Haziran 16, 2020 14:32 Europe/Istanbul
  • Bahreyn’de; bir günde iki idam kararı

Bahreyn Yüksek Mahkemesi dün haksız suçlamalar yüzünden iki genç vatandaşı hakkındaki idam kararını onayladı.

Bahreyn'de halk itirazları 14 şubat 2011 tarihinde, Al-i Halife rejimine karşı başladı. Halk ilk başta ülkede rejim yapısında değişiklik yapılması ve mezhepçi ayrımcılığın kaldırılmasını istiyordu, ancak Al-i Suud'un Bahreyn'e asker konuşlandırması ve bu ülke halkına karşı şiddetin tırmanmasının ardından halkın Al-i Halife rejimine karşı mücadelesi şiddet kazandı. Al-i Halife rejimi ise halkın sesini duymak ve taleplerini yerine getirmek yerine, protestocuları bastırmak için şiddet ve idam kararları dahil muhtelif baskı yöntemlerine başvurmuştur.
2011 yılından şimdiye kadar yaklaşık 40 protestocu hakkında idam kararı vermiş olan Al-i Halife rejimi yargı sistemi, idam kararları için her defasında sahte ve temelsiz suçlamalara yönelmiştir. Bahreyn Yüksek Mahkemesi, güvenlik güçlerine saldırı, terör eylemi için girişimde bulunma gibi temelsiz suçlamalarla protestocuları tutuklayıp, ardından haklarında idam kararı vermiştir. 
Bu doğrultuda Bahreyn Yüksek Mahkmesi dün de temelsiz ve sahte suçlamalarla iki genç hakkında idam cezası verdi. Oysa idama çarptırılan kişilerin tek suçu Al-i Halife rejiminin baskıcı politikası ve halkın taleplerini dinlememesini eleştirmeleriydi.
Diğer bir konu da, Al-i Halife rejiminin sahta suçlamaları için siyasi tutuklulardan işkence altında itiraf almasıdır. Bahreyn İnsan Hakları İzleme Merkezi bir süre önce yaptığı açıklamada, idama çarptırılan kişilerin güvenlik güçlerinin ağır işkencesi altında asla işlemedikleri suçu itiraf etmek zorunda kaldıklarını açıkladı.
Adalet, herhangi bir ülkenin yargı sisteminin başlıca özelliği olması gerekirken Bahreyn yargı sisteminde böyle bir şey asla söz konusu değildir. Sahte suçlamalar, haksız kararlar, işkence altında itiraf alma gibi konular, Bahreyn yargı sisteminin bağımsız olmadığını gösteriyor. 
Bu bağlamda Bahreyn meclisinin eski temsilcilerinden ve "Demokrasi ve Barış için İnsan Hakları" Merkezi Başkanı Cemal Firuz da bir süre önce yaptığı açıklamada, siyasi aktivistlere idam kararı dahil yargının haksız ve zalimce kararlarını eleştirerek, Bahreyn yargı sisteminin siyasileştiğini ve asla bağımsız olmadığını, gücün sadece iktidardaki hanedanın elinde olduğunu belirtti.
İdam kararları her şeyden ziyade Al-i Halife rejiminin ciddi şekilde meşruiyetini kaybetme krizi ile karşı karşıya kaldığını ve yargı şiddetiyle halk ayaklanmasını durdurmaya çalıştığını gösteriyor.
Diğer bir konu ise, Al-i Halife rejiminin Batı Asya'da kamuoyunun dikkatinin başka önemli konuların üzerine odaklandığı bir sırada gündem saptırmak için idam kararlarını vermesidir. Günümüzde Batı Asya'da dünyanın diğer noktalarında olduğu gibi bir yandan koronavirüs salgını yaşanırken diğer yandan Filistin direniş grupları, Siyonist rejim ile Batı Şeria'da bazı bölgeleri 1 temmuzdan itibaren işgal topraklarına ilhak etme çabası yüzünden karşı karşıya gelmiş bulunuyor.
Üzerinde durulması gereken diğer bir husus da, Al-i Halife rejimi tarafından verilen idam kararının açık şekilde siyasi kararlar olmasına rağmen uluslararası camianın bu tür zalimce kararlara karşı hiçbir şey yapmaması ve eylemsizliğidir.
Unutmamak gerekir ki Batılı güçler ve BM'nin sessizliği, Al-i Halife rejiminin siyasi aktivistler hakkında temelsiz suçlamalarla verdiği haksız kararlarını sürdürmesine katkı sağlarken Bahreyn rejimini de bu bağlamda küstahlaştırıyor./

Etiketler