2019 yılında ABD ve AB ilişkileri
Gerçi Avrupa ve Amerika ikinci dünya savaşından sonra ve soğuk savaş yılları ve sonrasında iki stratejik ortak olarak hareket ediyordu, ancak Amerika’da Ocak 2017’de popülist Donald Trump beyaz saraya ayak bastıktan sonra Atlas okyanusunun iki kıyısında yer alan iki taraf arasındaki ilişkiler Trump’ın tutarsız tavırları ve politikaları yüzünden ciddi çalkantı yaşamaya başladı ve bu süreç 2019 yılında da devam etti.
Şimdi ABD ile AB arasında yaşanan anlaşmazlıkları içeren uzunca bir liste ortada duruyor. Bu ihtilaflar iki taraf arasında özellikle ABD Başkanı Trump’ın çeşitli siyasi, ticari, savunma, güvenlik ve hatta iklim konusunda tutarsız tavırları yüzünden ciddi gerginlikler yaşanıyor.
Avrupa konseyi eski Başkanı Donald Tusk bu konuda şöyle demişti: Avrupa’nın Atlas okyanusunun iki kıyısı arasında Batı ittifakını korumaya yönelik tüm çabalarına rağmen bu konu Trump’ın izlediği politikaların yüzünden ciddi sıkıntı yaşıyor
Aslında Avrupa liderleri yeşil kıta ile Amerika arasındaki ihtilafların Trump’ın üzerinde durduğu ticari meselelerin çok çok ötesinde olduğunu anlamış bulunuyor.
Gerçekte bugün Trump’ın olumsuz kararları adeta bir modele dönüştüğü gözleniyor. Trump Amerika’nın dostu ve düşmanı arasında hiç bir ayrım yapmıyor ve hepsine aynı şekilde davranıyor. Trump sergilediği tutumda ve aldığı kararlarda uluslararası yasaların belirlediği çerçevelere asla uymuyor ve hepsini hiçe sayıyor.
Şimdi gelin ABD ile AB arasında birçok alanda yaşanan ihtilafların belli başlı önemli olanlarını gözden geçirelim.
Amerika ve Avrupa’nın İran ile imzalanan Bercam nükleer anlaşması üzerine anlaşmazlığı pratikte Brüksel ve Washington’u iki karşı cepheye yerleştirdi. AB ve anlaşmadaki temsilcileri Fransa, Almanya ve Britanya’dan oluşan AB troykası, Bercam anlaşmasının 2015 yılında imzalanmasında önemli rol ifa etti. Ancak Amerika 8 Mayıs 2018’de illegal bir şekilde anlaşmadan çekilmesinin ardından Avrupalı taraflar da anlaşmanın korunması için kendi yükümlülüklerini yerine getirmekte başarısız oldular
Avrupa troykası Bercam nükleer anlaşmasının bölgesel ve uluslararası barış ve güvenlik alanında etkili olduğunun bilincinde hareket ederek, anlaşmanın korunmasını istiyor. AB’nin yeni Avrupa Birliği Dış Politika Sorumlusu Joseph Borrell 15 Aralık 2019’da yaptığı açıklamada, İran ile imzalanan nükleer anlaşma halâ ayakta olduğunu belirtti. Borrell, anlaşmanın gücünün önemli bir bölümü AB’den kaynaklandığını, Avrupa’nın bu anlaşmayı ayakta tutmasında büyük çıkarlar söz konusu olduğunu vurguladı.
6
Avrupalı liderlere göre Bercam nükleer anlaşmasının ayakta kalması bölge ve dünya barışı ve güvenliğine katkı sağlayacaktır, ancak ABD Başkanı Donald Trump anlaşma, Amerika’nın çıkarlarını ve hedeflerini temin etmediğini ileri sürerek anlaşmanın feshedilmesini ve İran’a azami baskı politikası çerçevesinde baskıların arttırılmasını istiyor.
Avrupalı taraflara göre Bercam belli hedeflere ulaşmak için belirlendi ve buna göre de başarılı bir anlaşma oldu ve uluslararası toplumun bu anlaşmayı koruması gerekiyor. Avrupa Birliği Dış Politika eski Sorumlusu Federica Mogherini de uluslararası camianın hemen hemen tümü bu anlaşmaya destek verdiklerini belirtti.
Amerika ile Avrupa arasında bir başka önemli anlaşmazlık konusu, ikili ticari ilişkileri ile ilgilidir. ABD Başkanı Donald Trump Ocak 2017’de işbaşına gelir gelmez, Amerika’nın iç ekonomisine destek politikası doğrultusunda Amerika’nın ithal ettiği ürünlere uygulanan tarifeleri arttırmaya başladı. Bu tutum, Amerika’nın ticari rakipleri ve ortaklarının tepkisiyle karşılaştı.
Ancak bu tepkilere rağmen Trump bu politikasını sürdürmekte ısrarlı görünüyor. Trump serbest ticaret Amerikan ekonomisini karıştırdığını belirterek bu ticaretin yolunda bazı engeller çıkarma tehdidinde bulunuyor. Oysa başta Avrupa olmak üzere Amerika’nın ticari ortakları ticari savaş dünya ekonomisinin büyümesini gerileterek yok edeceğini ve yeni bir güvensizlik ortamı oluşturacağını savunuyor.
Ticari savaşta en çok tüketicilerin zarar göreceği ve ürünlerin fiyatı artacağı belirtiliyor. Ekonomi meseleleri uzmanı Sasan Şahveysi, Amerika ve Avrupa’nın iktisadi savaşı her ikisinin ekonomisini olumsuz yönde etkileyeceğini belirtiyor.
2019 yılında Amerika ile Avrupa arasındaki ticari anlaşmazlıklar Trump’ın sergilediği tutum yüzünden sürekli tırmandı. Avrupa için bu şartlarda en çok önem arz eden konu ise ticari meselelerin ve tarifelerin iki yönlü bir mesele olmasıdır; zira Almanya gibi bazı AB üyelerinin ekonomileri ihracat eksenlidir ve Avrupa’nın en büyük ticari ortağı olan Amerika’nın ticari tarifeleri yükseltmesinin Avrupa ekonomisi üzerinde olumsuz etkileri olacağı kesindir.
AB yetkililerinden Phil Hogan 10 Eylül 2019’da ABD Başkanı Trump’ın yanlış ticari politikalarından el çekmesini istedi. Hogan şöyle dedi: Bu birlik ABD Başkanı Donald Trump’ı hatalarını görme ve aceleci ticari politikalarını bir kenara bırakması konusunda ikna etmeye çalışıyor. Trump ise ticari bir anlaşmaya varmaktan ziyade ticari savaş istediğini ortaya koyuyor.
Trump’ın başkanlık döneminden önce Amerika ile yakın ticari ilişkileri bulunan ve hatta Obama döneminde Atlas okyanusunun iki kıyısı arasında serbest ticaret anlaşması için bir kaç tur müzakere eden AB ülkeleri şimdi çok farklı şartlarla karşı karşıya bulunuyor. ABD Başkanı Trump bu müzakereleri askıya almakla kalmadı, Avrupa’nın Amerika’ya ihraç ettiği ürünlerin tarifelerini yükseltti. Bu yüzden Avrupa komisyonu Trump’ın ticari politikalarını yeşil kıta ekonomisine yönelik en temel tehdit olduğunu belirtiyor. Avrupa komisyonu 10 Temmuz 2019’da Amerika’nın ticari politikaları AB için öngörülen ekonomik büyüme endeksini olumsuz etkilediğini açıkladı.
Amerika ile Avrupa arasında oluşan çatlağın önemli boyutlarından biri güvenlik ve savunma boyutudur. Amerika’da Trump işbaşına gelmeden önce Amerika ve Avrupa savunma ve güvenlik alanlarında yakın iş birliği içindeydi, ancak Trump beyaz saraya ayak bastıktan sonra bu ilişkileri sorgulamaya başladı ve birçok kez Avrupa’yı kendi savunma bütçesini Amerika’ya yüklemekle suçladı. Trump ayrıca NATO paktını da eleştirerek paktın Avrupalı üyelerinin NATO bütçesini karşılamakta yeteri kadar katkıları olmadığını belirtti.
NATO’nun Aralık 2019’da Londra’da düzenlediği liderler zirvesi de Trump’ın NATO ile ilgili taleplerini yeniden gündeme getirmek ve paktın Avrupalı üyelerine taleplerinin yerine getirilmesi için baskı uygulamak için iyi bir fırsat oluşturdu. Trump NATO üyelerini paktın giderlerini karşılamak üzere gerekli olan bütçede onlara düşen payı karşılamamakla suçladı. Trump zirvede NATO’nun tüm üyelerinden gayri safi milli hasılalarının yüzde iki kadarını savunma ve askeri alanlara tahsis etmelerini istedi.
Hali hazırda Amerika gayri safi milli hasılanın yüzde 3.4 kadarını askeri bütçeye tahsis etmiş bulunuyor, oysa NATO paktına üye 20’yi aşkın ülke gayri safi milli hasılanın yüzde 2’den daha azını askeri giderler için harcıyor. Trump’ın itirazı bu alanda en çok da NATO paktının anahtar üyelerinden biri ve Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya’ya yöneliktir, zira Almanya Trump’ın bu talebine karşı çıkıyor ve askeri bütçesini ancak tedrici olarak arttırmayı kabul ediyor.
Bu arada NATO’nun Aralık 2019’da Londra’da düzenlediği liderler zirvesi de Emanuel Macron ve Donald Trump arasında ihtilafların sahnesi oldu.
Öte yandan NATO’nun Aralık 2019’da Londra’da düzenlediği liderler zirvesi de Emanuel Macron ve Donald Trump arasında ihtilafların sahnesi oldu.
NATO içinde ihtilafları körükleyen bir başka önemli mesele, Avrupalı üyelerin Fransa liderliğinde bağımsız Avrupalı savunma sistemi kurmak istemeleridir. Nitekim ABD Başkanı Trump bu yüzden Macron’dan hoşnut değildir ve şimdiye dek birçok kez onu eleştirmiştir.
Budan başka, Fransa’nın Amerika ve Türkiye ile ciddi ihtilaf yaşamasının bir başka nedeni, bu iki üyenin askeri ve savunma alanlarında başına buyruk hareket etmeleridir. Bunun en somut örneği, Washington’un Ankara’ya Suriye’nin kuzeyine saldırması için yeşil ışık yakması ve Ankara’nın NATO üyelerinin fikrini almadan Suriye’nin kuzeyine geniş çaplı harekat düzenlemesidir.
Bu durum Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’un sert itirazına yol açtı. Macron NATO paktının beyin ölümü gerçekleştiğini açıkladı.
ABD Başkanı Trump ise Macron’un eleştirisini çok çok çirkin niteledi.
Her halükarda bu konu, NATO’nun varlık felsefesi ve görevi hakkında yaşanan krizdir. Buna göre Avrupa kıtası bağımsız savunma yapısına kavuştuğu takdirde Amerika ve NATO’ya olan bağımlılığı azalacağı söylenebilir.
Amerika Başkanı Trump’ın tek yanlılık eğilimi, çok yönlülüğe vurgu yapan AB’nin eğilimi ile açıkça çelişki arz ediyor. bu yüzden AB liderleri Trump’ın politikalarını ve uygulamalarını sadece AB için değil, tüm Avrupa için tehlikeli telakki ediyor. bu yüzden ve ABD ile AB arasındaki ilişki sürece şimdiki haliyle devam ettiği takdirde Atlas okyanusunun iki kıyısı arasındaki çatlağı daha da derinleştireceği ve Avrupa’yı Amerika’nın politikaları ve uygulamalarıyla ters düşen politikalara ve uygulamalara yönelteceği söylenebilir.
Amerika ile Avrupa arasında sorun haline gelen Amerika’nın en son kararı ise Rusya’dan Almanya’ya doğal gaz sevkiyatı için inşa edilen Kuzey Akımı 2 doğal gaz boru hattına yaptırım uygulama kararıdır. Bu konu Almanya’nın sert tepkisine yol açtı. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas Washington’u Avrupa’nın meselelerine karışmaması konusunda uyardı. Maas Aralık 2019’un ortalarında attığı tweetinde ABD senatosu dış ilişkiler komisyonunun Kuzey Akımı 2 boru hattına yaptırım uygulamayı öngören yasa tasarısını onaylamasına tepki göstererek, Avrupa’nın enerji meselesi hakkında Avrupa içinde karar alındığını ve her türlü dış müdahaleyi ve yaptırımları reddettiklerini vurguladı.
Amerika yönetimi şimdiye dek birçok kez başta Almanya olmak üzere Avrupalı ortaklarını doğal gaz konusunda Rusya’ya bağımlı olmaları konusunda uyararak bu durum, Avrupa’nın enerji bağımsızlığına aykırı olduğunu ileri sürdü. Aslında Trump’ın Amerika’sı kendini Avrupa’nın kayyumu gibi görüyor ve bu yüzden Avrupa’nın çeşitli meselelerine müdahale ediyor.
Bu arada bazı Avrupalı yetkililere göre Washington’un başta Avrupa’ya destek politikası olmak üzere bazı Avrupa politikalarını bir kenara itmesi ve Avrupa ülkelerine Amerika’nın çıkarları doğrultusunda politikalarını değiştirmeleri için baskı uygulaması sırf Trump yüzünden olmadığını, bu gelişme köklü bir gelişme olduğunu ve Amerika’da başkanlık seçimlerinden sonra da değişmeyeceğini belirtiyor.
Bir başka ifade ile Avrupa bundan böyle eski Avrupa politikalarını ve rolünü bir kenara iten farklı bir Amerika ile karşı karşıyadır ve Amerika Trump’ın dış politika ve savunma meselelerini ticari hale getirme politikası adı ile anılabilecek yeni dış politika eğilimi çerçevesinde sırf Washington’un çıkarları doğrultusunda hareket edecektir.
Buna göre iki stratejik müttefik olan Amerika ve Avrupa ilişkileri bundan böyle basit ortaklık ve hatta bazen sürtüşme durumuna gerileyeceği söylenebilir.012