BAE'nin dış politikasının saldırganlıktan uzlaşmacılığa değişmesi
(last modified Sat, 05 Mar 2022 16:53:14 GMT )
Mart 05, 2022 18:53 Europe/Istanbul
  • BAE'nin dış politikasının saldırganlıktan uzlaşmacılığa değişmesi

BAE, 2011 yılında başlayan Arap ayaklanmalarından uzak kalan başlıca ülkelerden biri sayılıyor. Bu durum, Muhammed Bin Zayed'in ekonomi kabiliyeti ve hırslarıyla birlikte, BAE'nin Yemen savaşı başta olmak üzere bölgedeki savaşlara katılma gibi agresif bir yaklaşım takip etmesine yol açtı.

BAE büyük bir ülke olmamasına rağmen küçük bir Arap ülkesi de sayılmaz. Fars Körfezi kıyısında yer alan ve yaklaşık 84 bin kilometre kare yüzölçümü ve 10 milyonun altında nüfusu olan BAE'de yaşayan insanların yedide biri bu ülke kökenli olurken diğerleri yabancı uyrukludur. Petrol gibi, zengin enerji kaynakları ve ekonomi güce sahiptir. Bu ekonomi kabiliyetleri de, BAE'nin dış politikada yükseklerde uçmasına yol açmıştır.

Mısır, Libya ve Suriye krizlerine doğrudan karışan BAE, Suriye krizinde daha ciddi ve aktif şekilde faaliyet göstermiştir. 2015 yılında BAE, Yemen'deki savaşa da Suudi Arabistan ile birlikte katılarak, bu ülkede operasyonlar düzenledi. Bundan önce BAE, hiçbir ülkeye karşı savaşa katılmamıştır. Bin Zayed, Batı Asya bölgesinde düzen kurma ve Arap dünyasında nüfuz alanını genişletme gibi amaçları peşinde olup, ülkenin ekonomi gücü ve kabiliyetini kullanarak, Suudi Arabistan, İran İslam Cumhuriyeti ve Türkiye gibi bölgenin büyük güçleri ile rekabete kalkıştı.

BAE, 10 sene süren saldırgan politikasının ardından 2020 yılından beri, uzlaşmaya ve gerilimi yatıştırma politikasına yönelmeye başladı. Bu çerçevede BAE, Abraham denen anlaşma çerçevesinde Siyonist rejim ile ilişkilerini normalleştirdi. En son olarak da Siyonist rejimin iç güvenlik örgütü, bu rejim ile BAE arasında güvenlik alanında işbirliği anlaşması imzalandığını, bu anlaşmaya göre, İsrail rejimi hava yolları, Duba'ya uçuş programını tam şekilde yeniden başlatabilecektir.

BAE'nin dış politikasında gerilimi yatıştırma politikası, bu ülkenin İran İslam Cumhuriyeti, Türkiye ve Suriye ile ilişkilerinde görülmekte.

Aslında, BAE'nin ekonomisi, bu ülkenin dış politikasına yön veriyor.

BAE, Yemen savaşına 7 sene katıldıktan ve kendi stratejik bölgeleri ve noktalarını bu savaş için kullandıktan sonra, Yemen'de varlığın bu ülke için kolay bir hedef olmayacağını anlamış oldu.

 

Son aylarda, Yemen Ulusal Kurtuluşu Hükümeti Güçleri de BAE'de Abu Dabi havalimanı ve sanayi bölgeleri gibi bazı stratejik noktalarına füzeli ve İHA'lı saldırı gerçekleştirdi. Bu durum, BAE yetkililerini derinden endişelendirmeye başladı çünkü bu ülkenin ekonomisi, ciddi biçimde güvenliğine bağlıdır ve güvenliği füze ve İHA'lar ile hedef alınırsa, kuşkusuz ekonomik olarak büyük hasarlar görmüş olacaktır.

BAE'nin dış politikasındaki değişikliğin bir diğer nedeni ise, güçlü ekonomisinin dışında, İran ve Türkiye gibi Batı Asya'nın güçleri ile karşı karşıya gelmek için gereken araca sahip değil. Bu güçlerle gerilim ve tansiyon içine girmek, BAE'nin çıkar ve güvenliği doğrultusunda değil. Bu nedenle bu ülkelerle de ilişkilerini iyileştirmeye yönelmiş bulunuyor.

ABD'de yönetimin değişmesi de, BAE'nin dış politikasında yaklaşım değişikliğine gitmesine yol açmıştır.

Trump ile rekabette zafer elde eden Demokrat Jeo Biden, nükleer anlaşmaya dönmek için İran ile müzakere yolunu tercih etti. Buna paralel olarak Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkeler de İran ile müzakereye yönelerek, Tahran ile gerilimi azaltmaya gayret göstermekteler.