Kiliseyi reddeden, İslam'ı öven, Voltaire -1
Voltaire akılcı sebeplerden dolayı Allah'ın var olduğuna inanırdı.
Bir saatin çalışması için saatçiye ihtiyaç olduğu gibi dünyanın da bir yaratıcıya ihtiyacı olduğunu savunurdu. Voltaire'den naklen, "gece başım üstündeki gök yüzüne ve yıldızlarına bakmak, benim için bir Allah'ın varlığını ispat etmeye yeter" dediği belirtiliyor./Değerli dinleyiciler 30 mayıs günü, kilisenin Hristiyanlığı ve İslam ile ilgili görüşleri, düşündürücü ve etkili olan ünlü birinin doğum yıldönümüdür. Ünlü Fransız yazar ve tarihçi Voltaire olarak bilinen (François Marie Arouet) 1694'te Paris'te dünyaya geldi. Voltaire 7 yaşında annesini kaybetti ve dindar bir ailede büyüdüğü için Hristiyanlık öğretilerini öğrenmek için okula gönderildi. Okulda Latince ve Yunanca ve daha sonraki yıllarda da İtalyanca, İspanyolca ve İngilizceyi öğrendi. Yazarlığı çok seven Voltaire roman, piyes ve şiir yazardı.
Voltaire Avrupa'da aydınlanma çağının en tanınmış düşünürlerinden biri olarak, özgürlük ve akılcılığa önem vererek, kilise hâkimiyetinin ve müstebit yönetimlerin son bulmasını istiyordu. Bu yüzden halk arasında nüfuz eden kilisenin hurafe ve temelsiz düşüncelerine karşı muhalefet ederek, kilise sisteminin krallarının zalimane güçlerin korunması ve gayri meşru çıkarlarının kaynağı olduğunu savunurdu. Fakat yine de akıllı kralların hakimiyetini desteker ve demokrasiye karşıydı, zira demokrasinin genel halk arasında aptallığı yaydığını düşünürdü. Voltaire'in düşünceleri ölümünden birkaç yıl sonra 1789 yılında zafere ulaşan Fransa devriminin oluşmasında etkili oldu fakat şiddet ve savaşa karşı olduğu için devrimle muhalefet ederek krallık düzende reform yapılmasını istiyordu./Voltaire tarih yazarlığında daha çok milletlerin gelenek ve görenekleri, ilim, sanat ve sosyal konularına dikkat eder ve bu açıdan kendisinden önceki tarih yazarları ile farklıydı, zira onlar daha çok siyasi konular ve savaşlara önem veriyorlardı. Onun tarihi kitaplarından "14. Lui'nin çağı" ( Louis XI Çağı) ve "Ulusların gelenekleri ve ruhlarına dair makaleler"e değinebiliriz.
Voltaire'in ifade özgürlüğü, önyargılardan kaçınmak ve akılcılığa asalet tanımak, onu kısa bir süre içinde kilise ve Burbonların otokratik yönetimi ile karşı karşıya getirdi. Tabi ki kilisenin yaymaya çalıştığı düşünceler, ayrıca halk ve özellikle muhaliflere karşı tutumları, her özgür insanın tepkisine sebep oluyordu. Kilise asırlar boyu mutlak hükümetin güçlendirilmesi görevi yürütüyor ve ona meşruiyet kazandırıyordu. Buna karşı hükümetler de kilisenin gücünü resmiyete tanıyor ve onu daha da güçlendiriyordu.
Diğer yandan kilisedeki din adamları kendilerini hz. İsa'nin –as- dinini yaymakla görevli olduklarını iddia ederken, aslında yaydıkları düşüncelerin hz. İsa –as- gibi ilahi bir peygamberin öğretileri ile asla bağdaşmıyordu. Hz. İsa'yı Allah'ın oğlu bilen Teslis veya Üçleme, asla açıklanamayan bir konudur. Hz. İsa –as- her zaman kendini Allah'ın kulu olarak tanıtarak Allah'a ibadet ederdi.
/Hristiyan din adamları ayrıca hz. Adem ve hz. Havva'nın cennette yasak meyveyi yiyerek ilk günahı işledikleri, bu günahta ise tüm beşeriyet kuşaklarının ortak olduğuna, bu yüzden hz. İsa'nın –as- çarmıha gerilerek insanların günahlarının kefaretini ödediğine inanıyorlar.Fakat bu tamamen mantık dışıdır, zira bir insanın işlediği günahtan dolayı diğerlerinin suçlu tanınması ve tevbe etmek zorunda olması tamamen mantık dışıdır. Ayrıca hz. İsa –as- öldürülmedi, zira göğe çıktı.
Kilisede diğer yanlış ve hurafi konu ise günah işleyen birinin papaza giderek ona itirafta bulunması veya karşılığında para vermesi ile günahının silinmesidir. Hal buki günaha itiraf etmek sadece Allah nezdinde caizdir ve başka herkesin yanında günaha itiraf etmek kişinin rezil olması ve günahların da sıradanlaşmasına sebep olur. Benzer hurafe ve önyargılar özellikle de ortaçağda ve hatta günümüzde bile tahrif edilen Hristiyanlıkta sıkça rastlanır; işte bu yüzen bazı Hristiyanlar diğer dinlere ve mekteplere yöneliyorlar./Voltaire 19 yaşındayken ilk kez hükümetin muhalefete karşı şiddetini tecrübe etti. Onun Fransa ortaçağ krallarından II Philip hakkında yazdığı şiir, hapse atılmasına sebep oldu. Serbest kalmasından birkaç yıl sonra kilisenin, ölmek üzere olan bir kadın oyuncuya hakaret ederek cesedini yakması, Voltaire'in yoğun itirazına sebep oldu; böylece ikinci kez tutuklandı ve daha sonra da 1726 yılında İngiltere'ye sürgün edildi. Fransız düşünür İngiltere'de kendisi ile benzer düşünceleri olanlarla tanıştı ve Isaac Newton'un düşüncelerinden etkilendi. 3 yıl sürgünün ardından vatanına dönebilen Voltaire, daha fazla ciddiyetle edebi ve felsefi eserler kaleme almaya başladı.
François Voltaire'in kiliseye itina etmemesi ve onların bazı kurallarını eleştirmesi, kilise yetkililerini endişelendirdi, öyle ki onu sapkın ilan ederek kitaplarını yaktılar. Voltaire ve kilise arasındaki mesafe her geçen gün artarken daha fazla baskı altında kalıyordu. Voltaire bir çok makale ve kısa konuları barındıran en büyük felsefe esri olan "Felsefe Sözlüğü"nde (Dictionnaire philosophique) Fransa'nın siyasi kurumları, kendi şahsi düşmanları, kutsal kitap ve Roma Katolik Kilisesini yoğun bir şekilde eleştiriyor. Böylece Voltaire kilise Hristiyanlığını bir kenara itti, fakat Allah'a olan inancını korudu, tabi ki kilisenin vurguladığı Allah değil.
Avrupa'nın aydınlanma çağının bu büyük Fransız yazarının, Allah'ın varlığı için akılcı deliller vardır. Bir saatin çalışması için saatçiye ihtiyaç olduğu gibi dünyanın da bir yaratıcıya ihtiyacı olduğunu savunurdu. Voltaire'den naklen, "gece başım üstündeki gök yüzüne ve yıldızlarına bakmak, benim için bir Allah'ın varlığını ispat etmeye yeter" dediği belirtiliyor.Fakat Voltaire, inandığı Allah'ı şöyle tanımlıyor: Benim düşüncemde hiç şüphesiz zaruri, zati, ebedi ve akıllı bir varlık vardır. Bu iman konusu değil; bu bir akıl konusudur.
Fransız düşünürün bu inanışı muhtemel İngiliz fizikçi ve düşünür Isaac Newton'un görüşlerinden ve Allah'ın isbatı için olan delillerden kaynaklanıyor. Müslüman düşünürler Voltaire ve Newton'dan asırlar önce Kur'an-ı Kerim ayetleri ve rivayetlerle, Voltaire'in mantığının da aralarında olan birçok delille Allah'ın varlığını ispat ettiler. Buna göre, her şeyi yaratan fakat kimsenin O'nu var etmeyen Allah dışında her bir fenomenin bir yaratıcısı vardır. Diğer yandan muazzam varlık aleme egemen olan titiz ve dakik düzenin bizzat kendisi de bilge ve muktedir bir yaratıcının varlık delilidir. Ortak ve eşi olmayan yegane Allah.
Böylece bir Hristiyan olan François Voltaire, kilise tarafından tahrif edilen Hristiyanlık inançları ve kilisenin halka karşı davranışlarına muhalefet ederek dininden ayrıldı. Fakat onun İslam ile karşılaşması tamamen ters bir süreçle gerçekleşti. Voltaire ilk başta İslam ve azimüş'şan İslam Peygmberini –saa- yoğun bir şekilde eleştirirken bazen hatta o hazrete hakarette bulunarak alaya alıyordu. Fakat gerçeklerin yavaş yavaş aydınlanması ile bu büyük dine yöneldi ve ömrünün sonlarında onu takdir etti.
Voltaire Hristiyan dini bir ailede dünyaya geldi ve okulda da kilise öğretilerini öğrenmeye ilaveten İslam'a karşı önyargılı sözler ve konular duymuş ve okumuştu. Voltaire döneminde başta Fransa olmak üzere batıya egemen atmosfer İslam, büyük İslam peygamberi ve Müslümanlara karşı temelsiz, yanlış ve önyargılı konularla doluydu; hatta günümüze kadar da süre gelmiştir. Diğer yandan Voltaire de kilisenin yanlış düşünce ve davranışlarını görünce muhtemelen İslam'ın da Hristiyanlık gibi tahrif edildiğini düşünmüştür. Böylece o da diğer insanlar gibi İslam'a karşı negatif bakışa sahipti. Tabi ki bu görüş ve düşünce zaman aşımı ve kendisinin daha detaylı araştırmaları ile köklü değişimlere uğradı.