Aralık 09, 2017 11:16 Europe/Istanbul
  • İran ve İngiltere; İkili ve bölgesel işbirliği için diyalog zarureti

İran İslam Cumhuriyeti ve İngiltere ilişkileri şimdiye kadar hep inişli çıkışlı olmuştur. İki ülke arasındaki ilişkiler tarihi, çok eskilere ele almasak bile en azından son 30 yıl içindeki diplomatik ilişkiler alanındaki geçmişi en azından çok krizli ve çalkantılı bir dönemi geride bırakmıştır.

Bu kriz ortamı ise yeni dönemde 1988 yılında İngiltere'nin Tahran elçiliğinin yeniden açılmasıyla aşılmış oldu ve bu durum İngiltere'nin eski dışişleri bakanlarından Jack Straw'ın İslam İnkılabının İran'da zaferi 1979 yılı sonrası 2001 yılında İran'a resmi ziyaretine kadar devam etti. Bu dönem, iki ülke münasebetlerine bakış açısından değerlendirilmesi gereken bir tecrübedir. Bu yıllar içinde Tahran-Londra ilişkileri büyük oranda onarıldı.

İngiltere, 5 Eylül’de (2016) beş yıl aradan sonra Tahran’a Büyükelçi atadı. Haberi önemli kılan ise iki ülke (İngiltere-İran) arasında yaşanan bu normalleşme adımının İran’ın küresel ilişkilerini doğrudan etkileyecek bir parametre olmasıdır.

İran-İngiltere ilişkilerinde, Londra'nın Şeytani Ayetler kitabının yazarı Selman Rüşdi'ye destek vermesi ve nükleer meseleyle alakalı olarak İngiltere'nin İran karşıtı yaptırımlardaki desteği gibi bir takım yan meseleler de iki ülke ilişkilerini derinden etkileyen meselelerdendi. Bunların yanı sıra bu yıllar içinde  İngiltere'nin İran'ın içişlerine müdahalesine itirazlar sırasında İngiltere'nin Tahran elçiliğinin bir kitle tarafından işgal edilmesi de iki ülke ilişkilerinin yeniden kesilmesine yol açtı. Ancak İran ile 5+1 grubu arasında cereyan eden nükleer görüşmelerin sonuçlanmasıyla İran ve İngiltere arasındaki ilişkilerin yeniden başlatılmasına karar verilmiş ve Ağustos 2015 tarihinde İngiltere'nin tahran büyük elçiliği tekrar açılmıştı.

Şimdi ise İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson Tahran'a resmi ziyareti ile Tahran-Londra arasında yeni bir dönem açmada kararlı olduğunu göstermiştir. Bu dönem ilişkilerinin kendine has bir takım özellikleri olup bu özelliklerin her biri iki ülke ilişkilerinin gelişmesi ve işbirliği hakkında yeni bir kriter olabilir.

Bu arada İran'ın İngiltere büyükelçisi Hamid Beidi Nejad, İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson’un ikili ilişkiler, bölgesel ve uluslararası meseleler hakkında İranlı yetkililerle temaslarda bulunmak üzere Tahran’ı ziyaret edeceğini açıkladı.

Söz konusu ziyaretin asıl gündemlerinden birinin de nükleer anlaşmanın yürürlüğü olacağını belirten İran'ın İngiltere büyükelçisi, ''nükleer anlaşmanın korunması, İran ve İngiltere için önemlidir ve bundan dolayı da, nükleer anlaşmanın yürürlüğünde bu zamana kadar ikili işbirliği önemli bir şekilde  gerçekleşmiştir'' ifadesini kullanmıştır.

Bu arada Londra'nın, nükleer meselede Amerikan yönetiminin siyasetlerine tamamen zıt ve muhalif bir tavır sergilemesi ve her fırsatta nükleer anlaşma KOEP'e desteğini açıklayarak bunun iptal edilmemesini istemesi dikkate alınması gereken önemli bir husustur. KOEP'e taraf olan ülkelerin bu anlaşmayla ilgili kendi sorumluluklarını yerine getirmesi büyük bir önem arzediyor ve İngiltere de bu anlaşmanın taraf ülkelerinden biri olduğu için anlaşmayla ilgili kendi sorumluluğunu vurgulamakta.

İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson İran dışişleri bakanı Muhammed Cevad Zarif ile görüşmesinde İngiltere'nin KOEP anlaşmasına bağlı kalacağını bildirmiştir.

Elbette ABD başkanı Donlad Trump'ın  KOEP anlaşmasında tüm taraf ülkeleri Amerika'nın İran karşıtı siyasetlerine uyması yönünde zorlayacağı ve elindeki kozları kullanmak isteyeceği bir gerçektir. Batının son yıllarda İran  aleyhindeki siyasetleri genellikle üç temele dayanmıştır: 1-Nükleer meseleyle ilgili asılsız iddialar, 2-İran'ın sözde terörizme destek vermesi ve 3-İran tarafından insan haklarının ihlali. Tüm bunlar İran'ın kıskaca alınması ve İran korkusunun tüm dünyada oluşturulması amacıyla yapılmaktadır. Bu mevzu her zaman sürekli olarak Amerika, İngiltere ve Fransa tarafından dillendirilmiş olup bu gerçek göz ardı edilemez. Gerçi artık İngiltere'nin İran ile ilişkilerini kısa vadeli düşmanlıklar yerine uzun vadeli çıkar ve ilişkilere göre yönlendirmeye çalıştığı anlaşılıyor. Şimdi özellikle Irak ve Suriye'de İran'ın desteklediği cephenin IŞİD terörizmi ve destekçilerine karşı üstün bir zafer ve başarı elde etmesi sonrası İngiltere'nin Amerika'ya rağmen İran ile ilişkilerini karşılıklı çıkarlar esasına göre yön vermek istemesi bölgemiz ve dünya için olumlu bir gelişme sayılmakta.

Etiketler