İslam Dünyasında Vahdet - 8
Bugünkü sohbetimizde Muhammed Abde ve öğrencisi Reşit Rıza’nın düşüncelerinden yola çıkarak müslümanlar arasında zafiyet ve tefrikanın nedenleri ve onlarla mücadele yollarını irdelemeye çalışacağız.
Hatırlanacağı üzere geçen bölümde İkbal Lahuri’nin düşüncesinde islam dünyasının geri kalınmışlığı ve zafiyetinin nedenini islamın fikri ve manevi değerlerinden uzak kalmasında özetlendiği ve kendine dönüş teorisi ile islam dünyasını kendi kültür ve medeniyetine dönmesi gerektiğini seslendiren birisi olduğunu söyledik. İkbal’ın hayatı döneminde bir çok düşünür ve aydının batı düşünce tarzını benimsediği halde, o batıyı eleştirerek müslümanların kendi islami kimliği ve şahsiyetini yeniden tanımaları ve ardından kaybedilen ittihadın yeniden elde bulundurulması gerektiğine vurgu yapardı. O islam dünyasında vahdetin sağlanması yolunda Kuran’a uyup ve ona kaşı saygılı olmak,islami rivayet ve sünnetlere dönüş, İslami şeriate uyma ve milli bir merkeziyetin oluşması başta olmak üzere islami bir hareketin kurulması için 4 maddelik bir plan sundu.
Bu programda ise islam dünyasında vahdet konusunda Muhammed Abde ve Reşit Rıza’nın düşünce ve görüşlerini sizlere aktaracağız.
Muhammed Abde ve Reşit Rıza islam dünyasında vahdet düşüncesini takip eden ve devam ettiren en önemli müslüman teorisyenler arasında gelmekteler.Hicri kameri 1266’da dünyaya gelen ve 1323’te vefat eden Şeyh Muhammed Abde,Mısırlı etkin düşünlerden olup Esad Abadi’nin öğretileri etkisinde islam dünyasında vahdet düşüncesini yaymaya çalıştı.Seyid Cemal Esad Abadi’nin öğrenci ve müridi olan Abde, seyid cemal’ın öğretileri etkisinde dini düşüncenin ihyası yolunda çalıştı ve islam’dan yeni ve farklı bir yorum sunarak müslümanların ihtiyaçlarına zamanlama açısından cevap vermeye gayret gösterdi.Seyid Cemal vahdet düşüncesini müslümanların siyasi ve dini düşüncesini düzeltmeye çalıştığı sırada bu eylemleri objektif bir biçimde hükümet sahasında ve liderlik görevleri ile ilişkilendirmişken, Abde islam dünyasında vahdetin sağlanması için büyük engel oluşturan despotluk ve sömürgecilik ile mücadele yerine kendi planlarının asıl amacı islami ittihadı fikri, kültürel ve eğitim açılarından ele alınmasını önerdi.
Aynı seyid Cemal gibi İslam dünyasında tefrika ve şiddetin asıl nedenini mezhepçilik üzerinden açıklayan Abde,Necül belağa üzerinde bir şerh yazarak şii ve sünni sorunları giderme kapsamında islami vahdeti teorize etmeye çalıştı. Abde islam dünyasının ittihadı teorisinde 3 ana konuya vurgu yaptı; Birincisi; islam’da akıl ve din arasında dengelerin korunması gerektiği, ikincisi;Tevhid, mantık ve zamanlama ilkelerine dayanarak dini konularda ictihadın zarureti, üçüncü; sorumluluk çerçevesinde insan iradesi ve özgürlük arasında ilişkilendirme gereği.19.yüzyılda islam ülkelerinde Avrupa’nın kültürel gücünün yaygınlaştığı dönemde, o iç çöküşü, dış tehdidi ve yolsuzluk karşısında bir islami uyanışının zeminini oluşturmayı başardı ve bu sırada batı düşüncesinden yararlanarak islam toplumunda bir değişimi oluşturma peşinde çaba harcadı.Şeyh Muhammed Abde Mısır’da iki savaşın arası dönemde çeşitli ideolojik, siyasi, ekonomik ve sosyal ilişkilerin baskıları yıllarda İslami reform hareketini oluşturdu.
Dini düşüncenin yeniden canlanması hareketi özellikle islam dünyasında vahdet düşüncesi konusu Muhammed Abde’nin Suriyeli öğrencisi olan Reşit Rıza tarafından takip edildi. O 19.yüzyılın sonlarında Mısır’ı kendi ülkesi gibi fikri ve kültürel faaliyetlerinin odağı olarak tanımlayan Suriyeli mültecilerdendir ve orada bu işlere karşı genel bir görünüme ulaşmayı da başardı.Reşit Rıza etnik taasubleri kınayıp bu yüzden asabiyeti öven İbni Haldun’u eleştiriyordu. Etniksel ve milliyetçilik girişimleri eleştiren Rıza, Suriyeli arap bir milliyetçi olarak 1920 yılında Suriye milli kongresi başkanı oldu ki ardından Feysel’i Suriye sultanı olarak seçti ve daha sonra Arap milliyetçiliğin öğretileri ve duygularını islam globalliği ile birlikte kendisinde toplamıştır.
Reşit Rıza dini reformculuk usulü ve sloganı açısından Seyid Cemal ve Abde yolundan giden bir şahıstır ancak kendi hocası Abde’ye karşı islami vahdet ve hilafetin korunması gerektiğine vurgu yapardı.O hilafetin yolunda bulunan engelleri gidermekle onu islamın başlangıç döneminde olduğu gibi pratikte uygulanmasını isterdi. Reşit Rıza meselelerin her zaman çözümünden yana olduğu için hilafetin krizlerini kendi döneminde gidermeye çalışırdı.O Türklerin hakimiyetini islami adil ilkelerden sapma yolunda olduğuna inanır ve hilafetin devredilişini ise halkın temsilciliğini yapan akit ve uzlaşma ehlinin vasıtasıyla istiyordu ve onun islami hükümet temellerini de bu temsilciler oluşturur.
Reşit’in halife ve hilafet merkezine önem vermemesi konusu siyasi girişimlerle ilişkilendirilebileceğini de söyleyebiliriz çünkü o dönemde en çok çalışkan hilafet adayı olarak tanınan Şerif Hüseyin otoriter davranışları, dini biliminin olmaması ,ayrıca reformculara karşı gelerek İngilizlerin yanında yer alması sebepleri yüzünden Reşid Rıza açısından güvenilir birisi tanınmadı. O ayrıca şii halifenin seçilmesini ve sünnilerin onu halife olarak kabul etmesi konusuna da kuşku ile yaklaşıyordu ve bu nedenle hilafet için ideal koşullar altında adaylık meselesinin gerçekçi olmadığını ve hilafetin yeri açısından Hicaz ve İstanbul şehirleri uygun bir yer olmadığını öne sürürdü. O hilafeti Arabistan yarım adası Arapları ve Türklerin işbirliği ile yeniden canlanması gerektiğini savundu.
Reşit Rıza gerçekçi bir bakış açısından Arap ve Türklerin bu işi ilerletmeleri için yeterince gelişmediklerini biliyordu bu yüzden hilafetin yeri kürt, arap ve türklerin de bulunduğu arabistan yarım adası ile Anadolu bölgesi arasında kurulmasını önerdi. O bu konuda Musul ismini hatırlatarak böyle tarafsız bir bölgenin hilafet merkezi olabileceği ve adından da anlaşıldığı gibi iletişim yeri olarak algılandığından dolayı manevi bir bağlayıcı vesile olarak görürdü.islam dünyasının ittihadı konusunda Reşit Rıza’nın plan ve düşünceleri Seyid Cemal ve Abde gibi reformcu düşünürlerle ortak noktası vardı ve aynı zamanda onun görüşleri islami hükümet ve hilafetin diğer bağımsız islami devletler arasında bağlılığında yeni içerikli bir görüşe sahiptir.
Reşid Rıza islami birlik nizamının şekillenmesi için şimdiki çağda yaşayan müslüman milletlerin toplumuna uygun bir takım kanunların çıkarılmasını önerdi. O bu kuralların çıkarılması için islami beldelerin yetkilileri ile müzakere ve konuşmayı zaruret olarak görüp ve bu islami beldelerin bir kanun kitabı olarak öne çıkıp ilahi öğretiler, Kuran ve Sünnet esası üzerinde yazılıp herkesin ona uyması gerektiğine inanırdı.
Özet olarak bu konuyu irdelediğimizde vahdet ve müslümanlar arasında ittihadın sağlanması Reşid Rıza’nın en önemli kaygı ve endişelerini oluşturup ve onun bütün faaliyetleri üç alanda devam ettirilmiştir; Elminar dergisindeki makaleleri ve müslümanların vahdeti için yapılan eylemler,çeşitli uyarıcı konuşmaları ve El vahdetül islamiye gibi eserleri telif etmesi bu üç alanı oluşturur.O siyonizm ve sömürgecilerin tehdidi karşısında her zaman müslümanların birliği ve ittihadının altını önemle çizdiğini ve tüm kavimlerin islam yolunda birleşmesi gerektiğini dillendirirdi. 017 015