Orta Asya ve Kafkasya gelişmeleri
Bültenimizi geçen hafta Orta Asya ve Güney Kafkasya bölgelerinde yaşanan önemli gelişmelerin ana başlıkları ile açıyoruz.
Türkiyeli uzmanın İran’ın direniş ekonomisiyle ilgili açıklaması,
Azerbaycan Cumhuriyeti’nde dolara yönelik talepte büyük artış yaşanması,
Toplu güvenlik anlaşması kurumu genel sekreterinin çalışmaya yeniden başlaması,
Gürcistan’ın AB ve NATO üyeliği ile ilgili son anketlerin sonuçları,
Tacikistan’da Turizm polisi kurulması,
Geçen hafta orta Asya ve Kuzey Kafkasya bölgelerinin bazı önemli gelişmeleriydi.
Geçen hafta Türkiye’nin Aydınlık gazetesi yazarı Ercan Dolapçı son günlerde Türkiye ile ABD arasında casus papaz Brunson üzerine tırmanan gerginlik ve Amerika’nın Türkiye’ye yaptırım uygulaması hakkında yaptığı değerlendirmede, Türkiye yönetimi ABD’nin yaptırımlarını etkisiz hale getirmek için İran’ı örnek alması ve ekonomide başta ABD ve Batı olmak üzere dışa bağımlı olmayı hafifletmesi gerektiğini belirtti.
Dolapçı ayrıca Ankara yönetimi Amerika ve bazı Batılı ülkelerin İran’a dayattıkları illegal yaptırımlara eşlik etmemesi gerektiğini, zira bu durum nihayetinde Türkiye’yi sıkıntıya sokacağını vurguladı.
Direniş ekonomisi, İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei ABD’nin tehditleri ile mücadele çerçevesinde kullandığı bir tabirdir. Direniş ekonomisinin amacı Amerika’nın tehditlerini ve yaptırımlarını etkisiz hale getirmektir, nitekim İran İslam Cumhuriyeti son otuz küsur yılda bu yöntemle ABD ve Batı’nın komplolarına karşı direnmeyi başardı.
Kuşkusuz başta Türkiye olmak üzere Amerika’nın sultacılığına karşı olan ülkeler bu yöntemle Washington yönetiminin tehditleri ve yaptırımlarına karşı koyabilecektir.
Amerika’nın haddini bilmez Başkanı Donald Trump geçenlerde Türkiye yönetimini İzmir’de yakalanan Amerikalı casus papaz Andrew Brunson’u serbest bırakması yönünde tehdit etti. Papaz Brunson Türkiye devletine karşı casusluk yapmak ve 15 Temmuz 2016 askeri darbesine katılmak ve 2016 yılından bu yana FETÖ ile işbirliği yapmak suçundan tutuklanarak hapse atıldı. Bu gelişme Ankara – Washington hattında ciddi gerginliğe yol açtı.
Öte yandan Ankara yönetiminin ABD Başkanı Trump’ın tehditlerini umursamamasının ardından Amerika maliye bakanlığı Erdoğan kabinesinden iki Bakanı yaptırım listesine aldı. Ankara yönetimi de hemen Amerika yönetiminin bu hareketine tepki göstererek Trump kabinesinden iki bakana yaptırım kararı aldı.
Ancak tüm bunlara karşın Ankara yönetimi ve Türkiye halkı her an Amerika’nın yeni yaptırımları ile karşı karşıya kalabileceklerini çok iyi biliyor.
Geçen hafta Bakü medyası Azerbaycan Cumhuriyeti’nde dolara karşı talebin şimdiye kadar görülmemiş bir şekilde artmaya başladığını duyurdu.
Aslında Azerbaycan Cumhuriyeti’nde dolara yönelik talebin artışı büyük oranda Azerbaycan Cumhuriyeti ekonomisi üzerinde etkisi olan komşu ülkelerde iktisadi krizlerin etkisi altındadır.
Azerbaycan Cumhuriyeti uzmanlarından Vakar Bayramov, ülkesinde dolara yönelik talebin artışını Türkiye’de TL’nin dolar karşısında şiddetle değer kaybına uğraması, ABD ile Türkiye ilişkilerinin bozulması ve Ankara yönetiminden iki bakana yaptırım uygulanmasına bağlı olduğunu belirtiyor. Azeri ekonomi uzmanı Bayramov’un belirttiğine göre, avronun değerinin düşmesi de avro bölgesinde yer alan 18 ülkenin ekonomik endekslerinin açıklanmasıyla ilgilidir. Bayramov ayrıca söz konusu avro ülkelerinin tahminlerinin gerçekleşmemesi ve dünya piyasalarında doların değeri artması, avro üzerindeki baskıları arttıran etkenler olduğunu vurguluyor.
Geçen hafta Azerbaycan Cumhuriyeti devlet petrol fonu, Temmuz ayında 536 milyon 600 bin dolar sattığını açıkladı. Söz konusu fon Haziran ayının dolar satışını 439 milyon dolar olarak açıklamıştı, ki bu da Temmuz ayında yüzde 22’lik bir artışı gösteriyor. Böylece Azerbaycan Cumhuriyeti devlet petrol fonu 2018 yılının ilk yedi ayında 3 milyar 511 milyon 100 bin dolar satmış oldu. Bu rakam geçen yılın aynı döneminde 1 milyar 940 bin manat düzeyinde gerçekleşmişti. Bir başka ifade ile cari yılın ilk yedi ayındaki dolar satışı bir önceki yılın aynı dönemine oranla artış kaydetti. Bu veriler ise 2018 yılında dolara karşı talebin büyük oranda artış kaydettiğini ortaya koyuyor.
Geçen hafta toplu güvenlik anlaşması kurumu genel sekreteri Yuri Haçaturov Rusya’nın başkenti Moskova’ya dönerek faaliyetlerine yeniden başladı. Ermenistan güvenlik servisi Haçaturov’u 2008 yılında hükümeti düşürme suçundan tutuklamıştı. Ancak Moskova yönetimi bu gelişmeye tepki gösterdi ve Haçaturov’a uluslararası bir kurumun üst düzey yetkilisi olarak dokunulmazlık hakkı tanıdı, böylece Ermenistan güvenlik servisi Haçaturov’u serbest bırakmak zorunda kaldı. Erivan yönetimi ayrıca söz konusu kurumun genel sekreterinin değiştirilmesini istedi, ancak kurum üyeleri bu öneriyi şimdilik ele almadı.
Yuri Haçaturov’un toplu güvenlik anlaşması kurumunun genel sekreterliğine atanma kararı kuruma üye ülkelerin Bişkek’te düzenlenen liderler zirvesi sırasında oybirliği ile alınmıştı. Böylece ve bir yıl aradan ve toplu güvenlik anlaşması kurumunun yeni sekreterinin seçimi bir kaç kez ertelendikten sonra Ermenistan’ı bu kurumda temsil eden Haçaturov bu görevin başına getirildi. Aslında Ermenistan temsilcisinin bu göreve atanması da son bir yılda tüm üye ülkelerin arasında konsensüs sağlanmaması yüzünden iki kez ertelenmişti.
Toplu güvenlik anlaşması kurumu NATO’nun yayılması ve ABD’nin bu kuruma üye ülkelerin coğrafyasına nüfuz etmesini engellemek gibi hedeflerin doğrultusunda faaliyet yürütüyor. Kurum eski sovyetler birliği dağıldıktan ve Rusya federasyonu birliğe üye ülkeleri bir arada tutmak için siyasi, askeri ve iktisadi gücü geriledikten sonra üye ülkelerin askeri ve siyasi kapasitelerini geliştirmek amacıyla kurulmuştu.
Toplu güvenlik anlaşması kurumu 1992 yılında bağımsız devletler topluluğuna üye ülkelerin toplu güvenlik anlaşması çerçevesinde kuruldu. Hali hazırda Tacikistan, Ermenistan, Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Rusya bu kurumun üyeleridir. Özbekistan ise 2012 yılında bu kuruma üyelikten çekilmişti.
Anketler, Gürcistan’ın AB ve NATO paktına üyeliğine yönelik kamuoyu talebinin arttığını gösteriyor. Amerika’nın milli demokratik adlı anket kurumunun yaptığı bir anketin sonuçları, Gürcistan halkının yüzde 80 kadarı ülkelerinin AB’ye üyeliğini desteklediklerini, yüzde 75 de Gürcistan’ın NATO üyeliğinden yana olduklarını ortaya koydu.
Gürcistan yönetimi en önemli dış politika önceliğini AB ve NATO üyeliği şeklinde açıklarken, Moskova yönetimi NATO’nun doğuya doğru yayılması ve Rusya sınırlarına yaklaşmasına şiddetle karşı çıkıyor. Kuşkusuz Tiflis yönetiminin bu tutumu Moskova yönetimini Tiflis’e karşı koyma yönünde kışkırtırken, Gürcistan’ın da Rusya’ya yönelik güvensizliğini tetikliyor. Oysa Tiflis yetkilileri sürekli Rusya ile ilişkileri normalleştirmekten söz ediyor.
Geçen hafta Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman ülkesinde Turizm polisi adı altında yeni bir güvenlik teşkilatının kurulduğunu açıkladı.
Başkent Duşanba’da turizm firmalarının katıldığı bir oturumda konuşan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman, Turizm polisi biriminin kuruluş amacını Tacikistan’a gelen turistlere eşlik etmek ve bilgilendirmek ve çıkarlarını korumak şeklinde ifade etti.
Tacik liderin talimatına göre Turizm polisi bundan böyle turistlerin talebi üzerine onlara Tacikistan’da seyahatleri sırasında katıldıkları turlara eşlik edebilecek. Tacikistan Turizm polisinde görev yapacak personelin yabancı dil bilmeleri ve ayrıca bu ülkenin turizm potansiyellerini çok iyi bilmeleri gerekiyor.
Tacikistan’da Turizm polisi, tekfirci IŞİD terör örgütü üyeleri bu ülkenin güneyinde dört Batılı bisikletçi turisti bıçak darbeleri ile öldürmelerinin ardından kuruldu. Söz konusu terör örgütünün olaydan sonra yayımladığı bildiriye göre başta Tacikistan olmak üzere orta Asya cumhuriyetlerinin bazı vatandaşları bu örgütle biat ettikleri ve Batılı turistlere orta Asya bölgesinde rahatça dolaşmalarına izin vermeyecekleri anlaşılıyor.
Acnak tekfirci IŞİD terör örgütünün bu cinayetin sorumluluğunu üstlenmesine karşın Duşanba yönetimi bu acı olaydan muhalefet konumunda bulunan Tacikistan İslamî hareket partisini sorumlu tutmaya çalışıyor.
Duşanma yetkilileri bundan önce de Tacikistan’da yaşanan benzer acı olayların ardından hemen muhalefet kanadını sorumlu tutmuştu, oysa 21. yüzyılda artık bu tür mesnetsiz suçlamalarla bir ülkenin yönetilemeyeceği pek mümkün görünmüyor.