Amerika'nın İran karşıtı eylemleri ve ikili tutumunun devamı
Sahab- ABD Başkanı Joe Biden, Beyaz Saray'daki son aylarında Cuma günü ve 5 Kasım 2024 başkanlık seçimleri öncesinde Temsilciler Meclisi ve Senato başkanlarına yazdığı bir mektupla İran'a ilişkin ulusal olağanüstü hal durumunu bir yıl daha uzattı.
Biden, mektubunda şunları yazdı: 14 Kasım 1979 tarih ve 12170 sayılı Kararnameyle İran'a ilişkin ilan edilen ulusal acil durum, 14 Kasım 2024'ten sonra da devam edecek.
ABD'nin Demokrat Başkanı şunları da ekledi: "İran'la ilişkilerimiz hala normalleşmemiştir, İran'la 19 Ocak 1981 tarihli anlaşmaların hayata geçirilmesi süreci devam etmektedir. Bu nedenle İran'a ilişkin 12170 sayılı Kararname ile ilan edilen ulusal acil durumun devam ettirilmesinin gerekli olduğunu belirliyorum."
Amerika dönem Başkanı Jimmy Carter, Tahran'daki Amerika Büyükelçiliği'nin ele geçirilmesinden 10 gün sonra, 14 Kasım 1979'da 12170 sayılı Başkanlık Kararnamesini yayınladı ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Amerika’daki mal varlıklarına el konulmasını talep etti; o yıldan bu yana tüm Amerikan başkanları bu süreyi uzattı.
Biden'ın İran'a karşı olağanüstü halin uzatılması yönündeki eylemi, ABD'nin İran'a yönelik gerçek yaklaşımını, İran halkına karşı husumet ve düşmanlığının devam ettiğini gösteriyor. 1979 yılında İran İslam Devrimi'nin zafere ulaşmasından ve İran'da İslam Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra, Batı Asya bölgesinde her zaman hegemon rolü oynamaya çalışan Batı bloğunun lideri ABD, İran'da İslam Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra İran'a karşı düşmanca bir yaklaşım benimsedi ve politikasının en başına İran İslam Cumhuriyeti'ni devirmeyi almıştır. Amerika, son 40 yılda İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı en geniş yaptırımların uygulanması, askeri tehditlerin savrulması, siyasi ve diplomatik kampanyaların başlatılması, psikolojik savaş başlatılması gibi farklı şekillerde tek taraflı politika ve eylemleri uyguladı.
Amerika'nın İran'a karşı uyguladığı tek taraflı politika ve tedbirlerin etkisizliğine rağmen Washington, BM Şartı'na aykırı olarak Tahran'a yönelik bu hukuk dışı yaklaşımı sürdürmekte ısrar ediyor ve Joe Biden'ın başkanlığı sırasında da çeşitli bahanelerle İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı kombine savaşı yoğunlaştırdı. Biden, Ocak 2021'de göreve geldiğinden bu yana önceki sloganlarına rağmen maksimum baskı kampanyasını sürdürdü ve hatta zaman zaman da çeşitli bahanelerle İran'a karşı yeni yaptırımlar açıkladı.
Amerika'nın 2024'te başkanlık seçimleri ve Amerikan Kongresi ara seçimleriyle nedeni ile, Donald Trump seçim kampanyasında Cumhuriyetçi aday olarak, İran karşıtı söylemlerle Amerika'daki AIPAC lobisi gibi Siyonist lobi ve çevrelerin dikkatini çekmeye çalışıyor. Tabi ki Demokratların adayları Joe Biden ve şimdi de Kamala Harris, zaman zaman İran'a yönelik suçlamaları tekrarlarken, İran için tüm seçeneklerin masada olduğunu da söylediler.
Önemli olan, Amerika'nın İran'a yönelik politikasında bariz bir çelişki olmasıdır. Washington'un Tahran'a yönelik sürekli suçlamalarından biri de İran'ın nükleer silah elde etme girişimidir ve bu bahaneyle ABD, George W. Bush'un başkanlığından bu yana İran'a karşı çok ağır ve benzeri görülmemiş yaptırımlar uyguluyor.
İran, tüm seçeneklerin masada olduğuna dair ABD'nin farklı başkanları tarafından tekrarlanan tehditlerine, her zaman kararlı bir şekilde tepki gösterdi. Bu konu Tahran’ın, herhangi bir saldırgan düşmana kararlı ve pişman edici bir karşılık vermek amacıyla caydırıcılık gücünü artırırken, Washington'un tehditlerinden de korkmadığını, üstelik ABD'nin İran'a yönelik olası bir saldırısı durumunda çok sert tepki vereceğini gösteriyor. Üstelik Biden'ın da yaptığı gibi İran'a yönelik olağanüstü halin uzatılması, Tahran'ın Washington'un komplocu eylemlerine karşı koyma kararlılığında herhangi bir halel oluşturmuyor. /