Bahreyn halkı haklarının ihlal edilmesi 11
Bu bölümde uluslararası anlaşmalar ve hukuk açısından Al-ı Halife rejimi muhaliflerinin askeri mahkemelerde yargılanması ve vatandaşlıklarının iptal edilmesi konusunu ele almaya çalışacağız.
Hatırlanacağı üzere geçen programda Al-ı Halife rejiminin hastaneler ve sağlık ocaklarına ayrıca kişisel mülkiyet ve evlere saldırısını ele alarak. Bahreyn rejiminin, uluslararası ve ülke içindeki hukuka göre korunması gereken mekanlar olarak tanınan ve korunması gereken mekanlar olarak belirtilmesine rağmen hataneler ve özel evlere saldırdığına değindik.Bu programda ise Al-ı Halife rejiminin kendi muhaliflerini askeri mahkemelerde yargılayıp, onlara insanlık dışı cezalar vererek vatandaşlık haklarını iptal ettiğine değineceğiz.
Dünyanın her yerinde her insanın en temel ve ilkel haklarından biri vatandaşlık hakkıdır ki uluslararası hukuk ve yasalara göre kabul edilerek vurgulanmıştır. 1948 yılında onaylanan Evrensel insan hakları bildirgesinin 15. Maddesinde şöyle yazılıyor: Her insanın bir ülkenin vatandaşı olma hakkı vardır. Hiç kimse keyfi olarak vatandaşlığından ya da vatandaşlığı değiştirmek hakkından yoksun bırakılamaz.
Evrensel insan hakları bildirgesinin 15. Maddesinde vatandaşlık hakkının en açık şekilde uygulanmasına rağmen, Al-ı Halife rejimi son yıllarda defalarca Bahriyeli göstericiler ve aktivistlerin vatandaşlık hakkını iptal etmiştir. Bahreyn nüfus yapısının değiştirilmesi için kullanılan bu strateji, 2011 yılı gösterilerinde Al-ı Halife hükümeti tarafından özellikle dikkate alındı. Uluslararası af örgütünün raporuna göre 2012 ile 2017 yılları arasında Bahreyn hükümeti 316 vatandaşın bu hakkını iptal etti.
Bahreyn'de Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Barış Örgütü 23 Mayıs 2018 tarihinde yayınladığı raporda, 2012 ile 2018 yılı başlarına kadar geçen sürede, aralarında 19 seçkin din aliminin de bulunduğu 732 kişinin vatandaşlık haklarının hükümet tarafından iptal edildiğini duyurdu. Söz konusu din alimleri arasında Şeyh İsa Kasım, Ayetullah Hüseyin Necati ve Ayetullah Muhammed Sened de bulunuyor. Bahreyn hükümeti Suudi patronlarının isteğine göre kendi halkının vatandaşlık haklarını iptal etmekle kalmayarak, daha da ileri gidip bazı taklit mercileri ve hatta eski milletvekillerinin vatandaşlık haklarını bile iptal etti.
Bahreyn insan hakları merkezinden Nezal Al-ı Salman şöyle anlatıyor: Al-ı Halife hükümeti dünyada vatandaşlık haklarının iptal edilmesinde rekora sahiptir. 2012 yılından 2015'in sonuna kadar vatandaşlık hakları iptal edilen yaklaşık 280 kişiden sadece 200'ü, 2015 yılına aittir, üstelik vatandaşlık hakkı iptal edilenler arasında üniversite hocaları, dini liderler, eski parlamento milletvekilleri de bulunuyor.
Bahreyn rejimi 7 Kasım 2012 tarihinde aralarında siyasi muhalifler ve Bahreyn Meclisi eski milletvekillerinden 31'inin Vatandaşlık hakkını sözde güvenlik endişelerden dolayı iptal etti. Söz konusu kişiler arasında Said Şahabi, Celal Firuz ve Hasan Muşaima gibi tanınmış siyasi aktivistler ve muhalifler de bulunuyor. Bahreyn yönetimi bu kişilerin vatandaşlık hakkını iptal etmede, Bahriyeli vatandaşları ve insanları, hükümetin güvenliğini tehdit etmekten meneden, vatandaşlık hakları anlaşmasının 10. Maddesini gerekçe gösterdi. /Bu arada Al-ı Halife rejimi taklit mercilerinin vatandaşlık haklarının iptal edilmesinde de hiçbir sınır tanımıyor. Bu konuya Bahreyn’de Ayetullah Sistani’nin temsilcisi Şeyh Hüseyin Necati’nin vatandaşlık hakkının iptal edilmesi ve de Bahriyeli seçkin din alimi Ayetullah İsa Kasım'ın haziran 2016'da vatandaşlık hakkından mahrum bırakılması ve de Ayetullah İsa Kasım temsilcisi Abdullah el-Dekak'in nisan 2017'de aynı cezaya çarptırılmasına değineyebiliriz. Al-ı Halife rejimi Şeyh Hüseyin Necati ve ailesinin vatandaşlığını iptal ettikten sonra onlardan ülkeyi terk etmelerini istedi.
Bahreyn rejimi haziran 2016'dan itibaren tamamen illegal bir girişimde Ayetullah İsa Kasım’ın vatandaşlığını humus mallarını toplama suçundan dolayı iptal ederek, evinin bulunduğu Der’az bölgesini kuşatmaya aldı. Ülkenin seçkin âlimlerinden Ayetullah Kasım, her zaman Bahreyn halkının haklarının Al-ı Halife rejiminden barışçıl şekilde talep edilmesine vurgu yaparak her türlü şiddet eylemine karşı muhalefet etmiştir. Buna rağmen Al-ı Halife rejimi mayıs 2016'dan itibaren Ayetullah İsa kasım’ın evinin etrafında güvenlik güçlerini konuşlandırmakla adeta kendisini ev hapsinde tuttu. Halk itirazlarının yoğunlaşması üzerine ve de Ayetullah İsa Kasım’ın sağlık durumunun vehametinden duyulan endişelerin artması ardından Al-ı Halife rejimi mecburen kendisinin temmuz 2018'de tedavi için yurtdışına çıkmasına müsaade etti.
Bahreyn Meclisi eski temsilcisi Celal Firuz Ayetullah kasım’ın Londra'ya intikal ettirilmesinin Al-ı Halife rejiminin şaşkınlığının göstergesi olduğunu belirterek, bu seçkin din adamının vefat etmesi durumunda Maname yönetimi için geniş siyasi tepkileri de beraberinde getirebileceği konusunda uyarıda bulundu. Celal Firuz ayrıca Ayetullah İsa kasım’ın tedavi masraflarının Bahreyn hükümeti tarafından karşılanacağı iddialarını da tekzip ederek, tedavi masraflarının Bahreyn’de hayırseverler tarafından karşılandığını bildirdi.
Al-ı Halife rejimi Şeyh İsa kasımın ev hapsinde bulunduğu müddetçe bu seçkin 77 yaşındaki din adamına gereken sağlık hizmetleri vermekten kaçındı. Bu yüzden Şeyh İsa Kasım’a yakın kaynaklar kasım 2017'de, Şeyh kasım’ın sağlık sorunları nedeniyle kilolarının yarısını kaybederek zayıfladığını belirtiler. Ayetullah kasım’ın evde tedavi imkanının olmadığı vurgulanmasına rağmen, Bahreyn rejimi din adamının sağlık merkezleri veya hastaneye gönderilmesine izin vermiyordu fakat baskıların artması ile mecburen geri adım atmak zorunda kaldı.
Bahreyn insan hakları ve demokrasi kurumu başkanı Ahmet el-Vedayi bu bağlamda şöyle anlatıyor: Al-ı Halife rejimi tarafından seçkin Şii din adamının hedef alınması, Bahreyn halkı çoğunluğunun kırmızı çizgisini aşmak anlamındadır. Bahriyeli yetkililerin Şeyh Kasım karşıtı eylemleri sadece insan haklarının ihlali ya da bir insanın bireysel olarak vatandaşlık hakkının iptal edilmesi değil, aslında şiirlerin dini liderini hedef almak, onların dini özgürlükleri ile ilgili haklarının ihlalidir./Sivillerin askeri mahkemelerde yargılanması da Al-ı Halife rejiminin 2011 yılında halk ayaklanmasının başlamasından itibaren çalışma programına aldığı konulardan bir diğeridir. Uluslararası hukuk ilkelerine göre her sanık kendisi için adil mahkemenin kurulma talebi hakkı bulunuyor. Prensip olarak bir insan her zaman mahkemeye çıkmadan ve suçu ispatlanmadığı müddetçe suçsuz sayılır.
Evrensel insan hakları bildirgesinin 11. Maddesi ise şöyle diyor: Bir suç işlemekten sanık her insan, savunulması için kendisine gerekli bütün koşulların sağlanmış bulunduğu açık bir yargılama ile, yasalar uyarınca suçlu olduğu kanıtlanmadıkça suçsuz sayılır.Hiç kimse, işlendikleri sırada ulusal ya da uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan fiillerden veya ihmallerden ötürü mahkum edilemez. Bunun gibi, suçun işlendiği sırada uygulanan cezadan daha şiddetli bir cezaya çarptırılamaz. /Kahire Bildirgesi olarak bilinen İslami insan hakları 20. Maddesi "b" bendi de söyle belirtiyor: Suçluluğu savunma hakkı güvence altına alınmış, adil bir yargılama ile kanıtlanana kadar davalı masumdur.
Al-ı Halife hükümeti aslında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, İslami İnsan hakları bildirisi ve diğer uluslararası belgelerde insanların suçlardan beraati ile ilgili açıkça belirlenen maddelerin hiç birine riayet etmiyor. Bu sürecin devamında Bahreyn rejiminin ülkedeki aktivistler ve protestoculara karşı şiddet örneklerinden bir diğeri ise onların askeri mahkemelerde yargılanmasıdır.
Bahreyn Kralı 15 Mart 2011 tarihinde yani tam da ülkede 3 aylık OHAL ilan edildiği gün, adını Milli Güvenlik Mahkemesi olarak belirlediği özel askeri mahkemeler kurarak, Bahreyn savunma güçleri komutanı General Halife bin Ahmet Al-ı Halife’yi söz konusu askeri mahkemenin Başkanı olarak atadı. Böylece askeri mahkemelerin alt kademesi sayılan sözde Milli Güvenlik mahkemelerinde yargılanan Bahreyn’de siviller ve aktivistler, çeşitli işkencelere maruz kalarak işlemedikleri suçlara itiraf etmek zorunda kaldılar./Bahreyn askeri mahkemesi 28 Nisan 2011 tarihinde 7 Bahriyeli aktivisti, iki polis subayını öldürmek gibi temelsiz suçla askeri mahkemede yargılayarak dördünü idam ve üçünü de müebbet hapse çarptırdı. Yine Bahreyn askeri mahkemeleri 29 Eylül 2011 tarihinde 20 doktor ve bazı sağlık çalışanlarını, çocuk kaçırmak ve Süleymaniye Hastanesi'nde silah depolamakla suçlayarak 5 ila 15 yıl hapse mahkum etti.
Yine bu sürecin devamında 15 Mayıs 2018 tarihinde askeri mahkemeler terörist faaliyetlerde bulunmak gibi boş suçlarla 115 kişinin vatandaşlık haklarını iptal etti. Al-ı Halife yönetiminin bu tutumu ile ilgili Bahreyn demokrasi ve insan hakları kurumu sözcüsü Ahmet el-Avadi şöyle diyor: Verilen bu ağır kararlar Bahreyn'de adaletsizliğin en bariz örnekleridir. İnsanlardan vatandaşlık hakkının alınması ve askeri mahkemelerde sivillerin yargılanması, uluslararası hukukun en bariz ihlal örnekleridir.
Bahreyn’de insanların vatandaşlık haklarının alınması ve sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmaları, Uluslararası Hukuk ve uluslararası insan haklarının açık ihlalleri sayılırken, Bahreyn halkı için soru oluşturan konu ise bu eylemlerin bizzat Bahreyn tarihinde hiç bir geçmişe ve konuma sahip olmayanlar tarafından uygulanmasıdır.