Ocak 23, 2022 17:55 Europe/Istanbul

Değerli dinleyiciler, Orta Asya ve Kafkasya gelişmelerini irdelediğimiz haftalık programımızın bugünkü bölümünde tekrar sizlerle birlikteyiz. Bugün yine her hafta olduğu gibi Orta Asya ve Kafkasya bölgesinin geçen haftaki en önemli gelişmelerini gözden geçireceğiz. Birlikte dinleyelim.

Bültenimizi geçen hafta Orta Asya ve Kafkasya bölgelerinde yaşanan önemli gelişmelerin ana başlıkları ile açıyoruz.

Azerbaycan Cumhuriyeti ile Ermenistan'ın sınırların belirlenmesi için hazır olması

Türkiye ve Ermenistan'ın ilişkilerini yeniden başlatma girişimleri 

ve Kazakistan'daki protesto gösterileri sonrası dönemin başlaması 

Geçen hafta orta Asya ve Kafkasya bölgesinin en önemli bazı gelişmeleriydi.

Kasım 2020'de Moskova'da Rusya'nın arabuluculuğuyla imzalanan 10 maddelik Karabağ Barış Anlaşmasının önemli maddelerinden biri de Azerbaycan Cumhuriyeti ve Ermenistan arasındaki sınır hatlarının belirlenmesiydi. Ermenistan hükümeti makamları geçen yazdan itibaren Azerbaycan Cumhuriyeti ile sınırları belirleme hususundaki koşulsuz şartsız rızasını göstermişti.  Buna rağmen son bir kaç ay içerisinde bu hususta bir kaç sorun ortaya çıktı. Örneğin  Azerbaycan Cumhuriyeti Türkiye'yi örnek alarak  Erivan hükümetlerine baskı uygulayarak, Ermenistan'ı bu ülkede iletişim koridorunun oluşturulmasına izin vermeye zorlamak istedi. 

Buna rağmen Ermenistan makamları defalarca  bu ülkenin topraklarının bir parçasını  koridor olarak Azerbaycan Cumhuriyeti ve Türkiye'ye bırakmayacağını vurguladı.  Azerbaycan Cumhuriyeti'nin bu yöndeki talebi aslında Kasım 2020'de Moskova'da imzalanan 10 maddelik barış anlaşmasının dışında olduğu ve yeni bir madde gerektiği aşikardı. Bu hususta Ermenistan başbakanı Nikol Paşinyan, Ekim ayında  şöyle bir  açıklamada bulundu: " Ermenistan Nahçıvan bölgesinden Azerbaycan Cumhuriyeti ana topraklarına ulaşım koridoru kurmasına izin vermeyecektir. "

Paşinyan yaptığı konuşmasında şöyle bir vurguda da bulundu: ""Erivan, Azerbaycan Cumhuriyeti ile bölgesel ulaşım hatlarını açmaya ve bu alandaki ablukayı ve kapanışları gidermeye ve kaldırmaya çalışıyor. Ancak Nahçıvan'ı Azerbaycan Cumhuriyeti'ne bağlayan koridoru Ermenistan toprakları üzerinden sağlamaya hiçbir şekilde istekli değiliz. 9 Kasım  2020 ve 11 Ocak 2021'de Rusya, Ermenistan ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasındaki üçlü bildirgede de Ermenistan üzerinden ulaşım koridorundan bahsetmedik."   Bununla birlikte, Ermenistan ile Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasında koşulsuz görüşmeler konusunda anlaşmaya varılmasına rağmen, Bakü yetkilileri bu konuda çalışmalarına devam ediyor gibi görünüyor. Ancak Bakü yetkilileri bu alandaki çabalarını haklı çıkarmanın bir yolunu arıyorsa da bunun pek mümkün olmadığı söylenebilir. 

Bu bağlamda, örneğin, ülkenin siyasi meseleleri konusunda uzman olan Azerbaycan Cumhuriyeti'nin eski Dışişleri Bakanı Tevfik Zülfikarov, yakın zamanda Ermenistan'ın güney bölgesinde Azeri toprak iddialarını ilerletmek için yeni bir plan sundu. Bu siyasi uzman Dağlık Karabağ ile ilgili olarak Ermenistan'ın Dağlık Karabağ  ile bağlantılı olarak iddialarının Ermenistan'ın Azerbaycan Cumhuriyeti'ne karşı toprak iddiasının bir işareti olarak değerlendirdi ve şunları vurguladı: "O zaman  Azerbaycan Cumhuriyeti de bu konuyu Azerbaycan Cumhuriyeti Ulusal Meclisi'nde gündeme getirerek  Ermenistan'ın güneyindeki Syunik'teki koridoru ve  toprak iddiasını ilerletmelidir."

Bu öneri, Azerbaycan Cumhuriyeti Ulusal Meclisinde ele alınırsa yalnızca barış görüşmelerinin askıya alınmasına ve sınır hususundaki anlaşmayı sabote edilmesine yol açabileceği öngörülebilir.  Aynı zamanda, İlham Aliyev hükümetinin yetkilileri, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kurtarılmış topraklarını Ermenistan'dan talep etmek yerine, bu ülkenin topraklarında bir koridor üzerinde ısrar ediyor, bu da yabancıların Azerbaycan'ın işlerine  karıştığını ve yabancı aktörlerin önemli rolünü kanıtlıyor.  Ancak, Dağlık Karabağ barış anlaşmasının hükümlerinin uygulanmasındaki sayısız iniş ve çıkışlara rağmen, iki taraf sınırı belirleme sürecini koşulsuz olarak başlatmaya hazır olduklarını açıkladılar.

Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vahan Hunanian konuyla ilgili şunları söyledi: "Azerbaycan ile sınırları ön koşulsuz olarak çizmeye başlamaya hazırız. "  Azerbaycan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov da şunları söyledi:" Bakü, sınır belirleme sürecinin başlatılmasını koşulsuz olarak desteklemektedir."   Kuşkusuz, sınırların belirlenmesi konusunda Bakü-Erivan görüşmelerinin başlaması, Bakü ve Erivan liderlerinin barışçıl hedeflerini ilerletme yolunda olumlu bir adım olarak kabul edilmelidir. Müzakere masasının başında olmak, Bakü-Erivan arasında son dönemde "giderek artan" sınır gerilimlerine son verebileceği de açık ve nettir. 

Son günlerde Türkiye ile Ermenistan arasında yapılan ilk görüşme 2022 yılında iki ülkenin dış politikasında yaşanan önemli bir olaydır.  Türk ve Ermeni yetkililer Moskova zirvesinin detayları hakkında yorum yapmaktan kaçındı. Ancak kanıtlar göreceli bir memnuniyet ve temkinli bir iyimserlik olduğunu gösteriyor.  Türkiye ve Ermenistan Özel Temsilcileri arasında yapılan ilk toplantının sonucu tarafların nihai bir anlaşmaya varmak için herhangi bir ön koşul belirlememesidir.

Ermenistan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Vahan Hunanyan, Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesi süreci ile ilgili başlatılacak müzakerelerden beklentilerini, diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması ve sınırın açılması olarak açıkladı. Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın ev sahipliğinde düzenlenen ilk görüşmeye ilişkin Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Özel Temsilciler, olumlu ve yapıcı bir atmosferde gerçekleşen bu ilk görüşmelerinde Türkiye ve Ermenistan arasında diyalog yoluyla yürütülecek normalleşme sürecine yönelik olarak ön görüş alışverişinde bulunmuşlardır. Taraflar, müzakereleri tam normalleşme hedefiyle ön şart olmaksızın sürdürme hususunda mutabık kalmışlardır” denildi. Türkiye ile Ermenistan’ın müzakere kapısını açık tutarak, normalleşme hedefi için özel temsilciler kanalıyla diyaloğa devam edeceği mesajı verildi. Gelecek toplantıyla ilgili yer ve tarihe ise ilerleyen günlerde karar verileceği kaydedildi.

Türkiye ve Ermenistan'ın atadıkları özel temsilciler, Serdar Kılıç ve Ruben Rubinyan, iki ülke ilişkilerin normalleşmesi için ilk görüşmeyi 14 Ocak'ta Moskova'da yaptı.  Türkiye'nin iki ülke arasındaki görüşmelerin Erivan veya Ankara'da yapılmasını savunduğu söyleniyor. Ancak sıkıntıda olan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ekibinin zirvenin Moskova'da yapılmasının ve Rus lider Vladimir Putin'in garantisinin bazı şeyleri kolaylaştıracağı sonucuna vardı. Türkiye 15 Aralık'ta özel temsilci olarak eski Amerika Birleşik Devletleri (ABD) büyükelçisi Serdar Kılıç'ı atamış, Ermeni tarafı da Parlamento Başkan Yardımcısı Ruben Rubinyan'ı özel temsilcilik görevine getirmişti.

Amerika liderliğindeki Batılı devletler ve Türkiye liderliğindeki Türkçü hareketlerin saldırılarına ve ithamlarına rağmen nihayetinde Rusya liderliğindeki Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü üye devletlerinin askeri güçleri Kazakistan'ı terk etti.  Kazakistan'da halk protestolarının patlak vermesi ve Nursultan hükümetinin kontrolü kaybetmesinin ardından  Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev Kazakistan'ın da üyesi olduğu Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nden  huzurun tekrar inşa edilmesi amacıyla destek talebinde bulundu. 

Bu talebin ardından birçok Batılı siyasetçi ve Türkiye'deki Türkçülük akımına bağı medya merkezleri  bölge düzeyinde  Kazakistan hükümetini bu talebinden vazgeçirmeye ve caydırmaya çalıştılar.   Örneğin  ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken  gösterdiği ilk tepkisinde şu açıklamaya yer verdi: " Rus askerlerinin Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü kapsamındaki görevlerini yerine getirdikten sonra Kazakistan'dan ayrılması zor görünüyor. "  ABD'nin Rusya'ya karşı ithamlarına paralel olarak Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyeti'ndeki Batıcı ve Türkçü hareketlerine bağlı medya organları da harekete geçti ve Kazakistan ve Türk dilli milletleri Rusya'ya karşı kışkırtmaya çalıştı. 

Son günlerde ise Azerbaycan Cumhuriyeti medyası aynı eksende hareket ederek  Rusya'nın Kazakistan'da kaosu sona erdirme bahanesiyle bulunduğunu ancak bu ülkeyi askeri olarak işgal ettiğini ileri sürdü.   ABD Dışişleri Bakanının ithamları dahil Rusya'ya yöneltilen bu yöndeki suçlamalar öyle bir zamanda yöneltilmektedir ki zaten Amerika'nın durumu için daha geçerli sayılır.  Son onyıllardaki deneyimler İkinci Dünya Savaşının ardından  hiçbir ülke veya bölge Amerika'nın askeri varlığından kurtulamamıştır. 

Japonya, halkının  binlerce kez protestosuna rağmen şimdiye kadar ABD birliklerinden kurtulamayan sadece bir örnektir ABD Dışişleri Bakanı, ABD'ye ait bu garip ve olumsuz sicille, kendi ülkesi için geçerli olan gerçeği Rusya'ya atfetmeye çalıştı. Rusya'nın bir ülkede veya dünyanın önemli bir bölgesinde Amerika Birleşik Devletleri'nin aynısını yapmasına olanak tanınmasına rağmen,  Rusya ordusunun Kazakistan Cumhurbaşkanı ile anlaşarak ülkeyi zamanında terk ettiğini söylemek gerekir.

Bu bağlamda Rusya Savunma Bakanlığı konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:" Kırk Rus savaş uçağı Kazakistan'dan barış gücü askerlerini geri getirdi."   Rusya Savunma Bakanlığı, barış gücünün Rusya, Belarus, Ermenistan, Tacikistan ve Kırgızistan'dan askerlerin bir araya gelişi ile oluştuğunu Kazakistan Cumhuriyeti'ni isyancılara karşı savunduğunu,  Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nün misyonu çerçevesinde bu ülkeye gittiğini bildirdi. 

Kazakistan'da yaşanan gelişmeler ve Rus kuvvetleri komutasındaki Kolektif Güvenlik Antlaşması Teşkilatı'nın barışı koruma güçlerinin Kazakistan'ın önemli şehirlerinde konuşlandırılmasının ardından, Ankara ve Bakü medyasında Sovyetler Birliği'ni yeniden canlandırma fobisi bir kez daha hakim oldu. Sovyetler Birliği'ni veya Rus İmparatorluğu'nu canlandırmak korkusuyla iki ülkenin medyası ciddi şekilde faaliyete geçmişti.  Örneğin, Azerbaycan Cumhuriyetinin devlet organı olan ve cumhurbaşkanlığının görüşünün sözcülüğünü yapan Yeni Müsavat gazetesi, "Putin Sovyetler Birliği'ni mi canlandırıyor.  Kazakistan'dan sonra sırada hangi ülke var?" gibi başlıklar atmaya başlamıştı. 

Bu  yazıda şu ifadelere yer verilmişti: "Birçokları, Sovyetler Birliği'ni yeniden inşa etmenin imkansızlığından sık sık bahseden Kremlin  sahibi Vladimir Putin'in gerçekten de bu hayali gerçekleştirmek için yorulmadan çalıştığına inanıyor. Halihazırda Rus güçlerinin  çoğu Bağımsız Devletler ülkesinde bulunması bu bağlamda değerlendirilmelidir. "  Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyeti'ndeki Türkçü medyasında "Rus fobisi" ve Rusya'nın Kazakistan'ı işgali propagandası yapılırken, son zamanlarda Türkiye'nin Suriye'deki savaş için organize ettiği Türkçü ve aşırı unsurların ve grupların Kazakistan'daki kaoslardaki varlığına dair kanıtlar yayınlandı. Ancak Ankara hükümet yetkilileri, Kazakistan'daki kargaşada Türkçü unsurların ve Türk bağlantılı aşırı  yanlılarının  varlığı hakkında hala net  bir yorum yapmadı.