Temmuz 09, 2018 20:32 Europe/Istanbul

mübarek Ramazan ayında yüce Allah’ın yardımıyla ruhumuzu arındırma ve nefsimizi tehzip etme yolunda önemli adımları attığımızı ve geçmişe kıyasla içimizde bir değişim yaşanmış olmayı umuyoruz.

Geçen bölümde belirtildiği üzere yüce Allah başta müminler olmak üzere tüm insanlardan söz ve amelleri arasında ikilem ve çelişki olmamasını istiyor. Zira bu ikilem bir nevi nifak sayılır ve yüce Allah bu özelliği şiddetle eleştirerek tenkit etmiştir.

 

İnsanın söz ve amellerinde her türlü sapmanın önlenmesinde belirleyici rol ifa edebilecek önemli etkenlerden biri, Allah tealayı yad etmektir. Allah her amelimizi gözetleyen ve iç niyetlerimizden haberdar olandır. Kur'an'ı Kerim bu konuda şöyle buyurur: Ey iman edenler! Allah'ı çokça anın. Ve O'nu sabah akşam tesbih edin.

 

İnsan yaşamı boyunca sığınacağı ve ona göre güçlü olduğunu hissedeceği güvenli bir sığınağa ihtiyacı vardır. Böylece insan daha umutlu ve daha neşeli bir şekilde yaşamını sürdürebilir. İnsan bu durumda tüm maddi ve manevi hedeflerine ulaşmak için sürekli çaba harcar ve tehlikelerden korkmadan sorunları ile mücadele eder.

İnsan her yenilgiden bir zafer köprüsü kurmalı ve hiç bir zaman umutsuzluğa kapılmamalıdır.

 

Kur'an'ı Kerim insanların içi boş dayanaklara yönelmemeleri ve her insanın içinde var olan bu fıtri talebine mantıklı bir şekilde karşılık vermek için şöyle buyurur:

Allah'tan başka dost edinenlerin durumu, kendine yuva yapan örümceğin durumu gibidir. Halbuki, evlerin en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi.

 

Dolaysıyla tevhidi ve akli fıtratımızın nidası bize gücü tüm güçlerin üstünde ve sonsuz olan Allah’a sığınmayı ve sürekli O’nu yad etmeyi emreder. Zira ancak Allah en zorlu şartlarda bizi huzura kavuşturacak ve dar boğazlarda bize yardımcı olacak ve içimizde umut yaratarak yol gösterecektir. O zaman yaşamımızda her an ve özellikle sabahları yeni bir güne başlarken ve yine gece vakti evimize istirahat için çekilirken tüm iyi sıfatlara sahip olan ve her türlü kusurdan münezzeh ve pak olan yüce Allah’ı anmalıyız.

 

Burada akla gelen esas soru, Allah’ı zikretmek ve yad etmekten maksadın ne olduğu ve O’nu nasıl yad etmek gerektiği sorusudur.

Allah tealayı zikretmenin üç merhalesi vardır. Bunlar dille zikretme merhalesi, kalple zikretme merhalesi ve pratikte zikretme merhalesidir.

Dille zikretmekten maksat Allah-u Ekber, elhamdulillah, subhan Allah ve lailahaillallah gibi zikirleri dile getirerek sürekli Allah’ın yad etmektir.

 

Dille zikretme merhalesinden daha önemli olan merhale kalbi zikirdir, yani içiminizin en derinlerinde Allah’ı yad etmektir ki Kur'an'ı Kerim’in tabiri ile Allah’ı yad etmek kalplere huzur verir.

Bu merhaleden daha önemlisi pratikte yad etmektir. Yani dille ve kalple zirketmek, amel alanında tecelli etmelidir. Bu durumda insan ne zaman hakla batıl, Allah ile şeytan, nur ile karanlık gibi yol ayrımına gelince ilahi rızayı gözeterek doğru olanı seçer.

 

İlahi sınav ve iki yoldan birini seçme durumlarında bir çok insan yanlış seçim yapar ve geçerli notu alamaz. Bu arada Allah’ı zikretmek ve yad etmek için bazı mısdaklar gündeme getirilmiştir. Bunların en önemli olanlarından biri semavi Kur'an'ı Kerim’dir. Allah teala Enbiya suresinde Kur'an'ı Kerim mübarek bir zikir olduğunu ve onu insanlar için gönderdiğini buyurur.

 

Zikrin bir başka mısdakı Allah tealanın insanlara sunduğu ve şükredilmesi gereken sayısız maddi ve manevi nimetlerdir. Varlık aleminin azametini ve harikulade mahluklarını düşünmek ve içinde yatan sırları keşfetmek, Allah tealayı zikretmenin bir başka örneğidir.

Rivayetlere göre Hz. Ali -s- ne zaman gece namazı ve Allah tealaya ibadet için uyanınca gök yüzüne bakar ve göz yaşları akarken şu ayetleri fısıldardı:

Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için gerçekten açık, ibretli deliller vardır. Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Ve "Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateşin azabından koru." derler.

 

 

Bu ayetlerde iki nokta dikkat çekiyor. Biri şu ki, beyin ve düşünce sahibi olan insanlar yerin ve göklerin esrarengiz yaratılışının sırları üzerinde düşünür ve ardından yaratanı yad eder ve her daim O’nu düşünür. İkincisi de şu ki varlık aleminin güdümlü olarak yaratıldığını ve bunun asla beyhude olmadığını anlar.

Ve buna göre Allah’ı yad etmek Kur'an'ı Kerim kültüründe özel yeri vardır.