı, Irak’ta köklü siyasi, toplumsal ve ekonomik Islahat yapılmalıdır.
Reform ve Islahatın yapılmadığı bahanesiyle Irak Merkezi hükümetini zayıflatmak ve Irak meclisinin faaliyetlerini askıya almak en büyük stratejik hata sayılıyor. 015