Nisan 05, 2016 09:18 Europe/Istanbul

Geçen programlarda yumuşak savaşın örneklerinden olan yumuşak devirme veya darbeden söz ettik.

Fakat sultacı güçler tarafından karşıt nizamları devirmek için kullanılan yumuşak savaşın diğer bir örneği de ekonomik yaptırımdır. Bu sohbette sizlerle bu konuyu ele alacağız. Birlikte dinleyelim.

 

Bazen savaş ve kaba kuvvet kullanmanın yerine geçen eylemlerden biri, ekonomik yaptırımdır. Ekonomik yaptırım, anlam itibarı ile, siyasi hedeflere ulaşmak için hedef ülkenin ekonomik ilişki ve bağlantılarını etkilemektir. Aslında ekonomik yaptırım, bir ülke veya ülkelerin ihtilaf yaşadıkları takdirde, hedef ülkede siyasi hedeflerini gerçekleştirme aracıdır. Siyasi uzmanlara göre hedef bakımından ekonomik yaptırımlar iki çeşittir: ilkin ekonomik yaptırım, yaptırım uygulayan ülkenin hedefleri doğrultusunda, hedef ülkenin stratejik çıkarlarına karşı, bu ülkede siyasi rejimi istikrarsızlaştırmaktır. İkincisi ise ekonomik yaptırım, hedef ülkede siyasi veya ekonomik davranışları değiştirmek hedefi ile gerçekleşiyor, tabi ki bu çeşit, ilkinden daha hafiftir.

Hedef ülkede iktidar değişikliği için ve çıkarlarına ağır darbe indirmek amacı ile genelde birinci yöntem uygulanıyor. Aslında bu tarz yaptırım, pratikte sert savaşın yerini alıyor.

 

Ekonomik yaptırımlar genelde iki tarzda uygulanıyor: ticari yaptırım ve mali yaptırım. Ticari yaptırım, çeşitli ithalat ihracat ilişkileri kısıtlamak veya kesmekle birliktedir. Mali yaptırımda ise hedef ülkenin mali ilişkilerinde bazı kısıtlamalar veya baskılar uygulanıyor. Başka bir ifade ile ülkenin yatırımları, ülkenin mali işlemleri ve finansmanlarına baskı uygulanıyor. Yaptırımlar tek yanlı olabilir, yani sadece bir ülkenin aldığı tek yanlı kararı ile uygulanabilir; bazen de çok yönlü olarak birkaç ülke tarafından hedef ülkeye uygulanabilir. Yaptırımlar bazen de BM tarafından ve güvenlik konseyi vasıtası ile gerçekleşebilir.

 

Tek yanlı yaptırımda hedef ülke ile sadece bir ülke ilişkilerini kısıtlaması nedeni ile yaptırımın etkileri daha hafif oluyor. Tabi ki bu etki bir de yaptırım uygulayan ülkenin hedef ülkedeki etkinliğine bağlıdır. Örneğin ticari ilişkilerinin %80 oranında Amerika'ya bağlı olan Kanada gibi bir ülke, Washington'un uygulayacağı yaptırımdan çok önemli oranda etkilenerek vahim duruma düşebilir. Fakat Amerika ile %15 oranında ilişkisi olan bir ülkeye uygulanan tek yanlı yaptırım, pek de etkili olamaz. Fakat çok yönlü yaptırımların etkisi ve kayıpları çok daha fazla olabilir. BMGK tarafından uygulanan yaptırımlar, üye ülkeler tarafından uygulanmak zorundadır, zira hem hukuki ve hem yasal boyutları söz konusudur, bu ise yaptırımların en ağır ve en sertidir.

 

Birinci Dünya Savaşından 90'lı yılların başlarına kadar yani yaklaşık 75 yıllık bir sürede çeşitli ülkelere toplam 115 ekonomik yaptırım onaylanarak yürürlüğe konuldu; başka bir ifade ile ortalama yılda 1,5 yaptırım. Fakat 90'lı yıllardan sonra ekonomik yaptırım yoğun bir şekilde arttı öyle ki 1990-1999 yılları arasına dünya ülkeleri 66 ekonomik yaptırımı tecrübe ettiler. başka bir ifade ile yıllık ortalama 5 katına çıktı. Bir çok uzmana göre bu müthiş artışın sebebini Sovyetler Birliğinin dağılması ve soğuk savaşın sona ermesinde aramak gerekir; tabi ki Amerika her zaman ekonomik yaptırım politikasının kullanılmasında en büyük paya sahiptir.

 

Soğuk savaşın sona ermesi ardından sulta kurmak için yumuşak savaşın kullanılmasında, Amerika'nın payı hızla arttı. 1918-1990 yılları arasında dünya genelinde uygulanan toplam 118 ekonomik yaptırımlarda Amerika'nın temeli attığı ekonomik yaptırım sayısı 77 ve oranı %65 iken, 1990-1999 dönemi arasında bu oran %92'ye yükseldi. Sadece Clinton yönetimi tek başına 35 ülkeye ekonomik yaptırım uyguladı. Söz konusu 35 ülkenin toplam nüfusu ise dünyanın %42'sini ve 790 milyar dolarlık dünya ihracatının %19'lük tüketim oranına sahipti. Yaptırımların boş bahaneleri ise, 22'sinde insan haklarının ihlali, 14'ü uluslar arası terörizmle mücadele, 9'u nükleer silahların yayılmasını önlemek ve 7'si de savaş ve çatışmalardı.

 

Aslında Amerika tarafından uygulanan tüm bu ekonomik yaptırımlar, Amerika'nın kendisi ile paralel olmayan davranışlara dayanamamasıdır. Zira Amerika, dünyanın çok kutuplu halinden çıkarak tek kutuplu haline geldiğini, kimsenin ona karşı koyamayacağı vehmine kapılmasıdır. Bu arada tabi ki bizzat Amerika da söz konusu yaptırımlardan önemli oranda etkilendi. " The Heritage" kurumun yaptığı araştırmaya göre 26 ülkeye uygulanan yaptırım nedeni ile Amerika ihracatı 19 milyar dolar azaldı, ihracat bölümünde 200 bin iş fırsatı yok oldu ve ihracatta çalışan işçiler, bir milyar dolar zarar ettiler.

 

Son on yıllarda uygulanan yaptırımların sadece ufak bir bölümü BM'nin desteğinde gerçekleşti. Fakat yaptırım oranındaki ivme, endişelendiricidir. 1946-1990 yılları arasında yani 45 yıllık bir süreçte, BMGK sadece G. Afrika ve Rodezya'ya yaptırım kararı aldı. Fakat 1990-99 yıllarında ise BMGK 12 yaptırım kararı aldı. Sadece 1990 yılında BMGK, Etyopia, Eritre, Yugoslavya ve Afganistan'a 4 yaptırım kararı aldı ve diğer 20 yaptırım kararı yineledi. Söz konusu yaptırımlarda dikkat çeken konu, bir çoğunda Amerika'nın temel rol oynamasıdır.

Irak'ın 1990 yılında Kuveyt'e saldırması ardından çok yönlü yaptırımların onaylanması, BM'nin bir çok tartışmayı beraberinde getiren ekonomik yaptırımlardan biridir. 12 yıl süren bu karar, Irak ekonomisinin tahrip edilmesi ve halkının maruz kaldığı ağır hasarlara rağmen, ülke rejimini veya rejim davranışını değiştirmekte başarısız kaldı ve nihayet askeri müdahale ve Irak askeri rejimin devrilmesine sebep oldu.

 

Yapılan araştırmalar, diğer yaptırımların başarı oranının az olduğunu gösteriyor. Yapılan değerlendirmeler, dünyadaki %66 oranındaki yaptırımların başarısız olduğunu, diğer %34'ünün ise bir nebze başarılı olduğunu gösteriyor. Fakat iki dünya savaşı arasındaki yaptırımların %50 oranında başarılı olduğu biliniyor. Söz konusu veriler, ekonomik yaptırımların kendi özünce başarısız olduğunu gösteriyor. Ekonomik yaptırım tarihinde, başarılı olan çok az sayıda yaptırımdan söz edilebilir. Bunlar ise ırkçı rejimler, G. Afrika ve Rodeziya'ya uygulanan yaptırımlardı; gerçi G. Afrika'ya uygulanan ekonomik yaptırım, siyah derili bir hükümetin iktidar olmasına sebep olmadı, fakat dönem rejimine ağır baskılar uyguladı.

 

Son yıllarda ekonomik yaptırımla devirmek istenen bir diğer hükümet, İran İslam cumhuriyetidir. Amerika'nın değişik başkanlık dönemlerinde, İran genelde terörizm, insan hakları ihlali, nükleer silah ve benzeri boş iddialarla bazen Amerika'nın tek yanlı ve bazen de bazı ülkeler tarafından kurulan koalisyonca ekonomik yaptırıma maruz kaldı. Söz konusu yaptırımların İran ekonomisi etkilemiş olması, inkar edilemez bir konudur, fakat kesin söylemek gerekirse, Amerika söz konusu yaptırımlardan amaçladığı hedeflerin hiç birine ulaşamadı. Eğer İran'a uygulanan ekonomik yaptırımın hedefi hükümeti kontrol etmek, davranışları ve politikalarında köklü değişiklik ise, kesinlikle Amerika'nın İran yaptırımındaki hedeflerine ulaşamadığı, hatta bir çok dalda kendine yeterli hale gelmesi ve bağımsızlaşmasına sebep olduğu belirtilmelidir. Nitekim İran'ın son yıllarda kazandığı bilimsel ve teknolojik ilerlemeler, bu gerçeğin göstergesidir.

 

Programı, Kırım adalarının Rusya'ya ilhakını desteklemesi nedeni ile Obama hükümeti tarafından yaptırım listesine alınan ilk kişilerden biri olan Valeri Şniyakin'in bir sözü ile noktalayacağız. Kendisi şöyle diyor: Periyodik Tablo'nun tüm elementlerini topraklarında bulunduran bir ülkeyi, hiçbir yaptırım tehdit edemez.

Tabi ki bu söze, ülke halkının direniş ve iradesini de eklemek gerekir. 009  015


Etiketler