Haziran 10, 2023 05:32 Europe/Istanbul
  • Türkiye'nin AB macerası

Avrupa Parlamentosu, Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin cumhurbaşkanı olarak tekrar seçilmesini, ülkenin Avrupa Birliği'ne katılmasının önünde bir engel olarak değerlendirdi.

Avrupa Parlamentosu bir raporda şöyle belirtmiştir: Seçimler öncesi ve sonuçları dışında Türkiye'nin bu birliğe katılım süreci zaten devam edemezdi. Çünkü bu sürecin devam edebilmesi için Türkiye'de köklü bir değişimin yaşanması gerekmektedir ve sürecin olumlu reformlarla birlikte devam ettirilmemesi olumsuz etki yaratacaktır.
Avrupa Parlamentosu'nun Ankara hükümeti ile ilişkilere ilişkin yayınladığı rapora göre bu birlik, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılım sürecinin kapandığına ve Türkiye'nin dışlandığına, bunun yerine gerçekçi bir alternatifin ve çerçevenin aranması ve keşfedilmesi gerektiğine inanıyor.
Son 10 yılda  Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Ankara hükümetinin Batılı hükümetlerden bağımsız politikalar benimsemesi, ABD ve Avrupa Birliği'nin endişe ve hoşnutsuzluğuyla karşılandı.  Son 10 yıllarda, Batılı hükümetler Türkiye gibi bir ülkeyi hep üyelik ve işbirliği durumunda tutmaya çalıştılar. Açıkçası, bu süreç bu ülke için birçok sorun yarattı.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılımı özellikle son yıllarda sekteye uğramıştı. Öyle ki, Erdoğan hükümeti pratikte bu sürece öncelik vermemişti. Halkların Demokratik Partisi eski başkanı Selahaddin Demirtaş ve Osman Kavala'nın Türk mahkemeleri tarafından verilen hapis cezalarına çarptırılmasının ardından, Avrupa açıkça bu süreci durdurdu. Şimdi, taraflardan hiçbiri, çeşitli nedenlerle, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne yeniden girişi için müzakere etme arzusu göstermiyor gibi görünüyor. Bu arada Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin üyelik talebini dikkate almaması, Ankara hükümet yetkililerinin bu Avrupa kurumunu defalarca eleştirmesine neden oldu.
Mevcut gidişatla birlikte bölgedeki bağımsız çevrelerden birçok uzman, Ankara hükümetinin ve Türk halkının ABD ve Avrupa Birliği sömürgesinden kurtulduğuna inanıyor. Türkiye'nin Batılı hükümetlere olan endüstriyel ve ekonomik bağımlılığı halen ülkenin sorunlarından biri olarak kabul edilirken, şüphesiz Türk insanı Batılı hükümetlere bağımlılıktan bağımsızlık kazanma yeteneğine sahiptir. 
Türkiye, 1952'de Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü NATO’ya üye oldu. 12 yıl sonra yani 1964 yılında Ankara yetkilileri Avrupalılaşma konusunu gündeme aldı. 1960'lı yıllarda Ankara liderlerinin Avrupalı olarak kabul edilme arzusunun ifadesi, Avrupalı liderlerin arzusuyla karşılandı. Buna rağmen Avrupalı yetkililer Türkiye'den AB parlamento üyeliğine ilişkin belgeleri onaylayıp uygulamasını istedi.
Ardından, Türk makamları 1987'de Avrupa Birliği'ne katılmak için resmi taleplerini sundular. Ancak aradan onlarca yıl geçmesine rağmen, bu müzakereler hâlâ sonuçsuz kaldı. Fransa ve Almanya, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesine ciddi şekilde karşı çıkıyor olması da bu durumun sekteye uğramasının önemli nedenlerinden biridir. Bu arada, geçtiğimiz günlerde yapılan Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, özellikle seçimlerin ikinci turunda, Batılı hükümetlerin 6’lı koalisyonun adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na desteği, Recep Tayyip Erdoğan'ın zaferinin zeminini de sağlamış oldu. 
Türkiye'nin siyasetçileri ve halkı, Batılı hükümetlerin kendi ülkelerinin içişlerine müdahalesine karşı olduklarını ve bölgede Batılı hükümetlerin emirlerinin uygulayıcısı olamayacaklarını ispatlamıştır. Bu bağlamda Türkiye’nin belirli oranda askeri yardım almasına rağmen, hiç şüphesiz NATO askeri teşkilatına üyeliğinin devam etmesinin bu ülke hükümetinin ve halkının zararına olduğu söylenebilir./ 
 

Etiketler