İranlıların güzel Nevruz merasimleri
Her ülkede yeni yıl özel ayinler ve merasimlerle karşılanır. İran’da Nevruz bayramı yeni bir başlangıçtır ve ilkbahar mevsimi ile birlikte başlar ve insanda bir nevi yeniden doğuş hissi uyandırır.
Bu başlangıç İran milleti için en önemli ve en büyük gelişmelerden biridir ve dünya genelinde İranlılar ve diğer bazı etnik gruplar olan Tacikler, Türkler ve Afganlar gibi gruplarca yeni Farsi yıl olarak kutlanır ve her yerde özel merasimlerle karşılanır.
Yeni yılı ve Nevruz bayramını karşılama gelenekleri ve şenlikleri ta Hahameneşi ve Mad imparatorluklarının dönemine dayanır. İslam dini İran topraklarına ayak bastıktan sonra Nevruz bayramı sosyal bir gelenek olarak yerine korudu. İslam dini Nevruz bayramını saygı ile karşıladı ve bu güzel geleneği hurafelerden ve menfi yönlerden arındırarak insanlardan bayram günlerini ibretle birleştirmelerini ve gaflet içinde ve habersiz olmamalarını istedi.
Bu günlerde İran halkı ülkenin ve dünyanın dört bir yanında Nevruz geleneklerini yerine getiriyor. Bu gelenekler çeşitli bölgelerde yerli gelenekler ve merasimlerle birleştiği anlaşılıyor.
Yeni yıla girerken bayram alış verişi, Çarşambasuri geleneği, sebze yeşertmek, yeni yıla girme merasimi, Nevruz bayramına özel Heftsin sofrası, bayram ziyaretleri, bayramlık verme ve en son Doğa günü ya da diğer adı ile Sizdebeder geleneği, hepsi her İranlının yüreğinde yer alan manevi miraslardır.
Kuşkusuz manevi miraslara değer vermek insanların yaşamında pası sildiği gibi ilkbaharın kış mevsimine galip gelmesi ile birlikte insani ilişkileri de güçlendirir.
Biz de yeni yılın ilk günlerde sizlerle İran halkının Nevruz bayramına özel bazı geleneklerini paylaşmak istedik.
Her yıl yeni yıla girmeden önce yılın son ayı olan Esfend ayında İran kentlerinin çarşı pazarı Nevruz günlerine özel elbise, ev eşyası, çerez ve tatlı gibi ihtiyaçlarını tedarik görmek isteyen kalabalıkla dolup taşar. Zira herkes Nevruz bayramı ile birlikte yaşamında bazı değişiklikler yapmak ve yeni yılı yeni elbiseler ve yeni eşyalarla kutlamak ister.
Bu arada esnaf ve iş adamların arasında uyulan geleneklerden biri, doğal olarak yılın başında gündeme gelen mali hesaplardır. Buna göre ekonomi ile ilgilenen insanlar her yıl Nevruz bayramı arifesinde mali hesapları yapmaya başlar ve İslam açısından ödenmesi farz olan hums ve zekat ve diğer hakların hesabını yapar.
Öte yandan her yılın sonunda mali hesabın yanı sıra insanlar nefsani hesabını da yapar; yani bir yıllık geçen ömrünü gözden geçirir ve mali hesaplardan önce bu hesabı gözden geçirir.
İran’ın çeşitli kentlerinde her yıl halk yeni yıla girmeden önce bir araya gelir ve Farsçada “S” harfi ile başlayan yedi nesneden oluşan ve yedi S anlamına gelen Haftsin adında bir sofra kurup bu sofranın etrafından oturur. İranlıların Heftsin sofrası hayat simgesi somak, ilkbahar simgesi sümbül, başarı ve mutluluk simgesi sikke, aşk simgesi senced (iğde), güzellik ve sağlık simgesi sib (elma), hayatın tadı simgesi semenu ve yeniden doğuş simgesi sebzeden ibarettir. Tabi her aile kendi zevkine göre bu sofraya ayna, şamdan, boyanmış yumurta ve kırmızı balık gibi nesneleri de ekleyebilir.
Başkent Tahran’da Nevruz bayramının geldiğini müjdeleyen etkinliklerden biri ise Hacı Firuz adında folklorik bir şahsiyetin sokaklarda dans ederek bayramın geldiğini müjdelemesidir. Hacı Firuz yüzünü kömür tozu ile karalar ve kırmızı elbise giyer ve elinde zilli tefi ile sokak sokak dolaşır ve dans ederek halkı sevindirir ve yeni yılı kutlar.
Tahran halkının yeni yıla hazırlanmak üzere bir başka geleneği evlerde tatlı yapmaktır, ki bu tatlıların çeşidi kentten kente değişir.
Sıla-ı rahim, İslam dininin İslami yaşam tarzında en önemli stratejik talim ve terbiyesidir. Bu strateji akrabalar arasında dayanışmanın güçlenmesinde ve sosyal ilişkilerin takviyesinde önemli rol ifa eder. Sıla, ihsan ve dostluk anlamına gelir ve rahim sözcüğü de akrabalara ve yakınlara işaret eder. Buna göre sıla-ı rahim, yakınlara ve akrabalara sevgi göstermeye işaret etmektedir. Bu güzel gelenek maddi manevi, sosyal, duygusal ve benzeri her türlü yardım şeklinde yerine getirilebilir.
İslam dini akrabalık bağları ve ailevi ilişkilerin güçlenmesine sıkı vurgu yapmış ve sıla-i rahim ve yakınların durumu ile ilgilenmeyi ilahi bir değer olarak vacip ilan etmiş ve bu ameli Allah tealaya tapmakla bir tutmuştur. Nitekim Kur'an'ı Kerim Nisa suresinin 36. ayetinde şöyle buyurur:
Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın.
Sıla-ı rahim bir nevi ibadet ve muaşeretlerde en güzel ve en iyi dini programlardan biridir. Bu amele pratikte uymak eğer dini bir görevi yerine getirmek amacıyla yapılırsa, dinin değerler ve sosyal normlarını takviye etme bakımından önemli bir adım sayılır. Gerçi günümüzde mekanize yaşam ve insanların yoğun uğraşları bu güzel ameli yerine getirme fırsatını olumsuz etkiliyor, ama yine de bu güzel geleneğin insanların bireysel inançlarını takviye etmekte ve manevi eğilimlerini ve hayır severliğini güçlendirdiği bilinmektedir. Buna göre sıla-ı rahim dini bir görev olarak sosyal ilişkilerin takviye edilmesinde İslam dininin ideal bir toplum inşa etmek üzere önemli stratejilerinden biridir.
Bu doğrultuda İran halkı arasında karşılıklı ziyaretlerde bulunmak ve bir araya gelerek hoş sohbet etmek eski geleneklerinden biri sayılır. Küçükler büyükleri ziyaret eder ve rızklarının artması için bayramlıklarını alır. Kuşkusuz bu ziyaretlerde ebeveynlere öncelik tanınır ve büyükler de küçüklerin sevgi ifadesine karşılık vermek üzere onları evlerine gider ve birlikte güzel sözler söyleyerek eğlenir ve şeker ve tatlı tüketir.
İslam kültüründe bir mümini ziyaret eden insan Arş’ta Allah tealayı ziyaret etmiş gibi olur ve kim bir mümini ziyaret etmek istediğinde herhangi bir sorunla karşılaşırsa, Allah teala onun yetmiş sorununu bertaraf eder.
Gerçi son bir iki yılda koronavirüs salgını şom etkisi ile bu güzel geleneği etkilemiştir, ama yine de insanlar türlü yollardan birbirinin hal hatırını sorar ve her fırsatta dostluk ve akrabalık bağlarını güçlendirmeye çalışır.
Nevruz bayramının bir başka önemli geleneği, küs olan insanları barıştırma geleneğidir. İran milleti arasında çok yaygın olan bu gelenekte birbirine karşı husumet güden insanlar barıştırılır. Nitekim müminleri barıştırmak ve aralarındaki ilişkileri düzeltmek Kur'an'ı Kerim’in önemli emirlerinden biridir. Müslümanların arasında birbiriyle küs oldukları veya birbirine karşı kin besledikleri takdirde ibadetleri Allah teala katında kabul görmediği inancı hakimdir. Bu yüzden eğer bazı insanların arasında bir sorun varsa, her iki tarafın güvendiği insanlar devreye girerek onları barıştırır. Bir gün Allah Resulü -s- sahabeye şöyle buyurur:
Acaba size namaz ve oruç ibadetlerinden daha iyi olan bir ameli söyleyim mi, diye sorar. Sahabe evet ya Resulullah, diye karşılık verir. Hazret, bu amel birbirinizle barışmaktır, şeklinde buyurur.
İslam dininde de üzerine sık sık vurgu yapılan boş zamanları değerlendirmenin en güzel ve en iyi yollardan biri seyahat etmek ve gezmektir. Kur'an'ı Kerim’ın birçok ayetinde insanlar yeryüzünü gezmeye ve ilahi ayetleri görmeye davet ediliyor. Kur'an'ı Kerim seyahat etmeyi ve yeryüzünde gezinmeyi varlık aleminin hakikatlerini daha iyi idrak etmeye ve ibret almaya vesile olduğunu vurguluyor. Örneğin Ankebut suresinin 20. ayetinde şöyle okumaktayız:
De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir.
İnsan ruhu güncel hayatın uğraşları yüzünden yorgun düşer ve buna göre neşelenmek ve yeniden güç toplamak ister. İlkbahar ve Nevruz bayramının gelişi ile birlikte insanların eğlenmeye ve cisim ve ruhunu güçlendirmek için gerekli olan fırsat oluşur.
Eğlenmek bir nevi mutluluk duygusunu geliştirme ve ruhu tazeleme anlamına gelir. Yine ilkbahar mevsiminde seyahat etmek insanların uzun süre çalışmaktan geriye kalan yorgunluğu üzerinden atmak için iyi bir fırsattır. Seyahat etmek beraberinde neşe ve mutluluk getirir, ki bu da başlı başına seyahat etmenin en büyük bereketidir.
İnsanlar ve toplumlar kültürel ilişkilerin zemininde gelişir ve tazelenir, nitekim en insani ve en etkili ilişkiler de seyahatlerde ve insanların birbiriyle tanışmasında şekillenir.
İnsanlar eğlence ve seyahat sırasında farklı kültürlerle ve geçmişlerin tarihi ile tanışır ve genelde bilgi ve bilimleri artar.
Umarız koronavirüs salgını son bulur ve insanlar yeniden doğanın güzelliklerine ve yaratılışın fevkalade güzel harikaları ile yeniden kucaklaşır.