Semavi nidalar - 17
Hatırlanacağı üzere geçen bölümde Allah’ı yad ve zikretmenin amellerimizi kontrol altına almakta belirleyici rol ifa ettiğini beyan ettik ve sohbetimizin sonunda da zikir ve yad etmenin bazı pratik mısdaklarını anlattık. Şimdi sohbetimize kaldığımız yerden devam etmek istiyoruz.
Zikir ve yad etmenin en belirgin mısdaklarından biri namaz ibadetidir. Bu ibadet daha önceki tüm semavi dinlerde de emredilen ve ilahi peygamberler ve İslam Peygamberi -s- ve masum imamlarca -s- vurgulanan bir ameldir. Kur'an'ı Kerim namaz hakkında bir çok ayet söz konusudur. Yüce Allah Taha suresinin 14. Ayetinde şöyle buyurur:
Şüphesiz ben Allah'ım, benden başka hiçbir İlâh yoktur. Onun için bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl.
Bu ayet bir kaç açıdan üzerinde durulması gereken bir ayettir. İlkin yüce Allah bu ayette kendisini alemlerin tek ilahı ve Rabbi olarak tanıtıyor, ki bu da kendilerinden sahte ve çakma ilahlar üreten tüm sapkın ve müşrik anlayışları batıl ilan eden ve yüce Allah’ın yegane Rab olduğunu ortaya koyan ayettir.
Bu ayetin bir başka önemli noktası şu ki Allah teala insanlara sadece benim kulum olun ve bana tapın, şeklinde buyurması da yine sapkın ve uydurma dinlere ve inançlara ve kendilerince yaptıkları putlara ve ilahlara tapan zümreye karşı kesin tavır sayılır.
Ayetin son noktası ise şu ki Allah teala namaz kılmaya emrediyor, namaz okumaya değil. Bu konu namaz hakkındaki tüm ayetlerde göze çarpıyor.
Bazı kanaat önderlerine göre, namazı kılmadan maksat toplumda bu yönde kültür oluşturmaktır. Yani namaz kılan insan bireysel sorumluluğundan başka yaşadığı çağın toplumuna karşı da sorumluluk hissetmesi ve namazı genel kültür haline çevirmesi gerekir. belki de bu yüzden namazın genel kültürünü yansıtan cemaat namazına sık sık vurgu yapılmıştır. Hatta rivayetlerde biri camiye komşu olup kabul edilebilir bir özrü olmadan evinde namaz kılacak olursa, namazı kabul edilmeyeceği belirtilmiştir.
Burada gündeme getirmemiz gereken önemli bir nokta daha şu ki namaz ister bireysel ister cemaat halinde kılınsın, namaz kılan insanı Allah’ı anma hisarı ile sarmalı ve onu hiç bir şekilde günah işlemeyecek hale getirecek kadar korumalı, hatta günah işleme düşüncesinden bile uzaklaştırmalıdır. Kur'an'ı Kerim namazın yapıcı ve caydırıcı özelliği hakkında Ankebut suresinde şöyle buyurur: Sana vahyedilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.
Dolaysıyla ancak insanı olumsuz ve çirkin söz ve davranışlardan alıkoyan ve insanı ilahi kata yakınlaştıran bir namaz İslam kültüründe yapıcı ve faydalıdır. Bu ayette üzerinde durulması gereken nokta şu ki,şöyle buyurmakta: Allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir. Aslında namaz felsefesi bir önceki ayette de işaret edildiği üzere Allah’ı yad etmektir. Yani Allah ve kul arasında irtibat kurabilen ve mülk alemini melekut alemine bağlayan ve insanda kulluk ruhunu canlandıran bir namaz, namazdır. Eğer namaz böyle bir rolü ifa etmiyorsa ve eğer insanı günah çemberinden çıkarmıyorsa böyle bir namaz insanı ilahi kata yaklaştırmak yerine ilahi kattan uzaklaştırır. Bu yüzden Allah Resulü -s- şöyle buyurur: kim kıldığı namaz onu günahtan ve çirkin amellerden alıkoymuyorsa, Allah’tan daha da uzaklaşmasına vesile olur.
Dolaysıyla İslam açısından ancak has niyetle kılınan ve tüm kalbi huzurla yerine getirilen namaz hakiki namazdır. Böyle bir namaz insanın kalbinde Allah’ın yadını canlı tutar ve çirkin söz ve amellerden sakındırır ve bunu genel kültür haline getirir.
Gerçi namaz Kur'an'ı Kerim açısından ilahi bir görevdir ve her mümin insan yerine getirmesi gerekir, fakat namazların arasında gece namazı ve Cuma namazı özel önemi vardır. Yüce Allah Isra suresinin 79. Ayetinde peygamberine hitaben şöyle buyurur:
Gecenin bir kısmında da sadece sana mahsus bir nafile olmak üzere uykudan kalk, Kur'ân ile teheccüd namazı kıl, Rabbinin seni bir makam-ı mahmuda (şefaat makamına) göndermesi kesindir.
Namazın yapıcı rolü hakkında bir çok nokta vardır, fakat burada gece namazından miraca giden İslam Peygamberi’nden -s- bir hadise paylaşmakla yetinmek istiyoruz. Allah Resulü -s- şöyle buyurur:
Ne zaman kul gece karanlığında mahbubu ve mabudu ile halvete çekiler ve O’nunla münacat ederse, Allah teala kalbini iman nuru ile aydınlatır ve bu nuru sabit kılar, ardından meleklerle şöyle buyurur: ey meleklerim, kullarımı görüyor musunuz ki gecenin karanlığında batıl ehli fıskı fücurla uğraşırken ve gafiller yorgunken, benimle halvet ediyor. Hepiniz şahit olun ki ben onu bağışladım.
Gerçi kanaat önderlerine göre gece namazı Resulullah’a -s- vacipti, fakat arifler ve salikler ve ilahi kata yakın olan evliyalar gece namazı ile manevi ve melekuti dereceleri katetmiştir ve bazılarına varlık aleminin sırlarından pencereler açılmıştır ve ecnebiler için hayal edilmesi bile güç olan melekuti alemleri görmüştür.
Umulur ki yüce Allah mübarek Ramazan ayının güzel gecelerinde bize de gece namazı kılma tevfikini inayet buyurur ve hak tealaya münacat etmenin sonsuz zevkini tattırır ve geceleri uyanık ibadet ederek geçirenlere vadettiği makamı bize de inayet buyurur.