Amerika’nın İran’a karşı hezimete uğraması üzerine - 1
Amerika terör devletinin İran’a dayatılan silah ambargosunun süresinin uzatılması için sarf ettiği çabalarında bozguna uğrayarak uluslararası arenada daha da yalnızlaşmasını ele aldığımız sohbetimizin birinci bölümünde sizlerle birlikteyiz.
Amerika Başkanı Donald Trump yönetiminin en belirgin özelliklerinden biri, tek taraflılığa vurgu yapması ve başka ülkelerin görüş ve çıkarlarını umursamadan sırf Amerika’nın hedefleri ve çıkarlarına öncelik tanımasıdır.
Nitekim Trump’ın tek taraflı politikaları Amerika’nın uluslararası arenada daha da inzivaya itilmesine yol açtığı anlaşılıyor.
Amerika Başkanı Donald Trump ortada duran bu gerçeklere rağmen, izlediği politikalar Amerika’yı yeniden dünya liderlik koltuğuna oturttuğunu iddia ediyor. ancak bu iddia gözlemciler ve siyaset meseleleri uzmanlarınca hayretle ve bazen de alayla karşılanıyor.
Öte yandan başta Amerika’nın Avrupalı ortakları olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde üst düzey yetkililer Trump’ın izlediği yanlış politikalardan kaygı duyduklarını açıklamaları da beyaz sarayın ileri sürdüğü bu iddianın ne kadar mesnetsiz olduğunu ortaya koyuyor.
Amerika Başkanı Trump birçok durumda zorbalık yapmak ve tek taraflı tutum sergilemekle uluslararası önemli meselelerde kendi hedeflerini gerçekleştirmeye çalışıyor. Ancak ne var ki şimdi çok kutuplu olma noktasına doğru ilerleyen uluslararası düzende yaşanan gelişmeler, Amerika’nın bu tutumu uluslararası camianın ve küresel süreçlerin gerçekleri ile örtüşmediğini gösteriyor.
Amerika Başkanı Trump’ın tutumu ülkesini uluslararası arenalarda iyice yanlızlaştırmaya başladı. ABD milli güvenlik konseyi eski üyesi Robert Mali şöyle diyor: Donald Trump’ın tek taraflı tutumu Amerika’yı münzevi yaptı. Bu durum Bercam nükleer anlaşmasından çekilmek ve Washington’un en yakın müttefiklerine ticari tarifeleri dayatmakla daha da belirgin hale geldi. Oysa BM’ye göre günümüzde tek taraflılık, istikrarsızlık ve kaosa yol açmak ve bölgesel ve uluslararası düzeylerde çatışma ihtimalini arttırmaktan başka hiç bir sonucu olmadığı açıkça ortadadır. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e göre bugün çok taraflılığa her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır.
Amerika Başkanı Trump’ın tek taraflı ve zorba eğilimi birçok durumda söz konusu olmuştur ki bu durumlara Bercam nükleer anlaşmasından çekilmeyi, Amerika’nın rakip ve dost ülkeleri ile tarife savaşı başlatmayı, Kudüs’ü siyonist rejim İsrail’in başkenti olarak tanımayı ve işgal altındaki Golan tepelerinin işgal altındaki Filistin’e ilhakını tanımayı örnek vermek mümkün. Amerika Bercam nükleer anlaşmasından çekildikten sonra şimdi yine tek taraflı bir politika izleyerek, İran’a dayatılan ve süresi 18 Ekim’de sona eren silah ambargosunun süresini uzatmaya çalışıyor.
Amerika Başkanı Trump 8 Mayıs 2018 tarihinde Bercam nükleer anlaşmasından çekildiği ve nükleer yaptırımları yeniden dayatacağını ilan etti. Ancak Trump’ın bu kararı anlaşmanın diğer taraflarının muhalefeti ile karşılaştı. Avrupa Birliği Dönem Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini Trump’ın bu kararına hemen tepki göstererek, AB İran ile Bercam çerçevesinde iş birliği yapmaya devam edeceğini açıkladı. AB troykasını oluşturan Almanya, Fransa ve Britanya ve yine Çin ve Rusya da Bercam nükleer anlaşmasında kalacaklarını açıkladı.
Amerika Başkanı Trump Bercam anlaşmasından çekilerek sadece Rusya ve Çin’in çıkar ve isteklerini değil aynı zamanda Washington’un sıkı müttefiki olan Avrupalı ortaklarının da çıkar ve isteklerini umursamadığını ortaya koydu. Fransa ekonomi Bakanı Lumer Amerika’nın Bercam’dan çekilmesini talihsizlik niteleyerek, Washington’un küresel ekonominin jandarması olmak istemesi asla kabul edilemez olduğunu belirtti. Fransız Bakan Trump’ın İran ile ticaret yapmak isteyen Avrupalı firmaları tehdit etmesine işaretle Bercam anlaşmasını imzalayan tüm tarafların muhalefeti ile karşılaşan Trump’ın bu hareketi büyük bir hata olduğunu, zira siyasi, askeri ve hatta iktisadi açıdan uluslararası güvenliği tehlikeye attığını vurguladı.
Gerçekte ABD Başkanı Trump Bercam nükleer anlaşmasından çekildiğini ilan ederek çok ağır tarihi bir sorumluluğu üzerine aldı ve Amerika dünyada müspet ve etkili bir güç olarak rol ifa edemeyeceğini ortaya koydu. Beyaz saray 15 Haziran 2018’de bir açıklama yaparak Amerika’nın Bercam’dan çekilmesi Trump yönetiminin Amerika’nın dünyaya liderliğini geri kazandırdığını ileri sürdü. Beyaz saray açıklamada, Bercam anlaşmasını tek taraflı bir anlaşma olduğunu ve Amerika için hiç bir getirisi olmadığını iddia etti. Trump da gerçekleri yansıtmayan bir açıklamasında Amerika’nın Bercam’dan çekilmesi İran’ın bölgesel nüfuzunu azalttığını ileri sürdü.
Donald Trump yönetimi aynı zamanda azami baskı politikası çerçevesinde tarih boyunca İran İslam Cumhuriyeti’ne eşi benzeri görülmemiş ağır yaptırımlarını dayattı ve korona virüs salgınına rağmen söz konusu insanlık dışı yaptırımları dayatmaya devam etti. Yine Amerika’nın İran işleri temsilcisi Brian Hook gibi bazı yetkilileri de İran ekonomisi ABD’nin tek taraflı yaptırımları yüzünden iyice zayıfladığını iddia ediyor.
Buna karşın beyaz saray ve ABD Başkanı Trump’ın Bercam nükleer anlaşmasından çekilmelerinin getirileri hakkındaki iddiaları ve İran’a karşı azami baskı politikaları uygulamaları dış dünyanın gerçekleri ile tamamen çelişki arz ediyor. Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif bu konuda şöyle diyor: Amerika yönetiminin Bercam’dan tek taraflı olarak çekilmesinin BM’nin yanı sıra uluslararası hukuku da olumsuz etkiledi. Amerika’nın İran’a dayattığı yaptırımlar bu ülkenin gelecekte uluslararası camiaya karşı asla aydın bir bakışı olmadığını gösterdi.
İran İslam Cumhuriyeti Amerika’nın azami baskı politikasına karşı azami direniş stratejisini izlemeye başladı ve direniş ekonomisini uygulayarak pratikte Amerika’nın iktisadi çok yönlü baskılarına karşı direnişe geçti ve aynı zamanda bölgede nüfuzunu daha da arttırdı.
responsiblestatecraft.org sitesi bir analizde şu ifadelere yer verdi:
Amerika İran’a karşı artık hiç bir kozu bulunmuyor. Gerçi ABD yaptırımları bazı zararlara yol açtı, ancak Amerika İran’ı isteklerine karşı teslim olmaya zorlayamaz.
Siyaset meseleleri uzmanı bu bağlamda şöyle diyor:
Trump Bercam nükleer anlaşmasından çekilmekle Amerika’nın itibarını zayıflattı, istenmeyen bir savaşın ihtimalini arttırdı, Avrupalı müttefikleri ile gerginliği tırmandırdı, geniş çaplı yaptırımları ile İran milletini zor duruma soktu. Burada esas mesele Amerika’nın azami baskı politikası ister Amerika’nın müttefikleri ve ortakları ister rakipleri olsun, uluslararası camiada geniş kınamalarla karşılaşmasıdır. Ancak buna karşın Trump yönetimi bilmemezlikten geliyor ve başta Avrupalı ortakları olmak üzere uluslararası camia karşısında inzivaya itilmesini haklı göstermek için İran’a dayattığı azami baskı politikası etkili olduğunu ileri sürüyor.
ABD dış ilişkileri konseyi düşünce kurumu Başkanı Richard Haas ise şöyle diyor: Amerika İran’ı münzevi etmekten ziyade kendisini inzivaya itti. Trump tek taraflı bir kararla Bercam nükleer anlaşmasından çekildi ve İran’a yeniden yaptırım uygulamaya başladı. Ancak yaptırımlar beyaz sarayın diğer uygulamaları ile birlikte İran nizamının davranışını değiştirmesi veya Amerika yönetiminin esas hedefi gibi gözüken İran nizamının devrilmesi ile sonuçlanmadı.
Şimdi Amerika’nın Bercam nükleer anlaşmasından çekilmesi ile ilgili gündemde olan konu, Washington yönetiminin bu anlaşmadan çekilmesine rağmen anlaşmanın bazı meziyetlerinden yararlanmaya çalışmasıdır, ki bu da doğal olarak bir çelişki sayılır. Bu konu özellikle Trump yönetiminin İran’a silah ambargosunun süresinin uzatılması yönündeki çabalarında göze çarpıyor. BM güvenlik konseyinin Bercam anlaşmasını onaylayan 2231 sayılı kararnamesi göre İran’a dayatılan silah ambargosu 18 Ekim 2020’de sona eriyor, ancak Amerika bu anlaşmadan çekilmesine rağmen ambargo süresinin uzatılmasını istiyor, fakat şu ana kadar başarılı olamadığı anlaşılıyor.
İran’a dayatılan silah ambargosu süresinin sona yaklaşırken, Donald Trump 2020 yılının başından itibaren İran’a karşı siyasi ve psikolojik savaşını şiddetlendirdi ve kendince BM güvenlik konseyine baskı uygulamak ve 4+1 grubunda yer alan ülkeleri ve özellikle Avrupalı üyelerini tahrik etmekle İran’a silah ambargosunun süresini uzatmaya çalışıyor. Amerika aynı zamanda Bercam nükleer anlaşmasını zayıflatmak ve nihayetinde feshetmek ve İran’a karşı uluslararası konsensüs sağlamak istiyor. Amerikalı askeri uzman Harry J. Kazianis şöyle diyor:
Bercam nükleer anlaşmasını feshetme çabaları aslında Amerikalı yeni muhafazakarların İran’a karşı hassasiyetleri ve İran nizamını devirme eğilimi yüzündendir.
Washington yönetimi Bercam nükleer anlaşmasından illegal bir şekilde çekilmesini haklı göstermek için İran’ı anlaşmayı ihlal etmekle suçluyor. Aslında Trump yönetimi İran’ı Bercam’ı ihlal etmekle suçlayarak Tahran yönetimi anlaşmanın silah ambargosunun kaldırılması gibi imtiyazlarından yararlanmaması gerektiğini ileri sürüyor. Buna karşın 4+1 grubunun hiç bir üyesi Amerika’ya bu yönde destek vermediği anlaşılıyor.
Amerika Dışişleri Bakanı Mike Pompeo 2019 yılında ve 2020’in başlarında bir kaç kez beyaz sarayın İran’a dayatılan silah ambargosunun süresini uzatmak istediklerini dile getirdi. Pompeo 18 Nisan 2020’de BM güvenlik konseyinden bu yönde taleplerini açıkladı. Pompeo twitter hesabında şöyle yazdı: Batı Asya yeni bir silah anlaşmasına girmeden önce BM İran’a silah ambargosunu uzatması gerekiyor.
Pompeo bundan önce de ABD temsilciler meclisi dış ilişkiler komisyonu oturumunda yaptığı konuşmada bu bağlamda BM güvenlik konseyinden talepte bulunacağını belirtti.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo İran İslam Cumhuriyeti’ni 2231 sayılı kararnameyi ihlal etmekle suçlayarak İran’a dayatılan silah ambargosu sona erince bölgede silah yarışı başlayacağını ve İran ve müttefiklerinin bölgesel gücünün artmasına ve siyonist rejim İsrail’in güvenliğinin tehlikeye girmesine yol açacağını belirtti. Siyonist rejimin BM temsilcisi Dani Danon da İran’a dayatılan silah ambargosunun uzatılmasını gerektiğini belirterek nerede İsrail’e yönelik bir tehdit varsa orada İran’ın ayak izlerine rastladıkları vurguladı.
2016 yılından itibaren yürürlüğe giren BM güvenlik konseyinin 2231 sayılı kararnamesine göre İran’a silah ihracatı veya ithalatı beş yıl yasaklanmıştır. Bu yasak ise 18 Ekim 2020’de sona eriyor. Bu tarihten sonra İran başka ülkelerden silah satın alabilecek veya bu ülkelere silah satabilecek. Bu arada Amerika dünyanın Batı Asya bölgesine silah satan ülkelerin başında yer aldığı ve son yıllarda Fars körfezinde yer alan Arap emirliklerine milyarlarca dolar silah sattığı ve bölgede silah yarışını körüklediği halde İran’a silah ambargosu uygulanmasını istiyor.
Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Amerika terör devletinin S. Arabistan ve BAE’ne devasa anlaşmalarla silah satışına işaretle şöyle diyor: Amerika’nın politikaları bölgede barış ve istikrarı tehlikeye atıyor. Amerika bölgeyi barut fıçısına çevirmiştir. İran ise yaptırımların yüzünden silah satın almamış ve bunu yerine kendi imkanları ile ihtiyacı olan her türlü silah ve askeri teçhizatı ve füzeyi üretmiş ve hatta ihracat yapma kapasitesine kavuşmuştur. Gerçekte Washington İran’ın savunma gücünün gelişmesi ve silah ihracatı yapma kapasitesinden korkuyor ve bu yüzden 2231 sayılı kararnameyi aykırı olarak İran’a silah ambargosunun uzatılmasını istiyor.