Ortadoğu gelişmeleri
Bültenimizi geçen hafta Ortadoğu bölgesinde yaşanan önemli gelişmelerin ana başlıkları ile açıyoruz.
Filistin’de yüzyılın anlaşması adlı komplo üzerinde oyunların devam etmesi,
Suriye ordusu ve halk güçlerinin teröristlere karşı zafer kazanması,
Bahreynli alim Şeyh İsa Kasım’ın tedavi için yurt dışına gönderilmesi,
Arabistan’da muhaliflere yönelik yeni tutuklama dalgası,
Geçen hafta Ortadoğu bölgesinin bazı önemli gelişmeleriydi.
Geçen hafta Filistin’de Gazze kuşatmasını kırma eylemini ve geri dönüş yürüyüşünü düzenleyen milli heyet Doğu Kudüs’te Han El Ahmer köyünün sakinlerinden sergiledikleri direnişten ötürü teşekkür etti.
Gazze kuşatmasını kırma eylemini ve geri dönüş yürüyüşünü düzenleyen milli heyet yaptığı açıklamada, Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkını savunmak ve Gazze şeridine dayatılan zalimane kuşatmayı kaldırmak ve yüzyılın anlaşması komplosu ve yine alternatif vatan adındaki şom planın kınanması çerçevesinde düzenlenen barışçıl protesto eylemleri tüm bu hedeflerine kavuşuncaya dek devam edeceğini vurguladı.
Amerika’nın hazırladığı yüzyılın anlaşması adlı plana göre Kudüs siyonist rejime devredilecek ve Filistinli mülteciler de anavatanına geri dönemeyecek, Filistin milleti de Batı şeria ve Gazze şeridinde çok küçük bir bölgede mülkiyet hakkına sahip olacak.
Gerçekte yüzyılın anlaşması Filistin milletinin tüm haklarının yok sayılması doğrultusunda çok tehlikeli bileşenleri içeriyor. Buna göre BM kararnamelerinde vurgulanan bağımsız Filistin devletinin kurulması gibi Filistin milletinin en doğal hakkı da ebediyen yok sayılıyor ve bunun yerine birbirinden kopuk bölgelerde dağılan ve hatta karayolları üzerinde bile hakimiyeti olmayan sözde bir Filistin devleti kuruluyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın hazırladığı bu planda Filistin milleti için alternatif vatan öngörülüyor. Buna göre Filistin halkı Kudüs ve Batı şerianın su kaynakları bol olan bölgelerinden ihraç ediliyor. Bu arada korsan İsrail’in Han El Ahmer köyü gibi Filistinli köyleri tahrip etme girişimi de Batı şerianın Filistinli bölgelerini parçalamaya yöneliktir ve bu rejimin yüzyılın anlaşması adlı projeni çerçevesinde gerçekleştirilmektedir.
Geçen hafta Suriye’de önemli bir gelişme, Dera kentinin yedi yılın ardından teröristlerden temizlenme olayıydı. Bilindiği üzere Suriye’de isyan hareketleri ve kriz 15 Mart 2011’de Dera kentinde başladı ve bu yüzden şimdi ecnebi teröristlerin Suriye’ye girerek Suriye ordusu ve milleti ile ilk çatışma noktası olan bu kentin kurtarılması Suriye milletinin terörle mücadelelerinde bir dönüm noktası sayılıyor.
Suriye ordusu geçen hafta Perşembe günü Dera eyaletinin merkezi Dera kentine girdikten sonra yedi yılın ardından ilk kez Suriye bayrağını bu kentin önemli binalarında göndere çektiler.
Dera kentinin bunca yılın ardından teröristlerin işgalinden kurtarılması aslında bir nevi Suriye düşmanlarının da hüsranı ve hayallerini çökmesi demektir. Şimdi ise Dera eyaleti Suriye’nin güneyinde yıllar süren işgalin ardından Suriye ordusu ve milletinin mücadeleleri sayesinde teröristlerin işgalinden tam olarak kurtulmaya hazırlanıyor.
El Ahbar haber sitesi yazarı Ali Gallaf bu konu hakkında yayımladığı raporunda şu değerlendirmede bulundu: yedi yıl önce Suriye devleti bu ülkede protesto eylemleri ve silahlı faaliyetler başlayınca ilk tepki olarak bir istişare oturumu düzenledi. Yeni anayasanın tedvin edilmesi bu oturumda itirazların ve silahlı faaliyetlerin yayılmasının önlenmesi için gündeme gelen çözüm yollarından biriydi. Ancak siyasi muhalif grupların önemli bir bölümü bu oturumu boykot etmişti.
Ancak bugün o oturumun üzerinden yedi yıl geçtiği bir sırada söz konusu siyasi grupların çoğu tutumunu değiştirdi ve anayasayı düzeltmek için kurulan anayasa komisyonuna temsilci göstermeye başladı. Bu kentin kurtuluşu ise Suriye krizinin askeri çözümüne son noktayı koyma anlamına geliyor. Gerçekte Dera kentinin kurtuluşu ile birlikte Suriye’nin Güney kapısı sayılan Huran üzerinden Şam’ın da şüşmesine umut bağlayan tüm çevrelerin bu hayalleri de suya düşmüş oldu. Bugün Dera ve daha genelde Suriye’nin güneyinin durumu bu ülkede savaşın sona gelindiğini müjdeler niteliktedir. Özellikle bu durum hiç bir savaş ve çatışma olmakan ve sadece uzlaşma yoluyla hakim olan bir durumdur ve Huran yöresinde yaşayan insanların da barıştan yana olduklarını ortaya koymaktadır.
Gerçekte Dera ve Suriye’nin güneyinde hakim olan yeni şartlar bölgesel ve küresel aktörlerin tutumunun değiştiği ve silahlı muhalifleri ve terör örgütlerini destekleyerek Suriye’nin yasal hakimiyetini devirmeye gönül bağlayan ülkelerin hüsranı sayılır. Hali hazırda Suriye ordusu Dera eyaletinin büyük bir bölümünün kontrolünü keni elinde tutuyor. Bu arada Suriye ordus Kunaytare bölgesini de ya askeri yoldan ya da siyasi yoldan kurtararak Suriye’nin güneyinde zafer zincirini tamamlamaya çalışıyor.
Arabistan’dan gelen haberler bu ülkede muhaliflere yönelik baskıların arttığını ve geniş çaplı tutuklamaların yeniden başladığını gösteriyor. Oysa bu tutuklamalar tamamen illegal ve başına buyruk hareket etmenin en bariz mısdakıır. İllegal ve başına buyruk tutuklamalar, insanlar hiç bir yasal gerekçe gösterilmeksizin ve hiç bir yasal prosedür uygulanmadan tutuklanmalarına verilen addır. Dış dünya ile bağlantıların kesilerek uygulanan tutuklama ise insanlar tutuklandıktan sonra hiç bir yakını veya avukatı ile bağlantı kuramama durumunun adıdır.
Oysa uluslararası anlaşmalar illegal tutuklamalara karşı bazı tedbirleri öngörüyor. Evrensel insan hakları bildirgesinin dokuzuncu maddesinde şöyle deniliyor: hiç kimse illegal bir şekilde gözaltına alınamaz ya da sürgün edilemez. Uluslararası medeni ve siyasi haklar misakının dokuzuncu maddesinde de herkes özgürlük ve sağlık hakkına sahip olduğu ve yasal çerçevelerin dışında hiç kimse bu haklardan mahrum bırakılamayacağı ifade ediliyor.
İnsan hakları gözetleme örgütü Ortadoğu masası şefi Sara Lee Vitson bu konuda şöyle diyor: görünen o ki Arabistan rejimi muhaliflerini susturmak için daha fazla şiddet uygulamaya çalışıyor. Binlerce kişi altı ayı aşkın bir süredir yargılanmadan hapiste yatıyor ve bazı durumlarda insanlar hiç yargılanmadan on yıl boyunca hapiste bulundukları anlaşılıyor.
İlginçtir ki Suud rejimi bunca insan hakları ihlallerine rağmen BM insan hakları konseyinin üyelerinden biridir. Bu konseyin 47 üyesi bulunuyor ve görevi de tüm dünyada insan haklarını savunmakla yükümlüdür.
Bahreyn halkı bu ülkenin önde gelen büyük alimi Şeyh İsa Kasım’ın tedavi amaçlı yurt dışına intikal ettirilmesi onaylandıktan sonra şimdi Şeyh İsa Kasım’ın vatana geri dönmesine müsaade edilmemesinden ve böylelikle bu fırsattan Ayetullah Kasım’ın vatandaşlıktan çıkarılması ile ilgili kararın uygulanmasından endişe ediyor.
Gerçekte Halife rejiminin Ayetullah İsa Kasım’a karşı davranışı, bu rejimin Bahreyn milletinin başlattığı kıyamın manevi liderine karşı eli ayağı birbirine dolaştığını gösteriyor.
Kuşkusuz Şeyh İsa Kasım’a gelecek en ufak zarar Bahreyn’de büyük bir krize ve gerginliğe yol açabilir ve bu yüzden şimdi Halife rejimi göstermelik hareketleri ile duruma hakim olmaya çalışıyor. Gerçekte Bahreyn halkının Ayetullah Şeyh İsa Kasım hakkında uyarıları da bu ülkede kıyamın liderlerinin durumu bu halkın kırmızı çizgisi olduğu yönünde bir uyarıdır ve bu kırmızı çizgiyi aşmak hiç kuşkusuz Halife rejimi için vahim sonuçları olacağı kesindir.
Bu bağlamda Bahreyn milli vefak cemiyeti ve 14 şubat gençlik hareketi ayrı ayrı bildiriler yayımlayarak Ayetullah İsa Kasım’ın sağlığı ve can güvenliğinden Halife rejimi sorumlu olduğunu belirtti.
Bilindiği üzere Halife rejimi iki yıl önce Ayetullah Kasım’ı Bahreyn vatandaşlığından çıkardı ve o günden beri Daraz semtindeki evini kuşatma altına aldı. Bahreyn mahkemesi geçen sene de Ayetullah Kasım’ı ev hapsinde tutulma cezasına çarptı ve o günden sonra Ayetullah Kasım’ın sağlık durumu kötüye gitmeye başladı ve geçen sene bir kez de ameliyat geçirdi.
Aslında Ayetullah Şeyh İsa Kasım’ın sağlık durumunun kötüye gitmesi, zalim Halife rejiminin Şeyh Kasım’ın zamanında tedavi edilmesine müsaade etmemesi yüzündendi ve bu yüzden şimdi de bu büyük alimin sağlık durumunun kötüleşmesinden yine Halife rejimi sorumludur.
Bahreynli muhaliflerin cephesi Bahreyn halkının Ayetullah Kasım’a verdikleri desteği takdirle karşıladıklarını belirterek, Bahreyn halkı Halife rejiminin intikamcı planlarından haberdar olduklarını ve kıyamın liderlerine destek vermeye devam ettikleri anlaşıldığını vurguladı.