Nisan 04, 2016 07:40 Europe/Istanbul

Geçen programda feministlerin düşüncelerinin yayılması ve aile yapısındaki etkileri ve oluşturduğu değişikliklere değindik, ve günümüzde ailenin çeşitli biçimleri ve özellikle tek ebeveynli aileler veya çocuksuz ailelerin, aile yapısını tehdit ettiğini ifade ettik.

Üstelik batı toplumunda çocuksuzluğu tercih eden kadın sayısının da artmakta olduğunu belirterek, eğitime devam etmek, kariyer edinmek ayrıca bireyselliğin, çocuk sahibi olmamakta etkili olduğunu belirttik. Diğer yandan feministler aşırı bir hareketle, çocuk sahibi olmanın, kadınların sosyal ve çalışma hayatını ve ilerlemesini engellediğini düşündükleri için, görevleri olan çocuk bakımı ve yetiştirmesini yuvalara devrettiğini söyledik.

Bu programda ise anne rolüne geçen yuvaların artan etkisini ele alacağız. Birlikte dinleyelim.

 

Ebeveyn ve özellikle de anneler, çocukların eğitimi ve yetiştirmesinde önemli ve temel rolleri vardır. Aile ortamı tıpkı yeşil ve verimli toprak gibi, canlı ve taze çiçekler yetiştirmekte. Bir çok düşünür ve teorisyene göre çocuğun saadet veya şakaveti, her şeyden önce aile ve yetiştirme şekline bağlıdır. Hiç şüphesiz ailede anne temel rol ifa ediyor. Anne çocuklrın yetişmesinde iki açıdan özel role sahiptir. Her şeyden önce çocuklar, kişiliklerinin şekillendiği yılları annenin sevgi dolu kucağında geçirir. Bu yıllar çocuk yetiştirmenin temel taşlarıdır ve anne davranışlarının örnek alındığı yıllardır. Diğer yandan annenin saf ve duru duyguları da çocuğa güvenli bir sığınaktır ve çocuk ne zaman kendini kötü durumda veya güvensizlikte hissettiği takdirde, anneye sığınıyor ve güveninin onun kucağında arıyor. İngiliz psikolog John Balby bu konuya vurgu yaparak, çocuğun anneye olan gönül bağının onun şahsiyeti ve kişiliğinin temel taşını oluşturduğunu ifade ediyor. Balby şöyle diyor: Çocuğun annesine bağlı olmadığında diğerleri ile doğru ilişki kuramadığı gerçeğini geç anladık. Çocuk gıda ve yemeğe ihtiyacı olduğu kadar, annenin varlığına da ihtiyacı vardır.

 

Günümüzde feminizm akımı, radikal bir harekette ve kadınları erkeklerle eşit bir konuma getirmek için anne yerine geçecek olan yuvaların rolünü koyulaştırdı. Bir çok feministe göre çocukla zaman geçirmek, kadınlara karşı kalleş bir harekettir ve çözümü ise yuvalardır. Günümüzde batıdaki ücretsiz yuvaların bulunması, anne ve ailenin yerine geçmeleri için güdümlü bir programın işlenmekte olduğunu gösteriyor. Batının tanınmış yazarlarından William Gardner, "Aileye Karşı Savaş" adlı kitabında şöyle yazıyor: Yuvalar konusu, radikallerin aile yapısı ile olan düşmanlıklarında bir savaş aracıdır. Onlar ücretsiz yuvaları, ihtiyaç sahipleri için istemiyor, üstelik her kesin hakkı olarak sosyal öncelikler arasında tekrar yapılandırılmasını istiyor ve kadınları annelik sorumluluktan özgür bırakmak istiyorlar. Onlara göre ücretsiz yuvalardan her kesin yararlanması durumunda, artık normal bir aileye ihtiyaç duyulmaz.

Yine diğer bir başka batılı yazar Karl Zins Meister şöyle yazıyor: Yuvalar feministlere çok önem taşıyrlar zira onlara, kadının çocuk yetiştirmek gibi kader belirleyici kararların alınmasından kurtarıyor.

 

Bir çok uzmana göre yuvalar, çocukalrın ruh sağlığını kötü yönde etkiliyor. Bunlardan biri çocukta özgüveni sarsarken, şiddete eğilimi arttırır. Daha önce yuvaların zararsız olduğunu düşünen Pensilvania eyalet üniversitesinden Jay Beleksy, artık yuvaların çocukların özgüvenini sarstığını savuyor. Diğer bir yazar Bleksi Barglow da yuvaya giden çocukların, özellikle de haftada 20 saati aşanların, aile tarafından önemsenmediğini vekenara itildiğin hissettiğini yazıyor. Jay Bleksy de haftada 20 saatten fazla uzun süreli yuvaların, çocuk için ve dolayısı ile tüm toplum için tehlikeli olduğunu belirtiyor. Sürekli yapılan araştırmalar, huysuz çocuklar arasında yüksek seviyeli şiddet, eğitimini yarıda bırakanlar, tutuklananlar, işsizler, içkiciler, evsizler ve hapistekilerin genelde çocuklukta duygusal bağlardan yoksun olan ve psikolojik rahatsızlığı olanlar olduğunu gösteriyor.

 

Şimdi annenin çocuk eğitimi ve yetiştirmesindeki rolüne önem vermemek ve göz ardı etmek, batı toplumunda büyük sorunlara sebep olmuştur. Amerikalı sosyolog Davis Kingsley şöyle diyor: Görünüşte batıda eğitim düzenin en temel hedeflerinden biri, evlatları ebeveynlerinden yabancılaştırmaktır.

Batılı anne artık şimdi vaktinin çoğunu evin dışında ve çalıma yerinde geçiriyor ve çocuğu da yuvalarda yetişiyor. Anne eve dönüşte yorgun olduğu için annelik görevini ve rolünü iyi bir şekilde gerçekleştiremiyor. Amerika Harward üniversitesinden Dr. Burton White, çocuk yuvaların çocuklar için bir facia olduğunu belirterek şöyle diyor: Yuvalarda annelik aşkını üretmek, imkansızdır.

20 yılı aşkın süre şiddet yalısı ve katillerde incelemelerde bulunan Psikolog Dr. Eliot Barker de söz konusu cinayetkar evlatları için endişe duyan ebeveynlere şöyle diyor: BU ebeveynlerin, çocuklarının onlara ihtiyaçları olduğu zaman nerede olduklarını çok merak ediyorum.

Kendisi tedavi ettiği bunalımlı ve depresyon geçiren hastalarının genelde benzer geçmişleri olduğuna işaretle, " Bu insanların doğumdan kısa bir süre sonra annelerinden ayrılarak, başkaları tarafından yetiştiğini, annenin ise çok az bir zaman onlarla geçirdiğini anladım" diyor.

 

Batıda hükümetin mesajı, zorunlu vergilere karşı eşit konum ve refahın sağlanmasıdır; bu yüzden normal ailelere ağır vergiler dayatarak, her ikisinin de çalışmasını ve dolayısı ile çocuklarını yuvaya bırakmalarını zorunlu hale getiriyor. Fakat Kanda refah ve sağlık bakanlığınca yapılan araştırmaya göre Kanadalıların 3'te 2'si, ilk okul öncesinde çocuklar için en iyi yerin ev ve ebeveynlerinin yanı olduğunu düşündüğünü gösteriyor.

Fakat feministlerin tüm vurgularına rağmen kadınlar evde ve çocuklarının yanında kalmayı tercih ediyorlar. Amerika'da da benzer durum yaşanıyor. Los Angels Times'in yaptığı bir anket, feministlerin şaşırmasına sebep oldu; anket çocuk sahibi Amerikalı çalışan kadınların %79'unun, evde kalıp çocukları ile zaman geçirmeleri halinde mali sıkıntı yaşamayacakları halinde, çalışmaktan vazgeçeceklerini gösteriyor.

Kanada'da köylü kadınlar kurumu üyeleri arsında yapılan genel bir araştırma, %69'unun, durumun müsait olduğu halde evde kalarak çocuklarına bakmayı tercih ettiklerini gösteriyor.

 

İslam'da aile yapısını güçlendiren faktörlerden biri, çocukların başta anne olmak üzere ebeveynleri tarafından doğru biçimde yetiştirilmesidir. Annenin sevgi ve şefkat dolu kucağı, bir çok ruhsal rahatsızlık ve sorunu engelliyor. İslam inkılabı rehberi Ayetullah Seyit Ali Hamenei kadın ve erkeğin ailedeki etkin varlığı konusunda şöyle diyor: Aile ocağı, duyguların yetişmesi gereken bir yerdir ve çocuklar orada sevgi görmeli, okşanmalı.

Ebeveynler uygun bir programla günün bir kısmını çocuklarına ayırmalı, onlarla oynamalı, değer yargıları ve bakış açılarını onlara aktarmalı ve sevgi dolu samimi ilişkilerin temelini çocukluk yaşlardan atmalı. Bu arada İranlı ailelerde büyük anne ve büyük babaların, torunlarına bakmaları gibi değerli rolleri, onlarla samimi ve duygusal bağlar kurmaları ise çocukların sosyal ve duygusal açıdan yetişmesinde büyük etkilerinin olduğu da unutmamalı. 009  015