Ağustos 26, 2018 10:32 Europe/Istanbul

Bültenimizi geçen hafta İran’la ilgili önemli gelişmelerin ana başlıkları ile açıyoruz.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin uluslararası işler danışmanı Dr. Velayeti’nin Moskova ziyareti,

Batı’nın İran’ın füze gücünü yeniden gündeme getirmesi,

İran’ın BM’den korsan İsrail’i bebek katili rejimlerin listesine almasını talep etmesi,

Geçen hafta İran’la ilgili yaşanan bazı önemli gelişmelerdi.

 

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin uluslararası işler danışmanı Dr. Ali Ekber Velayeti, üst düzey diplomatlardan oluşan bir heyetin başkanlığında Rusya’nın başkenti Moskova’yı ziyaret etti.

Gerçekte ABD Başkanı Donald Trump stratejik bir hata yaparak Bercam nükleer anlaşmasından çekilmesinin ardından İran İslam Cumhuriyeti nizamın üst düzey yetkililerinin mesajlarını taşıyan özel temsilcileri göndererek Tahran yönetiminin Amerika’nın uluslararası yasalara ve anlaşmalara aykırı olan tutumuna karşı nasıl bir tavır sergileyeceğini anlatmaya karar verdi.

 

Bu doğrultuda Tahran ve Moskova iki komşu olarak bölgesel ve küresel alanlarda ortak çıkarları bulunuyor. Bu yüzden İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin özel danışmanının Moskova ziyareti bağımsız gözlemciler tarafından önemli bir ziyaret olarak değerlendirildi. Dr. Velayeti Moskova ziyareti sırasında İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei ve Cumhurbaşkanı Ruhani’nin Rusya lideri Vladimir Putin’e özel mesajlarını taşıyordu.

 

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin uluslararası işler danışmanı Dr. Velayeti geçen Perşembe günü Rusya lideri Putin ile Moskova’nın kuzeybatısındaki ikametgahında görüştü ve Ayetullah Hamanei’nin sözlü  ve Cumhurbaşkanı Ruhani’nin yazılı mesajını Putin’e iletti.

Velayeti daha sonra yaptığı açıklamada iki ülke arasındaki ilişkilere değinerek şöyle dedi: İran ve Rusya’nın ortak düşmanlarının körüklediği spekülasyonlara rağmen Rusya lideri Putin iki ülke başta Suriye ve Irak olmak üzere Suriye ve bölgede yer alan diğer ülkelerin yasal hükümetlerini desteklemek için işbirliğini sürdüreceklerini ve bu ülkelerin toprak bütünlüğünü savunmaya devam edeceklerini açıkladı.

 

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin uluslararası işler danışmanı Dr. Velayeti Rusya lideri Putin ile iki ülke arasında petrol konusunda işbirliğini geliştirme meselesini ele aldıklarını belirterek şöyle devam etti:

Rusya lideri Putin İran’ın petrol ve doğalgaz sanayilerinde 50 milyar dolara kadar yatırıma vurgu yapıyor. Bu rakam ise İran’dan çekilen Batılı firmalar için iyi bir alternatif sayılır.

 

Avrupa birliği AB ülkeleri gerçi Bercam nükleer anlaşması konusunda ABD Başkanı Trump’a karşı tavır sergiliyor, fakat İran ile müzakere konusunda sürekli İran’ın füze gücü hakkında mesnetsiz iddiaları tekrarlamaya da devam ediyor. aslında başta Fransa olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinin tutumu ABD tutumu ile örtüşüyor ve kendilerini İran’ın füze programından kaygılıymış gibi göstermeye çalışıyorlar.

 

İran’ın füze programı hakkında Avrupa’nın en yeni tutumu NATO liderler zirvesinin sonuç bildirisine yansıdı. NATO liderler zirvesinde İran’ın füze programından kaygı duydukları ileri sürüldü.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi bu konuya gösterdiği tepkide, NATO liderler zirvesinde İran’ın içişlerine müdahale edilmesini kınadıklarını açıkladı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Kasımi, İran her zaman olduğu gibi bu tür mesnetsiz iddiaları reddederek kınadığını belirterek bu ülkelerin bu tür iddiaların ve suçlamaların üzerinde ısrarla durmalarına anlam veremediklerini vurguladı.

 

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Kasımi, İran’ın füze programı BMGK’nın 2231 sayılı kararnamesine aykırı olmadığını ve tamamen savunma amaçlı olduğunu kaydetti.

Kasımi, bu zümrenin Amerikalı yetkilileri hoşnut etmek yerine asıl Amerika’nın Bercam gibi uluslararası bir anlaşmaya bağlı kalmamasına tepki göstermeleri gerektiğini ifade etti.

 

İran İslam Cumhuriyeti’nin füze programı BM güvenlik konseyinin 2231 sayılı kararnamesine kesinlikle aykırı değildir. Bu program tamamen konvansiyonel ve savunma amaçlı bir programdır ve İran da dünyanın tüm bağımsız devletleri ibi kendi milli çıkarlarını ve kendi halkını savunmak için konvansiyonel askeri ve savunma programlarını geliştirebilir.

 

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei de şimdiye dek bir çok kez açık bir şekilde İran savunma gücü hakkında hiç kimse ile pazarlık yapmayacağını ve tüm iktidarı ile bu yolda ilerlemeye devam edeceğini açıkladı. Ayetullah Hamanei geçen 23 Mayıs tarihinde de Amerika’nın Bercam nükleer anlaşmasından çekilmesine gösterdiği tepkide bu anlaşmaya Avrupa ile devam etmek için bir kaç temelli şartı gündeme getirdi. Ayetullah Hamanei, eğer Avrupa bu anlaşmanın devam etmesini istiyorsa, İran’ın iki güç bileşeni olan füze programları ve bölgedeki varlığı konularına asla girmemeleri gerektiğini vuruladı.

 

İran İslam Cumhuriyeti nizamının ilkeli politikası bölgede barış ve istikrarı desteklemek ve her türlü istikrarsızlığa yol açan ve tefrika yaratan durumdan kaçınmaktır. Oysa Amerika devletinin uygulamalarının mahiyeti bölgede gerginlik ve çatışma yaratmaya yöneliktir, nitekim bölgede Amerika’nın bu politikasına hizmet eden her ülke de aslında gerginliğe zemin hazırlamaya hizmet etmiş olur.

 

İran İslam Cumhuriyeti bazı NATO üyeleri göstermelik ittifaklar kurarak terörle mücadele iddiasında bulunmadan çok önce bölgede Batı’nın türettiği ve beslediği ithal teröristlerle amansız bir mücadele başlattı ve sonuçta bölgede tekfirci IŞİD terör örgütü gibi ABD ve müttefiklerinin maşası olan bir çok terör örgütünü yok etmekte etkili rol ifa etti.

 

Gerçekte İran İslam Cumhuriyeti bölgede hiç kimse korsan İsrail’in gizli askeri nükleer programı veya Suud rejimini uzun menzilli balistik füzelerinden hiç söz etmediği halde füze programının bölgeyi istikrarsız hale getirmekle suçlanıyor.

Deneyimler ise Batılı zorbalar baskı yapmaya başlayınca bunun sonu gelmediğini gösteriyor. Bundan önce Batı İran’ın barışçıl nükleer programı hakkında bu yöntemi kullandı ta ki İran bu konuda müzakere etmeyi kabul etti. Batı şimdi de füze programı üzerine baskı uyuluyor. Eğer İran bu konuda da geri adım atarak müzakere etmeyi kabul edecek olursa Batı bu kez insan hakları veya diğer bazı konuları bahane ederek baskılarını sürdürecektir.

 

Gerçekte Amerika ve Batı’nın bu davranışları bu zümrenin kaygısı İran’ın nükleer programı veya füze programı olmadığını ve asıl İran İslam Cumhuriyeti nizamını hedef aldıklarını gösteriyor.

Bu konuda bir açıklama yapan savunma Bakanı General Emir Hatemi şöyle diyor: bugün ABD elebaşılığındaki içi boş gerici ve münafık istikbar düzeni İran İslam Cumhuriyeti nizamının iç şartlarını kritik gibi göstermeye ve psikolojik savaşla halkla nizam yetkilileri arasını açmaya çalışıyor, ancak bu komplolarında da başarılı olamayacakları kesindir.

 

İsrail rejimi dünyada bebek katili rejimlerin başında yer alıyor ve BM genel sekreteri gelecek yılda bu rejimin adını yayımlayacağı raporun başına yerleştirmesi gerekiyor.

İran’ın BM daimi temsilcisi Golam Ali Hoşru geçen hafta BM güvenlik konseyinde silahlı çatışmalarda çocukların durumu, başlıklı oturumunda yaptığı konuşmada bu konuya temas ederek BM güvenlik konseyinin bebek katili rejimlere karşı pasif tutumunu eleştirdi.

 

İran’ın BM daimi temsilcisi Hoşru, siyonist rejim İsrail Filistinli çocukları ve bebekleri katletmeye devam ettiğini ve maalesef BM genel sekreteri bu rejimin adını silahlı çatışmalarda çocuk haklarını ihlal eden rejimlerin arasına yerleştirmediğini vurguladı.

Hoşru ayrıca Suud rejimi ve BAE rejimi de Yemen’de masum çocukları katlettiğini belirterek, Yemenli çocukların durumu da Filistinli çocuklardan farksız olduğunu belirtti.

 

Gerçekte uluslararası camianın BM’den beklentisi milletlerin haklarını savunma yönündeki yükümlülüklerini yerine getirmek ve Filistin’de ve dünyanın diğer bölgelerinde çocukların katliam edilmelerine engel olmaktır. Zira bu cinayetler durdurulmadığı takdirde bu cinayetleri işleyen caniler daha da küstahlaşacağı kesindir.

 

BM genel sekreteri Yemen’de her on dakikada bir çok kötü beslenme veya bu ülkeye dayatılan kuşatmadan ötürü yaşanan gıda maddeleri kıtlığı yüzünden hayatını kaybettiğini belirtiyor. Bilindiği üzere Suud rejimi ABD’nin desteği ile Mart 2015’ten bu yana Yemen’a havadan, karadan ve denizden kuşatma uygulayarak bu ülkeyi karadan, havadan ve denizden vuruyor.

 

Gerçekte Arabistan’ın Yemen’e dayattığı savaşta asıl Amerika, İngiltere ve İsrail Suud rejimine silah satışından milyarlarca dolar gelir sağlıyor, nitekim Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Salman’ın geçen sen Londra’ya yaptığı ziyareti sırasında iki ülke arasında 100 milyar dolar değerinde silah anlaşması imzalandı. Bundan önce de ABD Başkanı Trump’ın Riyad ziyareti sırasında iki taraf 110 milyar dolar silah anlaşması imzaladı. Son bir kaç günde de Fransa savunma Bakanı Riyad’ı ziyaret ederek bu sofradan payını aldı.

 

Kuşkusuz Suud rejiminin Yemen’de ve korsan İsrail’in Filistin’de işledikleri cinayetler Amerika ve müttefiklerinin bu rejimlere verdiği desteklerin ve özellikle bölgede bazı ülkelerin pasif tepkisi ve BM’nin de sessizliği sayesinde gerçekleşiyor. Bugün sözde insan hakları savunucuları bu iki rejimin cinayetleri karşısında sessizliğini koruyor, fakat onlar da bu iki rejimin dünya kamuoyu gözünde bebek katili menfur rejimler olduklarını çok iyi biliyor.