Türkiye Gündemi
Programımıza geçen hafta Türkiye'de meydana gelen önemli gelişmelerin ana başlıkları ile başlamak istiyoruz.
** Suudi gazetecinin Türkiye'de kaybolması
** Antalya'da 3. Avrasya Parlamento Başkanları toplantısının düzenlenmesi
** Erdoğan'dan Amerikan McKinsey firması danışmanlığına yasak
Bugünkü sohbetimizin ana başlıklarını oluşturuyor.
Geçen hafta Suudi yönetiminin muhalif gazetecilerinden olan Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistan'ın İstanbul Konsolosluğu'na girdikten sonra kayıp oldu. Suudi Konsolosluk, Kaşıkçı'nın binasına girmesi konusunda bilgisi olmadığını ileri sürerken, Türkiye polisi, video kayıtlarını inceledikten sonra, Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu binası girdiğini, ancak binadan çıkmadığı konusunda emin oldu.Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, bu bağlamda sarih şekilde yaptığı açıklamada, Suudi gazeteci Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan Konsolosluğu içinde bulunduğu sırada kayıp olduğunu ve Türk yetkililerinin Kaşıkçı'nın hala orada olduğuna inandıklarını söyledi.
Suudi Arabistan'da gazetecilik yapan ve Suudi yönetim ve politikalarını açık şekilde eleştiren Cemal Kaşıkçı'nın kaderinin Suudi rejimin diğer muhaliflerinden farksız olduğu ve onun kayıp olmasının Suudi yönetiminin siyasi ve mezhebi aktivistlere karşı tavrının devamı niteliğinde olduğu anlaşılıyor. Meaddle Easte sitesi için yazan uzmanlardan David Barchard, Cemal Kaşıkçı'nın Türkiye'de kayıp olması hakkında şöyle yazıyor: Cemal Kaşıkçı'nın durumu, ailesi, dostları, Washington Post gazetesi yazarları dahil gazetecilerin endişesine yol açmıştır. Onlar sakın, Kaşıkçı'nın da 2003 - 2017 yılları arasında kayıp olan Suudi yönetimine muhalif prensleri gibi devletin adam kaçırmak için resmi çabalarının kurbanı olmasın diye endişelenmişlerdir."
Öte yandan İngiliz Guardian gazetesi Türkiye'den Suudi muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın kaybedilmesi olayıyla ilgili yayınladığı raporda, Veliaht prens Muhammed Bin Salman hakimiyetindeki Arabistan rejiminin sıfır toleranslı bir siyaset izlediğini belirtti.
Guardian gazetesi konuya ilişkin söz konusu raporunda Kaşıkçı'nın kayıplara karışmasının son dönemde Suud rejimine karşı eleştirel makalelerinden dolayı Suudi piyonlarınca kaçırılarak öldürüldüğü düşüncesini akıllara getirdiğini kaydetti.
Muhammed Bin Salman'ın Veliahtlık koltuğuna oturduğu günden beri Suud rejiminin en ufak muhalif sesi vahşice bastırdığına dikkat çekilen raporda, Riyad rejiminin muhalif seslere yönelik baskıcı siyasetlerinin yaygın hale geldiği belirtildi.
Bu arada Amerikan Vermont eyaleti senatörü Berni Senders Salı günü yaptığı açıklamada, Suud rejimini dikta bir rejim nitelerken, Suudi muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı katillerinin yargılanması gerektiğini vurguladı.
Geçtiğimiz hafta Antalya’da 38 ülkenin parlamento başkanları veya heyetlerinin katılımıyla düzenlenen Avrasya Meclis Başkanları 3. Toplantısı sona erdi. Toplantının sonunda 17 maddelik kapanış bildirisi yayınlandı. Bildiride üye ülkelerin çevreyi koruma, kalıcı gelişme ve ekonomik ilişkilerinin gelişmesine vurgu yapılmıştır. 4. Oturumun Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenmesi kararlaştırıldı.
İran’ı temsilen toplantıya İslami Şura Meclis Başkanı Ali Laricani, 4 kişilik bir heyet ile katıldı.
Laricani, Antalya’da TBMM Başkanı Binali Yıldırım, Rusya Duma Başkanı, Irak Meclis Başkanı dahil 10 ikili görüşme gerçekleştirdi.
İslami Şura Meclisi Başkanı Ali Laricani dünyadaki sorunların kaynağının ABD'nin tek taraflı girişimleri olduğunu belirterek, tüm ülkelerin bu tür yasa dışı ve tek taraflı girişimlere karşı birleşmesini istedi.
ABD ve İsrail rejiminin, küresel güvenliği bozan iki etken olduğunu söyleyen Larciani, uluslararası meselelere karşı bu tür tek taraflı hareketlerin uluslararası camia için birçok soruna yol açtığını kaydetti.
İslami Şura Meclisi Başkanı'nın belirttiği gibi ABD'nin nükleer anlaşmadan yasadışı çekilmesini ve Kudüs'ü illegal Siyonist rejimin başkenti olarak tanıma kararı, Paris İklim anlaşmasından çıkması ve küresel ticaret vergi düzenini bozması, ABD'nin dünyadaki gerilim çıkaran girişimlerinden sayılıyor. Bu konu BM müktesebatı ve uluslararası ilişkiler için ciddi bir tehdit sayılıyor ki uluslararası düzeyde ciddi ve hızlı şekilde yanıt verilmelidir.
Amerika'nın ülkelere yönelik tek yanlı ve dayatmacı siyasetlerinin tam ters bir sonuç verdiğini belirten İranlı yetkili, Amerika'nın bugün dünyada tek başına kaldığını zira müttefiki olan Avrupa Birliği ülkelerinin de Amerika'ya karşı tutum sergilediklerini söyledi.
Bölgedeki acı terörizm tecrübesi, tehditlere karşı herkesin birleşerek, karşılık vermesi gerektiğini ortaya koydu. Sadece böyle olursa Avrasya bölgesi, kalkınma ve ticaretin sürdürebilir şekilde gelişmesi için etkin bir kutup olarak rol ifa edebilir
Geçen hafta Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bakanlarından Amerikan McKinsey firmasından danışmanlık hizmetleri almamalarını istedi. Bu gelişme ile birlikte sohbetimizi noktalıyoruz.
Türkiye'de kabine üyelerinin Amerikan firması Mckinsey'den danışmanlık hizmetleri almasıyla ilgili tartışmalar ve itirazların tırmanmasının ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan bir açıklama geldi. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tartışmalara neden olan Amerikalı şirket McKinsey'den danışmanlık hizmeti alınmayacağını açıkladı.
AK Parti Kızılcahamam Kampı'nda yapılan 27. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda konuşan Erdoğan: "Geçen bakan arkadaşlarıma da söyledim. Bunlardan fikri danışmanlık almayacaksınız dedim. Hiç gerek yok. Biz bize yeteriz." dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun McKinsey eleştirilerini hatırlatan Erdoğan, "Bu zat ücreti mukabil tutulmuş bir danışmanlık şirketi üzerinden aklı sıra bizi köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Evet, bir dönem Türkiye savunmadan tarıma herşeyini Amerika'ya teslim etmişti. Türkiye bu felaketi tek parti CHP ve milli şefi İnönü döneminde yaşamıştır." diye konuştu.
Son günlerce İYİ Parti ve CHP, iki muhalefet parti olarak, Türkiye'de hükümet üyelerinin Amerikan firması McKinsey'den danışmanlık hizmeti aldıkları için eleştirilerde bulunmuşlardı.
Bu bağlamda CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Mckinsey şirketinin devletin mahrem noktalarına kadar inip bilgiler almak isteyeceğini ifade ederek, "Ne yapacak Mckinsey şimdi? Hedeflere bakacak, sonuçlara bakacak. Sonuçları yeterli görmeyecek. Devlet hazinesinin en mahrem noktalarına kadar inip bilgi almak isteyecek. Sonra bunları kendi bünyesinde tutup kimseyle paylaşmayacak. AKP iktidarında daha önce orduda bir kozmik oda sorunu yaşamıştık. Şimdi de Türk maliyesinde, Türk hazinesinde bir kozmik oda vakası yaşamak üzereyiz. Burada şu soruları mutlaka sormamız gerekiyor." diye açıklamalarda bulunmuştu.
McKinsey, uluslararası düzeyde yönetim amaçlı danışmanlık hizmetleri veren bir firma olarak biliniyor ancak son günlerde Türkiye'de muhalefet partileri, bu tür firmalardan danışmanlık hizmeti almanın, ekonominin yabancılara devredilmesi anlamına geldiği açıklamalarında bulundular.
Muhalefet partileri tarafından gündeme getirilen eleştiriler birkaç açıdan önem arz ediyor. Birinci mesele şudur ki, bu tür firmalar, kendi ülkesi dahil muhtelif devletlerle bağlantı ve ilişkilerinden dolayı, danışmanlık hizmeti verdiği ülkeler aleyhinde casusluk faaliyetinde bulunma ihtimalidir.
İstihbarat servislerine bağlı birçok kişi, bu tür firmalara sızabilir veya firmalardaki kendi adamları üzerinden casusluk faaliyeti yapabilirler.
Diğer yandan, bu tür firmalara sızan ajanlar, istedikleri şekilde danışmanlık hizmeti vermek suretiyle hizmet verdiği ülkelerin politikalarını yönlendirebilirler.