Batı’da ifade özgürlüğü bahanesiyle İslam karşıtlığı üzerine
(last modified Mon, 09 Nov 2020 17:47:59 GMT )
Kasım 09, 2020 19:47 Europe/Istanbul

Son yıllarda Batı’da ve özellikle Avrupa’da İslam karşıtlığının yayılması ve bu konuya gösterilen tepkileri ele aldığımız sohbetimizde birlikteyiz.

Batı’da bir yandan Kur'an'ı Kerim’i yakmak veya İslam Peygamberi’ne -s- hakaret içeren çirkin karikatürleri yayımlayarak İslam dini ve İslami mukaddesatı karalamak amaçlanmış ve öbür yandan Fransa ve ardından Avusturya’nın başkenti Viyana’da bu tür hakaretlere ve kinci durumlara gösterilen tepkide bıçaklı ve silahlı saldırılar düzenlenmesi, İslam ve Müslümanlara, özellikle şiddet yanlısı olma yönünde yöneltilen suçlamaların artmasına ve bu da İslamofobi ve İslam karşıtlığında yeni bir dalganın tırmanmasına yol açmıştır.

Öte yandan Batı’da medya organları ve sanal medyada yayımlanan yazılara ve bazı Batılı politikacıların açıklamaları, İslam dini ve Müslümanlara karşı saldırıların yeni boyutlara ulaştığını ve İslamofobi çerçevesinde ve İslam karşıtlığı temelinde İslam ve Müslümanlara karşı geniş çaplı karalama kampanyaları başlatıldığını gösteriyor.

Bugün Batılı ülkelerde İslam karşıtı türlü uygulamalara ve Müslümanlara yönelik çeşitli tacizlere ve şiddet uygulamalarına şahit olmaktayız. Batı medyasında İslamofobi fenomeninin yayılmasına yönelik uygulamalar ve ayrıca Müslümanlardan korku yaratılması, özgürlük ve insan hakları iddiasında bulunan Batı dünyasında İslam dini ve Müslümanlara karşı olumsuz bir atmosfer oluşturduğu anlaşılıyor.

Siyaset meseleleri uzmanı Nusralullah Tacik şöyle diyor:

Bu süreç öyle bir yere geldi ki, bundan önce Batı’da kendilerini güvende hisseden Müslüman topluluklar artık böyle hissetmiyor ve İslamofobi’nin baskısı altında olduklarını düşünüyor. Buna karşın bu konuda üzerinde durulması gereken önemli konu, Avrupalıların İslam ve Müslümanlara karşı saldırılarını sürdürmek için ileri sürdükleri iddialar ve ayrıca özellikle ifade özgürlüğü bahanesi ile İslam Peygamberi’ne -s- hakaret etmenin üzerinde ısrarla durmalarının sebeplerinin araştırma zaruretidir.

Batılıların İslam dini ve sevgili Peygamberi’ne -s- yönelik mücadelede organize çabaları İslamofobi ve İslam karşıtlığı çerçevesinde sürekli tırmandığı gözleniyor. Bu durumun en son örneği Fransa’da Charlie Hebdo dergisinin bir kaç kez ve dünya Müslümanlarının itirazlarını hiçe sayarak İslam Peygamberi -s- ile alay eden hakaret içerikli çirkin karikatürleri yayımlamasıdır. İslam karşıtı bu geniş kampanyanın en önemli sebebi ise Batılı devlet adamlarının Avrupa’da İslam dini hızla yayılmasıdır. Nitekim bu çerçevede Avrupa kıtasında İslam düşmanlığının merkezi haline gelen Fransa’da nüfusun yüzde 10 kadarı Müslümanlardan oluşuyor ve İslam dini de bu ülkede hızla geliştiği anlaşılıyor.

Kuşkusuz bu gelişme Fransa’nın Katolik kilisesi ve ayrıca Fransız politikacılar için tehlike çanlarının çalmasına yol açmış bulunuyor. Batı Asya meseleleri uzmanı Seyyid Hadi Burhani bu bağlamda şöyle diyor:

Fransa İslam dini ve değerlerine hakaret ve İslam karşıtlığı alanında en özgür ülkelerden biridir. Öte yandan son yıllarda ve özellikle 2020 yılında İsveç’te Kur'an'ı Kerim yakma ve Fransa’da İslam Peygamberi’ne -s- hakaret içeren çirkin karikatürlerin yayımlanması gibi gelişmeler Avrupa ülkelerinde İslam karşıtı akımların daha güçlü bir şekilde İslam dini ile mücadele etmeye ve İslam Peygamberi’nden -s- kötü bir imaj sunmaya çalıştıklarını gösteriyor.

Fransa’da Charlie Hebdo dergisi Eylül 2020’de İslam Peygamberi’ne -s- hakaret içeren karikatürleri yeniden yayımladı ve bu karikatürlerle beraber yayımladığı hakaret içerikli başyazısında bu görüntüler tarihe ait olduğunu ve tarihi yeniden yazmakla silmenin mümkün olmadığını ileri sürdü. Gerçekte bu çirkin hareket İslam dinine yönelik hasmane tutumun devamında ve İslam Peygamberi’nin -s- nurani çehresini tahrip etmek amacıyla yapıldı.

Aslında İslam Peygamberi’ne -s- hakaret içeren 12 çirkin karikatür ilk kez 2005 yılında Danimarka’da bir gazetede yayımlandı ve Fransa’nın Charlie Hebdo dergisi bu karikatürleri ilk kez 2006 yılında yeniden yayımladı. Derginin bu hareketi dünya genelinde Müslümanların geniş tepkisi ve protesto eylemleri ile karşılaştı; ancak dergi çalışanlarının bu tepkilerle alay etmeleri ve İslam karşıtı tutumları üzerinde ısrarla durmalarının ardından derginin ofisi 2015 yılında silahlı saldırıya uğradı. Bu saldırıdan sonra Fransa’nın Marian Lopen gibi radikal sağcı liderlerce İslam karşıtlığını körüklemek ve aynı zamanda Fransız seçmenlerin oylarını kazanmak üzere altın fırsat gibi değerlendirildi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron İslam dünyasında Charile Hebdo dergisinin ahlaksızlığına gösterilen tepkilerin tırmanması üzerine küfür içerikli küstahça sözleri ifade özgürlüğü olarak ilan etti. Macron, ben burada bulunduğum sürece bu tür özgürlükleri savunmaya devam edeceğim, dedi.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron ülkesinde Holokost iddiası hakkında soru sormak bile suç telakki edildiği halde dinlere ve mukaddesata hakareti ifade özgürlü ilan ediyor. Macron ayrıca, uluslararası hukuk ve ifade özgürlüğünün tanımına göre başka dinlere ve etnik gruplara hakaret yasak olduğu halde Charlie Hebdo dergisinin çirkin hareketini ifade özgürlüğüne sarılarak haklı göstermeye çalışıyor.

Uzmanlar ise Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Charlie Hebdo dergisinin ahlaksızlığını savunması ve bunu ifade özgürlüğü ile haklı göstermeye çalışmasına işaretle, bu durum Fransa yasalarında nefret saçmak suç sayıldığı halde söz konusu olduğunu belirtiyor.

Macron ifade özgürlüğünü savunmakla beraber nefret saçmayı önlemek de görevleri arasında yer aldığını iddia etti. Ancak burada akla gelen soru şu ki, acaba Fransa devletinin Charlie Hebdo dergisine İslam Peygamberi’ne -s- hakaret içeren karikatürleri yayımlamasına izin vermesi ve Macron’un bu hareketi savunması, Avrupa halkı arasında nefret saçmak ve onları İslam ve Müslümanlara karşı kötümser yapmak ve İslam Peygamberi’nden -s- gerçek olmayan bir imaj sunmaktan başka bir sonucu olabilir mi?

Kuşkusuz bu anlayış devam ettikçe sadece Charlie Hebdo dergisi değil, aynı zamanda Avrupa’da İslam karşıtları da daha küstahlaşacak ve İslam karşıtı uygulamalarını ve propagandalarını daha da arttıracaktır.

Afganistan’ın uluslararası meseleler uzmanı ve politikacılarından Abdullatif Nazari bu bağlamda şöyle diyor:

Bu nefret uyandıran hareket sadece Müslümanların duygularını incitmedi, aynı zamanda radikalizm ve terörizmin gelişmesine de katkı sağladı. Müslümanların Fransa devletinden beklentisi, ifade özgürlüğü milyonlarca Müslümanın mukaddesatına hakaret etme malzemesine dönüşmesine engel olmaktır.

İfade özgürlüğü Fransa’nın insan hakları ve vatandaşlık bildirgesi, evrensel insan hakları bildirgesi, uluslararası medeni ve siyasi haklar misakı, uluslararası ırkçı ayrımcılıkla mücadele konvansiyonu, çocuk hakları konvansiyonu, Avrupa insan hakları ve temel özgürlükler konvansiyonu, ABD insan hakları konvansiyonu vee 1990 Kahire bildirgesi gibi birçok uluslararası belgede tanımlanmış ve üzerine vurgu yapılmış bir ilkedir. Ancak bu belgelerde yer alan ifade özgürlüğü tanımlarının hiç biri başka inançlara hakareti veya alay etmeyi haklı göstermiyor.

İfade özgürlüğü başka hakları ihlal etmediği yere kadar geçerlidir. Dünya nüfusunun yaklaşık iki milyarını oluşturan insanların duygularını ifade özgürlüğü bahanesi ile incitmenin hiç bir haklı gerekçesi yoktur ve asla kabul edilemez. Üstelik bu konu ifade özgürlüğünü insan hakları çerçevesinde beyan eden uluslararası belgelere ve konvansiyonlara da aykırıdır. Bu belgelerde ifade özgürlüğünün sınırları başkalarının haklarına saygı ve kamu düzeni ve milli güvenlik gibi durumlara zarar vermeyeceği yere kadar tanımlanıyor. Nitekim Avrupa insan hakları mahkemesi de birçok dosyada İslam dini başta olmak üzere başka dinlere hakaretin ifade özgürlüğü çerçevesinde yer alamayacağı yönünde karar verdiği anlaşılıyor.

Öte yandan bir grup uluslararası şahsiyet ve düşünür başta Fransa halkı olmak üzere uluslararası topluma hitaben yayımladıkları bildiride, demokrasi bir topluluğa karşı şiddet uygulamak ve bir başka topluluğa müsamaha göstermek gibi çifte standart uygulamalarla bağdaşmadığını vurguladılar. Bildiride, Fransa devlet kendi hukuk sisteminde ırkçılık, nefret saçmak ve ayrımcılık gibi durumlarla mücadele bağlamında bir takım yasa çıkardığı, bu yasalar dini mukaddesata hakareti kınamak üzere güçlü bir temel oluşturduğu vurgulandı.

Fransa’da bu bağlamda çıkarılan yasalara 1789 yılında onaylanan ve başkalarına ırk, milliyet, din yüzünden hakaret etmeyi veya karalamayı yasaklayan insan hakları ve vatandaşlık bildirgesi, insanları başkalarına sırf din veya ırk veya bağlı bulunduğu etnik grup yüzünden kışkırtmayı yasaklanan basın özgürlüğü yasası, ırkçılıkla mücadele yasası ve yine nefret saçmakla mücadele yasası gibi yasaları örnek vermek mümkün.

Ancak bu süreçte üzücü olan durum, Fransa’nın cahil Cumhurbaşkanı Macron’un İslam karşıtlığını ve İslam Peygamberi’ne -s- çirkin hakaretleri savunması bu ülkede ve ardından Avusturya’da bir dizi acı ve kanlı olayı tetiklemesiydi.

Fransa’da bir öğretmen dersinde Charlie Hebdo dergisinin yayımladığı çirkin karikatürleri öğrencilerine gösterdikten sonra öldürüldü. Daha sonra 29 Ekim Perşembe günü de Fransa’da bazı kanlı olaylar meydana geldi. Nice kentinde bıçaklı bir saldırgan Noterdam kilisesine yakın bir yerde insanlara saldırdı. Saldırıda üç kişi hayatını kaybetti, bir kaç kişi de yaralandı. Sartrovil ve Ovinion kentlerinde de bir dizi terör saldırıları düzenlendi.

Bu arada AB ve bazı Avrupa ülkelerinin liderleri Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un akılsızlığı ve mantıksız sözlerini desteklemesi ve bunun için ifade özgürlüğünü bahane etmesi Avusturya’da düzenlenen bir başka terör saldırısı ile karşılık buldu. 2 Kasım  Pazartesi günü Avusturya’nın başkenti Viyana’da silahlı bir kişi halkın üzerine ateş açtı ve ardından intihar eylemi yaptı. Olayda saldırganla birlikte 5 kişi öldü, 15 kişi yaralandı. Saldırının sorumluluğunu IŞİD üstlendi.

Fransa Cumhurbaşkanı bu olaydan da İslam karşıtı hedefleri doğrultusunda yararlanmaya çalıştı. Macron olayda hayatını kaybedenlerin aileleri ile acılarını paylaşma bahanesi ile bir kez daha İslam karşıtı tutumunu sergileyerek söz konusu terör saldırısını İslam adına mal etmeye çalıştı ve Avrupa yasta olduğunu belirterek twitter hesabında şöyle yazdı: Bizden biri İslami terörden ağır darbe yedi.

Macron mesajında ayrıca Fransa Avusturya’nın yanında olduğunu ve bu ülkeye destek vermeye hazır olduklarını kaydetti.

Ancak Macron’un İslam karşıtı bu tutumu aynı zamanda birçok tepkilere de yol açtı. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei Paris yönetiminin terör meselesine karşı çifte standart tutumunu eleştirerek ve özellikle teröristlere kucak açmasını hatırlatarak şöyle dedi:

Fransa hakaret içeren karikatürleri insan hakları ve özgürlüğe bağlıyor. Bu maceranın ibreti de burada zaten. Şimdi bakın şu Fransa devleti nasıl bir devlettir. Bu siyaset nasıl bir siyasettir. Bu siyaset dünyanın en haşin ve en barbar teröristlere kucak açan ve barındıran siyasettir.

Kuşkusuz Fransa ve genelde Batı dünyasının İslam karşıtlığı alanında bu tutumu ve İslam ve Müslümanlara düşmanlık eden insanlara ve medya organlarına destek vermesi radikal tepkileri tırmandırmaktan başka sonucu olamaz. Bu durum, Batılı düşünürlerin kendi devletlerine hatırlatmaları ve son vermelerini istemeleri gereken durumdur.012