Fransa'da Yeni İslamofobik Dalgalar
Bu sohbetimizde terörizm ve radikalizm ile mücadele görünümünde Fransa milli meclisine sunulan taslak ve Fransa hükümetinin baskılarını ele alacağız.
Son haftalarda radikalizm ile mücadele bahanesi ile Avrupa'da Fransa öncülüğünde İslam ve Müslümanlara karşı yeni bir düşmanlık dalgası başlamıştır. Fransa'daki 70 farklı şehrin yetkilileri Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a yazdıkları mektupta hükümetin girişimlerini eleştirdiler.
Bu Fransız yetkililer mektuplarında şu ifadelere yer verdiler: " Bu siyasetler Fransa'yı Faşizme doğru sürüklemektedir. Fransa hükümeti ifade özgürlüğü, toplumlar ve derneklere saldırmaktadır. Halbuki terörizm ile böylesi mücadele şekli gözden geçirilmelidir.
Mektupta ayrıca şu ifadelere yer verildi: " Ülkede son dönemde olup bitenler Müslümanlar ve İslami dernekleri baskı altında bırakmak için bir bahanedir. "
Bu yetmiş Fransız yetkili mektuplarında " Bereket City yardım cemiyeti ve Fransa İslam Karşıtı Topluluğunun kapatılmasına işaretle şu açıklamada bulundular: " Bu topluluklar kapatılmıştır. Ancak bu toplulukların Fransız öğrencinin öldürülmesi ile hiçbir alakası yoktur. "
Mektubun devamında şu ifadelere yer verildi: " Fransa hükümetinin girişimleri, ırkçı ve anayasaya terstir. Biz eli kolu bağlı oturmayacağız. Halbuki Fransa hükümeti faşizme boğulmuştur.
Bu 70 Fransız yetkili ülkenin durumunun vahameti hususunda uyarıda bulunarak şöyle dediler: " Fransa'da durum tehlikelidir. Müslümanlar ve İslam'a karşı bu titizlik sona ermelidir. Çünkü ülke faşizme doğru sürükleniyor. "
Paris'te, Nice şehri ve etrafında son bir ayda gerçekleştirilen üç silahlı saldırının ardından Fransa hükümeti ülkedeki 50 Müslüman dernek ve 75 camiye yönelik denetimlerini arttırmıştır. Fransa hükümeti bu çerçevede uyguladığı kısıtlamaları yasa haline getirmek için milli meclise bir taslak göndermiştir.
Bu tasarıya göre hükümet camilere ve mali kaynaklarına yönelik denetimlerini arttıracaktır.
Hükümet bu taslağa göre camilerde çalışacak imamların eğitimine de daha sıkı kontrol edici kurallar uygulayacaktır. Bu taslağa göre evde de İslami eğitim kısıtlanacaktır. Fransa hükümeti Fransız Müslümanlar ve özgürlük ve adalet savunucularının geniş çaplı eleştirilerine tepki olarak bu tasarının radikalizm ile mücadele çerçevesinde olduğunu öne sürmeye başlamıştır.
Fransa başbakanı Jean Castex katıldığı basın toplantısında mevcut eleştirilerin aksine Müslümanları marjinalleştirmek istenmediğini, bu taslağın İslam'ı hedef almadığını, Radikal İslam ile mücadele etmek istediğini öne sürdü. Castex radikal İslamcılığın toplumda nefret ve şiddeti arttırdığını ve toplumda tefrika oluşturduğunu belirterek şöyle dedi:" Fransa cumhuriyeti bu tehditler karşısında boyun eğmemeye, değerlerini savunmaya karar verdi. "
Tüm bu iddialara rağmen 70 Fransız yetkili, Fransız hükümetin radikalizm ile mücadele bahanesi ile öne sürdüğü yeni tasarının Müslümanların dini ve sosyal faaliyetlerini kısıtlamak doğrultusunda olduğunu belirttiler. Kuşkusuz radikalizm her din ve ekolde yerilmiştir ve esasında İslam da ne ifrat ne de tefrik dinidir. İslam aşırılığın her şeklini kınamaktadır. Emmanuel Macron'un son zamanlarda Charlie Hebdo dergisinin İslam'a karşı girişimini desteklemesi hem de bunu cumhuriyeti değerleri ve ifade özgürlüğünü savunmak adına yapması dünya Müslümanlarının itirazı ve öfkesine yol açmıştır.
Bu tepki çerçevesinde birçok İslami kurum farklı noktalarda Fransız ürünleri boykot etme kararı aldı. Emmanuel Macron'un İslam ile ilgili sözleri ve Allah Resulüne yönelik Charlie Hebdo dergisinin alçakça hakaret içerikli karikatürler yayınlamasını desteklemesi büyük eleştirilere yol açtı. Bu çerçevede Fransa dışişleri bakanı Jean Yves Le Drian da İslami ülkelerin Fransa'ya yönelik eleştirileri azaltmak adına yeni açıklamalarda bulundu.
Fransa dışişleri bakanı şöyle bir açıklamada bulundu: " Fransa'nın radikalizme karşı siyasetleri doğru şekilde açıklanmamıştır. Bu siyasetlerin amacı İslamofobi değildir. Biz İslam'a tamamen saygılıyız."
Le Drian'ın bu açıklamaları ise aslında Fransa Cumhurbaşkanının kışkırtıcı açıklamalarına yönelik eleştirilerin yatıştırılması doğrultusunda idi ve Fransa hükümetinin yaklaşımının değişmeyeceğini de gözler önüne serdi. Emmanuel Macron'un İslamofobik açıklamalarına geniş eleştirilerin ardından Fransa hükümeti bir başka tasarıyı milli meclise sunarak Müslümanlara kısıtlamalar uygulamaya karar verdi.
Fransız hükümeti "İslami aşırılıkla mücadele" bahanesiyle 76 camiyi incelemiş ve denetlemiştir. Fransız hükümeti, aşırılıkçılıkla mücadele kisvesi altında Müslümanları ve İslami mekanları ve sorumluları yargılamaktadır ki bu da liberal demokrasi yasalarına aykırıdır. 1789 tarihli Fransız İnsan Hakları ve Vatandaşlık Bildirgesi'nin 10. Maddesi şu şekildedir: "Hiç kimsenin özel yaşamına, ailesine, evine veya ilişkilerine keyfi olarak karışılamaz, şeref ve itibarına saldırılamaz.."
1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 18'inci Maddesi de şöyle der: "Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hakkın gereksinimi, herkesin ister tek başına ister toplu halde veya özel bir şekilde eğitim, takip ve devamlılık sayesinde veya dini törenlerini ve şiarlarını özgürce ifade etmesi sayesinde gerçekleştirilmesidir. "
Fransa içinde, Fransız hükümetinin Müslümanlara daha fazla kısıtlama getirme hareketi eleştirilere yol açmıştır. Bazı sol görüşlü politikacılar, tasarının Müslümanları etiketlemek için bir araç olarak yorumlanabileceğine dair endişelerini dile getirdiler. Güney Marsilya'daki Arap ve Müslüman Dünyası Araştırmaları Enstitüsü'nde siyaset bilimci olan Francois Burgat, hükümetin din konusunda tarafsız olmadığına inanıyor.
Burgat Fransa cumhurbaşkanının politikalarına atıfta bulunarak şu açıklamalarda bulunuyor: "Macron yeni bir aşamaya ayak bastı. 2022 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde onların oyuna ihtiyacı olduğu için aşırı sağ ve aşırı milliyetçileri tatmin etmek için gerekli adımları atıyor. "
Burgat, "Müslümanlar işgücü piyasasında sıklıkla ayrımcılığa uğruyorlar ve ülkemizde kendilerini dışlanmış hissediyorlar."
Paris Sosyal Bilimler Okulu'nda sosyolog olan Ferhat Hosrohaber şunları söylüyor: "Hükümet, aşırılıkla hiçbir ilgisi olmayan Müslüman gruplarını baskı altında tutuyor. Laikliğin Fransız yorumunda katı kurallardan dolayı, İslam karşıtıdır ve radikallerin elinde malzeme oluşturmaktadır. Örneğin kadınların kamu devlet alanlarında ve okullarda türban giyememesi bunun açık göstergesidir. 2000 ile 2017 yılları arsında Fransa'da 23 kadar terör saldırısının gerçekleştirilmesi tesadüf değildir. Halbuki Britanya'da 10 saldırı ve Almanya'da 10 terör eylemi gerçekleştirilmiştir.
Fransız hükümetinin Müslümanlara yönelik muamelesine uluslararası insan hakları örgütlerinden de ciddi eleştiriler gelmeye başladı. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği başkanı Michelle Bachelet Cenevre'de düzenlediği basın toplantısında, "Fransa'daki güvenlik tasarısının diğer ülkelerdeki Afrikalılar ve etnik azınlıklar üzerinde olumsuz etkisi var."
Fransız hükümetinin Müslümanları ve camileri izleme ve kontrol etme olasılığından duyduğu endişeyi dile getiren Bachelet, "Bu yasanın 24. Maddesinde sunulan genel güvenlik yaklaşımı sorunlu görünmekte ve kolluk kuvvetlerinin yetkilerini genişletmekte ve yeni suçlar yaratmaktadır" Bachelet Fransız makamlarını ülkedeki azınlıkların izlenmesi ve kontrolüne yol açacak eylemlerden kaçınmaya çağırdı.
Fransız hükümetinin İslam karşıtı eylemlerinin yoğunlaşması, diğer Avrupa hükümetlerinin ve aşırı sağ akımların Müslümanlar üzerinde daha baskı kurmak için de model oluşturdu. Avusturya yasal olarak "siyasi İslam'ı" yasaklamak istiyor. Yasayı ihlal etmekten suçlu bulunan kişiler, daha erken serbest bırakılırsa ömür boyu elektronik gözetim cezasına çarptırılacaktır. Siyasal İslam'a bağlı olduğundan şüphelenilen dernek ve camiler kapatılacak ve imamların hükümet tarafından onaylanması gerekecektir. Genel olarak, Avrupa genelinde, polis hükümetlerinin yükselişinin bir işareti olan bu durum, hükümetler tarafından Müslümanların medeni ve insan haklarına yönelik artan saldırılarının da göstergesidir.