Mart 31, 2016 17:07 Europe/Istanbul

Bugün kocanın eşine yönelik yasal ve hukuki sorumlulukları ve bu durumun aile temelinin güçlenmesi üzerindeki etkisi üzerinde durmak istiyoruz.

Hatırlanacağı üzere geçen bölümde erkeğin aile içinde eş olarak bazı görev ve sorumluluklarından söz etmiştik. Bugün yine erkeğin ailesine ve özellikle eşine yönelik diğer bazı görev ve sorumluluklarından söz etmek istiyoruz.

Geçen bölümde erkeğin ailesine yönelik sorumlulukları arasında nafakadan da söz ettik. Öte yandan kadının erkek üzerindeki önemli haklarından biri mehir veya nikah bedeli olduğundan bugünkü sohbetimizi mehirle açmayı uygun bulduk.

Yasalara göre mehir, nikah bedeli olarak erkeğin kadına ödemekle yükümlü olduğu mali bir konudur. İran medeni kanununda kadın mehirin sahibi olarak tanımlanır ve nikah kıyıldığı andan itibaren mehiri üzerine her türlü tasarrufta bulunabilir. Yine izdivaç ve nikahtan önce mehirin yarısı ve boşanma durumunda tümü İslam Cumhuriyeti nizamının kanunlarında kadının yasal hakkı olarak tanımlanmıştır.

Bu arada ayetlerde ve rivayetlerde de mehir hakkına işaret edildiği ve üzerine vurgu yapıldığı ve bu bağlamda kadına yönelik her türlü zulüm ve haksızlığın caiz olmadığı vurgulandığı da belirtilmelidir.

Allah teala Nisa suresinin 4. Ayetinde şöyle buyurur:

Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile (cömertçe) verin; eğer gönül hoşluğu ile o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa onu da afiyetle yiyin.

Yine İmam Sadık –s– şöyle buyurur: Mehiri ödemekten kaçınmak en kötü günahların arasında sayılmıştır.

Erkeğin eşine yönelik bir başka önemli sorumluluğu, nikahı kayda geçirmektir. Gerçekte her türlü suiistifadeyi ve sorumluluktan kaçışı önlemek ve ayrıca aile kurumunun temellerini güçlendirmek amacıyla izdivaç ve boşanma ve rücu vakalarının kayda geçirilmesi yasalara göre zorunludur ve İslamî ceza kanunun 645. Maddesine göre eğer erkek resmi kayıt bürolarında izdivaç, boşanma veya rücu vakalarını kayda geçirmek üzere başvuruda bulunmazsa, bir yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilir.

Kuşkusuz yasama kurumu bu kanunu çıkarırken aile ocağını korumayı ve her türlü sui istifadeye yolu kapatmayı gözetlemiştir. Çünkü evlatların meşruiyeti, çiftlerin ve evlatların miras hakkı, nafaka, nikah bedeli, çiftlerin ilişkilerinin meşruiyeti ve hatta boşanma olayı, çiftlerin evli olduklarını ispat edebilmelerine bağlıdır ve kayda geçirilen izdivaç tüm bu durumlara meşruiyet kazandırır, ayrıca hiç bir ailevi sorun resmi nikah belgesi olmaksızın mahkemelerce bakılamaz.

Öte yandan bazı sorumlulukların kadın ve erkeğin arasında sağlanan anlaşma ile birbirine verilebilir. Buna nikah sırasında şartlar denir. Nikah sırasındaki şartlar, her çiftin izdivaç sırasında üzerinde anlaştıkları yükümlülüklerdir. Medeni kanuna göre bu şartlarda nikah sırasında nikahın özü ile çelişmeyen her türlü şart öngörülerek erkeğin üzerine verilebilir. Nikah sırasında şartlar genellikle izdivacın doğurduğu konut seçim hakkı, çocukların himayeti, çalışma hakkı, seyahat hakkı, eğitim hakkı, boşanma hakkı gibi bazı hukuki durumları açıklığa kavuşturmak için ileri sürülür. Örneğin koca evlendikten sonra eşinin eğitimine devam etmesine veya seyahat etmesine veya çalışmasına mani olmamaya söz verir veya boşanma hakkını vekaleten eşine verir.

Kuşkusuz nikah sırasında şartların bazı faydaları da vardır. Örneğim mahkeme söz konusu şartlarda belirtilen konulara erkeğin yokluğunda da bakabilir, çünkü erkek kadına nikah sırasında şartlarda bunun için vekalet vermiştir.

Bazı durumlarda bazı görevleri üstlenmek, çiftler için sorumluluk doğurmaktan ziyade ailevi ilişkilerin pekişmesi ve aile içinde uygun bir ortam oluşturmasına yöneliktir. Örneğin hüsnü muaşeret sorumluluğuna işaret edilebilir ki bu da karı kocanın ortak amaçları arasında yer alır. Kanunlara göre karı koca birbirine karşı iyi davranmakla yükümlüdür. Kuşkusuz erkek hüsnü muaşeret için aile ortamında onun görevi olan bazı konulara uyması gerekir. Bu yükümlülük Nisa suresinin 19. Ayetinde açıkça vurgulanmıştır. Allah teala bu ayette şöyle buyurur: Eşinizle iyi geçinin.

Aslında hüsnü muaşeret ilkelerini tam olarak belirlemek de zordur, çünkü sosyal ve kültürel adetler ve gelenek ve görenekler kendilerine göre hüsnü muaşeretten özel bir anlam üretir. Ancak sosyal ilkeler açısından saygısızlık sayılan küfür etmek, darp etmek, sürtüşmek, aşağılamak veya genelde eşlerin arasında sevgiye ve aile içinde aşk ve muhabbete aykırı olan evi terk etmek veya eşe itinasızlık etmek gibi durumlar sui muaşeret mısdakları sayılır. Yine hüsnü muaşeretin mısdakları, hoş yüzle davranmak, samimiyet ve her türlü kavga ve sürtüşmeden sakınmaktır.

Hüsnü muaşeretin en güzel mısdaklarından biri, kocanın eşine sevgisini ifade etmesidir. Bu davranışın bol tesiri ve etkileri yüzünden İslam dininde Allah Resulü –s– ve masum imamlar –s– bol bol eşinize sevginizi ifade etmenize vurgu yapmıştır.

Allah Resulü –s– insanın eşine sevgisini beyan etmesini Allah’a iman işareti olarak tanımlıyor ve şöyle buyuruyor: her ne kadar insanın imanı tam olursa, eşine o kadar fazla sevgisini ifade eder.

İranlı büyük müslüman düşünür şehit Murtaza Mutahhari erkeğin eşine sevgi ifadesinin zaruretini şöyle anlatıyor:

Erkek bir dağ gibidir ve kadın bu dağın pınarıdır ve çocuklar da çiçekleri sayılır. Pınar dağdan yağmur suyunu alması ve daha sonra bu suyu duru ve temiz bir su gibi dışarı vermesi ve çiçekleri ve yeşillikleri canlandırması gerekir. O zaman ovanın hayat temeli dağa yağan yağmur olduğu gibi ailevi yaşamın temeli de erkeğin kadına göstereceği sevgisidir ve bunun sayesinde hem kadın, hem yaşam ve hem evlatlar cilalanmış olur.015