Haziran 30, 2018 20:51 Europe/Istanbul

Uluslararası hukuk belgelerinde geleceği belirleme hakkından yapılan tariflere göre, Al-ı Halife rejiminin Bahreyn halkının bu hakkını hem ülke içinde ve hem uluslararası alan olmak üzere iki boyutta ihlal ettiği söylenebilir.

Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Sözleşme'nin (International convention on political and civil rights) birinci maddesi ve de Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ( International covenant on economic,  social and cultural rights) birinci maddesinde belirtildiği üzere iç boyutlarda kader belirleme hakkı, insanların serbest seçimler düzenleme, ülke yetkililerini belirleme ve serbest ve rekabetçi siyasi katılım hakkına sahip olmalarıdır. Fakat Bahreyn yönetimi ülke halkının bu hakkını ihlal ederek göstermelik ve güdümlü seçimler düzenlemekle, tek düzey ve krala tamamen boyun eğen parlamento kurmuştur, üstelik medeni hareketler ve itirazları da bastırarak, siyasi aktivistleri tutuklamıştır.

Seçimler halkın serbest siyasi katılımla kendi kaderlerini belirleyebilecekleri önemli temel haklardan biridir. Bahreyn'de parlamento ve şuralar olmak üzere iki seçim yapılmakta fakat hiç biri serbest ve rekabetçi bir ortamda yapılmıyor. Bahreyn'de ilk seçimler Aralık 1972 yılında gerçekleşti; fakat bu seçimlere sadece erkekler katılarak oy kullanabilirken kadınlar göstermelik olsa bile oy kullanma hakkına sahip değillerdi. Buna rağmen söz konusu parlamentonun ömrü sadece 3 yıl sürdü. Parlamentonun "hükümet güvenliği" yasasını onaylaması, İngiltere ile yakın ilişkileri olan dönemin kralı Şeyh İsa bin Selman Al-ı Halife'nin 1975 yılında meclisi feshetmesi ve 27 yıl boyunca göstermelik ve ısmarlama meclisinin bile kurulmamasına sebep oldu. Bahreyn 1971 yılından itibaren günümüze kadar sadece iki kralı oldu, biri Şeyh İsa bin Selman Al-ı Halife ve diğeri de Şeyh Hamd bin İsa Al-ı Halife.

Şeyh Hamd bin İsa Al-ı Halife kendi isteğine göre parlamentoyu 2002 yılında tekrar kurdu ve ikinci meclis seçimlerini 27 yıl aradan sonra gerçekleştirerek bu konuda bir rekora imza attı. Bahreyn hükümeti 24 Eylül ve bir Ekim 2011 tarihlerinde iki aşamada meclis ara seçimlerini, müstafi 18 el-Vifak temsilcisinin yerine adeta atamak hedefi ile gerçekleştirdi; seçimlere az sayıda seçmenin katılımı ise dikkat çekti./Yapılan seçimlerin rekabetçi ve serbest olmaması nedeni ile Bahreyn halkı bu seçimlere katılmamayı tercih etti. Bu durum yine 22 Kasım 2014 tarihinde tekrarlandı. Şeyh Hamd bin İsa Al-ı Halife kendi isteğine göre parlamentoyu 2002 yılında tekrar kurdu ve ikinci meclis seçimlerini 27 yıl aradan sonra gerçekleştirerek bu konuda bir rekora imza attı. Bahreyn hükümeti 24 Eylül ve bir Ekim 2011 tarihlerinde iki aşamada meclis ara seçimlerini, müstafi 18 el-Vifak temsilcinin yerine adeta atamak hedefi ile gerçekleştirdi; seçimlere az sayıda seçmenin katılımı ise dikkat çekti.

Yapılan seçimlerin rekabetçi ve serbest olmaması nedeni ile Bahreyn halkı bu seçimlere katılmamayı tercih etti. Bu durum yine 22 Kasım 2014 tarihinde tekrarlandı.Bu arada Bahreyn hükümetinin en büyük muhalefet partisi olan Vifak Cemiyeti başta olmak üzere Al-ı Halife rejim karşıtı partiler söz konusu seçimleri boykot etti.  Bu arada Al-i Halife hükümeti,  Bahreyn kamu çalışanları ve askeri personeli,  seçimlere katılmamaları durumunda ağır şekilde cezalandırılacakları tehdidinde bulundu.

Muhalefet partileri 22 Kasım 2014 seçimlerine katılım oranının yaklaşık %30 şeklinde açıkladı.  Bahreyn hükümeti ise seçimlerinin 34 seçim merkezinde 2. Tura kaldığını ve 1. Turda sadece 6 temsilcinin seçildiğini duyurdu.  Siyasi gözlemcilere göre bu olay Bahreyn'de göstermelik seçimlerin yenilgisi anlamındadır.Bu arada Bahreyn meclis seçimlerinin 1. Turundaki önemli konulardan bir diğeri ise,  Güney vilayetinin 10. Seçim Merkezi adayı Ahmed el-Mulla'nın sadece 22 oyla meclise girmesi idi.  Bahreyn meclis seçimlerinin ikinci turu 29 Kasım 2014 tarihinde düzenlendi ve muhalefet bir kez daha seçimleri boykot etti. Böylece katılım oranı % 30'un altında gerçekleşti.  Bu göstermelik seçimlerde meclisteki 40 sandalyeden 27'si Ehlisünnet ve 13'ünü şiirler kazandı;  hâlbuki Bahreyn nüfusunun çoğunluğunu Şiiler oluşturuyor.

2014 Bahreyn meclis seçimlerinin göstermelik ve ısmarlama olması ile ilgili Bahreyn Meclisi eski temsilcisi Abdul Celil Halil şöyle diyor:  hükümet ve Vifak hareketi 3 yıl önceden Bahreyn seçim yasalarında bazı reformlar konusunda tartışıyorlardı.  Halkçı gruplar tüm oyların eşit oranda önemli olması gerektiğini vurguluyorlardı; böylece muhalefet güçlere karşı seçim mahallelerinin yapısından kaynaklanan ayırım sona erdi.  Buna ilaveten halk ( avam)  tarafından seçilen meclis,  iktidar tarafından seçilen ( lordlar)  Meclise göre daha fazla güç sahip olması gerekiyor.  Buna ilaveten siyasi tutukluların serbest bırakılması istendi.  Fakat hükümet muhalefet ile müzakereyi kesti.  Eğer görüşmeler başarılı olsaydı bu seçimlerle doğru yolda büyük bir adım atılmış olacaktı,  fakat görüşmeler başarısız olduğu müddetçe hiçbir reform gerçekleşmeyecektir.

Bahreyn halkının iç boyuttaki Kaderlerini belirleme haklarının ihlal edilmesinin yanı sıra,  onların bu hakkı yabancılarca, Al-ı Halife hükümetinin Al-i Suud  rejimi ile işbirliği nedeniyle  ihlal ediliyor.  Kendi kaderini belirleme hakkının en önemli boyutlarından biri,  Birleşmiş Milletler Bildirgesi'nde de sıkça vurgulanan,  güç kullanmak ve müdahalenin yasaklanması ile ilgilidir.  Al-i Suud rejimin 14 Mart 2011 tarihinde yani Bahreyn'de hükümet karşıtı itirazlarının başlamasından tam bir ay sonra, Al-ı Halife hükümetinin isteği üzerine yaptığı askeri  işgal,  Bahreyn halkının Kendi kaderini belirleme hakkını,  dünyanın gözleri önünde ayaklar altına aldı.  Suudilerin Bahreyn işgali ardından bu ülkede hükümetin protestoculara karşı şiddet oranı ve onların hak ve isteklerinin bastırılması daha da arttı.

Suudi Arabistan Bahreyn askeri müdahalesini haklı çıkarmak için Fars Körfezi İşbirliği Konseyi'nin Ada kalkanı projesini öne sürüyor, fakat Ada kalkanı projesi,  konsey bildirgesine göre ancak konsey üyelerinden birinin bir Başka ülkenin saldırısına maruz kaldığı zaman geçerlidir.  Fakat Bahreyn olayları tamamen bir ülkenin iç gelişmeleridir ve hükümet bir dış saldırı ile değil kendi halkının itirazları ile karşı karşıyadır.  Bu yüzden Suudi Arabistan'ın Bahreyn'e askeri saldırısı bir başka ülkenin içişlerine müdahalenin bariz örneğidir,  üstelik ülkelere karşı güç kullanmak,  Bahreyn halkının Kaderlerini belirleme hakkının açıkça ihlali sayılmaktadır.

Bahreyn halkının kendi geleceğini belirleme hakkının açıkça ihlal edilmesine tepki olarak, inkılapçı gruplar Kasım 2014'te ülke içinde ve dışında kader belirleme hakkı referandumu düzenlediler.  Bahreyn inkılapçı örgütleri Al-ı Halife hükümetinin iradesi dışında,  sıradan 250 bin vatandaşı referanduma katılmak için oy sandıklarına davet ettiler.  Bu gruptan en az 178 bin kişi yani katılımcıların % 71'i referanduma katıldılar.  Referandumun Konusu ise, " Birleşmiş Milletler gözetiminde kendi kaderlerini belirleme hakkınızı yeni bir siyasi düzenle seçmek ister misiniz"  idi. 177 bin katılımcı yani %99u " evet" cevabı verdiler.  Bu halkçı ve sembolik referandumun düzenlenmesi,  Bahreyn rejimi Al-ı Halife'nin şiddeti ve Al-i Suud rejiminin Bahreyn halkının kendi kaderlerini belirleme hakkının ihlaline verilen kesin ve medeni karşılıktı.