Aralık 07, 2018 17:16 Europe/Istanbul

Bültenimizi geçen hafta Ortadoğu bölgesinde yaşanan önemli gelişmelerin ana başlıkları ile açıyoruz.

Filistinli grupların Balfour bildirgesini kınamaları,

Amerikalı yetkililerin Yemen savaşına karşı şovu,

Irak’ta Hüseyni Erbain merasiminin yankıları,

Geçen hafta Ortadoğu’nun bazı önemli gelişmeleriydi.

Geçen hafta Filistin gelişmeleri Filistin halkının bir asırdır şimdiye kadar bu millete karşı uygulanan Balfour bildirgesi ve Sykes Pico anlaşmasından Yüzyılın anlaşmasına kadar tüm şom planlarına yönelik nefret ve itirazlarının etkisi altında kaldı.

Filistin milleti Balfour bildirgesinin yüz birinci yıldönümünde bu bildirgeyi kınayarak İngiltere devletinden bu bildirgeyi feshetmesini ve Filistin milletinden özür dilemesini istediler.

İngiltere’nin 1917 yılının Kasım ayında dönem Dışişleri Bakanınnın siyonizm hareketinin liderlerinden Ruçild’e yazdığı ve daha sonraları Balfour bildirgesi adı ile ün yapan mektubu, Batı’nın Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurma yolunda attığı ilk adımdı. İngiltere devleti bu mektupta Filistin’de Yahudiler için bir devlet kurma sözü verdi. Bu şom bildirge 1917 yılında Filistin için felaket günü ve siyonist düşman için de Filistinlileri anayurdundan ihraç etmeye başlama günü oldu. Gerçekte Balfour bildirgesi baştan başa Filistin milletine karşı İngilizlerin cinayetiydi.

Filistin İslamî direniş hareketi ise bir bildiri yayımlayarak Balfour bildirgesini insaniyetin hezimeti ve yüzyılın yanlışı ve Filistin milletinin tarihi ve kültürünün yok edilmeye çalışılması ndan ibaret olan bir komplo niteledi. Hamas, İngiliz devleti bir milletin varlığına, kültürüne ve tarihine karşı bir cinayet işlediğini ve bugün oturup bu hatasını düşünmesi ve Filistin milletinin gaspeden haklarını geri vermesi gerektiğini vurguladı.

Hamas hareketi bu doğrultuda İngiltere devletinin Filistinli mültecilerin anavatanına geri dönüşüne yardım ederek Filistin milletinden resmen özür dilemesini, Filistin milletine tazminat ödesini ve Kudüs başkentli bağımsız Filistin devletinin kurulması, özgürlüğü ve bağımsızlığını da güvence altına almasını istedi. Hamas hareketi ayrıca Balfour bildirgesi ile Yüzyılın anlaşması gibi iki şom projenin aslında bir madalyonun iki yüzü olduğunu vurguladı. Hamas hareketi Balfour bildirgesinin şom yıldönümü dolaysıyla yaptığı açıklamada, bu bildirge ve içindeki söz yayımlandığı günden beri siyonistlerin mazlum Filistin milletine yönelik komploları ve barbarca cinayetleri uluslararası camianın sessizliği gölgesinde ve en son Yüzyılın anlaşması adlı şom planın çerçevesinde devam ettğini belirtti.

İngiliz ünlü gazeteci yazar Robert Fisk ise Independent gazetesinde “yüzyılın anlaşması Filistinlilerin kerametini yok eder” başlıklı makalesinde şöyle yazdı: Filistin milleti en büyük tarihi zulümlerle karşı karşıyadır. Hali hazırda da yüzyılın anlaşması adlı plan gündeme gelmişti ki bu da içinde Filistinlilerin hiç bir söz hakkı veya karar alma yetkisi veya oy hakkı olmayan ve işgale de son vermeyen nihai darbe niteliğindedir. ABD Başkanı Trump’ın yüzyılın anlaşması başlığı altında gündeme gelen planı Amerika ve Batı’nın Filistin milletine karşı çok yönlü komplolarını gün ışığına çıkarmıştır.

Ray El Yom gazetesi de internet sitesinde genel yayın yönetmenni Abdulbari Atvan’ın makalesinde şu ifadelere yer verdi: Bu anlaşma uygulanmamalı, zira doğrucağı sonuçlar Balfour anlaşması, Sykes Pico ve 1948 yılında Nekbe olayından daha beterdir. Bu plan özetle Filistin ülküsünün sonu demektir. ABD Başkanı Trump’ın Filistin krizini tek yanlı olarak tamamen siyonist rejimin lehine sonlandırmak istemesi şimdiye kadar Amerika ve Batı tarafından Filistin ülküsünü yok etmek ve Filistin dosyasını İsrail lehine kapatmak için ileri sürülen en tehlikeli planlardan biridir.

Şimdi Yemen’e geçiyoruz. Geçen hafta Amerikalı yetkililerin Yemen krizi karşısında 180 derece çark etmelerine şahit olundu. Bu çerçevede ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Suud rejiminin başını çektiği Arap ittifakı Yemen’de nüfusu kalabalık bölgelere hava akını düzenlemeye son vermesi ve Husi güçlerin de füze ve İHA operasyonları durdurulması gerektiğini  belirterek iki taraf arasında gelecek ay barış müzakereleri başlamasını istedi.

Gerçekte Amerika yönetimi S. Arabistan ve başını çektiği şom ittifakın Yemen milletine haksız bir savaşı dayatmasının üzerinden yaklaşık 4 yıl geçtiği bir sırada bu savaşın son bulmasını gündeme getiriyor. Üstelik Amerikalı yetkililer bu talebi, Yemen savaşı beyaz saray elebaşılarının Suud rejimine yeşil ışık yakması ve her türlü askeri ve siyasi desteği vermesine rağmen şimdi gündeme getiriyor. Amerika devleti Suud rejimi ve başını çektiği ittifaka her türlü silah ve mühimmatı satmak ve bu ittifakın savaş uçaklarına havada yakıt ikmali yaptırmak ve her türlü askeri eğitimi vermekle onları mazlum ve yoksul Yemen milletinin başına bela etti.

Ancak Yemen milleti savaşın üzerinden geçen üç buçuk yılı aşkın bir süredir saldırgan güçlere karşı vatanını savunarak onları dize getirdi ve bu ülkeyi yenme hayallerini suya düşürdü, öyle ki şimdi saldırgan Suud rejimi ve müttefikleri kendi elleriyle yaptıkları bu bataklıktan kurtulma yollarını aramaya başladı. Hal böyleyken Yemen’in halkçı Ensarullah hareketi Amerika yönetiminin Yemen’de derhal ateşkes ve barış müzakerelerinin yeniden başlaması yönündeki talebine gösterdiği tepkide, asıl Washington yönetimi saldırgan güçlerin elebaşı olarak emri altındaki uşaklarına gerekli  talimatı vermesi ve bizzat savaşın durması için pratik adım atması gerektiğini belirltti.

Yemen inkılabı yüksek komitesi Başkanı Muhammed Ali Husi ise twitter sayfasında şu ifadelere yer verdi: Biz Amerika’nın Yemen’de ateşkes talebini göstermelik ve ciddiyetten uzak bir girişim olarak değerlendiriyoruz. Washington yönetimi böylece Yemen milletine karşı başlayan savaşta sorumluluğundan kaçmak istiyor. S. Arabistan’ın Batılı müttefikleri tarafından barış nağmeleri hem de Yemenli sivillerin katliama uğramaları üzerinden bir kaç yıl geçtiği bir sırada duyulması önemli mesajlar içerebilir. İlk mesaj, Arabistanlı muhalif gazeteci yazar Cemal Kaşıkçı cinayetinin Suud rejimi için ciddi bir krize dönüşmesi ve uluslararası camianın Suud elebaşılarına karşı kesin tavır jesti sergilemesi ile ilgilidir. Bu arada Amerika yönetimi de saldırgan güçlerin bu savaşta çıkmaza girdiklerini gördüğü için bu savaşın dayatılmasında üzerinde olan yükümlülükten kaçmaya ve eşit olmayan bu savaşı sonlandıran taraf konumunda göstermeye çalışıyor.

Aslında bugün Amerika devletinin Yemen barış müzakereleri adı altında ileri sürdüğü ve Suud rejimi tarafından da görülmemiş bir şevkle karşılaşan projenin amacı bazı uzmanlara göre Yemen topraklarını parçalamaktır. Gerçekte Amerika yönetiminin Yemen için sardığı reçete bundan önce Ortadoğu için yazdığı eski reçetenin aynısıdır. Amerika Ortadoğu bölgesinde büyük ülkeleri dini ve etnik temelde parçalamalar ve böylece bölge milletlerinin zenginliklerini yağmalamaktır. Amerika’nın şimdi birden bire Yemen’de arabulucu rolüne soyunmasını bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

Aslında eğer herkes barbarca dayatılan bu savaşın son bulmasından söz ediyorsa, bu isteğin saldırgan tarafın isteği olduğundan asla kuşku duymamak gerekir ve böyle bir talep de ancak saldırgan taraf kendi varlığını tehlikede görmeye başlayınca gündeme gelebilir. Amerika burada iki hedefin peşindedir. Bu hedeflerden biri S. Arabistan’ın muhtemel gelecek lideri ve ABD müttefiki Muhammed bin Salman’ı kurtarmak ve gelecekteki yıllara saklamaktır.

Gerçekte son günlerde Arabistanlı muhalif gazeteci yazar Cemal Kaşıkçı’nın Suud rejiminin İstanbul konsolosluğunda feci bir şekilde infaz edilmesi ve bu cinayetin Muhammed bin Salman’ın doğrudan talimatı üzerine işlendiğinin ortaya çıkmasının ardından görenen o ki Amerikalı yetkililer dünya kamuoyunu sakinleştirmek ve Muhammed bin Salman’ı korumak için hatta Yemen’den çekilme bedelini bile ödemeye rıza göstermek zorunda kalmışlar. Ancak bazı uzmanlar da Amerika yönetimi Suud prensi kurtaramadıkları takdirde yüzyılın anlaşmasını Filistin’de değil de S. Arabistan topraklarında uygulamak zorunda kalacağını belirtiyor, nitekim şimdiden her türlü kritik durumda Amerika Muhammed bin Salman’ı gözden çıkarmakta aslal tereddüt bile etmeyeceğinden söz ediliyor.

Bu yıl Hüseyni Erbain yürüyüşü Irak millletinin bu muhteşem ve muazzam etkinliğe ev sahipliği yapma karnesine yeni bir altın sayfayı daha ekledi. İran’ını Irak Büyükelçisi İrej Mescidi Perşembe günü Irak milleti ve devletine hitaben gönderdiği mesajda “Hüseyin aşkı bizi bir araya getirir” şiarı bir kez daha iki büyük Irak ve İran milletini eşsiz bir vahdet örneğinde bir araya getirdiğini ve aralarındaki kardeşlik bağlarını geliştirmekle beraber Ehl-i Beyt -s- kültürünün yücelmesi açısından da aydın bir gelecek vadettiğini vurguladı.

Bu sene yine Hüseyni Erbain gününde Ehl-i Beyt -s- aşıkları Irak’ın Kerbela kentine akın ederek unutulmaz bir hamaseti daha yarattılar. Başta İran İslam Cumhuriyeti olmak üzere dünyanın dört bir yanından milyonlarca ziyaretçi yaya olarak Kerbela’ya doğru düzenlenen büyük Erbain yürüyüşüne katıldı ve bir kez daha İmam Hüseyin -s- ülküleri ve yolu ile biat tazeledi. Tam güven içinde düzenlenen bu milyonluk etkinlik, Hüseyni direnişin devam ettiğini ve düşmanların Müslümanların arasında tefrika çıkarma çabaları hiç bir yere varamayacağını ortaya koydu.

Cumhurbaşkanı birinci yardımcısı İshak Cihangiri de geçen Salı günü Hüseyni Erbain yürüyüşüne katılmak üzere Necef kentine geldi. Cihangiri Necef’te gazetecilere yaptığı açıklamada, Erbain bugün İslam dünyasının önemli bir simgmesine dönüştüğünü, milyonlarca İmam Hüseyin -s- aşığı Erbain gününde düzenlenen bu milyonluk yürüyüşe katıldıklarını belirtti.

Cumhurbaşkanı birinci yardımcısı Cihangiri Erbain merasimi İslam’ın zulüm karşıtı olduğunu ve dünyada adalet ve özgürlük istediğini bir kez daha ortaya koyduğunu vurguladı.