Otuz gün, otuz hikaye - 19
Antakya Şam diyarının en eski kentlerinden biridir. Rivayetlere göre Antakya milattan 300 yıl önce inşa edilmiştir. Bu kent eski zamanlarda servet ve ilim ve ticaret bakımından Rum diyarının en büyük kentlerinden biriydi.
Antakya halkı putperestti. Hz. İsa -s- yüce Allah’ın emri üzerine bu kente havarilerinden ikisini gönderdi. İki havari Antakya’ya gitti ve insanları tevhide davet etti ve davetlerinin hakkaniyetini ispat etmek için hastalara şifa vermek gibi bazı mucizeleri gösterdi. Ancak Antakya kralı iki havariyi yakaladı ve hapse etti. Bunun üzerine Hz. İsa -s- havarilerin en büyüğü olan Şem’un Safa’yı onların peşinden gönderdi. Şem’un da padişahı ve halkı tevhide davet etti ve bazı mucizeleri gösterdi,, ancak Antakya halkı yine iman etmedi.
Antakya halkı bu elçilerin tevhidi sözlerini dinlemek ve hidayete ermek yerine şöye diyordu: siz de bizim gibi beşersiniz ve rahman Allah bir şey nazil etmemiştir ki siz bizi ona davet ediyorsunuz. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.
Hz. İsa’nın -s- elçileri şöyle dediler: Allah bilir ki biz onun size gönderdiği elçileriyiz ve biz risaleti açık olarak tebliğ etmekten başka görevimiz yoktur. Halk şöyle diyordu: biz sizi uğursuz bulduk ve sizin varlığınızı şom niteliyoruz ve eğer bu sözlerden el çekmezseniz, sizi taşlayacağız ve işkence ederiz ve bizden size acı azap gelir. Hz. İsa’nın -s- elçileri şöyle dediler: eğer doğru düşünürseniz asıl siz şom insanlarsınız ve bilin ki sizin düşündükleriniz yanlıştır, siz israf eden bir topluluksunuz.
Antakya kralı ve halkı ilahi elçilerin hak sözünü kabul etmedi ve onları öldürmeye karar verdi. Bu haber marangoz Habib’e ulaştı. Marangoz Habib ilahi elçiler kente geldikten sonra semavi davetlerini duymuş ve onlara iman etmişti ve evi kentin en uzak noktasında, kentin girişlerinden birinin yanı başında bulunduğundan, ilahi elçilerin tekzip edildiğini ve onları öldürmek istediklerini duyunca hızla ilahi elçilere yardıma koştu. Marangız Habib halka şöyle dedi: ey insanlar, Allah’ın elçilerini izleyin. Sizden hiç bir şey istemeyen ve kendileri hidayete erenleri izleyin. Ancak halk marangoz Habib’in sözlerini dinlemek yerine onu yakalayarak zalim padişahın yanına götürdüler.
Padişah manangoz Habib’e sordu: acaba sen bu peyamberleri izleyerek onların yolunu mu seçtin. Marangoz Habib şöyle dedi: ben neden beni yaratana ve hepimiz bir gün ona döneceğimiz yaratana tapmayacakmışım? Acaba rahman Allah istediği takdirde bana zarar verecek ondan başka mabutları mı seçmeliyim ki onların şefaati benim için hiç bir faydası yoktur ve beni O’nun cezasından kurtarmayacaktır. Eğer böyle yaparsam, ben açık sapkınlardan olurum. Bu yüzden ben onların Rabbine iman ettim, o zaman siz de benim sözlerime kulak verin. Ancak kafir kral ve halk marangoz Habib’in sözünü umursamak bir yana onu da üç ilahi elçi ile birlikte şehit ettiler.
Bu ilahi insan şehit olur olmaz berzahta cennetine girdi. Habib şehadetinden sonra bile keşke kavmi iman etseydi diye arzu etti. Habib cennete girdiğinde şöyle dedi: keşke kavmim Rabbim bana rahmet ettiğini ve sevdiklerinden yaptığını bilseydi.
İslam Peygamberi -s- bir rivayette marangoz Habib hakkında şöyle buyuruyor: bu imanlı insan hem hayattayken kavminin hayır ve iyiliğini istiyordu, hem öldükten sonra onların hidayete ermesini arzu etmişti.
Antakya halkı hidayete ermeyi kabul etmeyince ve ilahi elçileri şehit edince semavi bir çığlıkla bir anda helak oldular.