Merz’in İsrail’in İran’a saldırısıyla ilgili açıklamaları neden Nazi söylemine benziyor?
Parstoday – Almanya eski milletvekili Dieter Dehm, Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in İsrail'in İran'a yönelik askeri saldırısıyla ilgili sözlerini eşi benzeri görülmemiş bir dille eleştirdi. Dehm açıkça uyarıda bulundu: "Almanya Başbakanı’nın dokunulmazlık hissi ve kibiri, İsrail'in İran'a yönelik saldırılarına ilişkin ‘pis işi’ ifadesini kullanırken, bunun zamanında Nazi rejiminin suçlu temsilcileri tarafından kullanılan bir söylem olduğunu fark etmesine engel oldu."
Merz, büyük tepki toplayan açıklamasında şöyle demişti: "İsrail, hepimiz (Batı) adına pis işi yapıyor." Bu ifade sadece yasa dışı bir savaşı açıkça meşrulaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda ağır tarihsel ve anlam yükü de taşıyor. Bir saldırı eylemini “pis iş” olarak tanımlamak, özellikle ahlak ve hukukun savunucusu olduğunu iddia eden bir ülkenin lideri tarafından dile getirildiğinde, diplomatik ve hukuki açıdan Birleşmiş Milletler Şartı ve uluslararası hukukun temel ilkelerinin ihlali anlamına gelir.
Daha da kötüsü, Almanya Başbakanı bu sözlerinden dolayı pişmanlık göstermediği gibi, sözlerinin arkasında da durdu. Bu ısrar, bunun sadece bir dil sürçmesi veya yanlış anlaşılma olmadığını gösteriyor. Aksine, planlanmış bir söylemle karşı karşıyayız: Hedefi, saldırıyı meşrulaştırmak ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından savaş suçlarıyla itham edilen bir rejimi kayıtsız şartsız savunmaktır. Nazi literatürüne dayanan kelimelerin kullanılması sadece karanlık geçmişi hatırlatmakla kalmaz, aynı zamanda bu ideolojilerin yeniden dünya siyasetini ele geçirme tehlikesinin sinyallerini verir. Friedrich Merz, nefret ve küçümsemeyle yüklü bir dil kullanmakla kalmadı, aynı zamanda saldırganın safında yer aldı ve bir milletin haklarını inkâr ederek açık bir suçu savundu.
Merz’in açıklamaları, tarihin eski yaralarını yeniden açtı ve Nazizm mirasıyla hâlâ yüzleşen bir ülkenin liderinin ahlaki çöküşünü gözler önüne serdi. Avrupa’da üst düzey bir yetkilinin İran’ın ulusal egemenliğine yönelik açık bir saldırıyı “pis ama savunulabilir bir iş” olarak tanımlaması ve pişmanlık belirtmemesi, yalnızca İran halkına bir hakaret değil, aynı zamanda Birleşmiş Milletler Şartı’na açık bir saygısızlıktır.
Bu dil, 21. yüzyılın demokratik bir liderinden beklenen bir söylem değil; aksine, Avrupa’nın karanlık dönemlerinin savaş yanlısı ve faşist söylemlerinin yankısıdır. Merz’in tavrı, bir zamanlar dünyayı savaş ve soykırıma sürükleyen ve bugün bu felaketlerin tekrarını önlemeyi görev edinmiş bir devletin, geçmişi derinlemesine anlamadan bu geçmişi kolayca unuttuğunun işaretidir. Bu unutkanlık içinde, tek taraflı saldırılar “müttefiklerin güvenliğini savunmak” adı altında meşrulaştırılırken, halkların meşru müdafaası tehdit olarak nitelendirilir.
Friedrich Merz’in sözleri, bugün faşizmin, ırkçılığın ve üstünlükçülüğün yeniden yükselişi konusunda uyarıda bulunan herkes için bir alarmdır. İnsanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden birine öncülük etmiş bir ülkenin başbakanı, açıkça suç söylemini kullanıyor ve bundan utanmıyorsa, artık demokratik değerler ve insan hakları söylemine güven kalmamış demektir. Merz’in tavrı istisna değildir; Avrupa dış politikasında ahlaki ilkelerin ve siyasi değerlerin çöküşünün bir göstergesidir. Bir zamanlar kendini insan haklarının beşiği olarak gören bir kıta, bugün soykırıma göz yumarak ve saldırganla aynı safta durarak, on yıllardır savunduğunu iddia ettiği değerleri inkâr etmektedir.
Sonuçta tarih, Friedrich Merz gibi siyasetçilerin nasıl aşağılayıcı söylemler ve şiddeti meşrulaştırma yoluyla, çağımızın en nefret edilen figürlerinin yanında yer aldığını yargılayacaktır.