Amerika’nın İran’a karşı hezimete uğraması üzerine - 2
Donald Trump yönetimi BM güvenlik konseyinin 2231 sayılı kararnamesi gereği 18 Ekim 2020’de sona ermesi beklenen İran’a dayatılan silah ambargosunu uzatmak için Mayıs 2020’de BM güvenlik konseyi üyelerine bir kararname taslağı sundu.
Ancak taslak başta konseyin iki daimi üyesi olan Rusya ve Çin başta olmak üzere 4+1 grubu üyelerinin olumsuz tepkisi ile karşılaştı.
Amerika Dışişleri Bakanı Mike Pompeo bir sonraki aşamada ve 5 Ağustos tarihinde Washington yönetimi İran’a dayatılan silah ambargosunun sona ermesine asla izin vermeyeceğini açıklayarak, Ağustos ayının ortalarında BM güvenlik konseyine yeni bir kararname taslağı sunacağını açıkladı. Bu açıklamanın ardından Pompeo ve ABD Dışişleri Bakanlığının İran masası dönem sorumlusu Brian Hook BM güvenlik konseyinin daimi ve daimi olmayan üyelerine çok sayıda ziyaret gerçekleştirerek bu ülkelerin Amerika’nın sunduğu yeni kararname taslağını kabul etmeleri konusunda ikna etmek istediler.
Gerçekte Donald Trump yönetimi tüm çabasını BM güvenlik konseyinin üyelerini Washington’un bu isteğini kabul etmeleri üzerinde odaklamıştı. Amerika’nın hazırladığı kararname taslağından BM üyelerinden İran’a her türlü silah satışını veya İran’dan her türlü silah alımını durdurmalarını ve silah temini, satışı, intikali, üretmesi, kullanması ve bunun gibi alanlarda her türlü mali destek veya teknik eğitim vermek veya istişare vermekten kaçınmalarını istiyordu. Amerika yönetimi bu kararname taslağı ile İran’a silah ambargosunu daimi hale getirmek istiyordu. Bu hedef, Trump yönetimi daha önce de İran’ın nükleer programı hakkında açıkladığı bir hedefti. Trump Bercam nükleer anlaşmasını feshederek İran yönetimi ile Amerika’nın isteklerini güvence altına alacak yeni bir anlaşma imzalamak istiyordu.
Ancak Amerika’nın bu illegal isteği 4+1 grubunda yer alan Çin ve Rusya’nın kesin muhalefeti ile karşılaştı. Özellikle Rusya liderleri çeşitli etkinliklerde yaptıkları açıklamalarda ve hatta Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Haziran 2020’de BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e yazdığı mektupta Moskova’nın Washington’un bu isteğine karşı olduğunu açıkça ve resmen ilan etti.
Rusya yönetimi Amerika’nın bu hareketi sırf İran’a karşı azami baskı politikası çerçevesinde izlediği gayri meşru ve illegal hedefleri doğrultusunda bir hareket olduğunu ve BM güvenlik konseyinin 2231 sayılı kararnamesi ve Bercam nükleer anlaşmasına aykırı olmakla kalmadığını, esas amacı bu anlaşmayı dağıtmak ve sonuçta uluslararası camiayı İran ile karşı karşıya getirmek olduğunu belirtiyor. Rusya yönetimi şimdiye dek birçok kez Amerika’nın BM güvenlik konseyinde İran karşıtı herhangi bir belgenin onaylanmasını engellemek için her türlü çabayı sarf edeceğini de açıkladı.
Çinli yetkililer de şimdiye dek bir kaç kez BM güvenlik konseyinin 2231 sayılı kararnamesini ve Bercam nükleer anlaşmasını kesin desteklediklerini belirterek Amerika’nın İran karşıtı kararnamesine karşı olduklarını belirtti.
BM güvenlik konseyinde herhangi bir kararnamenin onaylanması için en az dokuz üyenin olumlu oyu ve kararname beş daimi üyelerden herhangi biri tarafından veto edilmemesi gerekiyor. Buna göre Trump yönetimi Bercam’ın üç Avrupalı tarafı olan Fransa, Britanya ve Almanya’ın konseye sunduğu kararname taslağını desteklemelerini umuyor. Oysa Çin ve Rusya veto hakkına sahip olan konseyin iki üyesi olarak Amerika’nın sunduğu taslağa karşı olduklarını açıklamış bulunuyor.
Trump yönetimi Rusya ve Çin'in İran’a silah satabilmek için silah ambargosunun sona ermesini istediklerini ileri sürüyor. Amerika’nın BM daimi temsilcisi Kelly Craft ise İran’a silah ambargosunun uzatılmasına vurgu yaparak şöyle dedi: Rusya ve Çin silah ambargosunun sona ermesinden kendi çıkarları doğrultusunda yararlanmak istiyor. onlar İran’a silah satabilecekleri günü bekliyor.
Ancak Amerika’nın Avrupalı ortakları beyaz saraya karşı bazı muhalefetlerine rağmen İran’a silah ambargosu geçici bir süreliğine yeniden dayatılmasına sıcak bakıyordu. Fakat AB troykası olarak anılan bu üçlünün Çin ve Rusya’yı bu konuda ikna etme çabaları, yani İran’a silah ambargosunun süresi 2023 yılına kadar uzatılması konusunda ikna çabaları sonuç vermedi. Bu süreçte Çin ve Rusya’nın AB troykasının talebine karşı çıkması, bu iki ülkenin İran’a dayatılan silah ambargosunun Ekim 2020’de son ermesi konusunda kesin kararlı olduklarını ve ayrıca Amerika’nın bu talebinin illegal olduğunu ortaya koydu.
Bu gelişmeler Amerika yönetiminin BM güvenlik konseyinin 15 üyesi arasında en az 9 üyeyi ikna etmek için işi çok zor olacağını gösterdi. Nitekim bu konuyu Amerikalı uzmanlar bile itiraf etti. Washington’da Atlantic düşünce merkezi üyesi Barbara Slavin Donald Trump yönetiminin İran karşıtı politikaları çıkmaza girdiğini ve Mike Pompeo’nun BM güvenlik konseyinde girişimleri başarısız olduğunu belirterek, beyaz sarayın İran’a silah ambargosunu uzatmayı öngören kararname taslağı Trump’ın konseyde yalnız olduğunu ortaya koyacağını belirtti.
Amerika yönetiminin İran’a silah ambargosunu uzatmayı öngören kararname taslağıyla ilgili geniş çaplı çabaları ciddi sıkıntılarla karşılaştığından Trump yönetimi prestijini korumak ve bu bağlamda asgari düzeyde olsa bile bir başarı elde etmek için İran’a daimi silah ambargosu tutumundan geri adım atarak önceki kararname taslağından bazı değişiklikler yaparak yeniden BM güvenlik konseyine sundu.
Amerika yönetimi yeni kararname taslağında BM güvenlik konseyi üyelerinden İran’a silah ambargosunu konsey yeni bir karar alıncaya dek uzatmalarını istemişti. Yeni taslakta ülkelerin İran’a silah satışını engelleme yükümlülüğü, ayrıca İran ürünleri taşıyan gemilerin teftiş zorunluluğu da kaldırılmıştı. Yine yeni taslakta başta İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusu olmak üzere İranlı özel ve tüzel kişilere yaptırım uygulanmayacaktı.
Amerika’nın yeni kararname taslağında İran’ın bölgesel politikaları hakkında bazı mesnetsiz iddialar tekrar ileri sürülerek, İran’a silah ambargosunu uzatmanın uluslararası barış ve güvenlik açısından zaruri olduğu iddia edildi.
Aslında Amerika bu değişiklikleri başta Avrupa ülkeleri olmak üzere konsey üyelerinin desteğini kazanmak için yaptı. Zira Amerika’nın bundan önceki esas kararname taslağı yine başta Avrupa ülkeleri olmak üzere konsey üyelerince kabul edilmemişti. İngiliz gazeteci Catherina Menson’un belirttiği üzere, Trump yönetimi ilk eğiliminde İran karşıtı kararname taslağını sunmakta anormal ve diplomatik olmayan tarzda hareket etti ve Amerika’nın hatta müttefiklerinin bile destek veremeyeceği bir kararname hazırladı.
Ancak Amerika’nın İran karşıtı yürüttüğü siyasi ve psikolojik savaş ve BM güvenlik konseyi üyeleri ile uzun süre istişareleri ve onlara baskı yapmasına rağmen bu çabaları sonunda fiyasko bir hezimetle sonuçlandı ve Amerika’nın İran’a silah ambargosunu uzatmayı öngören kararname taslağı onaylanmadı. Bu kararname iki olumlu oya karşı 11 çekimser ve iki olumsuz oyla reddedildi. Bu kararnameye bir tek Amerika ve Dominik Cumhuriyeti olumlu oy verdi; Çin ve Rusya ise olumsuz oy kullandı.
Bu gelişme ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun öfkesine yol açtı. Pompeo bir açıklama yaparak şu ifadelere kullandı. BM güvenlik konseyi uluslararası barış ve güvenliği korumakla yükümlüdür. Bu konsey bugün bu köklü misyonunda yenik düştü. BM güvenlik konseyi İran’a silah ambargosunun 13 yıllığına uzatılmasını öngören makul bir kararnameyi reddetti. BM güvenlik konseyinin uluslararası barış ve güvenliği korumakta kusur işlemesi asla izah edilemez.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun BM güvenlik konseyinin Washington’un illegal talebini reddetmesinden duyduğu öfke bir kez daha Amerika’nın uluslararası arenada ve hatta Avrupalı müttefiklerinin karşısında yalnız kaldığını ortaya koydu. Bu öfke aynı zamanda Amerika’nın BM güvenlik konseyi gibi uluslararası kurum ve kuruluşlara karşı tek taraflı sulta kurma eğilimini gösterdi. İtalya’nın uluslararası ilişkiler düşünce merkezi Başkanı Natali Tuçi bu konuda şöyle diyor:
BM gvenlik konseyinde yapılan son oylama Donald Trump yönetiminin diplomasisi için yıkıcı bir yenilgi oldu.
Amerika terör devletine göre bu kurumlar ne zaman beyaz sarayın istek ve hedefleri doğrultusunda hareket edecek olursa doğru çalışmış, ancak ne zaman Washington’un isteklerine aykırı karar alırsa o zaman yanlış yapmış oluyor ve beyaz saray tarafından mesnetsiz suçlamaların hedefi oluyor. BM güvenlik konseyinin Amerika’nın önerdiği kararname taslağını reddetmesi aynı zamanda Washington’un en yakın müttefikleri ve ortakları bile Donald Trump yönetiminin İran’a silah ambargosunun uzatılması yönündeki iddialarını kabul etmediklerini ve Amerika’nın bu isteğine evet demeleri Bercam nükleer anlaşmasını sonlandırma anlamına geleceğini ortaya koydu.
4+1 grubunda yer alan ve iki üyesi yani Britanya ve Fransa BM güvenlik konseyinin daimi üyesi olan AB troykası, yani Almanya, Fransa ve Britanya sözde İran’ın istikrarsızlığa yol açan davranışlarından ve silah ambargosunun kaldırılmasından kaygı duyduklarını ileri sürmelerine rağmen pratikte Bercam nükleer anlaşması ve İran’a silah ambargosunun kaldırılması gibi maddelerine bağlı olduklarını ilan ettiler. Söz konusu üç ülke ayrıca açıklamalarında Amerika’nın ortaya attığı kararname taslağı BM güvenlik konseyi üyelerinden destek görmeyeceğini de vurguladılar.
Öte yandan beklendiği üzere uluslararası arenanın iki büyük gücü yani Rusya ve Çin Amerika’nın tek taraflı politikalarına karşı çıkan iki devlet olarak beyaz sarayın önerdiği kararname taslağına olumsuz oy verdiler. Bu gelişme aynı zamanda uluslararası düzende güçlü bir akım şekillendiğini, bu akım Amerika’nın mantıksız ve illegal davranışlarına karşı olduğunu ortaya koydu.
Şimdi ise BM güvenlik konseyinin önerdiği kararname taslağını reddetmesinden iyici perişan olan Amerika yönetimi isteklerine ulaşmak için başka senaryoları uygulamaya çalışıyor. Amerika terör devleti BM güvenlik konseyinde fiyasko yenilgi ile karşılaştıktan sonra Donald Trump bu haftada Washington’un yeni senaryosunu uygulayacağını açıkladı. Bu senaryo ise Washington yönetiminin BM yaptırımlarını otomatikman yeniden dayatan tetik mekanizmasını devreye sokmaktan ibarettir. Ancak ne var ki bu konuda Amerika’nın ne ortakları ve ne de rakipleri Washington yönetimi Bercam nükleer anlaşmasından çekildikten sonra artık bu mekanizmayı devreye sokamayacağını belirtiyor.
AB 16 Ağustos tarihinde bir açıklama yaparak Amerika, yönetimi Bercam nükleer anlaşmasında öngörülen ve İran’a uluslararası yaptırımları dayatan tetik mekanizmasını kullanamayacağını belirtti. AB’nin bu açık ve net tutumu beyaz sarayın başarısızlık zincirinin yeni bir halkası sayılır. Bugün Donald Trump yönetimini daha da utandıran şey, Amerika’nın hatta Avrupalı ortakları bile bu ülkenin tetik mekanizmasını kullanamayacağını belirtmeleri ve açıkça karşı çıkmalarıdır. Avrupa Birliği Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell bu konuda yaptığı açıklamada Amerika Bercam’dan çekildiğini ve şimdi bu anlaşmanın bir tarafı olduğunu iddia ederek İran’a silah ambargosu dayatamayacağını vurguladı.
Bu gelişme Amerika terör devleti hatta Avrupalı müttefikleri üzerindeki nüfuzunu kaybettiğini ve uluslararası arenada iyice yalnızlaştığını gösteriyor. Üstelik Amerika’nın rakipleri Çin ve Rusya da ta baştan Amerika’nın bu isteğine karşı olduklarını belirttiler.
Öte yandan Amerika içinde de Donald Trump’ın İran’a silah ambargosunu dayatma çabalarına yönelik itiraz ve eleştirilerin de yükseldiği gözleniyor. Amerika’da hatta Trump yönetiminin eski yetkilileri bu başarısız tutum hakkında uyarılarda bulunuyor. ABD milli güvenlik eski danışmanı John Bolton twitter hesabında şöyle yazdı: Trump’ın tetik mekanizmasını devreye sokma tehditleri Amerika’nın BM güvenlik konseyinde veto hakkına ciddi zarar verecektir.
Bu arada İran da Amerika’nın tetik mekanizmasını kullanarak uluslararası yaptırımları yeniden dayatması konusunda uyarılarda bulunuyor.
İran’ın BM daimi temsilcisi Macid Tahti Revançi bir açıklama yaparak, BM güvenlik konseyinin İran’a her türlü kısıtlama dayatması İran’ın sert tepkisi ile karşılaşacağını belirtti.
Her halükarda Amerika terör devletinin son bir yılda İran’a silah ambargosunun süresini uzatma çabasına bakıldığında, bu ülkenin ağır itibar kaybını uğradığı ve uluslararası arenada başka ülkeleri ve hatta müttefiklerini ikna etmekten aciz olduğu söylenebilir. Nitekim BM güvenlik konseyinde yapılan son oylamada sadece Dominik gibi bir ada ülkesi Amerika’dan yana oy kullandı, ki bu da Amerika’nın uluslararası arenada ne denli yalnız kaldığını ortaya koydu.
Siyaset meseleleri uzmanı Margaret McMilan ise Foreign Affairs dergisinde yayımladığı makalesinde şu ifadeleri kullandı:
Acaba tarihçiler Trump’ın Amerika’nın dış politikasında davranışları hakkında ne diyecek? Bugün yaklaşık dört yıl süren perişanlığın ardından ABD düşmanları daha güçlendi, dostları ise daha zayıfladı, Amerika’nın kendisi daha da münzevi oldu.