Libya’da güç dengeleri - 7
Hatırlanacağı üzere geçen bölümlerde Libya’da iktidar iddiasında bulunan örgütleri ve aralarındaki çatışmaları ve sürtüşmeleri anlattık ve sonuçta bu ülkede siyasi açıdan iktidar iddiasında bulunan çeşitli siyasi eğilimleri ile farklı gruplarla karşı karşıya olduğumuz anladık.
Ancak bu örgütlerin arasındaki ihtilafları körükleyen çok önemli bir noktadan gafil olmamak gerekir, ki o da bazı bölgesel ve küresel güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda Libya’da belli örgütleri desteklemeleridir. Bu yüzden bugünkü sohbetimizde ve daha ileriki bölümlerde Libya’da yabancı aktörlerin bu ülkeyi saran krizde ne gibi rol ifa ettiklerini gözden geçirmek istiyoruz.
Libya’de gerçekleşen inkılaptan sonra bir çok bölgesel ve küresel aktör bu ülkeye yaptıkları müdahaleleri ile Libya inkılabını kendi siyasi çıkarları ve öncelikleri doğrultusunda yönlendirmeye çalıştılar.
2011 yılından sonra bu çerçevede her bir yabancı aktör Libya’da belli bir kanadı desteklediler. Nitekim Libya’nın şimdiki durumu da bölgesel ve küresel aktörlerin rekabetlerinin sonucudur.
Buna göre programımız boyunca Mısır, Suudi Arabistan, Katar, BAE, İtalya ve Fransa gibi ülkelerin Libya gelişmelerinde konumlarını ele alacağız.
Mısır’ın Libya gelişmelerine müdahale temek için açık stratejik gerekçesi bulunuyor, ki o da General Abdulfettah Sisi’nin ihvanilere karşı açtığı savaştır, zira ihvanilerin Libya’da önemli üsleri bulunuyor ve Kahire yönetimi bu hareketi terör örgütü olarak tanıyor.
Öte yandan Mısır ve Libya sınırlarında yer alan çöllerde çok sayıda aşiret yaşıyor. Bu bölgeler geçmiş yıllarda El-Kaide bağlantılı Cündül İslam ve IŞİD gibi tekfirci terör örgütlerinin faaliyet yürüttükleri ve buralardan illegal bir şekilde Mısır’a girdikleri bölgelerdir.
Batı Asya bölgesi siyaset meseleleri uzmanı Patrick Kingsley İngiliz The Guardian gazetesinde şöyle yazdı: Mısır istihbarat servisi Libya’ya eski istihbarat servisinin yeni bir yapıda yeniden toparlanmasına yardım etmiştir. Mısır’ın amacı, Libya istihbarat servisi ilgisini daha çok sınır bölgesinin güvenliği ve silah ve radikal ve tekfirci unsurların Mısır’a girişini engelleme üzerinde odaklamasını istiyor. Mısır ve BAE hava kuvvetleri radikal islamcı milislere saldırılara ve Halife Haftar güçlerine yardımlara katılmıştır.
Evet, Mısır Libya’da çıkarları, güvenlik meselelerinden başka iktisadi kaygılara da dayanıyor. 2011 inkılabından önce yaklaşık iki milyon Mısırlı Libya’da çalışıyordu. Öte yandan BM’nin Libya’ya silah ambargosu uygulamasına karşın Dubai ve Kahire, Libya’ya silah göndermeye devam ettiler. Gerçekte Mısır ve BAE’nin Halife Haftar güçlerine silah destekleri BM güvenlik konseyinin Libya’ya silah ambargosuna yönelik 1970 sayılı kararnamesini ihlal eden bir durum olmuştur.
Katar ve BAE de Amerika’nın destekleri ile Libya’nın içişlerine müdahale eden iki ülkedir. NATO paktının 2011 yılında Libya’ya düzenledikleri askeri operasyon sırasında kurulan uçuşa yasak bölgeye Katar ve BAE de katılmıştı. Katar yönetimi NATO’nun operasyonuna katılmak için 6 adet miraj savaş uçağı, BAE’i de 6 miraj ve yine 6 adet F-16 savaş uçağını Libya’a gönderdi.
John Hopkins üniversitesi uluslararası gelişmiş etüt fakültesi hocası Merzan şöyle diyor: bu iki ülkenin Libya’da izledikleri politikalar eşgüdümlü değildir. Krizin ilk aşamalarında Katar Libya’ya lojistik destek ve askeri teçhizat ve araç ve iletişim sistemlerini temin eden en önemli ülkeydi. Ancak 2011 yılından sonra Arap ülkelerinde ihvanilerle mücadele daha fazla şiddet kazandı, oysa BAE’nin aksine Katar ihvani harekete destek veriyor. 2011 yılından önce Katar bölgesel krizlerde tarafsız bir imaj sergilemek için yüklü paralar harcamıştı. Gerçi Katar’ın özellikle Libya’da davranışları ve bir kanadı desteklemesi, tarafsız arabulucu imajını yok etti.
John Hopkins üniversitesi uluslararası gelişmiş etüt fakültesi hocası Merzan şöyle devam ediyor:
Libya’da Haziran 2014’te genel milli kongre parlamento seçim sonuçlarını reddettikten sonra Katar ve Türkiye ihvanilere, genel milli meclise ve Fecir ittifakına destek konusunda el ele verdiler. Katar’a göre ihvani güçler BAE ve Suud krallığına yönelik hiç bir tehdit arzetmiyor. Ancak BAE, ihvanileri ve islamcı güçleri turizm ve serbest ticaret temeline dayanan kalkınma modeline yönelik ciddi bir tehdit olarak görüyor. Katar’ın ihvanilere desteği sadece kısa bir süreliğine ve BM ve ABD’nin baskıları sonucunda 2015’te kesildi, fakat Katar yönetimi Libya’da bu harekete desteğini yeniden 2016’nın başlarında başlattı.
BAE ve Suudi Arabistan ise Katar’ın Libya’ya bakış tarzına karşı çıkıyor. Bu iki ülke ihvanileri ve genelde siyasi İslam’ı kendi varlıklarına yönelik bir tehdit olarak telakki ediyor.
BAE ve Suudi Arabistan’ın Katar ile ihtilafları Haziran 2017’de doruk noktasına ulaştı. Suud rejimi, BAE, Bahreyn ve Mısır, Katar’ın bölgede izlediği politikalara gösterdikleri tepkide Doha ile tüm diplomatik ilişkilerini kestiler.
Bu gelişmenin ardından Libya’da Halife Haftar’ın taraftarı olan Tobruk yönetimi de Katar ile tüm ilişkilerini kestiğini açıkladı. Bu ihtilafların devamında ve Suud rejiminin kışkırtmaları sonucunda Libya’da ihvanilerin muhalifleri Katar bayrağını yaktılar.
Suud rejimi ile Katar ilişkilerinden gerginlik iki ülke arasındaki toprak anlaşmazlığı, bölgesel krizlere farklı bakışları, Doha yönetiminin ihvanilere destek vermesi ve İran İslam Cumhuriyeti ile yakın ilişkileri yüzünden doruk noktasına ulaştı.
BAE, Mısır ve Suud rejimi Libya’da ihvanilerle mücadele konusunda aynı safta yer alıyor. Libya’da Suud rejimi BAE ve Mısır’la birlikte Tobruk temsilciler meclisi ve General Halife Haftar güçlerine destek veriyor.
Peki bu süreçte Türkiye’nin Libya krizine müdahale etmekle hangi amacın peşindedir?
Türkiye’nin çıkarları Libya’da ihvanilerin siyaset arenasında güçlü olmalarını icap ediyor. Türkiye böylece Libya’da yönetimin siyasi, iktisadi ve stratejik kararlarını etkilemeyi umuyor. Türkiye ayrıca iktisadi sebeplerden ötürü Libya’da nüfuzunu arttırmak istiyor. Türkiye Libya’nın altyapı tesislerinin yeniden inşasında pay istiyor.
Tunus ve Cezayir Libya’nın Batı komşuları olarak stratejik zaruretleri gereği sınırlarını kontrol etme ve radikal örgütlerle mücadele kaygılarını taşıyor. Bu doğrultuda her iki ülke Libya’da çeşitli siyasi kanatlarla müzakere etmek istiyor.
Biraz önce de belirtildiği üzere, yabancı aktörlerin arasında Suud rejimi, BAE ve Mısır yönetimler Tobruk temsilciler meclisi, General Haftar komutasındaki milli ordu ve seküler güçleri desteklerken, Türkiye ve Katar genel milli kongre ve ihvanileri savunuyor ve böylece bu iki grup Libya’da karşı cephelerde yer alıyoyr. Mısır, BAE ve Suud rejimi ihvanileri siyasi çıkarlarına tehdit olarak algılıyor. Mısır ihvanilerden başka Libya ile ortak sınırlarında güvenlik kaygıları bulunuyor.
Mısır, BAE, Katar, Türkiye, ABD, Rusya, İtalya ve Fransa gibi bölgesel ve bölge ışı güçlerin her biri Libya gelişmelerinde kendileri için belli çıkarları tanımladıkları gözleniyor. Bu aktörlerin her biri Libya’da siyasi durumu kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışıyor ve bu durum Libya krizini daha da karmaşık hale getiriyor. İngiltere, Fransa ve İtalya, Libya krizinde ve bu ülkenin iç savaşında en etkili Avrupalı aktörler sayılıyor. Örneğin İtalya şimdiye kadar Libya’da geniş çapta yatırım yapan ülkelerden biridir. Bu yüzden İtalya şimdiye kadar Libya konulu bir çok zirveye ev sahipliği yaparak Tobruk ve Trablus yönetimleri arasında yaşanan iktidar krizine bir çözüm bulmaya çalıştı.
İtalya yönetimi Libya’da siyasi, iktisadi, ticari ve enerji alanlarında bir çok çıkarları bulunuyor ve bu yüzden Libya krizini çözümlemek için diplomatik çaba sarfediyor. Bundan başka Libya sahilleri İtalya topraklarına akın eden illegal göçmenlerin çıkış noktası sayılıyor. Bu yüzden Roma yönetimi Libya gelişmelerini büyük bir hassasiyetle takip ediyor. Roma yönetimi Libya kıyılarından göçmen akınından kaygı duyuyor.
Ancak İtalya’nın aksine Fransa yönetimi Libya krizine yönelik çok muğlak bir politika izliyor. Fransa Libya’nın güneyinde nüfuzunu koruyarak özel çıkarlarını gözetliyor ve bu yüzden bu ülkede siyasi müzakerelerin sonuçları ne olursa olsun çeşitli siyasi kanatları destekleme konusunda asla tereddüt etmiyor.
Her halükarda bölge içi ve bölge dışı güçlerin çıkarcı müdahaleleri Libya’da tekfirci terör örgütleri faaliyetlerini sürdürmeleri ve ayrıca bu ülkede milli vahdet hükümetinin kurulamamasının başlıca nedeni olduğu belirtilmelidir.