Nisan 06, 2018 18:55 Europe/Istanbul

sohbetimizin bu bölümünde Myanmarlı Müslümanların, radikal ve aşırıcı terörizm ile mücadele bahanesi ile ülkenin ordusu tarafından katliam edilmesini ele alacağız.

Aslında İslamofobi alanı sadece batı ülkeleri ile sınırlı değildir, zira batılı ülkelre ve medya çevreleri son yıllarda geniş propaganda ve karalama kampanyaları ile tüm dünyada İslamofobi ve İslam düşmanlığını yaymaya çalışmışlar. Günümüzde yaşanan en acı olaylardan biri, insan hakları kuruluşları ve insan haklarını savunduklarını iddia eden batı ülkelerinin sessizliğinde Myanmarlı Müslümanların katliam edilmesidir. Rohingya olarak bilinen Myanmarlı azınlık Müslümanlar son on yıllarda ırkçılık ve ayrımcılıktan acı çekiyorlar. Myanmarlı Budistler bile Rohingyalı Müslümanları ülkenin vatandaşı bilmiyor ve onlara karşı en alçak ve insanlık dışı ırkçı ve ayırımcı davranışlarda bulunuyorlar.   

Arada bir aşırı ve radikal Budistler, Müslümanlara karşı yeni ve yoğun bir ırkçı şiddet eylemleri gerçekleştiriyorlar. Nitekim Rohingyalı Müslümanlara karşı en yeni saldırılarında yüzlerce Müslüman'ı öldürürken onbinlerin evlerini de yakarak avare ettiler. Şiddet ve insanlık dışı saldırılarından kaçanlar da bangladeş'in engellemeleri nedeni ile bu ülkeye giremeyip iki ülke sınırı arasında barınaksız, felaket içinde aç ve susuz yaşıyorlar. Yiyecek ve sağlıklı sudan mahrum, insanlık onuruna asla yakışmayan bir durumda yaşayan bu Müslümanlardan yayınlanan fotoğraflar, onların içler acısı hallerini gözler önüne seriyor. 

Myanmar ordusu radikal teröristlerle mücadele adı altında bu kez kendisi Rohingyalı Müslümanların katliamını çalışma programına aldı. Doğal kaynaklardan yoksun fakat jeo-stratejik öneme sahip bu ülke insan haklarını savunduğunu iddia eden ülkelerce destekleniyor. Myanmar’ın tanınan siyasi şahsiyetlerinden Ang San Su Çi, askeri yönetime karşı yıllarca verdiği mücadele nedeni ile batılı hükümetler tarafından Nobel Barış ödülüne layık görüldü. Fakat bu ödülü kazanmasına rağmen sahip olduğu şöhretini, Rohingyalı Müslümanları desteklemek için kullanmadı ve kullanmıyor. 

Myanmar’ın Bangaldeş sınırlarında yaşananlar, son yıllarda Irak ve Suriye halkının başına gelenlerden farksızdır. Fakat Myanmarlı Müslümanlar, dünyada kimsenin terörist olarak adlandırmadığı terörizmden acı çekiyorlar.Batı medyası ve hükümetler için, Bangladeş sınırları ve binlerce sığınmacı ve avare Müslüman, Avrupa sınırları kadar önemli değildir. Myanmarlı Müslümanlardan son günlerde haber hattında yayınlanan fotoğraflar, son iki yılda Avrupa’ya sığınanlar kadar Avrupalılar için değer taşımıyor. Tabi ki Suriyeli ve Iraklı sığınmacıların yaşamı, Avrupalılar için değerli değildir. Avrupalıları, Ortadoğu’da kriz merkezinden başlayan sığınmacılar dalgası konusunda paniklettiren ise  onların insan hakları iddiaları ve insan severliklerinin sorgulanmasıdır.Onlar sığınmacılara karşı sınırlarını kapatıyorlar, fakat bu politika, onların insan severlik iddiaları ve yasalarına tamamen karşıdır. Fakat binlerce kilometre ötede radikal Budistler Avrupa için tehdit sayılmazken çaresiz Myanmarlı Müslümanlar da batılı hükümetlerin insan haklarını iddialarına meydan okuyor.  

Myanmar’da radikal Budistlerin Müslümanlara karşı işlediği cinayetler, Ang San Su Çi’nin Nobel ödülü aldığı askeri hükümete karşı özgürlük yolunda verdiği mücadele ile kıyaslanamaz. Hali hazırda binlerce Myanmarlı Müslüman kadın Ang San Su Çi’nin şerefli ve özgür yaşam hakkı için çektiği acıların yüzlerce kat daha ağırına katılıyor, fakat batıda ve iletişim dünyasında hiç kimse çile çeken Myanmarlı Müslüman kadınlar, erkekler ve masum çocukların acı dolu fotoğraflarına bile bakmak istemezken bu insani faciaya karşı hiçbir itirazları da yok. Sanki Myanmarlı Müslümanlar, ilgiyi haketmiyorlar. 

Batının insan hakları ve insan severlik konularındaki çifte standart davranışları, dünya özgürlükçülerinin gözünden kaçan bir konu değildir. Myanmar’da en mazlum dini ve kavmi azınlığın çektiği çile ve batı dünyasının bu konuda her hangi bir girişimde bulunmak bir yana ölüm sessizliğine bürünmesi ise batı dünyasının özgürlük ve demokrasi konusundaki çelişkili siyasetlerinin bir başka örneğidir.Bu durumda eğer ANg San Su Çi Avrupa veya Amerikalı yetkililerden her hangi birisi ile görüşürse, batı medyası onun özgürlük yolunda verdiği mücadele ve kazandığı Nobel barış ödülü hakkında sayfalarca yazı yayınlayıp saatlerce konuşma yaparlar. Fakat Myanmarlı Müslümanlara karşı işlenen zülme asla işaret edilmez, öyle ki sanki Myanmar’da Rohingyalı azınlık Müslüman diye bir azınlık yaşamıyor.  

Rohingyalı Müslümanların tek sığınağı sadece İslam dünyasıdır, kendisi birçok kriz, kaos, ihtilaf ve tefrika ateşinden acı çeken dünya. Fakat yine de İslam dünyasının, Müslümanların durumu hakkında biraz kaygı taşıması, İİT ve diğer insan hakları kurumlarının Myanmarlı Müslümanların içler acısı durumuna bir çeki düzen vermesi umut ediliyor.İran İslam cumhuriyeti her zaman dünyanın dört bir yanında işlenen zülme karşı duyarlı olmuş ve ona tepki göstermiştir. Tabi ki Rohingyalı Müslümanların durumu da bundan müstesna değildir. İran İslam cumhuriyeti dışişleri bakanlığı sözcüsü Behram Kasımi Myanmar’da Müslümanlara karşı insanlık dışı ve şiddet saldırıların devam etmesine işaretle, “uluslararası alanda kabul edilen insani keramet değerleri ve temel haklara saygı çerçevesinde, İran İslam cumhuriyeti Myanmar’da Müslümanların öldürülmesi ve göçe zorlanmalarına sebep olan haklarının ayaklar altına alınmasına devam edilmesi konusunda yoğun şekilde endişeli olduğunu, bu esef verici durum, Müslümanların katliamı ve avareliğinden asla hoşnut olmadığını” belirtti. 

Ray el-Yaum gazetesi bu konuda yazdığı makalede, İran’ın Myanmarlı azınlık Müslümanların haklarının çiğnenmesi ve katliam edilmesine karşı yükselen tek ses olduğunu, bu sesin diğer Müslüman ülkelerin Myanmarlı Müslümanların esef verici durumuna karşı mutlak sessizliği arasında duyulduğunu yazdı. Diğer Müslüman ülkelerin de aynı duyarlılık ile Müslümanların haklarının çiğnenmesine karşı tepki göstermeleri bekleniyor. /