Haftanın Bakışı
Bültenimizi geçen hafta İran’la ilgili önemli gelişmelerin ana başlıkları ile açıyoruz.
İran’da Muharrem ayı ve Tasua ve Aşura yas merasimlerinin düzenlenmesi,
Kutsal savunma haftası etkinliklerinin başlaması,
İran’dan korsan İsrail Başbakanı Netanyahu’nun tehditlerine tepki,
İran’ın Suriye krizini çözümleme yönündeki çabaları,
İran’ın ABD’nin BM daimi temsilcisinin iddialarına yanıtı,
Spor alanında bazı başarılar,
Geçen hafta İran’ın bazı önemli gelişmeleriydi.
Geçen hafta İslamî İran Muharrem ayı ve Tasua ve Aşura günlerinde İmam Hüseyin’in -s- şehadet yıldönümünde mateme büründü.
İmam Hüseyin -s- kameri 61 yılında Muharrem ayının onuncu gününde 57 yaşındayken şehit edildi.
İmam Hüseyin -s- Kerbela olayı sırasında ve yine Mekke’den çıkarak Kerbela’ya doğru ilerlediği sıralarda sürekli şu vurguyu yapmıştı: benim bu hareketi başlatmaktan maksadım, Yezid’in İslam karşıtı iktidarını ifşa etmek ve emri maruf ve nehyi münkeri yeniden ihya etmek ve zulüm ve zalime karşı durmaktır. Ben Kur'an'ı Kerim’i korumak ve öz Muhammedi -s- İslam’ı ayakta tutmaktan başka amacım yoktur.
Muharrem ayında düzenlenen yas ve matem merasimleri ise İmam Hüseyin’in -s- ülkülerini yaşatmak ve zulüm karşıtlığına vurgu yapmaktır.
Bugün 22 Eylül, Saddam rejiminin İran İslam Cumhuriyeti’ne dayattığı sekiz yıllık savaşın yıldönümüdür. Bundan 38 yıl önce böyle bir günde Irak’ın Baas rejimi kendince İran’ı parçalamak ve yeni yeni ayakta duran İran İslam Cumhuriyeti nizamını devirmek amacıyla İran topraklarına saldırdı. Saddam rejimi sekiz yıllık savaş boyunca şom hadeflerine ulaşmak için Amerika ve müttefikleri tarafından geniş çapta mali ve askeri destekten yararlandı ve her türlü silahı kullandı. Saddam ve hamilerinin amacı İslamî nizamı devirmekti. Ancak İran milleti sekiz yıllık savaş yıllarında saldırgan güçlere unutamayacakları bir ders vermekle beraber İran İslam Cumhuriyeti nizamının temellerini pekiştirdi.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei beyanatında İran milletinin iktidar bileşenlerine değinerek İslamî nizamın caydırıcı gücünü geliştirmenin amacı uluslararası zorbaların İran topraklarına el uzatma hayallerini engellemeye yönelik olduğunu belirmiştir.
Bugün İran İslam Cumhuriyeti’nin savunma ve askeri kapasiteleri dayatılan savaş yıllarına kıyasla çok daha zengin ve çok daha etkilidir. Bugün İran silahlı kuvvetleri ve savunma kurumları düşmanların tehditlerini bertaraf etme ve gerektiğinde taarruza geçme alanlarında yüksek savunma ve caydırıcı güce sahiptir.
Kutsal savunma haftasının arifesinde İran’ın klasik ordusu hava kuvvetleri ve İslam inkılabı muhafızlar ordusu hava kuvvetleri 9 adet F-4, 4 adet miraj, 6 adet Suho-22 savaş uçakları ve 4 adet Tucano, 3 adet Yak-1212, 3 adet Chinook ve iki adet 212 helikopterin katılımı ile ortak askeri tatbikat düzenledi.
Kutsal savunma haftasının 38. Yıldönümü etkinlikleri ise İran genelinde 22 Eylül günü başladı.
Bölgesel ve küresel gelişmelere gelince, geçen hafta İran oldukça yoğun bir haftayı geride bıraktı. İran’ın BM daimi temsilciliğinin genel sekretere ve güvenlik konseyi başkanına gönderdiği mektuplarda korsan rejim İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun geçenlerde İran İslam Cumhuriyeti’ni tehdit etmesini uluslararası barış ve güvenliğe yönelik tehdit olduğunu belirtti. Siyonist Başbakan Netanyahu, İsrail ordusu var gücüyle İran’ın nükleer tesislerini hedef alacağı tehdidini savurmuştu. Ancak İran İslam Cumhuriyeti nizamının üst düzey yetkilileri şimdiye kadar bir çok kez yaptıkları uyarılarda İsrail’in en ufak hatası ve haddini aşması durumunda başta Tel aviv olmak üzere İsrail yerle bir edileceğini belirtmiştir.
İran’ın BM daimi temsilciliği genel sekreter ve güvenlik konseyine yazdığı mektupta İran İslam Cumhuriyeti bizzat kitle imha silahları ve özellikle kimyasal silahlarının mağduru olduğunu belirterek, BM üyeleri siyonist rejim İsrail Başbakanı Netanyahu’nun savurduğu nükleer tehdidi gözardı etmemeleri gerektiğini ve bu rejimin nükleer silahlarını yok etmek için kesin tavır sergilemesi gerektiğini belirtti.
Tahminlere göre siyonist İsrail rejiminin elinde yaklaşık 300 kadar nükleer başlık bulunuyor. Bölgede işgal, tecavüz, terör ve her türlü cinayeti işlemekte kapkara bir mazisi ve karnesi bulunan İsrail gibi bir rejimin elinde nükleer silah bulunması hiç kuşkusuz bölgede ve dünyada barış ve güvenliğe yönelik ciddi tehdit oluşturmaktadır.
İAEK Başkanı Ali Ekber Salihi de geçen Pazartesi günü 62. UAEK yıllık konferansında yaptığı konuşmada İran İslam Cumhuriyeti’nin nükleer silahlardan arınmış bir Ortadoğu’ya 1974 yılından bu yana destek verdiğini hatırlatarak, bazı ülkelerin kasıtlı olarak İsrail rejiminin nükleer silahların yayılmasını men eden NPT anlaşmasına katılmaması ve nükleer tesislerini UAEK denetçilerine açmamasından kaynaklanan tehdidi gözardı etmelerini sert bir dille eleştirdi.
Suriye gelişmeleri geçen hafta yine medya ve siyaset çevrelerinin ilgi odağında olmaya devam etti. İran İslam Cumhuriyeti bölgesel çabaları çerçevesinde ve özellikle şimdiki hassas şartlarda tüm ülkelerin Suriye’ye milli egemenliğini geri kazanmak ve ülkeyi yeniden inşa etmesi için yardım etmeleri gerektiğini savunmuştur.
Bu bağlamda İran, Rusya ve Türkiye cumhurbaşkanları 7 Eylül tarihinde Astana sürecinin devamında Tahran’da bir araya gelerek Suriye’de son durumu ve terörle mücadele yollarını ve bu ülkeye barışın geri getirilmesi yollarını ele aldı.
Bu gelişmenin ardından Türkiye ve Rusya liderleri Erdoğan ve Putin bu kez Rusya’nın Sochi kentinde bir araya gelerek İdlib üzerinde bir mutabakata vardılar. Buna göre teröristlerin İdlib’den çekilmeleri ve sivil vatandaşların koruma altına alınmaları kararlaştırıldı. Putin Erdoğan’la görüştükten sonra yaptığı açıklamada, teröristlerle Suriye ordusu arasında 15 ila 20 km derinliğinde bir tampon bölgenin en geç 15 Ekim’e kadar oluşturulacağını belirtti.
Bölgede her türlü şiddet ve çatışmanın durdurulması ve bölgenin teröristlerden temizlenmesi, İran İslam Cumhuriyeti’nin dış politikasının temelli önceliklerinden biridir. Bugün Amerika, İsrail, Arabistan ve müttefiklerine bağlı eli kanlı teröristler bölgede kan akıtmaya devam ediyor. Söz konusu tekfirci teröristlerin yanlış bir analizle bölgede şirret ve cinayetle istedikleri hedeflerine ulaşabileceklerini zannediyor. Bu doğrultuda ayrıca Suriye’yi parçalama ve direniş eksenini kırma projesi Amerika ve korsan İsrail tarafından uygulanmaya çalışılıyor.
Gerçekte bölgedeki krizlerin perde arkasında yer alan Amerika ve siyonist rejim bölgede cirit atan tekfirci teröristlere askeri ve mali destek vererek vekalet savaşlarını dayatıyor. Kuşkusuz İran İslam Cumhuriyeti bu hassas şartlarda büyük bir dirayet ve akılcılıkla çevresindeki güvenlik tehditlerini rasat ediyor ve ona göre gerekli tedbirleri alıyor.
İran’ın BM daimi temsilcisi Golam Ali Hoşru, geçen Salı günü BM güvenlik konseyinde düzenlenen Ortadoğu ve Suriye konulu oturumda Sochi’de varılan İdlib mutabakatı Tahran’da düzenlenen üçlü zirvede sergilenen diplomatik çabaların sonucu olduğunu ve İran, Rusya ve Türkiye cumhurbaşkanlarının Suriye krizini çözümleme yönünde işbirliği ile sağlandığını belirtti.
İran’ın BM daimi temsilcisi Hoşru ayrıca geçen Cuma günü BM güvenlik konseyinde düzenlenen Filistin konulu oturumda ABD’nin BM daimi temsilcisi Nikki Haley’nin İran karşıtı yaftalarına gösterdiği tepkide, Amerikalı diplomatın öfke ile beraber olan bu sözleri aslında Washington’un Irak’ta izlediği politikaların hezimetinin sonucu olduğunu belirtti. Amerikalı temsilcinin neden Filistin konulu oturumda İran’ın bölgedeki rolünü gündeme getirdiğine açıklık getiren Hoşru bu sözlerin ve Amerika’nın başkalarını suçlaması, bölgeye yönelik acemice ve tecavüzcü politikalarının hezimete uğramasını örtbas etmeye yönelik olduğunu, zira Amerikalı yetkililer hangi alanda politikaları hezimete uğradıysa hemen başkalarını suçlamaya başladığını vurguladı.
Rand düşünce kurumu da Temmuz 2016’da yayımladığı bir raporunda Irak ve Suriye’nin kaderi Amerika’nın düşünce odalarında değil de asıl IŞİD ile gerçek savaş arenasında belirlendiğini yazdı. Rand düşünce kurumu raporda Washington yönetimi son yedi yılda da Suriye’de silahlı muhalif gruplar tabir ettiği terör örgütlerine iki milyar doları aşkın mali yardım gerçekleştirdiğini, fakat Irak ve Suriye’de terörle gerçekten mücadele edenler Amerika’nın planlarını ve hedeflerini suya düşürdüğünü vurguladı.
Geçen hafta İranlı sporcular da spor sahalarında önemli başarılara imza attı. Geçen hafta Almanya’nın Berlin kentinde düzenlenen 6. Karate One dünya liginde +84 kilo sikletinde mindere çıkan Seccad Genczade, 2014 dünya şampiyonu Gürci rakibini finalde yenerek dünya şampiyonu oldu.
Geçen hafta İran’ın voleybol bayanlar milli takımı da Asya kupası çerçevesinde üçüncü maçında Avustralya milli takımını yenerek çeyrek final yükseldi.
Geçen hafta İran’ın süperlig takımı Perspolis de Pazartesi günü Tahran’da Katar’ın Eddahil takımını 3 – 1 yenerek Asya şampiyonlar liginde yarı finale adını yazdırmayı başardı.
Ve son olarak geçen hafta Slovakya’da düzenlenen 2018 Dünya Gençler Grekoromen Güreş Şampiyonası’na katılan İran’ın gençler milli takımı dünya şampiyonu oldu. İran milli takımı bu rekabetleri 4 altın ve 2 bronz madalya ve toplam 136 puanla dünya şampiyonu oldu.