Orta Asya ve Kafkasya gelişmeleri
Bültenimizi geçen hafta Orta Asya ve Güney Kafkasya bölgelerinde yaşanan önemli gelişmelerin ana başlıkları ile açıyoruz.
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin başkenti Bakü’de ve diğer bazı kentlerinde Erbain merasimi,
İran, Türkiye, Azerbaycan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlarının İstanbul zirvesi,
Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın Amerika’ya tepkisi,
Özbekistan Cumhurbaşkanı Mir Ziyayev’in Başbakan yardımcısını görevden alması,
Moskova ve Taşkent arasında nükleer santral anlaşmasının yürürlüğe girmesi,
Geçen hafta orta Asya ve Kuzey Kafkasya bölgelerinin bazı önemli gelişmeleriydi.
Geçen hafta Azerbaycan Cumhuriyeti’nin başkenti Bakü ve diğer kentlerinin camilerinde Hüseyni Erbain merasimi düzenlendi. Bu merasimlere katılan Azerbaycan Cumhuriyeti halkı şehitlerin efendisi İmam Hüseyin -s- ve vefakar arkadaşları için gözyaşı döktü ve ağıt yaktı.
Azerbaycan Cumhuriyeti’nde Hüseyni Erbain merasimi her yıl önceki yıllara nazaran daha büyük bir coşku ile düzenleniyor. Zira her yıl geçince İlham Aliyev yönetiminin Hüseyni Erbain merasimine katılanlara yönelik kısıtlamaları daha da artıyor. Ancak tüm bu kısıtlamalara rağmen Azerbaycan Cumhuriyeti halkından yüz binlerce Şia Müslüman Hüseyni Tasua ve Aşura merasimlerini daha da muhteşem bir şekilde düzenledi. Bu arada bu yıl geçmiş yıllarda olduğu gibi Azerbaycan Cumhuriyeti’nden on binlerce Ehl-i Beyt -s- hayranı İmam Hüseyin -s- ve vefakar arkadaşlarına sevgi ve saygılarını arzetmek üzere İran üzerinden Irak’ın kutsal Kerbela kentine akın etti. Bu yıl Hüseyni Erbain yürüyüşü Kerbela’da 14 milyonu aşkın ziyaretçinin katılımı ile gerçekleşti.
6. İran, Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanları zirvesi 30 Ekim 2018’de Türkiye’nin İstanbul kentinde düzenlendi.
İran, Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlarının İstanbul’da düzenledikleri üçlü zirve, üç ülkenin gelecekte ortak hareket etmelerinin çerçevesini belirleyen oturumlardan biri sayılır. Gerçekte İstanbul’da düzenlenen üçlü zirveyi aynı zamanda üç ülkenin iktisadi dayanışmasının siyasi dayanışmaya doğru hareket etme çerçevesinde de değerlendirmek mümkün.
İstanbul zirvesi gibi oturumların düzenlenmesi üç ülkenin halkı için dini ve tarihi ortaklıklardan hareketle kalkınma, ilerleme ve refah doğrultusunda hareket etme fırsatı sağlıyor. Bundan başka üçlü işbirliği aynı zamanda bölgesel barış ve istikrar için uygun bir zemin oluşturabilir. Bu zemin hiç kuşkusuz bölgesel barış ve istikrara hizmet etme kapasitesine de sahiptir.
İran, Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanları İstanbul’da düzenledikleri üçlü zirvenin sonunda ortak bir bildiri yayımladı.
Bildiride bölgesel ve küresel düzeylerde barış, güvenlik ve istikrarın önemine vurgu yapıldı.
Bildiride üç Bakan Karabağ münakaşasının çözümlenme zaruretine vurgu yapıldı.
Üç Bakan ortak bildiride, Amerika’nın tek yanlı yaptırımlarını kınadı.
Bakanlar ayrıca BM Güvenlik Konseyi’nin 2231 sayılı kararnamesi ile desteklenen Bercam nükleer anlaşmasının tam olarak uygulanmasının önemine vurgu yaptı.
Geçen hafta Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ABD Başkanı Donald Trump’ın milli güvenlik danışmanı John Bolton’a gösterdiği tepkide, Bolton’un kendisinin yerine konuşamayacağını belirtti. Paşinyan herkes içindekileri söyleyebileceğini ve fakat başta Bolton olmak üzere hiç kimsenin başkasının yerine konuşmaya hakkı olmadığını ifade etti.
Paşinyan, Amerika milli güvenlik danışmanı John Bolton’un “Nikol Paşinyan liderliğindeki siyasi güçlerin Ermenistan’ın gelecek parlamento seçimlerinde zafer kazanması Karabağ münakaşasının çözümü için iyi bir fırsat yaratır” şeklindeki açıklamasına gösterdiği tepkide “ bu durum iyi bir fırsat oluşturacaktır, fakat Ermenistan ve dağlık Karabağ halkını kabul etmediği hiç bir çözüm söz konusu bile olamayacağını vurguladı.
Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın açıklaması, ne kendisi ve ne de başında bulunduğu hükümetin Azerbaycan Cumhuriyeti ile toprak anlaşmazlığının çözümü konusunda umutları bulunmadığını gösteriyor. Nitekim bu kesimin arada bir yaptıkları açıklamalar da Ermenistan ve dağlık Karabağ kamuoyunda bu münakaşayı sıcak tutmaya yönelik olduğu anlaşılıyor.
Amerika milli güvenlik danışmanı John Bolton’un Ermenistan ziyareti sırasında taraflar askeri silah alımı doğrultusunda bazı açıklamalar yaptılar. Görünen o ki John Bolton Rusya’yı Ermenistan ve güney Kafkasya bölgesinde yer alan diğer cumhuriyetlere silah satışı konusunda devre dışı bırakmak için tüm çabasını sarfetmiş bulunuyor. Ancak Amerikalı diplomatın müdahaleci açıklamasından sonra Ermenistan savunma Bakanı David Tonoyan, John Bolton’un Amerika’dan silah satın almaları yönündeki önerisine verdiği cevapta şöyle dedi: biz John Bolton’la Amerikan yapımı silah alımı hakkında müzakere ettik. Oysa silah piyasası açıktır, fakat biz şimdilik Amerika’dan silah almaya ihtiyacımız yoktur.
Geçen hafta Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mir Ziyayev, Başbakan yardımcısı ve tarım ve su kaynakları Bakanı Zayer Mirzayev’i görevini yerine getirmekte müsamahakar davrandığı için azletti.
Cumhurbaşkanı Mir Ziyayev ayrıca Özbekistan başsavcısına tarım alanında her türlü yasal ihlali araştırma talimatı verdi.
Taşkent yönetimine yakın kaynaklar, Zayer Mirzayev’in görevden alınma sebebini buğday ekimi ve sulama projesine çeki düzen vermekte müsamahakar davranma şeklinde açıkladı. Oysa bazı medya organları Özbekistan Başbakan yardımcısının görevden alınma sebebini, çiftçilere karşı uygunsuz davranışı ve hakaret etmesi şeklinde açıkladı. Sosyal paylaşım siteleri de Bakan Mirzayev’in görevden alınmasını çiftçilere karşı kötü davranmayı ve onları tuhaf yöntemlerle cezalandırmayı gündeme getirdi. Örneğin Mirzayev bir pamuk çiftliğinin çalışanlarını tarım arazilerini kötü suladıkları için saatlerce su dolu bir kanalın içinde kalmakla cezalandırmıştı. Üstelik Mirzayev cezalandırdığı çiftçilerin de başında bekleyip sürekli onlara hitap ederek serzenişte bulunmuştu.
Özbekistan’da Şevket Mir Ziyayev yönetimi iç ve dış politika alanlarında bazı reformları yapmasına karşın orta Asya meseleleri uzmanlarından Hüseyin Osub Aliyev şöyle demişti: Mir Ziyayev’in yönetim anlayışının İslam Kerimov’dan farklı olduğunu düşünmemek gerekir, zira en azından Özbekistan’ın şimdiki şartlarından halkın tüm sosyal ve siyasi yaşam alanlarına tam musallat olması gerekiyor. Zira hızlı ve hesapsız özgürlüklerin verilmesi iktidarı ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakabilir.
Ve son olarak geçen hafta Moskova ve Taşkent Özbekistan’da bir nükleer santralin inşaatı için imzalan anlaşma yürürlüğe girdi.
Bu anlaşma bundan önce 7 eylülü 2018’de Rusya’nın başkenti Moskova’da iki ülkenin yetkilileri tarafından imzalanmıştı. Bu santralin hizmete girmesi ile birlikte Özbekistan’da 3 milyar 700 milyon metreküp doğalgaz tasarrufu sağlanacağı açıklandı.
Moskova ve Taşkent arasında imzalanan bu anlaşma Özbek lider Şevket Mir Ziyayev’in uluslararası yapı ile bütünleşmek için tüm imkanlarını seferber ettiğini gösteriyor. Aslında bundan önce de Taşkent yönetimi bölgesel ve uluslararası işbirliği alanlarında önemli adımlar attı. Ancak bunun için Özbekistan yönetiminin iç arenadaki bazı sakıncaları gözetleyip gözetlemediği bilinmiyor. Zira bu tür projelere yatırım yapmak için büyük bütçeler gerekiyor ve Taşkent yönetimi ilk adımda bu ülkenin yoksul insanlarının geçin durumuna çözüm getirmesi gerekiyor.
Taşkent yönetiminin Rusya ile birlikte inşa edeceği nükleer santralin bütçesi 11 milyar dolar olarak açıklandı. Rus atom firması Başkanı Aleksi Lihaçiyov geçen sene Mayıs ayında Taşkent’te yaptığı açıklamada, bu firmanın Özbekistan’de en modern ikiz nükleer santrali inşa etmek istediğini açıklamıştı. Rus atom firması bu projeyi 2023 yılında teslim edeceğini açıkladı.